• dunyanin en basarili cingillarindan birine sahip olan magazin programi, sozlerini de yazayim da hatri kalmasin:

    kim nerede nasil ve kiminle?
    vay!? vay!? vay!??
    oooooooooooooo?!
    bu program alem,
    catlasin elalem
    bu program alem
    catlasin elalem?

    (yok yere beddua eden program cingili mi olurmus?)
  • gwyneth paltrowun kardeşi jake paltrowu kocası gösterecek kadar dünyadan bihaber dergi.

    ey editör! bir de bir sayfaya koskoca fotoğraflarını koyup altına chris martin yazmaya nasıl vicdanın izin verdi bana da söyle lütfen.
  • yapıların kubbe, külah ve çatılarında yer alan, tamamlayıcı bir mimari unsur. dini inanç ya da felsefi değerleri sembolize eder.
  • söz ve müziği rol grubunun vokali ve gitaristi hakan hepcan'a ait, geçenlerde e-postama düşmüş hoş bi parça. sözlerini de yazayım tam olsun.

    alem dönüyor bak
    bir o güzel bana kalsın
    vurulduk paramparça bitap
    bu ellerin bana kalsın

    olmadı yar
    bırakmadı
    seni bana çok gördü bu dünya
    değişmedi düzelmedi
    hepsi gibi sona erdi bu rüya

    alem yanıyor bak
    bir o güzel bana kalsın
    vurulduk paramparça bitap
    bu ellerim sana kalsın

    olmadı yar
    bırakmadı
    seni bana çok gördü bu dünya
    değişmedi düzelmedi
    hepsi gibi sona erdi bu rüya

    *
  • daha nisan ayında altın gün'ün yeni albümü yol için entry girmiştim ama birkaç ay içinde "yol" grubun eski albümlerinden biri durumuna düştü çünkü altın gün, dördüncü albümleri alem'i bandcamp üzerinden yayınladı. "yol" entry'imi bitirirken grubun vokalisti merve daşdemir'in kısa zaman sonra ortaya çıkacak sürprizlerden bahsettiğini söylemiştim. o sürprizlerden birisi belli ki buydu. altın gün, aslında canlı performansları ile kendini dünyaya duyuran bir grup. tabii pandemi durumunda evde takılmak onları ekstradan sıktı ve de albüm turnesine çıkamayınca grup yeni şarkılar kaydetmeye başladı gibi gözüküyor.

    "yol" albümü bazı altın gün hayranlarını üzmüştü çünkü grup 70'ler anadolu rock'ının o funky yüzüne odaklanmayı bırakmış, halihazırda sıkça kullandıkları klavyelere ağırlık vererek türk halk müziğini günümüzde piyasaya geri dönen 80'ler synthpop'a yedirmişti. bu da grubun belli bir çekirdek kitleye değil, genel müzik dinleyicisine hitap edebilmesi için önemliydi. o albümde güçlerini belçikalı elektronik ikilisi asa moto ile birleştirmişlerdi. bu albümü de bu ikili düzenleyip kaydetti. ancak bu sefer tamamen türk müziği tınıları içeren bir elektronik müzik performansı dinliyoruz. bu, altın gün hikâyesine "yaşasın, erkin koray'lar, selda bağcan'lar ölmedi!" diye bakanlar için çok kötü haber. bence de grubun albenisinin bir kısmını yok ediyor. öte yandan grubun bir anadolu rock cover grubu olmaktan daha fazlasını istediklerini görüyorum. elektronik öğelerin çok olması tek başına bir sorun değil. sorun, düzenlemelerin bir kısmının o kadar da iyi olmaması bence. eskiden iyi bir gitar akoru ya da bir bas gitar yürüyüşü en bayık şarkıyı bile heyecanlandırabilirken, burada genel olarak elektronik altyapının donuk, stabil bir şekilde kullanıldığını görüyoruz. ama bir iyi haberi de söylemeden olmaz, grup bu albümü bir kerelik elektronik proje olarak tanımlıyor. o yüzden dinlediğimiz tarzın bir istisna olduğunu akılda tutmak lazım. lakin akılda tutmamız gereken başka bir şey de grubun bu yolu sevdiği ve de istisna diye başlayan bu yoldan dönüş olamayabileceği.

    bu müzikal değişimden midir bilinmez ama grubun gitaristi ben rider, bu albüm öncesi gruptan ayrıldı. albümde iki farklı gitarist kullanılsa da zaten pek fazla bir gitar olmadığı için şimdilik rider'ın yokluğu çok büyük bir sorun değil. ayrıca perküsyonda da ayrılık değil ama bir hareket var. bu albümde gino groeneveld'e ek olarak iki farklı perküsyonist de var ki perküsyon da pek duyulmuyor albümde. bu isimlerden biri alex figueria, çıkış şarkısı "kısasa kısas"ı da merve daşdemir ile besteledi. ve evet, bu albümde iki adet yeni altın gün bestesi var. en baştan beri bu işe girmelerini isteyen ben, özellikle "kısasa kısas"tan çok memnun kaldım. kısasa kısas'ın b yüzü olarak çıkan ve los bitchos ile kaydedilen erkilet güzeli yorumu ise bu albümde yok. bu iki şarkıyı spotify'da bulabilirsiniz ama albüm su an için sadece bandcamp'te. gelir ise gruba değil, earth today adlı bir organizasyona gidiyor. her satın alınan şarkı için 1 metrekarelik bir toprak korunma altına alınıyormuş. bu "korunma" tam olarak nedir, nasıl işliyor, pek anlamış değilim açıkçası. hatta web sitelerinde "ağaç dikmek de fena fikir değil ama asıl var olanı koruyalım" diyor da bunu nasıl yaptıkları çok belirsiz bırakılmış. mesela "koruduğum metrekareyi ziyaret edebilir miyim?" sorusuna "evet ve hayır. koruduğun yere bağlı" gibi garip garip cevapları var. siz yine albümü alın tabii de daha mantıklı bir yere bağış yapılsa daha iyi olurmuş. neyse biz yine albümün kendisine dönelim.

    yali yali ile açılan albüm daha ilk sentetik davul ritmi ile nasıl bir yolda ilerleyeceğinin işaretini veriyor. sentetik bas hiç fena değil. ama bas melodisi, şarkının neşe karaböcek yorumundaki funky bas melodisinden çok farklı değil. keza şarkının canlı performanslarında daşdemir'in karaböcek'in yorumunun başında söylediği yavaş kısmı da söylediğini görüyoruz. hatta ve hatta karaböcek'in yali yali 45'liği kapağındaki imajı ile daşdemir'in imajı arasındaki benzerlik de inanılmaz. bu benzerliğe rağmen, şarkının genel elektronik havası içinde vokal girene kadar şarkının altın gün'e ait olabileceğini tahmin etmek zor. daha sonra duyduğumuz synthesizer melodileri ile türk müziği etkisi şarkıya dahil olmaya başlıyor. sonundaki synthesizer solosu çok çılgın. şarkının en eğlenceli yeri burası bence. diskografisinde çok iyi synth soloları bulunan gruptan yine kaliteli bir iş çıkmış. vokalde orijinal ezgiden uzaklaşılmamış. daşdemir'in vokallerinin güzelliği bir kenara, kendisinin şarkıyı söylediği şive çok yerinde geliyor bana ama karadenizli olmadığım için siz yine de kendiniz karar verirsiniz. şarkı, uzun zamandır altın gün'ün canlı repertuarında olduğu için de vokal bu kadar iyi akıyor olsa gerek. ancak erdinç ecevit yıldız'ın arada duyduğumuz geri vokalleri biraz daha soluk kalmış. şarkıda orijinal çayeli'nden öteye türküsündeki enerjiden ya da karaböcek yorumundaki heyecandan yok. öte yandan todd terje'nin karaböcek'e yaptığı remix ile bu şarkı zaten elektronik bir havada yorumlanmıştı. o nedenle öyle çok yenilikçi, benim çok etkilendiğim bir yorum değil. zaten hayatımızda yüzlerce kez bu şarkıyı dinlemiş olduğumuz için yeniden bu şarkıyı dinleme fikri pek merak uyandırıcı değil. eğer canlı performanstaki gibi saz ve gitar yardımı ile farklı bir hava katılsaydı çok daha güzel olurdu. ancak bu sefer de albümün genel havasına uymazdı. en iyisi ben yine türkünün barış manço'nun yeniden yarattığı rezil dede versiyonuna takılayım.

    altın gün albümlerinde varolan şarkılara ilk baktığımda hep kişisel bir anısı olan ya da ön yargım olan şarkılar gözüme çarpar. bir önceki albümde mesela bazı şarkılar için direkt "düğün şarkısı" tanımı yapıp, kafamda bunları istem dışı bir adım geride konumlamıştım. sonuçta hayatımızın bir yerine etki eden halk müziği şarkılarından bahsediyoruz. malatya da bunlardan biri. yurtta kaldığım dönemde malatyalı oda arkadaşım sayesinde alakasız zamanlarda "maaaalatya maaaalatya" diye duyduğum bu şarkıyı listede gördüğüm anda hem gülümsedim hem de endişelendim. neyse ki yıldız'ın sazı ve sözü, şarkıyı güzel kılmış. ilk şarkıdaki elektronik altyapı bu şarkıda da oldukça ön planda. hatta geri vokalde hafif robotik tekrarlar duyuyoruz. ilginç ama zararsız. lakin daşdemir'in davetkar fısıltılardan ibaret geri vokallerine ısınamadım. hatta şarkının içinde "oaaahh, malatyaaaa" diye fısıldadığı anı ilk duyduğumda kendimi gülmekten alamadım. keza hayatımda boyunca bir şarkıcının elektronik bir şarkının içinde yatak odası ses tonunda "malatya" diye fısıldayacağını düşünemezdim. bu vokaller olmasa beklentilerimin üstünde bir yorum olduğunu söyleyebilirdim.

    "malatya"nın aksine çarşamba'yı sel aldı türküsünü halihazırda çok severim. zaten klavyeden ilk notalar döküldüğünde bir yeşilçam filmi içinde kendimi buldum ki arkaplandaki kuş ve su sesleri ile biraz daha sinematik bir hava yakalamak istemişler. şarkıya slide guitar çok yakışmış. yıldız'ın tertemiz vokaline eşlik eden saz da çok güzel. yıldız'ın son tekrarda "gizli sevda" kısmında bir anda vokal anlamında şahlanması da çok başarılı. duygusallığın yanında sakin düzenlemesi ile insana rahatlık da veren bir yorum. bu nedenle de albümün en iyilerinden demek yanlış olmaz. keşke bir de yapay davul yerine, şöyle güzel bir davul ve perküsyon kullansalarmış çünkü seçtikleri minimal elektronik altyapı çok kulak tırmalamasa bile şarkının organikliğinden bir miktar alıp götürüyor.

    albümün çıkış şarkısı kısasa kısas, gruptan uzun zamandır istediğim orijinal şarkı ricamı yerine getiren bir şarkı. sonuçtan da çok memnun kaldığımı söylemeliyim. ılk iki albümdeki sound'u sevenler ya da grubun sadece cover yapmasını isteyenler için bir hayal kırıklığı olarak adlandırılabilir ancak meraklısı için nakaratta halen türk müziği motiflerini işitmek mümkün. öte yandan sakin elektronik altyapı bu şarkıya çok iyi gitmiş. şarkının klavye melodisi oldukça iyi. şarkıda en sonunda bir gitar duyuyor olmak da güzel. ama beni en çok etkileyen şey merve daşdemir'in sözleri ve vokalleri. bir kere bir mesajı olan sözler yazmış. öyle çok derin, süslü sözler değil ama anlatmak istediğini yalın bir şekilde anlatan, politik imalarda bulunan bir yapıt. "bu bir kumpas, şeytanın aklına gelmez" ve "hakikatler uzun müddet karanlıkta kalmaz" sözleri ile sanki sedat peker videoları izlendikten sonra yazılmış hissi verse de memleketi bilen için her dönem söylenebilecek sözler zaten. nakarat, basit ve akılda kalıcı. sözler, şarkıya uyuyor. bu arada "kısasa kısas" tabirini yabancılar nasıl okuyacak, biraz merak içindeyim. ayrıca şarkının klibindeki yılan temasının "kısasa kısas" derken dilimizden neredeyse bir tıslama çıkmasından ilhamla seçildiği konusunda iddialıyım.

    badi sabah olmadan çalmaya başladığı anda aklıma ilk gelen şey, elektronik altyapının neredeyse bir midi tadında olduğuydu. altyapı alaturka bir 8-bit oyun şarkısı tadında. vokal girmeden duyduğumuz klavye tonu da fazla komedik geliyor bana. saz yine şarkıya iyi gitse de şarkının düzenlemesi bana çok ucuz geliyor kısacası. hazır dert yanarken devam edelim. şarkı genel olarak açıl ey ömrümün varı adıyla bilinse de bad-ı sabah diye de geçtiği oluyor. şarkının bu albümdeki ismini "badi sabah" yapmışlar ve de gerçekten de "i" harfli ile okuyorlar kelimeyi. bu da bir dikkatsizlik. bunun dışında ise yıldız'ın performansına diyecek hiçbir kötü şeyim yok. farklı bir düzenleme ile daha önceki albümlerde yer alan benzer tarzdaki türküler gibi zevkle dinlenebilir bir hale gelebilirmiş. eğer bu şarkıyı dinleyesiniz varsa, youtube'da neşet ertaş'ın 1991'de bir düğünde canlı yorumladığı bir versiyon var ki değme metal şarkısına taş çıkarır, onu tavsiye ederim.

    cips, kola, kilit, grubun diğer bir yeni bestesi. "kimi x, kimi y" diye devam eden şarkı sözleri benim aklıma hemen nazan öncel'in aynı nakarat şarkısını getirdi ki daşdemir de öncel gibi bu kısımları daha çok konuşur gibi yorumlamış. tabii bu kalıbı tek kullanan öncel değil. sertab erener'in sakin ol'u da neredeyse aynı şekilde "kimi lahmacundan utanır, kimi her önüne gelene gıcık" tarzında ilerler. hem öncel hem de erener'in şarkıları 1991'de çıktığı için daşdemir'in çocukluk yıllarında bu şarkılardan bir şekilde etkilenmiş olduğunu tahmin edebiliriz. "cips, kola, kilit" tabiri de zaten bir çocukluk oyunu. yani daşdemir, şarkıyı yazarken şöyle bir geçmişe gitmiş gibi. sözler, "kısasa kısas"taki gibi yine bir mesaj verme kaygısı taşıyor. "kazanan, kaybeden, yaşıyoruz haybeden" sözleri akılda kalıcı olmasının yanında şarkının da mesajını toparlıyor. bir gülüp, bir ağlayıp, bir şekilde yaşamaya devam ediyoruz. "cips, kola, kilit" bu konuya nerede dahil oluyor tam emin değilim. belki de bu gidişata ses çıkarmadığımızdandır. ya da herkes aynı anda aynı şeylerden dert yandığı için. bilemiyorum. şarkı yine elektronik bir havada. pek şaşırtmayan, düz bir düzenlemesi var. sözleri olmadan tek başına pek bir şey ifade edebileceğini sanmıyorum. öte yandan hiçbir türk müziği referansı içermemesi de dikkat çekici. müzikal olarak en heyecan verici yer sondaki klavye solosu ki umuyorum ki bunu sahnede keytar ile çalarlar. herhalde bu melodi yıldız'ın elinden çıkmıştır ama sahnede özellikle daşdemir'in keytar ile bu şarkıyı çalma görüntüsü aklıma çok yattı.

    özüne özüm kurban, "sizi sevdiğiniz altın gün'den mahrum bıraktık, pardon, alın bu şarkı sizin olsun" der gibi bizi anadolu melodilerine doyuran bir enstrümantal şarkı. şarkının orijinali aslında bir azeri türküsü. bizimkiler de büyük ihtimalle gülden karaböcek versiyonundan şarkıyı duyup yorumladılar. karaböcek yorumunun kendisi aslında tam altın gün sound'unda. direkt aynısını çalsalar bile olurmuş. ama yine de kendi yorumlarını şarkıya katmışlar. çok da iyi olmuş. bas gitar melodisi çok iyi. klavye ve gitar atışmaları ikinci albümden beri özlediğim bir şeydi, en sonunda bu şarkıda kısa da olsa buna şahit olabiliyoruz. bunun yanında saz zaten şarkının ana melodisini sırtında taşıyor. albümün müzikal anlamda en doyurucu şarkılarından birisi. eski altın gün'ü özleyenler için ideal. sadece şarkı devam ederken, sanki arkadan mırıl mırıl birileri konuşuyormuş gibi hissettim birkaç kere farklı dinleyişlerde. hatta kulaklığı çıkarıp etrafıma bir baktım. acaba sadece bana mı oluyor, biraz merak ettim.

    sen çiçeksin ben arı, altın gün diskografisinin değişmez isimlerinden neşet ertaş ile özdeşleşen türkülerden biri. pek fazla öne çıkan bir özelliği olduğunu söyleyemem. yıldız, yine güzel, temiz okumuş. şarkının yine en güzel yanı sazı. artık albümün bu noktasında yine elektronik bir altyapı olduğunu söylemeye gerek yok. ek olarak ara ara "vıjı vıjı" efektler duyuyoruz. yıldız'ın performansı olmasa altın gün demeye bin şahit isteyen başka bir şarkı. saz melodisi çok iyi olduğu için eminim ki konserde çalındığında insanları hareketlendirecektir. lakin, pek iz bırakan bir eser değil benim için.

    üzüm üzüme baka baka şarkısını bir altın gün çalışması sandım başta ama albüm ile ilgili paylaştığı postlarda grup, "albümde iki orijinal beste var" diyor. "kısasa kısas" bunlardan biri. diğeri de "cips kola kilit". peki bu? eğer bir cover ise daha önce hiç duymadığım bir şarkı. ya da grup müzikal bir potpori yapmaya çalışmış. şarkı ara ara dere boyu kavaklar'a bağlanıyor gibi yapıyor. bu da garip çünkü bu şarkıyı altın gün zaten coverlamıştı. o yüzden şarkının tam olarak nereden geldiği hakkında bir kafa karışıklığım var. şarkıyı grubun erkekleri kalın kalın sesleriyle söylüyor de tam olarak şarkı söylemek denir mi emin değilim. şarkıya adını veren tabir, sonlara doğru da şarkının ana melodisini vokalle tekrarlıyorlar. daşdemir de "kararır" diye fısıldayarak o meşhur atasözünü tamamlıyor. söz anlamında pek bir numarası yok yani şarkının. vokalin tekrarları ve de arka plandaki klavye notaları şarkıyı bir miktar psikedelik moda sokuyor. çok ilginç bir eser değil ama en azından bir havası var. çok da uzun sürmediği için bu deneysel denebilecek eser çok rahatsız etmiyor. bu arada şarkı albümün prodüktörü asa moto ile düet olarak geçiyor. zaten şarkılara katkıda bulunan ikilinin bu şarkıda ekstradan ne yaptığından pek emin değilim. vokalleri yaptıklarını sanmıyorum, herhalde enstrümanları çalıyorlardır.

    albümün sonuna doğru biraz sıkılmıştım açıkçası ama oğlan muhteşem bir final. şarkı girdiği anda aklıma enigma geldi. kadın sesi gibi bir ses veren synthesizer, ona ek olarak yine klavyeden gelen tertemiz notalar ve şarkının temposu, enigma'nın 1990'larda yarattığı o mistik elektronik havayı çok iyi vermiş. ama standart bir enigma şarkısı olmanın ötesine geçip ney notaları ve de muhteşem bir saz solosu ile ortaya çok başarılı bir sentez çıkmış. ben bu türküyü hiç duymamıştım ama altın gün, sağolsun bu cahilliğimi giderdi. işte bu nedenle kendilerinin bin kez duyduğumuz şarkılar yerine, daha kıyıda köşede kalmış şarkıları yorumlamasını şahsen tercih ediyorum. bir gagavuz türküsü olan şarkının farklı sözlerle yorumları var. bunların da çoğu aslında aynı vokal melodisine sahip olsa da daha tempolu çalınıyor. altın gün ise sergey kutanin'in yorumladığı versiyonu kendisine örnek olarak almış. daha yumuşak olan bu versiyonun duygusallığı daşdemir'in vokallerine de yansımış. şarkıyı çok iyi söylüyor. çok çok iyi bir eser. böylece albüm çok iyi sonlanıyor.

    bu paragrafa başlamadan önce telefonu elime aldığımda google'ın bana pitchfork'un alem kritiğini önerdiğini gördüm. onlar çok beğenmiş, 7.4 gibi iyi bir puan vermişler. yol'dan çok az daha düşük. kritiği okurken bir kez daha yerli ve yabancı dinleyicinin işe ne kadar farklı yönlerden baktığı dikkatimi çekti. bir örnek vermek gerekirse "çarşamba'yı sel aldı" şarkısından bahsederken marvin gaye'in sexual healing şarkısına atıfta bulunuyor. yani aradaki bağlantıyı anlıyorum ama bu türküden bir marvin gaye şarkısı çıkarmak benim için imkansız. yukarıda da dediğim gibi benim aklımda bir yeşilçam imgesi uyandırabilir onun yerine. bu nedenle yabancı dinleyici bu tarzı beğenmeye devam ediyor gibi. umarım da böyle olur çünkü altın gün, türk müziği için önemli bir kazanım. ben de yine kendim için albümde bir şeyler buldum ve de grubun kendi şarkılarını yazma çabalarını takdir ettim. ancak eski albümlerinden aldığım heyecanı bu albümde bulamadım. ama gerçekten bir "one-off" proje ise güzel bir haber bu. demek ki gelecek albümleri heyecanla beklemeye devam.

    3/5 verdim gitti.
    albümü en iyi anlatan şarkılar: kısasa kısas, yalı, sen çiçeksin ben arı
  • hz muhammed , gördüğümüz ve görmediğimiz tüm alemlerin yaratılmasındaki tek sebeptir.
  • yeryuzu ve gokyuzundeki tum nesnelerin olusturdugu butun, evren..
  • sosyetıklerın 'renkli' hayatlarını anlatan dergi.
  • arapça bir kelimedir. yaratılmış olmaklığın alayı ve yaratıkların tümü için kullanılır. kelimenin köklerine şöyle inilebilir.
    alem: "bilgiyi sağlayan, bildiren, bilmek için ipuçlarını gösteren şey" anlamındadır.("bayrak alemi" kelimesine dikkat ediniz.)
    aleme: "bilmek" manasındadır. bu anlamda şiir kelimesiyle anlam akrabalığınsa sahiptir. öyle ki şiir sözcüğü "şa'ara" yani bildi demektir.(şuur, şiir, şair, şiar hep bu kelimenin kuzeni falandırlar)
    ta'allim: öğrenme, bilme demektir.
    ma'lum:bilinen
    ma'lumat: information
    alim: bilgilenmiş, bilgiyi kesbetmiş, bilgin
    muallim: öğretmen
  • "sonra âlem degisiverdi
    ayri su, ayri hava, ayri toprak.
    sonra âlem degisiverdi
    ayri su, ayri hava, ayri toprak.
    mevsimler ne çabuk geçiverdi
    unutmak, unutmak, unutmak."

    (bkz: cahit külebi) (bkz: istanbul)
hesabın var mı? giriş yap