• ya ota boka şikayet ediyorsunuz. ne bu nostalji kardeşim kimse sana kitap okuma mı diyor? teknoloji sana elektronik kitap okuma cihazları veriyor ve tek cihazda binden fazla kitap tutup okuyabiliyorsun ama sen kalkıp "kitabın o güzel kokusu, ah o restoran konuşmaları" diyorsun. eğer elinde telefon olduğu için yanında bulunan kişileri unutuyorsan bu senin yetersizliğindendir. akıllı cihazlar sayesinde her an bilgi akışı içerisindeyiz. tarih boyunca hiçbir insanın olamadığı kadar bilgiye yakınız. ancak sen kalkmış fiziksel yakınlık, kitap kokusu bilmem ne diyorsun. o zaman ayak uydur kardeşim, kimse sana evden çıkma, kitap okuma demiyor; onu da yap. her yerde karikatür çizip şarj cihazını tasmaya, metroda elinde telefon olanları da robota benzetiyorsunuz. akıllı cihazlar olmadan önce de insanlar metroda halı çakması büyüklükte gazeteleri okuyorlardı aynı şekilde. hem kağıt israfından hem de zaman israfından başka bir şey degil. adamlar ne güzel almış minnacık kutunun içine koyup sana veriyorlar sen tü kaka diyorsun. git o zaman tibet'te falan yaşa.
  • iletişim için satın alınan bir cihazın, aramızdaki yakın iletişimi yok etmesi. yan yana gelmiş insan öbeklerine bakın, yakın iletişim fırsatı varken hiç kimse konuşmaz, boynu bükük bir şekilde elindeki cihazla yanında olmayanlar ile iletişim halindedir. yan yana geldikleri ile ayrılınca iletişim kuracaktır, uzak iletişim.
  • (bkz: akıllı telefonların elimize verdikleri)

    bence akıllı telefonların insanlara en büyük zararı dışarıdayken bile yaşadıkları anla ilgilenmemelerini, telefonla ilgilenmelerini sağlamasıdır. zaten hepimiz evde yeterince telefonla, tabletle, bilgisayarla, televizyonla ilgileniyoruz değil mi? bari dışarıdayken insanların yüzüne bakın, etkileşime geçin, doğayı izleyin, o an ne yapmak için dışarıdaysanız onu yapın... her şeyi geçtim denize telefonla giren var. eh, yeter ama artık.
  • elimiz lan!
  • akilli telefonlarin hayatimiza girmesiyle, bir restaurantta yada kafede gazete yada kitap okuma keyfi. kagidin o güzel kokusunu artik unutmus olmamiz.
    on arkadas bir yerde bulusup oturunca hemen herkesin telefonla oynamasi, telefonu masaya birakanlarin ise sohbet esnasinda sürekli cihaza konsantre olmasi. dost sohbetlerini aldi elimizden telefonar.
    yollarda yürüyen herkesin boynu öne egik telefona bakarak ilerliyor, cevredeki bütün gercek güzellikleri aldi elimizden telefonlar.
    keske hic hayatimiza girmeseydi.
  • pisada 111. olmuş ülkenin evlatları akıllı telefona duygusal güzelleme yoluyla bok atmaya çalışıyorlar, heh. lan cep telefonu bu hale gelmeden önce hanginiz elinize bir kitap alıp da okuyordu? sığır gibi etrafı seyretmekten başka, kadıköy’e geçerken çiftçinin kara gün dostunun yetmişyedi varyasyonuna koşmaktan başka ne yapıyordunuz sıkıntıdan? eli sikinde boş beleş dolaşan adamlar şimdi kalkmış fazla facebooktan şikayet ediyorlar. kim size vaktinizi sosyal medyada harcayın dedi ki? o elinizdeki cihazla hani çok ağladığınız mezar taşları var ya dedenizin, okuyamıyoruz diye, heh, onları bile okuyabilirsiniz köfteler.
  • (bkz: tatmin olma yetisi)

    sadece akıllı telefona özel değil, genel olarak modern hayatın kolay yoldan hazza ulaşma imkanlarını arttırması ile:
    1)çaba sarfet-
    2) hedefe ulaş
    3)(dopamin salgıla) ödülünü al
    döngüsünün ilk fazı aşırı kısaldı. bu da artık yalama olan dopaminerjik kanalınızla, beyninizin az nörotransmitterle yetinememesine yol açıyor.

    bunu; normalde avlamanız veya toplamanız, temizlemeniz, pişirmeniz gereken yemeği restorana gidip(hatta artık gitmeye de gerek yok) beşbin çeşit arasından istediğinizi seçmek olayında da görebilirsiniz. yemek kolay erişilen , zahmet gerektirmeyen bir konumda olunca ya sık sık o küçük dopamin fiksini almak için oburlaşırsınız ya da çeşit arttırımına gidip hazzın değişiklikten gelmesini sağlarsınız.

    benzer şekilde; müzik mi istiyosun, gidip bir grup insan bulup, ateş yakıp ritm tutup şarkı söylemene gerek yok. açıyosun spotify'i senin zevkine göre listeyi bile hazırlıyor. (10 yıl önce yolda müzik dinleyeceksen bilgisayarına müziği çeşitli yazılımlarla yüklemen, farklı sanatçı klasörleri arasında dolaşıp sevdiğin şarkıları tek tek bulup liste oluşturman, evden çıkmadan bu listedekileri başka bir cihaza yüklemen, pilleri geceden şarj etmen gerekirdi. o gün başka bir şarkı mı dinlemek istedin, akşam eve dönüp bilgisayarın başına oturmayı beklemen gerek. bu hazırlık sürecinden sonra ertesi sabah serviste kulaklıktan o şarkıyı duymanın verdiği haz tabii ki 7/24 internet erişimi ve spotify kombinasyonuyla her an istediğin şeyi dinleyebilmenin hazzından fazlaydı.)

    bütün bu basılı kitap/gazete nostaljisinin sebebi önceki yıllarda daha zor koşullardan daha az şeyi elde edebilmiş bünyenin hızlıca, çaba sarf etmeden her istediğini yapabilecek konuma erişmesinin yarattığı tatminsizlik ve afallama olarak görebiliriz.
    önerilen bir kitabı araştırıp, almak için bir miktar nakit ayırıp, ayda 3-4 kitap alabileceğinin bilinciyle sahafa girip seçmeye çalışıp, sonra o gün 1 saat molanda okur musun okumaz mısın diye düşünüp çantaya ekstra yük katıp katmayacağına karar verip, yanına almak; sayfaların ezilip büzülmemesi, sigara kokmaması için özen göstermek, yatakta okuyosan tek elinle uzun süre havada tutmaktan yorulup yön değiştirmek vs.,bunlar ne kadar önemsiz küçük detaylar gibi görünse de o sırada "bir şey yaptığınızın" farkına varmanızı sağlar. libgenden beş saniyede pdf'i bulup drive'a yükleyip ilk birkaç sayfasına veya indexe bakıp, dursun burada bir ara okurum demek gibi değil tabii.

    çoğu kez kendimi henüz dinlediğim şarkının ortasındayken bir sonraki şarkıyı arama, listede sonsuza dek boş boş scroll down yapma halinde yakalıyorum. o parmakları ekrana sürüp kaydırmak ve sürekli yeni şeyler görmek isteği, halihazırda önünüzde olan şeyin sizin için arz ettiği önemi düşürüyor.

    buna duygusal yükümlülük altına girmeden -uzun süreli bir ilişiğin kaygısını duymadığı için seçiciliği azalarak- rastgele cinsel hayat yaşayabilme, tek tıkla partner bulabilme ; whatsapp grupları gibi yerlerde normalde pek muhabbetiniz olmayan insanlarla bile sosyallik ihtiyacını giderme ; oyunlar sayesinde gerçek bir risk altına girmeden macera yaşama ve zafer kazanma duyumlarını yaşayabilme, hatta eğitimiyle uğraşmadan nota bile okumadan sanal olarak enstrüman çalabilme ( guitar hero benzeri uygulamalar) gibi aklınıza gelen her şeyi ekleyebiliriz.

    bu arada, kullanıcı sorunları olan ; masada boynu 50 derece eğip ekrana yumulmak, arkadaşlarını görmezden gelmek, yolda mesajlaşmak gibi ekstrem bağımlılıklar doğrudan cihazın götürüleri değil; belki de o yokken aslında hayatınızdan ne kadar sıkıldığınızın göstergesi.

    sevmediğiniz bir işle meşgulseniz telefon olmasa 45 dk sigara-kahve molası verip gazete okursunuz ; çok istemeden rastgele iletişim kurmak zorunda olduğunuz insanlarla alışkanlık neticesinde arkadaş olmuşsanız havadan sudan konuşmaktan sıkılmışsınızdır. telefon sorunun kendisi değildir, semptomatik tedavi olmuştur bir bakıma. asıl sorunu gözden geçirmenizi, o insanlarlayken ne kadar sıkıldığınızı görüp yeni bir çevre edinmenizi baltalayabilir, hayatınız 'mehh fena değil' halindeyken "iyiyim ben böyle ya" diye idare etmeyi kolaylaştırır. sorunları düşüneceğiniz her boş vakti, mesela uyumadan önceki son yarım saati doldurarak oyalangaç olur. iyileşme sürecinizi sekteye uğratıyorsa, bu yüzden.

    eskilerin "wanderin' around" dediği bi eylem var, bilmem hatırlar mısınız? hah işte o yaratıcılığın, feylesofinin, kaygıyı azaltmanın olmazsa olmazıdır. uyanık olduğu her anda (güya dinlenirken) bile meşgul tutulan ve oyalanan bir zihinden müthiş sorular veya yanıtlarla gelmesini bekleyemezsiniz. akıllı telefon da 7/24 bilgiye ve ilgiye erişim sağladığından başarılı bir frontal lob tıkacıdır. ama bu olumlu da olabilir ; zaten dertlisinizdir,
    fazla düşünme illetinden muzdaripsinizdir, uyuşmak istersiniz ne ala; alkol zamlarını düşününce gündüz vakti içmek artık epey lüks zaten.
  • zaman.
  • orta düzey basçek fotoğraf makineleri
  • benim elimden penguen, uykusuz, leman bilumum mizah dergilerini almistir. artik tuvalette eksi sozluk okuyorum.
hesabın var mı? giriş yap