• yaklaşık altı yıldır yaşadığım bu ülkenin insanlarından hiç bir zaman nefret etmedim. selam vermeden geçen komşumu bile hoş görmeye çalışıyorum. ama nefret çok keskin bir duygudur zaten, birinden nefret etmek için o kişiden gerçekten de büyük kötülük görmüş olmanız gerekir. eğer almanlardan böyle büyük bir kötülük görmüş olsaydım, mesela yahudiler gibi, bu ülkede yaşamaya devam eder miydim, bilmiyorum. artık bir göç toplumu haline gelen, büyük şehirlerinde yabancıların ya da çok sevilen deyişle göçmen kökenli almanların sayısının göçmen kökenli olmayan almanların sayısını çoktan aştığı bir ülkede, toplumun göçmenlerle kurduğu ilişkiyi değerlendirmek hakikaten önemli. kişisel olarak benim almanlarla bir sorunum yok, dolayısıyla onlardan nefret etmemi gerektirecek de hiç bir neden yok. (saçımın siyah, anadilimin türkçe olduğunu parantez içi belirteyim) peki başka yabancılar gördü mü, ya da diğer yabancılar kendisini nasıl hissediyor bu ülkede? gerçekten benimsediler mi, “memleketim” diyebildiler mi, karar mekanizmalarına katılabildiler mi, demokratik sürecin bir parçası olabildiler mi, eşit muamele görebildiler mi, eşit haklara sahip olabildiler mi, önyargılardan bağımsız bir değerlendirmeye tabi tutulabildiler mi, birileri onları anlamak için çabaladı mı, yerel/kültürel özelliklerine saygı duydu mu?

    ne yazık ki, bu sorulara vereceğim yanıt çoğunlukla hayır. almanlar kendileri gibi olmayanları dışlamaya meyilli bir toplum. göç olgusuyla nasıl başa çıkmaları gerektiğini bilmiyorlar. tarihten gelen sorumlulukları, özellikle yasalar yoluyla, onları yabancılara karşı dikkatli ve özenli davranmaya mecbur kılıyor. ırkçılıktan belki de hiç bir şeyden korkmadıkları kadar çok korkuyor, bunun doğurduğu olumsuz sonuçların bedelini hala ödeyen bir toplum olarak, aynı hatayı yinelemekten müthiş ürküyorlar. çoğunlukla saygılılar da yabancılara karşı, türk marketlerinden alışveriş ediyor, ıraklı kürte saçlarını kestiriyorlar. gel gör ki bu birbirine yabancı iki sübje arasında kurulan ilişki çoğunlukla orada kalıyor, gerçek bir iletişime dönüşemiyor. dostluk oluşamıyor, oluşsa da çok uzun, sabır ve itina isteyen bir süreci gerektiriyor ki, her iki taraf da duvarları yıkabilsin. neden? bu sorunun yanıtını bulmak için “yabancı” kavramına geri dönmek gerekiyor. diğer avrupa ülkelerinden gelen göçmenler, avrupa birliği’nin avrupa vatandaşı kavramını da son yıllarda öne çıkarmasıyla, artık fazla da yabancıdan sayılmıyor. italyanın spagettisi, yunanın peyniri almanya’da bir zenginlik olarak görülürken, daha doğu toplumlardan, ki buna doğu avrupa ülkeleri de dahil, gelen insanlara yukarıdan bakılıyor. hele ki dini de islamsa, hele ki o kişi “cıs” doğu toplumlarından geliyorsa, hele ki tabak çanak alışkanlıkları batı avrupalılar gibi değilse, hele ki “sürüler halinde geziyor ve gettolaşıyorlarsa.”

    almanya son yıllarda islami terör tehdidinin bir senaryo olmaktan çıkıp, gerçek bir tehlike halini almasıyla göçmenlerle kurduğu çarpık ilişkinin çok ağır sonuçlar doğurabileceğinin farkına vardı. hristiyan birlik partileri de dahil olmak üzere tüm siyasi partiler göçmen adaylara daha fazla şans tanıyor artık, federal hükümet öncülüğünde islam konferansı adı verilen müslüman derneklerin temsilcilerinin katıldığı yıllık bir toplantı düzenleniyor, şehir merkezlerinde cami inşasına izin veriliyor, entegrasyon kursları düzenleniyor vs... ama bunların hepsi sivri olarak görülen göçmenleri törpüleyip, toplum için tehlikesiz hale getirme çabası. hiç biri gerçekten de alman toplumu ile yabancılar arasındaki iletişimi kurmaya ve geliştirmeye yönelik değil. bu günün birinde gerçekleşir mi? gerçekten de günün birinde birbirimizi anlamayı başarır mıyız, buna bir yanıt vermek güç. evet, saçım siyah ve türkiye’den geliyorum, almancayı da aksanlı konuşuyorum ve alman arkadaşlarımın sayısı bir elin parmaklarını geçmez. ama onlardan nefret etmiyorum, onların da benden nefret etmediğini biliyorum. nefret etmesine etmiyoruz da, acaba birbirimizi ne kadar seviyoruz?
  • ülkelerinde yasayan en hümanist, eşitlik yanlısı, solcu, ırkçılık düşmanı türk'ü bile 6 ay içinde ülkü ocağına yazılacak kıvama getirebilmeleridir.

    dışardan bakıp "almanlardan nefret etmek" sözünü kınayan kişileri de anlıyorum tabi çünkü ben de öyleydim hatta almanların türkler hakkındaki düşünceleri için almancıları suçladım yıllarca. ama içinden bakınca gördüm ki olaylar hiç de öyle değil. almanyada yaşayan türkler bugün eğitimsiz ve başarısız ise bunda %60 almanlar suçludur. kendi ırklarından olmayan hristiyanlara hatta onu geçtim (eski) doğu almanyadan gelmiş olan almanlara bile isimler takıp, haklarında birsürü atıp tutan bir insanların (bkz: istisnalar kaideyi bozmaz) hem ırkı hem dini farklı bir topluma neler yapabilecegini hayal etmeye bile gerek yoktur zira yapılmışı vardır: holokost

    burada önemli olan başka bir husus da tabi ki almanların cehaleti ve aptallığıdır. politikacıların kendilerine kaktırdıkları herşeyi sünger gibi emer bunlar bizdeki koyun oranı %42 ise bunlarda oran %80 falandır.

    bu güzide entymi almanyada bulundugum süre içerisinde duymaktan baydığım sözlerden seçmeler ile bitirmek istiyorum yalnız öncelikle bu sözleri dünya devlerinden sayılan bir mühendislik şirketinde, gayet eğitimli almanlardan duyduğumu ve istanbullu sıradan, genç bir türk kadını olduğumu belirtmek isterim.

    -eve gidince başörtüsü takıyor musun?
    -türksün ama hristiyansın değil mi?
    -buraya gelince ailenle bayağı sorun olmuştur herhalde
    -türkiye'de erkekler hep kadınları dövüyor ama...
  • olmayan sebeplerdir. kimseden nefret etmiyorum.

    keza almanlardan nefret etmek için sebepleriniz var ise, yarın türklerden yahut ganalılardan, ispanyollardan, finlilerden nefret etmek için de bir sebep bulabileceksinizdir. nefretten ziyade başka yönlere yönelirseniz, pek açıktır ki nice sebep bulabilirsiniz.

    askerdeyken sağda solda gördüğüm çok datlı bir söz vardı velhasıl; şuna benziyordu;

    " kurumlar - milletler hata yapmaz, kişiler hata yapar. "
  • pasaport kontrolünde ingilizce konuştuğunuzda aaa eğitilmiş bir türk cevabı vermeleri. schindler'in listesi'ni tekrar mı çekiyoruz??
  • yaklaşık 85 milyon insanı aynı kefeye koyacak zeka gerektiren sebepler.
  • her ne kadar naziliği reddetselerse de ırkçılık özelliklerinin özellikle türklere karşı hala devam etmesi.
    zamanın ötesinden gelen edit:evet bir anlık heyecandan nefret kelimesi çok ağır kaçmış olabilir başlığa; lakin bir örnekle durumu açıklamak sanırım daha da olayı anlaşılır yapabilir.düşünün ki almanyada bir bar kapısının önünde 2 kız 2 erkek arkadaş gitmişsiniz.sonra bar kapısında ki fedai de türk.önce seviniyorsunuz ne güzel diye.aynı ülkedensiniz hemşeri vs...ancak içeri girmek istediğiniz zaman, yanınızda almanlar geçerken size dur işareti yapıyor bu türk.önce almanca konuşuyor sonra türkçe size " abi kusura bakma patron türkleri alma dedi" diyor.sonuç olarak neden n'olcak ki biz öğrenciyiz ve 4 kişi gelmişiz diye dediğimde o bodyguard olmaz maalesef.diyor.işin kötü yanı bunu bir türkten böyle duymak çok kötü tabi biz de daha fazla orda duramadan başka bir yere giriyoruz.sonuç olarak herkes böyle değil ancak bir çoğunluğu böyle.
    ırkçılığı geçtim.bir partide yine almanlarla eğlenirken konuşuyoruz.muhabbet koyulaştıkça konu ab'ye geliyor ve ekliyor siz eşlerinizi dövüyorsunuz,siz hala 4 eş alıyor musunuz gibi saçma sualler.yani nefret etmek ırkçılık sebebi genel olsa da hepsi ırkçılıktan dolayı değil yanlış bilgiler ön yargılar.
    he eklemeden geçemiyeceğim.onların kıçını öpen orda devamlı yalakalık yapan.biz almanlarla takılıyoruz diyen tayfa da her yerde olduğu gibi bu durumları-almanların türklere karşı olmusuz genel görüşlerini- görmemezlikten gelip yine göt öpmeye kaldıkları yerden devam edip bir almandan daha çok alman olabiliyorlar.
    ancak son olarak şunu söyleyebilirim ki
    durduk yere ispanyollara yunanlılara isveçlire neden bu ırkın ön yargısı vs yok ta,bir kere bile türkiyeyi görmediği halde bu yönde ahkam kesebiliyor.işte bunu anlamak zor.
    edit 2:son olarak yaşadığım bir olay daha;9 temmuz 2010da göle gittim koşarken ormanda birden rahatsızlandım, nabız bir baktım ki hakikaten hayvan gibi hızlı.muhtemelen panik ataklardan biri daha..ve bilenler bilir kötü düşündükçe gitgide de kötüye gider.yere çömeldim ve ordan geçen iki tane alman gördüm yardım istedim ambulans çağırmalarıyla ilgili.sonuç mu sikine takmadılar uzaklaştılar.sonra kendimi sakinleştirip 10-20 dakika eski halime geldim.bunlar da,nefret belki ağır kaçsa da sevmemek için bir sebep diyebiliriz.
  • 2010 senesine gelmisiz ve haala mal gibi, ulkeler ve o ulkelerin vatandaslari hakkinda kit zekali genellemeler yapmaktan cekinmeyen yazarlar var ya, iste o yazarlardan nefret etmek icin yeter sebep sorsaniz, almanlardan nefret etmek icin gereken yeter sebep gostermeleri yetebilir... o derece..
  • içinde nefreti barındırmak yeter. sebep nasıl olsa bulursun.
  • türk olmak bunlardan biridir. türkiyeli olmak ya da beğenmediyseniz. başka memleketlerde yapacağınız faşist indirgemeciliğin neticesinde sokakta yüzünüze tükürecek onlarca kişi bulunabildiği halde türkiye'de bulunamaması. bunun getirdiği rahatlıkla çeşitli zümrelere yönelik nefret söylemini rahatlıkla dillendirebilmeniz.

    (bkz: typical germans)
  • profesyonel çalışma hayatım boyunca, sık sık almanlarla çalışmış biri olarak söyleyebilirim ki hiç de nefret edilecek insanlar değildirler. tamam, bazı kıl özellikleri olabilir ama herşeyi zamanında ve de kararında(iş-eğlence konuları) yapmaları, çok beceremeseler de(yada bize komik gelmiyor olabilir) esprili olmaya çalışmaları, sözlerinin eri olmaları(iş meselelerinde en azından), kendileri gibi disiplinli davranan insanlarla karşılaştıklarında saygı göstermeleri ve de bunu belli etmeleri vs. gibi daha aklıma gelmeyan baya özelliklerinden dolayı nefret edilmeyi değil, saygı gösterilmeyi hakediyorlar kanımca. ama kriter "kaltak vermedi o kadar baktı da" yada "sktiminin hıyarları öküz gibi içiyorlar" arasında gidip geliyorsa nefret etmeniz mümkün, bu da sizin sığ ve önyargılı kişiliğinizi göz önüne seriyor demektir.
hesabın var mı? giriş yap