• demografik olarak amerika kıtasının türkiyesidir. abd'de ırk olarak saf amerikalı olmak ile türkiye'de saf türk olmak arasında çok fark yok. genetik çeşitlilik iki ülkede de çok yüksek. kültürel çeşitlilik iki ülkede de çok yüksek. ama işte orada yatırım bilime. beyine. burada ümmetçiliğe. türkiye mantıklı bir sistemde olsa konum itibarı ile amerika'yı geçebilecek bir ülke. fakat ülkeyi kuranlara kafir diyebilen bi imamın karşısında sessiz kalan bir cumhurbaşkanının olduğu bir ülkeden çok da bir ilerleme beklememek gerek.
  • bir dış minnakk
  • zenciler anasını sikmiş ülkenin, insanlar ürkek, korkak. zenciler almış sazı eline istediği gibi öttürüyor.
    tüm beyazların allah belasını vermiş.
    en büyük dertleri, suç oranı az olan muhitte oturup, bebelerini zencilerden uzak tutmak.
    kuyrukları sürekli götlerinin arasında yaşayan insan dolu, asla rahat değiller ve onlara öğretilen güven hissine asla ulaşamayacaklar.
    sahra çölünde yaşayan ceylandan farkları yok.
    en iyi muhitte bile yürüyerek karşıya geçemeyecek kadar korkmuşlar.
    türkler için büyük fırsat, en kötü zenci bizim kadar kötü olamaz. öyle bir ortamda yetişmişiz ki, zenci bizden illallah eder.
  • her önüne gelen kansızı kendine vatandaş yapan ülke. kaliteyi sen düşün artık. bi de herif bazı entrylerinde atatürk güzellemesi yapmış. atatürk senin "ülkemdir, gurur duyuyorum, tanrı abd'yi korusun" dediğini duysa ne derdi acaba? allah bilir abd ordusuna katılıp türk askerine silah da çeker bu.

    soykırımcı, sömürgeci bir terör devleti.
  • amerika siyonist odaklı olduğundan rus(daha doğrusu slav) ırkından nefret edermiş, bu yüzden sevmezmiş.

    (bkz: siyasal islamda büyük resim kursu)

    tv'de işte sokakta yeterince çektiğimiz yetmiyor gibi bir de sözlükte çekiyoruz bunları aq.
  • vatandasi olmasam da ogrenci olarak bulundugum icin surpriz bir sekilde $1500 covid yardimi aldigim, bilmeyenlerin buyuk resim kursunda duyduklariyla hakkinda atip tuttugu ulke
    parasini gectim, huzurla yasadigim ulke; huzuru parayla satin alamazsin
  • abd'de türkiye'den farklı bir nokta da günlük hayata yerleşmiş küfür etme olayı.

    mesela polislerin göğüs kamerasını yayınlıyorlar, polis takip ettiği suçluya asshole mu demiyor motherfucker mı demiyor adama 4-5 el sıkmış halen daha sövüyor.

    bir diğer alan porno sektöründe, videonun girişinde sektöre giriş yapmamış bir hanım kızımızı videoda ikna ediyorlar para karşılığı, hanım kızımız daha ilk videosunda direk dirty talk ile yardırıyor.

    örneklerde verdiğim bu tarz yüksek adrenalli olaylarda normalleştirilen küfür bence hoş duruyor.

    sonuçta küfür, sadece insanlara hakaret etmek için kullanılan sözcüklerden ziyade o an ki ekstrem duyguların ağızdan ifade edilişidir.
  • hemen nüfusa bağlama kıvırmasını da yapmış. ee hani orana vurunca yöneten o ırk oluyordu ülkeyi? bir ülkede siyasetle her ırk aynı oranda mı ilgilenmek durumunda? değil. bir çok ülke vatandaşının temsilcisi yok, çünkü adamlar abd'deki siyasetle ilgilenmiyor.

    yahudilerin para yönetimini iyi bilmesinden dolayı tarih boyunca problem yaşamalarını bilmeyen zeka engeli şüphesi çok yüksek kişiler abd'deki fonları yönetiyorlar diyor. ulan sefarad yahudilerinden, osmanlı yahudilerine (ki zaten bağlantılılar), almanya'daki yahudilere hepsi zaten hep ticaretle uğraştı. bu adamların para ile ilgili iş yapmaları kadar doğal bir şey mi var?

    alman nasıl mühendis, türk nasıl asker diye tanımlanıyorsa, bu adamlar da tüccar amk. dünyanın her yerinde en çok uğraştıkları iş ticaret. çünkü ticaret her yerde yapılıyor.

    ayrıca adamların ivy league okullarına girme yüzdesi yüksek olması, bir o adamların eğitime önem vermesi, iki ivy league okullarının mezun çocuklarına da öncelik vermesi. yani sen harvard mezunuysan, seninle aynı seviyede başka üni mezunu bir adamın çocuğu ile senin çocuğun yarışırsa, oraya senin çocuğun girer. daha bu basit bilgiyi bilmeyen bir ırkçı olduğun için rakamlara çok takılırsın.

    son olarak şunu söyleyeyim. bu yahudi nüfusu, en kalabalık olduğunda dahi, dünyanın herhangi bir başka eski ülkesinin nüfusu kadar yoklardı. bir avuç adam bu kadar başarılı oluyorsa, bence sorunu kendinizde arayın. adamlara hasetinizi kıçınıza sokabilirsiniz. 10 milyon tane adam gerçekten 10 milyar insanı yönetebilecek konuma geldiyse de bu onların başarısı. susun ve takdir edin. 80 milyon 10 milyon tane adam kadar olamamışız işte.

    ulan adamın dünyadan bihaber olduğu o kadar belli ki, daha 2 ay olmadı erdoğan israil'e yalvarıyordu. mavi marmara namusum dedikten sonra, bana mı sordunuz giderken demedi mi bu adam? israil'den aldığı tohumlarla ata tohumları sikip atmadı mı? onları da mı nato'cu generaller yaptı? bence değil. çünkü bunların hepsi ergenekon-balyoz sonrası. sen sadece cehaletten kırılan bir zavallısın.

    ayrıca sen adama her türlü hakareti et, her türlü ırkçılığı yap, adam sana 50 sene amerika'da arka çıksın, sonra eeeeh sikerim seni deyince türk düşmanı olsun.

    ulan zaten dünyadan haberin olsa, ermeni soykırımının yıllardır geçmemesinin sebebinin yahudiler olduğunu bilirsin. he amk koskoca dışişleri bakanlarının, bürokratlarının söyledikleri yalan, bir tek senin söylediğin gerçek.

    türklere antisemitizm suçlaması yapılıyormuş. ulan gerizekalı mısın bilmem ama, sokaklarda her sene, her ay israil karşıtı yürüyüşler yapılıyor. 3 kişi yan yana gelince cop yediğin ülkede binlerce kişi yürüyor, bakanların israil'in karşıtı açıklamalar yapıyor, hamas'a açık açık destek veriliyor, sonra da adamlar sana karşı olunca türk düşmanı mı oluyor? bu nasıl bir gerizekalılık lan?
  • new york'a tasinmamin uzerinden bugun itibariyle tam 9 ay gecmis. ne cabuk geciyor zaman yahu.

    cumartesi sabahi yaptim cayimi, biraz gozlemlerimi yazmak istiyorum abd/nyc ozelinde. yazi biraz uzun oldu, siz de bir cay yapin guzelce. bu sayfada 3 5 kisinin araliksiz yuruttugu sacma tartismalarin arasinda buyuk ihtimalle yazi kaynayacak ama eksisozluk biraz da kisisel bir gunluk gibi, aylar belki yillar sonra yazdigim yazilara geri dondugumde fikirlerimin degistigini veya ayni kaldigini gormek enteresan geliyor bana.

    biraz da dun kendimi, benim acindan en azindan, cok eglendirici bir tartismanin icinde buldum ve biraz da bu sohbet tetikledi bugun bir entry girme istegimi. new mexico'nun en iyi hastanesinden new york'un en iyi hastanesine tam bir yil once gelmis arkadasim, ny'un surekli ne kadar harika bir yer oldugundan bahsediyordu. haiti'den on yil once gocmus, agustosta harvard'a gececek arkadas, ny'a karsi daha temkinli ama o da artik boston olur, nyc olur, baska bir hayat tahayyul edemiyor. bense piskin piskin "bazi hedeflerimi gerceklestirdikten sonra bir gun buyuk ihtimalle sydney'e donerim" dedikce "ne diyor bu ya kafayi mi yemis?" kafasindalar bana karsi. onlara gore birisinin baska bir sehri new york'a tercih edecek olmalari anlasilmaz bir durum. bense artik soyle dusunmeye basladim; cogu insan ny'da yasamaktan cok ny'da yasamak fikrine bayiliyor. yoksa 3 5 semt disinda sehri tadini cikararak yasayan o kadar az insan var ki (bunu acacagim biraz sonra [bunu da anlatacagim canim kardeslerim, bunu da anlatacagim ahaha]).

    9 ayin sonunda, -ki daha once abd'ye 6 kere gelip uzun sureler kaldigim da oldu, juri kararim su yonde sayin yargic:

    - birlesik devletlerin neredeyse herhangi bir konudaki "ortalamasi", akliniza gelismis bir ulke dendiginde gelen ulkenin "ortalamasindan" kesinlikle fersah fersah geride. yani amerika'nin ortalamasiyla bir iskandinav veya gelismis bir commonwealth ulkesinin ortalamasi kiyas kabul etmez derecede. bunu soyle aciklayayim. mesela son verilere gore kisi basi geliri en yuksek ilk on oecd ulkesi hangileri, asagi yukari soyle bir liste cikiyor:

    1. luksemburg,
    2. irlanda,
    3. isvicre,
    4. norvec,
    5. amerika birlesik devletleri,
    6. izlanda,
    7. hollanda,
    8. avusturya,
    9. danimarka,
    10. avustralya.

    abd bes numarada.

    gross domestic product'a baktiginiz zaman abd zaten acik ara liste basi. sonra cin, japonya, almanya falan geliyor.

    mesela size ortalikta pek dolanmayan farkli bir liste vereyim, ulke gelirinin yetiskin basina dagilimi (wealth per adult).

    1. isvicre,
    2. avustralya,
    3. abd,
    4. belcika,
    5. norvec,
    6. yeni zelanda,
    7. kanada,
    8. danimarka,
    9. singapur,
    10. fransa.

    (bu arada turkiye bu degerlendirmede rezalet otesi, eger ilginizi cekerse bakabilirsiniz). simdi dananin koptugu yere gelelim. istatistik bilimlerine ilgisi olanlar "ortalamaya" bazen ihtiyatla yaklasirlar, "medyan" degerlere daha cok guvenirler. tibbi makaleler de bile bu boyle olabilir. medyan, kucukten buyuye (ya da bir uctan obur uca) dogru yapilan bir siralamada bu sirayi ortadan ikiye ayiran degerdir. yani bir toplumun ortalamasidir.

    simdi "median wealth per adult"a baktiginizda abd ne yazik ki listenin ilk 20'sine bile giremiyor! avustralya liste basi, isvicre ikinci. japonya, yeni zelanda, singapur falan ilk ondalar. bu su demek; amerikan toplumunun ortalama bir bireyi, isvicre toplumunun ortalama bir bireyine gore cok daha fakir cok daha egitimsiz durumda. "amerika'yi anlamak acisindan tek bir veriyi aciklama sansin olsa, hangi veriyi aciklardin?" gibi sacma sapan bir durumla karsilassaydim, kesinlikle bu veriyi secerdim.

    unlu bir klise var ya, "abd'de yuzde birlik bir kesim, gelirin yuzde 90'ina sahip" diye. ıste bu geyik dogru ve bu sizin abd'deki yasantinizi birebir dogrudan etkileyecek. yani bu sayilari vermemin aslinda pratik bir nedeni var.

    buradan sonra biraz kisisel deneyimlerimi anlatip, sonra abd'ye bence kimler gelmeli ve kimler gelmemeli uzerinden yazimi bitirecegim.

    abd'de iki grup gocmen cok mutlu: birincisi, ilk deneyimi abd olanlar. hindistan, peru vesaire yasadigi ulkeden hosnutsuz insanlar ny'u mesela hayallerinin bir doneminin bagdat'i, roma'si, konstantinopol'u olarak idealize ediyorlar. dolayisiyla ilk deneyimleri abd oldugunda, yasadiklari kotu sartlardan kurtulduklari icin bu ulkenin negatif yanlarini vesaire pek gormuyorlar. halbuki bir kuzey avrupalinin abd'de mutlu olmasi gercekten cok nis sartlara bagli. avustralya mesela ben orada yasarken abd'den kacip gelmis beyaz insanlarla doluydu. simdi nedenini daha iyi anliyorum. yani sen genc memleketli arkadasim, ilk deneyimin abd olacaksa mutlu olma sansin, orta yasli, baska ulkelerde yasamis, gezmis gormus memleketlime gore daha yuksek.

    ikinci mutluluk sartiysa cok ust duzeyde bir ugras: cok iyi bir universite, cok iyi bir sirket, birlesmis milletler binasi, vesaire bu tarz kurumlara eger kapagi atamiyorsan, green card cikti, ucuz okul ayarladik, tenesse'de bir universiteden kabul aldim falan. bana sorarsan sakin yapma. eger en iyi 20 okula, en iyi 50 sirkete vesaire giremiyorsan, abd'yi bence hic dusunme bile. bunun tek bir istisnasi var, onu da soyle aciklayayim.

    abd gercekten ekstremlerin ulkesi. dunyanin en kotu fakirlik problemi de burada, dunyanin en zengin insanlari da... dunyanin en iyi universiteleri de burada, en kotu okullari da... bir yandan asiri saglikli yasayan insanlar, bir yandan da bu halen nasil yasiyor olabilir dediginiz insanlar... yukaridaki medyan listesine baktiginizda diger tum ulkelerin bunun tam tersi oldugunu rahatlikla gorebilirsiniz. finlandiya, avustralya, ya da singapur... butun ilkeleri tamamen amerikan ideolojisinin tersine kurulmus ulkeler.

    amerika "amerikan hayalini" gerceklestirmek uzerine kurulmus bir ulke. finlandiya ise "ortalamayi mukkemmellestirmek" uzerine kurulmus bir ulke. yani amerika bireyleri aradan firtlatayim diye materyal kazanimlari ve tuketiciligi koruklerken, finlandiya sistemi nasil herkes icin daha kusursuz hale getiririmin derdinde. ben yerimi burada acikca belirteyim. finlandiya'nin (ya da bahsettigim diger ulkelerin) tarafindayim. yalniz bu da iste soyle bir yan etki doguruyor. farliliklarin ve cogu zaman bireysel basarilarin torpulendigi toplumlar yaratiyor. nitekim avrupa'nin gelistikce rekabetciligini kaybetmesinin en buyuk nedeni bundan kaynaklaniyor.

    mesela new york'a tasindigimdan beri en ucra semtine kadar gittim. surekli bir kafe ve restoran kesfetme derdinde oldugumdan, aliyorum e-kitap okuyucumu, atliyorum metroya, bazen kendim bazen arkadaslarla gidiyorum her yere. abartisiz soyluyorum, kotu kokmayan, birilerinin bagirip cagirmadigi, yerlere koca koca sekerli iceceklerin ya da alkolun dokulmedigi, birilerinin birilerine saldirmadigi, kotu kokmayan (bunu soylemis miydim?), normal bir metroya binmeyi gercekten ciddi anlamda ozledim. yok arkadas. ny metrosu unludur zaten demeyin. herhalde 50'ye yakin ulkede metroya bindim. boylesi yok gercekten. her metro kavga eden, sizofrenik, kokan, bagiran cagiran, saldiran, "normal olmayan" insanlarla dolu. parklar da oyle. ufak parklar zaten pek yok, olani da evsizler vesaire tarafindan isgal edilmis durumda. buyuk parklarda durum bazen daha vahim. gecen gun quora'da birseyler okurken, abd'de yasamak ile ilgili bir yorumda bulunmus bir eleman. soyle diyor; "ben central park'da yasiyorum ve soylediklerinize katilmiyorum"! adam central parkta yasiyor ve internette bir tartismaya katilacak kadar normal bir insan! bu arada central park iyi guzel ama kuzey bati tarafina aksam bir yalniz gitmeyi deneyin bakalim. ya da lower manhattan taraflarinda sahildeki parklara...

    neydi, bir medeniyet, kadinlarinin aksam sehirlerde yalniz yuruyebilme ozgurluguyle olculur... bir iki semt disinda new york ne yazik ki bu listede kendine yer bulamiyor.

    abd su kisiler icin cok uygun; sen mesela gencsin, basariya acsin. yilda sadece 2 hafta tatil verilmesine razisin. haftada iste 60 saatleri rahatca vuracak enerjin var. cok hobilerin yok. sosyal hayatin is cikisi biraz kosayim, belki bir iki arkadasla birseyler icerim seklinde. cok sagliklisin ve hasta olmaktan korkmuyorsun. annen memlekette hasta olsa buyuk ihtimalle memlekete gidecek zamanin da yok, dolayisiyla annen de saglikli olsa iyi olur. 1 haftadan uzun sureli tatile gideyim biraz dunyayi gezeyim gibi dusuncelerin yok. cocugun mu olacak? kadinsan belki biraz sure alabilirsin, ama erkeksen buyuk ihtimalle 1 hafta izin alsan kendini sansli sayacaksin. harika bir evin, muthis bir araban olacak. yasadigin sehirde gittigin semtler kisitli sayida olacak. bir nevi bir bubble icinde yasayacaksin. baska semtlere gitmeye kalksan belki diger gruplar senin gotunu kesecekler dolayisiyla bubble'inin disina cikmaya kalkarsan "smart-street" kavramindan haberdar olman gerekecek. yedigin yiyecekler tuz, seker, gmo vesaire artik ne varsa tika basa basilmis olacak. bla bla-like product kavramindan haberdar olacaksin (yoghurt-like product...). ufak satir aralarini, sayfalarca uzunluktaki kontratlari okuma konusunda uzman olacaksin. surekli teyakkuzda olacaksin. is yerinde harika basari hikayeleri yazmis, genc, egotism'den tavanlara vuran calisma arkadaslarin olacak, ya da belki yeterince iyiysen sen de bu kisilerden birisi olacaksin... hasta olsan hastaneye gitsen beklenmedik ucretler ortaya cikmasi seni rahatsiz etmeyecek. daha ciddi bir hastalik gelistirirsen, yok olmasin, yoksa zaten abd'de yasayamazsin...

    abd yerine isvicre, avustralya, danimarka, singapur su kisiler icin daha uygun: metroya normal insan gibi bineyim. restoranlara fast food lokantalarina insan gibi gidebileyim. cok harika bir evim olmasin ama hayat sartlarim kotu de olmasin. arabam en iyisi olmasin ama yasadigim sehrin hava kalitesi dort dortluk olsun. guvenlik sorunum olmasin. cocugum olsa egitim sorunu olmasin. yilda 5 6 hafta tatil alayim, gideyim biraz yasadigimi hissedeyim. ailemden biri hasta oldugunda "care's leave" alabileyim, isimi kaybetme korkum olmasin. cocugum oldugunda anne ve babasi dahil ebevenyler toplamda 16 hafta veya ustu odemeli tatil alabilsinler. sigorta sirketine deli gibi para bayilmayayim, ustune dort dortluk saglik sigortam olsun. ortalama insanin medeniyet seviyesi yuksek olsun, sehirler garip tipler tarafindan istila edilmemis olsun. vesaire vesaire vesaire...

    sakin "danimarka'da cok vergi oduyorsun, abd'de vergi yok" demeyin, kalbinizi kirarim. ny'da tam 6 kalem vergi oduyorum. bakin bakalim singapur'da, dubai'de, zurih'de vergi oranlari nasilmis.

    sonuc olarak yasadigi ulkeden nefret edecek hale gelmis ortalama bir random citizen, abd'yi idealize ediyor ancak bircok sey arada kayniyor. biraz da bunlardan bahsetmek istedim bu yazida.

    peki ben abd'de yasamaktan mutlu muyum? acikcasi mutluyum. bu mutluluk bazen beni rahatsiz ediyor, cunku abd'de duskun, mutsuz o kadar cok insan var ki... ve bu insanlar icin o kadar hic bir sey yapilmiyor ki? bir market alisverisi cikisi metroyla evime donerken en az on tane evsizin bakislarina maruz kaliyorum ve bazen ben simdi evime gidim bu aldigim seyleri yerken bunlar bankta oturarak uyumak zorunda kalacaklar diye dusunuyorum. yukari da bahsettigim gibi bircok seyi ozluyorum, daha medeni insanlari, daha saglikli urunleri, daha yuksek normal hayat standartlarini ozluyorum, ama icinde bulundugum sartlar itibariyle skalanin "mutlu" olan tarafindayim. cok iyi bir patronum olmasa, ny'un en iyi hastanesinde calisiyor olmasam, arkadaslarim, apartmanim vesaire su anki gibi olmasa burada kalir miyim? cevabim belli...

    abd'de havasi ve mevsimleri singapur'a veya iskandinav ulkelerine gore cok daha guzel yerler var. vergi oranlari bazi sartlarda gercekten dusuk olabiliyor. eger geliriniz belli bir seviyeden yuksekse, icinde tuz seker basilmis sacma sapan kalitesiz yiyecekler yerine avrupa standarlarinda yiyecekler tuketme sansiniz var. cok kulturluluk mesela bir japonya'da olacagina gore kendinizi izole hissetmenizi engelleyecek, keyifli bir ortam yaratabilir. yani bircok avantaji var aslinda abd'de yasamanin. yinede buraya belli bir farkindalik seviyesinde gelecek arkadaslar sik sik "bu nasil gelismis ulke yahu?!" diyecekler, ancak sartlariniza bagli olarak deneyiminizin pozitif olma sansi da yuksek. bu acidan kendinizi, potansiyelinizi, isteklerinizi ve buraya geleceginiz sartlari iyi degerlendirmeniz gerekiyor. cok iyi bir okul, harika bir sirket olmadikca pek cekilecek bir yer degil burasi. kategorik olarak beni rahatsiz eden cok sey olsa da, ben suanda mutluyum ve umarim diger arkadaslarin deneyimleri de benim gibi pozitif olur.
hesabın var mı? giriş yap