• atatürk'ün kişisel eşyalarının sergilendiği müze kısmının genişletilmesinde, ziyaret şeklinin belli bir esasa bağlanarak mümkünse randevulu sisteme geçilmesinde (pazartesi ve salı okullar, çarşamba gruplar, hafta sonu aileler gibi) ve hediyelik eşya mağazasının yeniden düzenlenerek daha fazla insana hizmet edebilecek şekilde ayarlanmasında fayda olan, atamızın ebedî istirahatgâhı.
  • son başbuğ'un yattığı yerdir. her ziyaretimde tanrıya şükreder, atanın ruhuna dua gönderirim.
  • içindeyken ve etkisindeyken birkaç şey söylemek istiyorum.
    öncelikle ata'mın, ata'mızın yattığı, uyuduğu yer.
    kulaklıklarımı çıkardığım sırada bir kadından ata'mı ziyarete geldim dediğini duydum. evet bende bugün ata'mı ziyarete geldim. 7 sene sonra tekrar gelebildim. öpemedim, koklayamadım belki ama hissettim...
    anıtkabir'e gelip etkilenmemek elde değil. yabancılar bile saygı gösterip dikkatli bir şekilde içeride ilerlerken bazı densizlerin hakaret etmesini hiç anlamıyorum. anlayamayacağım da.
    aileme binlerce kez teşekkür ediyorum. ata sevgisini, atatürk sevgisini bana öğrettikleri ve iliklerime kadar işledikleri için. onu babam görecek kadar seviyorum. bazı densizlerin aksine daha kabrini görmeden ağlayabiliyorum. evet bugün burada ağladım.
    bugün beni duygulandıracak çok şey oldu. tek başıma daha bilinçli gezdiğimi düşünüyorum. çelenk koyma törenine denk geldim, nöbet değişim törenini izledim, atatürk'ün kabrinin orada beni uyarana kadar oturdum. insanları izledim. dua edeninden, çocuğuna ne kadar önemli olduğunu anlatanını, atatürk burada yatıyor demelerini izledim. bazıları sadece fotoğraf çekindi, selfilerini özenle yüklediler belki sosyal medyaya ama hepsi atatürk için gelmişlerdi. bu beni duygulandırdı. sesini duydum tekrar tekrar. koridorda yankılanan o güzel sesini, hitap şeklini. gözlerim kapalı dinledim. hayal etmeye çalıştım. bir kaç damla da orada armağan ettim...
    iyi ki varsın ata'm. kalbimde, ruhumda, benliğimde...
    bütün yaptıkların için binlerce teşekkürler...
  • yaz döneminde 17:00'de ziyarete kapanan ebedi istirahatgah.
  • ülkenin kalbinin attığı yer. türk'ün atasının, atamızın yattığı yer.
  • yiğidim, aslanım burda yatıyor...
  • aynı zamanda bir türklük anıtıdır. her yerinde ırkımızın mitolojisine değinen semboller vardır. yetişmiş en büyük türkçünün kabri buradadır. biz türkler bu toprakların hakimiyiz , anıtkabir de bunun sembolü. bizi tarihten silmek isteyenler önce buraya saldıracaklar.
  • buraya gidip mezarın önünde gülerek poz verip fotoğraf çektirmenin mantığı nedir?
    ben hayatımda bizim milletimiz kadar çift yüzlü insan topluluğu görmedim. şekilci iğrenç insanlarsınız siz. yaptıkları şeyin etikliğini geçtim, yüzde bilmem kaçı müslüman ülkemin şunu yapıyor olması aşırı ilginç.

    hayatımda ilk kez 24 yaşımda ziyaret edebildiğim, inanılmaz duygular içerisinde terk ettiğim atamın şu an uyuduğu yerdir.
    bu fikirlerin, bu emeğin, bu hikayelerin, bu kişiliğin aslında gerçekten yaşamış olduğunu iliklerine kadar hissediyor insan orada.
  • buraya (bkz: anıtkabiri masraf olarak görmek) başlığını görüp bir entry yazmak istedim.

    öncelikle; yazımı okumadan önce bir görüşümü bildirmek istiyorum. ben koyu bir milliyetçiyim, ancak bu koyu milliyetçiliğim tamamen kültürel milliyetçiliktir, ırka dayanan milliyetçiliği aptalca bulurum. bir insanın kökü hangi ırka dayanırsa dayansın sahip olduğu milli kimliğinin, sahip olduğu kültür ile alakalı olduğunu; kendini, hissetiği milliyetin mensubu olduğunu savunurum.

    gelelim entry’ye.

    yazacaklarımı 4 başlık altında toplayıp, sonra 4’ünü birbirine bağlayacağım.

    1.başlık

    islamiyet öncesi türk töresinde ve göktanrı inancında, ölen türk büyükleri kutsal sayılıp yer yer “yarı tanrı” kabul edilirdi. (“göktanrıcılık ya da diğer adıyla tengrizm tek tanrı dini değil mi?” diyenler olacaktır. değildir. göktanrı, tanrıların başıdır, onun yanında birden çok tanrı vardır)

    eski türkî toplumlarda da büyük imparatorlara, askerlere, devlet adamlarına bu tip büyük anıt mezarlar yapıldığı bilinmektedir. ve bu anıt mezarlar, o dönemde bir saygı gösterme aracı olmaktan ziyade, kutsal yerler olarak da kabul edilirdi. türbe kadar küçük olmasa da, tapınak kadar büyük de değildi, tam arasındaydı diyebiliriz.

    ölen kişilerden bazıları kutsal ve bazıları ise yarı tanrı kabul edildiğinden, ona dua da edilirdi. bunun örneği günümüzde genellikle katolik hristiyanlıkta görülen bir örnekle açıklanabilir; dua ederken ya da bir istekte bulunulurken tanrıya değil de isa’ya ya da bir aziz’in ruhuna yakarılabilmesi gibi...

    2. başlık

    günümüz türk toplumunda, göktanrı inancından kalma ancak islam’da yeri olmayan (hatta yer yer islam’a aykırı) ya da islam ile kaynaşan sayısız gelenek vardır. örneklendirelim; yolculuğa çıkan birinin arkasından su dökmek, büyük bir işe girişildiğinde kurban kesmek, kurbanın kanının alna sürülmesi, nazar boncuğu, ölenin arkasından 40 gün yas tutulması, ağaçlara çaput bağlamak, türbe ziyareti ya da türbe’den medet ummak (1. başlıkta açıkladığım mesele), kurşun dökmek, gibi...

    insan, içinde büyüdüğü kültürün etkisi altındadır. kendi dinî inancıyla alakası olmamasına rağmen, gidenin arkasından su döker. islam’da bulunmamasına rağmen, birinin ölümünün kırkıncı gününde mevlit okutur, helva dağıtır.

    bunların bazıları ortalama bir müslüman türk’e göre sevaptır, aksi günahtır, yerine getirilmesi gereken “ilahi” görevdir, bazıları ise yine ilahi olarak çözümdür ya da önlemdir. tekrar ediyorum, islamla alakası yoktur. türk kültürüyle büyüyen birinin vicdanındadır bu mesele.

    şimdi gelelim üçüncü başlığa..

    3. başlık

    1. başlıkta bahsettiğim “ölen türk büyüklerini kutsal kabul etme” ve 2. başlıkta bahsettiğim “şaman kültürünün islama rağmen türkler arasında farkında olmadan işlemeye devam ettiğine” ilişkin görüşlerimi burada birleştiriyorum.

    bazı aşırı islamcı safların bahsettiği “kemalistler putperest” lafı, kısmen doğru kabul edilebilir benim görüşüme göre. linç etmeden önce tekrar ediyorum “kısmen doğru”, tam olarak değil.

    şöyle ki;

    ortalama bir anıtkabir ziyaretçisi, oraya kutsal bir görev olarak gitmez. orada ibadet etmez, tapınmaz. vicdani bir meseledir bu.

    doğalı neredeyse 140 sene olmuş birininin mezarını, kendi aile bireyinden birinin mezarından bile farklı bir duygu içinde ziyaret eder.

    oradaki duygu, başka bir duygudur. ilahi bir görev olmamasına rağmen, orası bir türk’ün vicdanında kutsaldır. içinde büyüdüğü toplum gereğidir bu. göktanrı kültürüne ait bir toplumda büyümemiş insanlar bunu anlayamaz. napolyon’un bir heykeli’nin önündeki bir fransız ile, cengiz han’ın heykeli önündeki moğol arasındaki fark da budur. fransız, göktanrı kültürü ile büyümemiştir, ama moğol bu kültürle büyümüştür.

    anıtkabir’in içinde müze bölümü olmasına rağmen; oraya müzesi için değil, ata’nın huzuruna çıkmak için gidilir. müze bölümünde yaşanan hissiyat ile, mozole önünde yaşanan hissiyat bambaşkadır.

    4. başlık

    en yukarıda buraya entry döşememin sebebi olan başlığı yazmıştım. o başlığa istinaden bunları yazdıktan sonra şunları söyleyebilirim.

    anıtkabir, kim ne derse desin kutsal bir mekandır. dinen kutsal değildir elbette, ancak kültürel olarak ve vicdanen kutsaldır. bu kutsallık, binlerce yıllık geleneklerle oluşmuş bir hissiyatlar bütünüdür. nasıl ki bin sene önceki atalarımız gidenin arkasından su dökünce vicdanen rahatlıyorsa, günümüzde bunu biz yapınca da aynı hissiyatı yaşıyoruz. haliyle anıtkabir bin sene önce olsa atalarımızın tapınmaya gidebileceği bir yer iken, günümüzde burası sadece bir “müze” vasfını taşımaz vicdanlarda. bu bilinç, istesek de istemesek de kendini türk hisseden insanların vicdanına işlemiştir. tek bir taşına dokunulması halinde; senelerce süren mezhep savaşlarından daha büyük bir iç savaşa sebep olabilecek bir kutsallığa sahiptir, hem de dinî bir vasfı olmadan.
  • ankara'da okuduğum ve askerlik yaptığım süreçte sürekli ziyaret ettiğim ankara'nın gözbebeği yer ve atamızın ebedi istirahatgahi.
    önemli günlerde akrabalar ve arkadaşlarımla anitkabire gelmemiz haricinde her doğum günümde yalnız başıma mutlaka mozoleyi kuleleri müzeleri ziyaret ederim ve devrimlerle edinilen kazanımları baştan aşağı okurum. atama dua eder öyle ayrılırım. ülkemi ailemi ve varlığımı ona ve silah arkadaşlarına borçlu olduğumu hep hatırlarım. benim için doğum günümün en güzel anları hep anıtkabir'de olmuştur.
hesabın var mı? giriş yap