• birazda korku filmleri diyorum...
    zombiler tarafından kuşatılmış iki katlı müstakil bir ev,eve hapsolmuş bir avuç insan,aralarında kurtuluş çareleri ararlarken zaman zaman birbirlerine girip kavgaya tutuşuyorlar...
    jones: kaderimiz elimizdeki çok gelişmiş silahlara bağlı...
    roger : gelişmiş mi!hangi gelişmiş silahlardan bahsediyorsun sen,elimizdeki bir pompalıya ve tüfeğe gelişmiş diyebiliyorsan senin silahlardan hiçbir halt anlamadığını söyleyebilirim.
    jones: bu katta daha fazla kalmamız yakın da ölmemiz almanına gelir.dışardakiler eninde sonunda içeriye girmeyi başaracak.(sesini yükselterek ortaya konuşur)haydi millet mahzene inelim.daha neyi bekliyorsunuz.ölümünüze mi susadınız.
    roger: jones çok büyük bir hata yaptığının farkında mısın?bu katta kaldığımız müddetçe kaçmak için elimizde bir fırsat var.ama aşağı kata inersek dururumumuz köşeye sıkışmış böceklerin durumundan çok ta farklı olmayacak.hem dışardan gelecebilecek bi yardımı aşağı inmemiz durumunda nasıl duymayı bekliyorsun ki!
    jones : uyan artık roger uyan! bu kasabada bizden başka hayatta kalan yok.hangi yardımdan bahsediyorsun sen hala!bize bu lanet olasıca evde azizler bile yardım edemezler,ondan şimdi ben aşağı iniyorum,eğer benimle aşağı inmek isteyen birileri olursa mahzen kapısını beş dakika boyunca açık tutacağım.ama tanrı şahidim olsun beş dakikadan sonra bu kapıyı kilitleyeceğim ve içinizden birisi kapıyı kilitledikten sonra bana yalvarsa dahi bu kapıyı açmayacağım...
  • uzaylısıydı goriliydi* nerde arıza çıkarıcak eleman varsa new york'a bilemedin washington'a gelirdi bilirsiniz. son zamanlarda bundan kaçınıyorlar. ama yeni bir klişeye de imza atıyorlar.
    efenim bela yine buraya geliyor biz orayı izliyoruz ama bela bununla sınırlı kalmıyor, arabistan afrika felan heryerde de fink atıyor. sürekli haber veriliyor bu abilere, amerikalılar ya ağalar paşalar...bakınız şu şekilde:

    dünyaya muhtelif tiplerde uzaylı sürüsü iniş yapmıştır ve ortalığın çok afedersiniz damına koymaktadır:

    [pentagon}
    - sarah son durum nedir?
    - efendim new york boşaltıldı sayılır (?!?!) herkes çocuklara ve hamile kadınlara yer veriyor.
    - ne kadar kaldı tamamen boşaltılmasına?
    - 1 saat 16 dakika...*
    - daha çabuk olsunlar
    - efendim tokyo hatta.....
    - bağla.

    - washington burası tokyo... heryerde cesetler var. uzaylılar bütün pokemonları yedi anuna koyim
    - tokyo hemen destek gönderiyoruz!

    evet görüldüğü üzere sam kişisi ağa rolünde ve dünyayı kurtarma olayında başroldedir. hayır sen japon ibişi neden arıyosun ki bunu? di mi ama?
    halbuki bu bir türk filmi olsaydı çok daha farklı olacaktı. hele ki son zaman yerli yapımlarda ana avrat sövmek moda ki tadından yenmez.
    bir de buradan yakalım:

    aynı senaryo:

    - gülşah hanım nedir son durum?
    - istanbul'un tüm girişleri kapatıldı kimse giremez efendim.
    - güzel... söyleyin o ankaradakilere önce kahvedikelere söylesinler okey mokey oynanmasın.
    - efendim pekin hatta*
    - bağla bağla

    - ne var lan siki chan chan? ne arıyosunuz bizi ulan zaten anamız sitilmiş?
    - istanbul burası pekin. uzaylılar işin bokunu çıkardı. insanları tüp çikolata gibi hüpletiyorlar.:.gizli reklam
    - lan bi milyar adamsınız hiç bi bok yiyemediniz mi?
    - napalım allasen?
    - zıplayın?
    - ne alakası var istanbul?
    - harbiden o başka bişiydi dimi? hmm... oğlum dedim size o seddi yaptınız onca ter aktı götünüzden bak bi boka yaramadı.
    - ya ben sen....
    - du kapı çalıyo....
    ...
    - he söyle.
    - uzaylılar diyorum bütün oyuncak bebekleri yedi.
    - nnanıskim o kafasına basınca cingılbelsi söyliyenleri mi lan?
    - evet???
    - lan bizim kız istiyodu tüh anunuza koyim iki bebeğe sahip çıkamadınız urspuçocukları
    - allah belanızı versin...
    - neyse bekleyin kahveden adam toplayıp geliyoz.

    işte bu klişe değildir. böyle şeyler görürsek sizi severiz bağrımıza basarız. yeri gelir sevişiriz. duyuyo musunuz dürrük amerikalılar?
  • kendisinin yaşadığını ve hatta ölü gördüğünü sananların aslında kendilerinin ölü olması ve filmin sonunun bu gerçeği farketmeleri ile bitirilmesi. insaf artık bari biraz değiştirin.
  • 1) bir yerde kapana kısılınmıştır ve çıkış yolu aranmaktadır, fakat o da ne yol ikiye ayrılır elemanlar dağılmaya karar verirler ve esas kızın içinde bulunduğu grubun, girdiği tarafta mutlaka başlarına birşey gelir, ölenler olabilir, kız saklanır ağlar falan filan...
    - niye ayrılıyorsunuz bir karar verin herkes ordan gitsin olmazsa geldiğin yere geri dön tekrar dene, sana nasıl haber verecek hem çıkış o taraftaysa değil mi ama...
    2) çok acaip birşey bulurlar, dışından bellidir içinde bi haltlar döndüğü, uzak durma kararı alındığının gecesinde yine elemanlardan biri herkes uyurken** gider girer ve döner ama dönen aslında o değildir falan filan...
    - bu merak niye ya, girmeyeceğiz dediniz mi otursana yerinde, hey allahım ya...
  • filmin başında ilişkileri kötü olan anne-kız, baba-oğul, dede-torun, görümce-gelin gibi kişilerin, filmin sonuna doğru başlarına gelen olaylar yüzünden sürüklendikleri hesaplaşma akabinde birbirlerinin değerini anlamaları ve can ciğer kuzu sarması olmaları.
  • yabancılar bir türlü aksansız ingilizce konuşamaz, özellikle ruslar böyle patlata patlata konuşurlar, bu hususta gerçek dünyada en iyi dil eğitimi veren ülkelerden birinin sscb olması ilginç bir durumdur. bunun aksine amerikalılar da her dili anadilleri gibi konuşurlar, adam bir bakarsınız çince biliyormuş, e nerden biliyorsun diye sorulunca gizli görev için 2 sene çinde çinli taklidi yaptım falan derler. fakat gerçek dünyada yabancı dil bilme ya da doğru dürüst konuşma amerikalılarda pek fazla görülen bir durum değildir. bunun en güzel örneklerinden biri air force 1 adlı çok acayip filmdir. abd başkanının yamuk gülümsemekten başka pek bi mahareti olmayan harrison ford olması yetmezmiş gibi bu adam hem ana dili gibi rusça konuşabilmektedir hem de vietnam savaşına gitmiştir, maşallah bir adamdır, çeşitli amerikan klişelerinden toplama, voltron tipi bir amcadır. karşı tarafta ise kötü adam * eski sscb vatandaşıdır ve ingilizcesi dayanılır gibi değildir.gary oldman'ın bu dilin hasını doğuştan bilen bir ingiliz olması işleri daha da garipleştirmekedir.
  • filmlere dair yapısal klişelerden biri amerikan filmlerdeki ırksal nötralization olayıdır. kısaca öteki rolünü oynarken herkesin herkes olabildiği ilginç bir fırsatlar ülkesi halidir bu. eski western filmlerinde meksikalılar kızılderilileri oynar, ikinci dünya filmlerinden başlayıp bugüne kadar birbirini oynayan japonun çinlinin korelinin haddi hesabı yoktur, aslolan çekik olmaktır. soğuk savaş döneminde filmler çekilirken sovyet bloğundan ithal oyuncu alınamadığı için rusları oynamayan millet neredeyse kalmamıştır. sonra araplara dalma dönemi gelmiştir, işin pek bi şeysi çıkmıştır. artık pakistanlılar, hintliler, misal lost'ta arap said'i oynayan hintli arkadaş, iranlılar, türkler, yunanlılar, esmerce italyanlar, ispanyollar habire arapları oynamaktadır. bütün bu milletler arapları oynamaktan helak olduğu için araplara verilen roller genellikle türk, yunanlı, rus, hintli ve pakistanlı olmaya başlamıştır. diyeceğim bu kendi kendini yinelerken pek bi eğlenen bir klişedir.
  • başrol oyuncusu bir kapıdan içeri girmek ister. fakat kapıdaki görevli ona izin vermez. bunun üzerine eleman, hiç bir zaman tam olarak anlayamadığım bir sürü şey söyler. hemen akabinde görevli bir yenilmişlik, bir çaresizlik, bir sert kayaya toslama, bir hassiktir ifadesi takınır ve girmesine izin verir. örneğin:

    -içeri giremezsiniz bayım.
    -beni dinle lanet olası herif. kim olduğun ve burda ne iş yaptığın sikimde bile değil. bu şirketin fonları eriyip gittiği zaman, geri zekalı patronunun kimden kredi isteyeceğini sanıyorsun. mr.brook'tan mı? hiç sanmıyorum.* ben oyunu kendi kurallarıma göre oynarım. ve sen şu an yolumda duruyorsun.
    -(yüzünde daha deminki tasvir ettiğim ifade) bırakın geçsin.
hesabın var mı? giriş yap