• baba tarafından atılmış bir sms'tir. bir arkadasimin babasi telefonu bile zor kullanirken, dogumgununde arkadasa soyle bir mesaj geldi: "canım kızım, seni çok seviyorum. doğumgünün kutlu olsun. sana mesaj atabilmek için mesaj yazmayı öğrendim. bu mesajı ben yazdım." bu mesaj bence verilebilecek en iyi doğumgünü hediyelerinden biriydi.
  • yıl 2004 saat 03:00- 04:00 arası
    kapı çalıyor.
    evimizde şehrin baya dışı.. kim lan bu saatte dağın başında diye kapıya gidiyorum.

    -dirty siz misiniz?
    +e e evet..
    - bunu size.... gonderdi.
    +ana babam... bu ne.. (kutu kıpırdıyor)

    ve işte küçük bir golden retriver yavrusu.. içinde bir not..

    "bizimle artık köpek gibi boğuşamıyorsun diye sana bunu aldık .hem annen de sana çok benzetti.."
  • üniversitedeyiz.. doğum günümün olduğu gün 2 sınavım var.. bizimkileri tembihlemişim, bir organizasyon yapmasınlar sınav zamanı diye.. söylediklerimi dikkate alacaklarını düşünmüştüm.. yanılmışım! sınavlardan birinden çıktım, diğerini beklemek için kantine ineceğim.. bir baktım, birkaç kişi sınıfın kapısına yapıştırılmış bir nota bakıyor..

    - a little bird told me'nin dikkatine! ----->

    "hah" dedim, "yandık".. ben "doğumgünü yapmayın bana bu sene!" demiştim bunlara.. ok yönünü takip ettim, koridor kapısında bir yazı daha..

    - başlıyor!

    kapıyı açtım, merdivenlerden inmeye başladım.. baktım balonlar asılmış trabzanlara.. her bir balonun üzerine bir not iliştirilmiş..

    - ağır ağır ineceksin bu merdivenlerden..
    - her durakta daha da bir şaşıracaksın..
    - bir tebessüm edeceksin ve yanakların kızaracak..

    e kızardı tabii.. çünkü tanıdık tanımadık herkes beni takip ediyor.. merdivenler bitti, kantinin kapısına geldim.. eyvah! kapıda kocaman bir yazı daha..

    - hoşgeldin! ve unutma bugün her şey senin için...

    kantinden giriş yaptım.. millet bana bakıyor tabii.. baktım bizimkiler oturuyorlar bir masada.. koştum gittim yanlarına oturdum.. tam ben "iyi ki size bir şey yapmayın dedim ben, okuldaki herkesin haberi oldu len!" diye söylenecekken, çocuğun biri geldi yanıma..

    - a little bird told me hanım?
    - eee evet benim..
    - doğumgününüz kutlu olsun..
    - teşekkür ederim..
    - (bir demet çiçek verir) bu sizin..
    - sağolun..

    "ya paranoyak oldum ha, daha sürecek mi bu?" derken başka bir çocuk daha gelir..

    - a little bird told me?
    - buyrun?
    - nice senelere..
    - (bir hediye paketi verir) sağolun..

    "laaaaaan!" derken başka bir çocuk.. sonra başka bir çocuk daha.. hediyeler, çiçekler, çikolatalar hiç tanımadığım insanlar tarafından bana veriliyor.. ben de günü kıpkırmızı tamamlıyorum haliyle.. dilli melodi ve ev arkadaşlarından çıkmıştı bu fikir.. hâlâ saklıyorum o yazıları, ömrüm el verdikçe saklayacağım da..
  • 3 sene önce. yün içlik gelmişti hediye. üçüncü kışı geçirdik, bana mısın demedi amk. sadece ağı gevşedi azıcık, biraz götümden aşağıda duruyor o kadar.
  • en güzel doğumgünü hediyemi mi sordun? bak anlatayım.

    tam 6 yıl 190 gün olmuş bugün. hatırlar mısın saklardım doğum günümü, söylemezdim kimselere? gereksiz samimiyeti sevmem çünkü. tanımadığım insanların adet yerine bulsun diye kutaldığı doğum günlerine ihtiyacım yok. o yüzden saklardım, söyleme ihtiyacı duymazdım, benim arkadaşlarım zaten bilirdi. bir de sanırım dikkat çekmekti amacım. insanın kendine itiraf etmesi bile çok zor biliyor musun kaç sene sonra bile? herkesin umrundadır herhalde önemsenmek, ilgilenilmek ama bunu itiraf edemeyecek kadar gururluyuz da. bir kasım akşamıydı seni elinde pastayla kapımda gördüğümde, arkadaşlarınlaydın, doğum günümü bilmiyordun ama o hafta içinde olacağını öğrenmiştin bir şekilde. tüm şımarıklığıma -içimde genç kız varmış ya benim- rağmen oradaydın işte, düşmüştün peşime, benim için gelmiştin, saatlerin hesabını tutacak değildim ya?

    havadan, sudan, olmayacak işlerden konuştuk. çok güldük, çok eğlendik o akşam ama güzel olan hiç bir şey kolay değildir bilirsin. erken ayrılmanız gerektiğini nasıl da söyleyebildim yüzüne inan hala bilmiyorum? demet gelecekti çünkü, hani senin memet dediğimi sandığın ya da memet dediğimi umduğun ama en başından beri demet olan, kanlı canlı, akça pakça kız. arkadaşlarıma sözüm vardı, dışarı çıkaracaklardı beni, ben beyzadeyi alma görevi de kısa çöpü çeken demet'e kalmıştı. dedim ya, bilir arkadaşlarım doğumgünümü. kapıda demet'i gördüğün ana kadar her şey yine güzeldi. adımı yok yere yalancıya çıkarmıştın değil mi? yolumuz ortak olmasına rağmen aynı yoldan yürümeyi kabul etmedin benimle. başka yerlerde işin olduğunu iddia ettin. yol boyu gözünün içine baktım da bir kez dönüp bakmadın bana hani. dünyada cehennem azabı diyorlar ya, işte bundan iyi bir tanım bilemem. ve yine aptal ben seni evine bırakıp bara döndüm, eheh. erkek adamın kafası çok çalışmaz zaten. saçı kısa, aklı kısa... 4 bira içince her şey daha berrak oluyor kafasında insanın. bıraktım arkamda insanları, eve koştum. beni beklediğini biliyordum. msn ne meşhurdu değil mi o yıllar? yalan söylediğimi söylüyordun bana ama inan dinlemedim bile. bira cesareti mi dersin, ne olacaksa olsun huzuru mu bilmiyorum ama ilan-ı aşk ettim sana. tek pişmanlığım odur. gözlerinin içine bakmalıydım, ellerinin tutmalıydım seni sevdiğime söylerken. o gerizekalı simayıllardan birini yapmıştın kocaman gülümsemeli ve şimdiye kadar duyduğum en güzel şeyi söyledin sonra; sen de beni seviyordun.

    kendimi kaybettim biliyor musun, o akşamın her detayını hatırlamama rağmen anımsayamadığım bir 3 dakika var hala. ne yaptım, ne düşündüm, ne hissettim bilmiyorum. kendime geldiğimde seni görmem lazım diyebildiğimi hatırlıyorum ama... evimi biliyorsun demiştin. fişek gibi fırladım evden, hava soğuktu ama hissetmedim bile. koştum, koştum, koştum. düşünmedim nereye gittiğimi. apartmanının önünde seni aradım, aşağı in diyebildim sadece. sonra o 10 dakika geçmek bilmedi inan. sigaraya başlasam başlardım herhalde. ve seni gördüm apartmanın kapısında. pijamalarının üzerine mont giyebilmeyi akıl etmiştin benim aksime. bana doğru yürüyordun, şımarık bir çocuk gibi omuzlarını savurarak. saate baktım, 12:03. sene 2005, aylardan kasım, günlerden salı. ayın bilmem kaçı, doğumgünüm.

    en güzel doğumgünüm, en güzel hediyem. tüm ayrıntılarını hatırladığım belki de tek gün.

    şarkı var ya hani, doğumgünüm bana geldiğin gündür diye. doğumgünüm hakikaten de, bana picamalarınlan geldiğin gündü. daha güzel bir hediye de olamazdı bana sorsan.
  • annenin 'seninle daha uzun yıllar beraber olabilmek için sigarayı bıraktım.' demesi.. tiryakilerin en hasıyken, ne güzel ki 3 senedir hala sigara içmemesi.
  • siz doğmadan önce ölmüş ve hayatta bir kerede olsa görebilmeyi en çok istediğiniz insanın rüyanızda kendisini size göstermesidir. son nokta budur.
  • ilkokul 3.siniftayim dogumgünüm geliyor. yirmili yaslarima kadar dogumgünümün cigirtkanligini haftalar onceden yaptigim icin haliyle okulda da herkes biliyor yaklasan dogumgünümü.

    neyse dogumgünüm geldi bekledigim ilgiyi bulamadim birkac kucuk hediye falan moraller bozuk. gunun ortalarina dogru sira arkadasim cantasindan utana sıkıla bir paket cikardi dogumgünümü kutlayip bana verdi. icinde bir kursun bir kirmizi kalem. detayli hatirliyorum kursun kalemin uc tarafina dogru kiz cocugu resmi vardi ve kalem biraz yassiydi. ben (ki o zaman pek farkinda da degilim hayatin zorluklarinin) neye ugradigimi sasirdim cunku biliyorum ki bu arkadasimin 4 kardesi var ve babasi yok anne ev temizleyerek gecindirmeye calisiyor ailesini. ve hatta az cok farkindayim ki ailem de yardim ediyor bu arkadasima ve ailesine.

    bunca yil gecti halen o hediye beni allak bullak eder benim cigirtkanligimdan mi kendi icinden gelerek mi almisti bana o hediyeyi bilemiyorum ama o hediyeyi gorunce arkadasim bize gelsin hep bizde kalsin bizim yedigimiz gibi yemekler yesin benim gibi yeni canta alsin annem onun beslenmesine de muz koysun istemistim...
  • bazen bir yiyecektir yalnızca. kadimdir.

    izmir'de asker iken; doğum günüm için; dağıtımdan hemen önce daha 1 aydır tanınan arkadaşların çaktırmadan dışarıdan bir pasta hazırlatmaları ve akşam karakola sokmaları.

    ben bile unutmuşken!

    hayatım boyunca unutmayacam. var olun.
  • her perşembe elimde uykusuz gören iş arkadaşlarımın bana aldığı hediye: 1 yıllık uykusuz dergisi aboneliği.
hesabın var mı? giriş yap