• louvre müzesindekilerden hiç de aşağı kalmayacak eserlere sahip olmasına karşın* işin pazarlama kısmını louvre kadar iyi yapamadığı için çoğu antalyalı tarafından dahi ziyaret edilmeyen bir müzedir, ilginçtir...

    kıçının dibindeki müzeye bir kere olsun gitmeyip de paris'e gidince heykelleri çükünün kıvrımlarından kıçındaki kıllara kadar inceleyen insanlar da tanımışlığım vardır.
    ayrieten ileride louvre'un yanında bir araziye bu tür insanları sergileme amaçlı bir müze kurmayı planlamaktayız*, eminim ki mona lisa gibi onları da cam korumaya almak ve haklarında bir iki roman yazmak icap edecektir.

    (bkz: neden biz müze kurmuyoruz selim)
  • kişisel sözlükçemde anlamı mabed olan ve istanbul arkeoloji müzeleri'nden sonra beni en çok heyecanlandıran müze. küp mezarları mı ağzı açık seyredeyim yoksa devasa perge heykellerini mi bilemedim. tanrılar-tanrıçalar gösterisi var gibiydi sanki: nemesis, artemis, zeus, herakles, hani biz herkül diyoruz, hepsi ordaydı. hera bile vardı, zeus'a sorgular gözle bakıyordu onca yıldan sonra. zeus da anadan üryan afedersiniz, europa'yı arıyordu sanki zampara herif. sonra benim aşkım: athena. oturmuş sanki bir çeşme başında bana işmar ediyor. yarabbi o ne güzellik. fettan karı aklımı başımdan aldı kaşla göz arasında.

    unutmadan beni heyecanlandıran diğer olayı da anlatayım: müzede karşıma, o hani tiyatro sanatının sembolü olan üzgün-gülen maske var ya bir lahitin üzerine işlenmiş hâlde çıkmasın mı? bir anda karşımda görünce bu maske figürlü lahti, yemin billah, giresim geldi içine.

    bir de roma döneminden kalma lazımlık (chamber pot) var ki ağız dolusu kahkaha attırdı bana. mermerden yaptırmış bir de sahibi. ee tabii mabadı koyduğun yer önemli allah için.

    sonra helenistik dönemden bir biberon gördüm, çömlektendi galiba. allah saklasın, çocuğun kafaya düşse kafa yarar cinsten. ama ne yapacaksın, yokluk. yok ki plastik teknolojisi o dönemde.

    şaka bir yana, bilgi edinme, pekiştirme, var olan bilgiyi yeni bilgiyle mukayese etme açısından kesinlikle gidilmesi lazım. ben mesela bu akşam ikinci ziyaretimi yapacağım. yarın da üçüncü. daha etnografik eserlerin sergilendiği kısmı gezemedim.

    bir de şunu söylemeden geçemeyeceğim: vakt ü zamanında perge tiyatrosunun kazısında çalışanlara buradan pöykürmek istiyorum yüksek müsaadenizle: ulan hadi roma imparatorlarını hadım etmişsiniz etmesine, onu anladık da, tanrıların aletlerinden ne istediniz? adamları imparator-tanrı demeden hadım etmişler yahu. çarpılırsınız, çarpılır. elinizde kalır tuttuğunuz hafazanallah. tanrıları kızdırmaya gelmez, benden söylemesi. roma tarihi'nden biliyoruz biraz küçüğü makbul onlarda da hadımlık müessesi değil yani olay. siz yanlış anlamışsınız. bak ben anlatayım: roma zihniyetinde hazretin büyüğü barbarlık sembolü olarak algılanırdı afedersin.

    p.s.: şakadan ve latifeden ve dahi latifegu insanlardan anlamayan nesle aşina olmadığımı belirtmeden geçmeyeyim. sonuçta herkesin algı seviyesi aynı değil.
  • bu yıl 100.yaşını kutlayan, akdeniz'in tarihini koruyan en iyi müzelerden biridir. kuruluşu ise kurtuluş yıllarına dayanır. 28 mart 1919'da antalya'da başlayan işgal sırasında arkeolojik eserler yurt dışına götürülmek üzere yağmalanmaya çalışılmıştır. bunun üzerine ise tarihe olan sevgisiyle tanınan öğretmen süleyman fikri erten, kültürel mücadelenin eylemsel ve düşünsel anlamda öncüsü olarak bir müze kurma girişimi başlatmıştır. antalya merkezde dağınık halde bulunan eserleri selçuklu dönemi'ne ait küçük ve terk edilmiş bir mescide toplamış ve burayı bir çeşit müze deposuna dönüştürmüştür. böylece müzenin temelleri atılıyor ve 1921'de antalya'nın düşman işgalinden kurtulması ile de resmî temelleri atılıyor. akdeniz tarihinin önemli eserlerini barındıran bu müzede erişimin kolaylaştırılmasına da önem verilmiş ve türkçe, rusça, ukraynaca başta olmak üzere 11 dilde sesli rehberlik hizmeti verilmektedir. bunların içinde en önemlisi de işaret dilinde verilen sesli rehberlik hizmeti!*

    tabii bu müzeden bahsedince jale inan'ı da es geçemeyiz. kişisel kütüphanesini müzeye bağışlamakla kalmamış eserlerin ülkeye gelmesinde ve yurt dışına kaçırılmasını önlemede de önemli roller oynamıştır.

    müzeye gidince de herakles heykelini ve lahdini,ariadne lahit kapağını, tanrı ve tanrıçalar salonunu ziyaret etmeden olmaz.

    nice 100 senelere!
  • muhteşem eserlere evsahipliği yapan, türkiyenin en güzel müzelerinden biri. mutlaka görülmeli.
    tanrı ve imparator heykellerinin, lahitlerin sergilendiği bölüm göz kamaştırıcı. bütün görkemiyle zeus'un, hera'nın, athena'nın karsısında durunca, lahitlerin ince ve zevkli işlemelerine dalınca büyüleniyor insan.

    müzenin en cok takdir ettiğim* uygulaması; heykel bölümünde, fondaki kırmızı duvarın etkiyi nefis bir şekilde artırmasının yanısıra, her heykelin önündeki sensörler sayesinde sadece biri önüne geldiğinde spotla aydınlatılması, böylece eserin gereksiz ışığa maruz kalmamasının sağlanması oldu.

    tabii girişin 10 ytl olmasını ve girişte ufacık sırt çantamın içeri sokulmamaya çalışılmasını pek takdir edemedim.
  • gerçekten gördüğüm en iyi müzelerden. antalya'da arkeolojik gezinti yapacaksanız önce müzeye gezip sonra arkeolojik alanlara gitmelisiniz.
    misal ben side'yi, aspendos'u, perge'yi, myra'yı, phaselis gibi ören yerlerini gezdiktan sonra müzeyi gezdim ve hata ettiğimi anladım. çünkü arkeolojik şehirlerden çıkarılan bazı objeler burada segileniyor'.

    önce müzedeki objeler görülse sonra örneğin perge gezilse 'hee müzede gördüğüm heykeli buraya dikeyim' diyorsunuz. öteki türlü zamanda geriye yolculuk oluyor.
  • bir kaç parçası hariç heykellerin neredeyse tamamının burnu ve çükü olmayan müze.
    gerçekten görülen eserler dünyanın herhangi bir yerinde görülemeyecek kadar güzel ve özel. ne yazık ki çok büyük ihtimalle parçalar bulunmadan önce onları eline geçiren insanlar tarafından zarar görmüş.

    diğer taraftan, açıklamalar kısmında karşılaştığım bazı hatalar beni benden aldı. örneğin günümüz homo sapiens'inden bahsederken 'nihai ve değişmeyen' gibi bir ifadenin kullanılması günümüz insanına da bizden sonra gelecek olan insanlara da büyük bir hakaret. aynı zamanda, bilimsellikten de oldukça uzak.
  • nasıl hatay arkeoloji müzesi mozaik ve lahit demekse, nasıl anadolu medeniyetleri müzesi kurs, heykelcik ve tabletler demekse, nasıl bodrum arkeoloji müzesi amfora, batık ve testilerse, antalya müzesi de heykel ve büstler demek.

    insan bu müzeyi gezerken perge, aspendos ve termessos gibi arkeolojik alanlardan nasıl olup da binlerce yıl sonrasına bu kadar kusursuz eserlerin kalabildiğini sormadan edemiyor. eserler devasa boyutlarda olmasına rağmen neredeyse yekpare şekilde, olduğu gibi korunarak ortaya çıkarılabilmiş.

    sadece heykel de değil, mesela elmalıdaki höyükten çıkarılma kafatası ve iskelet var, ölünün ağzındaki neredeyse tüm dişler mevcut.

    müze alan olarak mükemmel bir genişlikte, burdur müzesi gibi daracık bir alanda bir yığın eser sergilenmiyor. bahçesindeki lahitlerin arasında tavus kuşları, tavuklar geziniyor. ve o bahçeden dünyanın en güzel manzaralarından biri gözüküyor.

    hem konumu hem koleksiyonu hem de basit ama etkileyici sunumuyla modern türkiye’nin yüzakı olan müzelerinden biridir.
  • bu kadar etkileyici olacağını asla tahmin etmezdim. müthiş güzel bir arkeoloji müzemiş varmış. geçerken ayıp olmasın diye uğramayı düşündüğüm bir müzeydi. kendi ülkemin güzelliklerini geç fark edip, kıymet bilemeyişimden utandım. kesinlikle daha önce görmüş olmalı en azından hakkında daha fazla şey biliyor olmam gerekirdi.

    müze hakkında özet bilgi;

    -1922 yılında öğretmen süleyman fikri erten tarafından birinci dünya savaşı'ndan sonra bölgeye gelen işgal güçlerinin yağmasından kurtarılan eserlerin korunması amacıyla kurulmuş.

    -ilk olarak kaleiçi'nde bulunan alaaddin cami'de, daha donra yivli cami'de yer alan müze 1972 yılında bugünkü binasına taşınmış.

    -antalya müzesi bugün 30 bin metrekarelik bir alanda 14 sergi salonu ile heykel ve değişik eserlerin sergilendiği açık hava galerileri ve bahçeden oluşmakta.

    -koleksiyondaki eserlerin büyük bölümü bölgede yapılan kazılardan elde edilmiş, etnoğrafik eserler de yine bölgeden müze uzmanları tarafından derlenmiş.

    -salonlarda, antalya topraklarının ilk insanla başlayan ve günümüze kadar kesintisiz olarak süren binlerce yıllık geçmişini yansıtan, kronolojik ve yer yer konularına göre sergilenen eserler görülebiliyor.

    -perge'de bulunan roma dönemi heykeltıraşlık eserleriyle ve son yıllarda müze kurtarma kazılarından ortaya çıkan ilginç ve ünik buluntularıyla antalya müzesi dünyanın en önemli müzeleri arasında sayılıyor.

    -müze 1988 yılında “avrupa konseyi yılın müzesi” ödülüne layık görülmüş.

    kesinlikle müzenin elden geçirilmesi ve çok daha güzel şekilde tanıtımının yapılması gerekiyor, hak ettiği değeri bulmasını diliyorum.

    bazı eserler;

    yorgun herakles

    gücün simgesidir. 1980 yılında perge'den alt yarısı çıkarılmış. heykelin üst yarısının boston güzel sanatlar müzesinde bulunduğu 1990 yılında farkedilmiş. bakanlık uzun yıllar yorgun heraklesin üst yarısının bizden kaçırılıp oraya gittiğini söylemek için çabalamış, 2011 yılında da heraklesin üst yarısı yurda dönmüş, büyük başarı.

    lahitler salonunda görülebilir.

    hekate

    mermerden yapılma üçlü hekate heykeli roma döneminde yapılmış, ms 3. yüzyıla tarihleniyor. çok güzeldi.

    hermes

    perge kazılarından çıkarılmış, isadan sonra 2. yüzyıla tarihlenmiş.

    imparatorlar ve imparatoriçeler salonu

    müzenin en etkileyici salonu burasıydı, o ihtişamı hissediyorsunuz. içimde eric satie çalıyordu gezerken:)

    büyük iskender

    esasen çok etkileyici bir heykeldi, ancak güzel bir fotoğrafını çekememişim. aceleyle videosunu çekmişim, fotoğraf aslında videodan. heykel salonun en dikkat çekici noktasında sergileniyordu. bir de şanslıydık bu heykelin önünde viyolonsel konseri vardı, bach dinleyerek müzeyi gezme, heykeli inceleme şansımız oldu.

    lahit
    lahit
    lahit

    lahitler salonunda epey zaman geçirmek mümkün. inanılmaz bir yerdi. böyle bir yerde bedenin çürümeye bırakılacak olması garip geliyor. ölüm üzerine çok düşünen biri değildim ama bu kısmı gezerken ölümü ve yaşamı epeyce düşündüğümü itiraf etmeliyim.

    fotoğraflar bana ait,
    kaynaklar:
    kültür portalı
    antalya müzesi
  • yaklasik 3 metre uzunluğunda görkemli bi hermes heykelini sergileyen müze.bunun yaninda müzedeki diğer tanri/tanrica heykelleri ve lahittler tek kelimeyle büyüleyicidir.gidilmelidir,görülmelidir..antalya sadece beach park 'tan ibaret değildir
  • çocukluğumdan beri adımımı atmaktan imtina ettiğim kültür ve tarih ortamı.

    vaktiyle bir sırıf gezisinde bilmem hangi devirden kalma bir heykelin çükünü koparan arkadaşımın bu tavrına mekanlık eden bu müze, tanık olduğum anılan vandallıktan dolayı beni kendisinden yıllar yılı uzak tutmuştur.

    (bkz: bir arkadaşım ekolü)
hesabın var mı? giriş yap