aynı isimde "antidepresan (mabel matiz şarkısı)" başlığı da var
  • ülkemizde en sık kullanılan ilaçların(lustral, cipram, cipralex vs.) içerdikleri etken maddelerine göre çok kısa bir araştırma yaptım ve özet çıkardım. belki doktor tavsiyesiz bir antidepresana başlayacak varsa diye bir yardımımız olsun. bu sebeple basit modda yazılmış bir el emeği göz nurudur bu.

    öncelikle şunu belirteyim de:
    sertraline: lustral ve türevleri.
    essitalopram: cipralex ve türevleri.
    sitalopram: cipram ve türevleri.

    *genel anksiyete yani genel sıkıntı ve kaygıyı gidermede, uzun vadede en etkilisi sertraline.

    *obsesif takıntıları gidermede, en etkilisi essitalopram.

    *panik atakları gidermede, sertraline ve sitalopram.

    *travma sonrası stresi gidermede, sertraline ve sitalopram.

    *sosyal sıkıntıları gidermede, essitalopram.

    (bu durumda çağımızın genç kesiminin en büyük sorunu olan "eski sevgili" sorunu için essitalopram ideal gözüküyor.*)

    yan etkileri genel hatları itibarıyla aynı sayılabilir de ben kabaca küçük farklarını çıkardım:

    *sertraline: daha çok mideye kötü davranır. kusma, ishal ve kabusla uyanma sık görülür. çeneyi titretir. huzursuz bacak sendromu görülür. bacağı sallar durursunuz. seksüel disfonksiyon yani geç boşalmayı sağlar. tam sertleşilmediği için yarım saat boyunca boşalmadan sevişme sağlayabilir. iştah kapar, ama buna rağmen kilo kaybı da olabilir kazancı da.

    *essitalopram: sertraline ile aynıdır ama kilo kaybı yapmaz. mideye çok yüklenmez.

    *sitalopram: sertraline ile aynıdır ama en hafif etken maddedir aralarında. kabuslara, bacak ve çene titretmelerine çok yol açmaz. kilo kaybı sağlar.

    not: ssri yani mutluluk hormonu geri alımı sağlayan bu bahsettiğim ilaçların hepsi uzun vadede etkisini gösterir. kısa vadede rahatlamak isteyenlerin ilacı ise trankilizan yani sakinleştiriciler veya uyuşturuculardır.
  • "ilacı aldım mutluyum" yok. "ilacı kullandım mutluyum" var. ilacı sadece içme, kullan. o sana bir şeyler öğretiyor. gözünü aç.

    bir olay düşün, kötü bir olay. ilacını almışsın; duygulanımın seni etkileyemeyecek kadar düşük, diğer taraftan ilacını almamışsın aynı olayı yaşıyorsun; kırılmadık eşya, kalp, zihin kalmamış. fark ne? ilaç mı? aslında değil. fark, vücudundaki hormon dengesi. insan bir olay karşısında birden farklı şekilde tepki verebilir. bir olaya üzülürken aynı olaya güledebilir. beyin kendini kandırabilecek kadar zekidir, ilaçsızken ilaç almışsın gibi hissettirebilir. olay bu. bunu yapmayı öğren, ilaçların sende yarattığı etkileri hisset. artık öğrendim dediğinde doktorun izin verirse ilaçları yavaşça azaltarak bırak.

    günler geçti... durumun stabil, bıraktıktan sonra bir süre öyle olur. etkisi hemen geçmez ilaçların ancak bir gün bir bakıyorsun ki değişiyor. kötü bir olay var ya da kötü bir gün, her şey yeniden başlıyor diyorsun kendine. işte testin başlıyor, öğrendiklerini uygulama zamanı. algı değişikliği yaratman gerekiyor kendinde, ilaçların sana yaptığını yapman, bakış açını değiştirmen. vücudunu kullanman aslında. hükmet kendine, salma kendini. dünyada gidişatına etki edebildiğin nadir şeylerden biri kendi vücudun. dilini öğrenirsen sana çok şey anlatır. duygulara hükmetmek zordur biliyorum ama aradaki dengeyi kurarsan ne sen üzülürsün ne de vücudun. başarabilirsin.

    (bkz: yüreğini ferah tut)
    (bkz: hayat güzeldir)

    ... doktor ya da psikolog değilim, sadece yaşadıklarımı anlattım. benim rahatsızlığım fizyolojik bir nedene bağlı değildi.
    ... sonuç; mutluyum.
  • prospektüslerine bakarken padişahın fermanını okuyor gibi görünüyorsunuz.
  • bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın yurdumuzda ne kadar yaygın olduğunu gösteren ilaç grubudur.

    başlıktaki bikaç entry'i okudum da yok kilo yapmıyormuş, ilacı içen kişi ilaç kafa yaptığı(!) için yemek yemek istiyor ve buna bağlı olarak kilo alıyormuş. müsaadenizle hadi oradan diyorum.

    her insanın bünyesi antidepresana farklı tepki verir. oldukça iştahlı olan bendeniz, yıllardır farklı antidepresanlarla imtihan olduğum için yan etkiler konusunda biraz bilgi sahibiyim. ilk başladığım haftalarda sabah kibrit kutusu büyüklüğünde peynir, çay; öğle yemeği niyetine yarım kase çorba; akşam yemeği niyetine ise zorla bitirebildiğim bir tane topkekle beslenmek zorunda kaldım. parasızlıktan değil, yanlış anlamayın. iştahsızlıktan. bir-iki hafta içinde zorlaya zorlaya normal beslenme şeklime döndüğümde ise her antidepresan deneyimi bünyeme 10 kilo ekledi. üstelik ilaç kullanmadığım zamanlarda daha fazla yiyor olmama rağmen gram almazken her yeni ilaçla iştahım azalıyor, üstüne bol bol kilo alıyorum.

    bağımlılık yapmasına gelince. geniş yelpazede bir antidepresan kullanma öyküm olmasına rağmen bağımlılık yapmadı ilaçlar bende. "madem bağımlılık yapmadı, neden sürekli kullanıyorsun?" diyecek aklıevvellere sürekli aynı ilacı kullanmadığımı, ilacın bırakılma sürecinde sadece "çekilme etkisi" denen yan etkileri yaşadığımı, bunun da beni kimsenin üstüne saldıracak seviyeye getirmediğini belirtmek isterim. çekilme etkisi de kilo durumu gibi insanına göre değişir, onu da söylemiş olayım

    antidepresanlar doktorlar tarafından peynir-ekmek misali herkese yazıldığı için insanlar antidepresanlara kafa yapıcı ilaç gözüyle bakıyorlar, bu da yanlış. defalarca belirtildiği gibi antidepresan etkisini, ortalama onbeş günlük kullanımda göstermeye başlar. ilk günlerde görünen etkiler plasebo etkisi olabilir. bu da kişiye göre değişir.

    her sıkıntılı olanın, sevgilisinden ayrılanın iki hapla dünyaya bambaşka gözle bakacağı gibi bir şey yanlış. antidepresan deneyimine prozac'la başlamış ve sonunda intihar etmeyi düşünmekten geçmiş, ne şekilde intihar edeceğini planlayan birisi olduğumdan ve o ilacı bana reçete eden, ilacın psikolojimi daha çok bozduğu yönündeki şikayetlerimi gözardı eden psikiyatristimle ciddi bir kavga etmiştim. kendisi bana "bu ilacı 100 hastama veriyorum, 99 tanesi sonuç alıyor, sende sonuç alınmıyor, ben ne yapayım?" dediğinde ona istatistiklerde bir rakamdan fazlası olduğumu, insan olduğumu ve bir kişide sonuç alınamamasının ilacın etkinliğini gösteriyor olmasının benim için bir anlam ifade etmediğini, eğer bir gün intihar düşüncemi uygulamaya koyarsam ilacın etkinliğinin benim için bir şey ifade etmeyeceğini belirtmiştim. (cümlenin başı nerede, sonu nerede?)

    antidepresanların etken maddelerine göre çalışma mekanizmaları değişmesine rağmen çoğunun ortak özelliği hormon salınımını dengelemesidir. sevgilisinden ayrılan, bilmemneden dolayı mutsuz olan, sınav kaygısı vs. olan birisi antidepresandan pek fayda göremeyebilir, plasebo olduğu düşüncesine kapılabilir. ilaçlarını aksatmadan kullandığında yaşam kalitesinin belli oranda yükseldiğini görenler (bkz: ben) bu ilaçlara plasebo diyenlere kafa göz dalmak istemekte haklıdır. sorunlarımı ilaç almadan düzeltiyor olsam zaten düzeltirim. ilaç kullandığım için acılardan da kaçmıyorum; karşıma çıkan sorunlarla psikolojimi çökertmeden, dünya başıma yıkılmadan yüzleşiyorum ve mantıklı kararlar alabiliyorum. söylemek isteyip de içimde tuttuğum şeyleri ifade edebiliyorum, nezaket adı altında insanların davranışlarını ne kadar hoş görmüş olsam da sınırı aştıklarında artık onlara gereken cevapları verebiliyoruö.

    bu demek değildir ki; antidepresanlar süper şeylerdir, hepimiz kullanalım, sevelim, sevilelim. antidepresan da tıpkı antibiyotik gibi gerekmedikçe kullanılmaması gereken bir ilaç türüdür. ihtiyacınız yokken alırsan bir işinize yaramaz, vücudunuzun dengesini bozduğunuzla kalırsınız. yine antibiyorik gibi düzenli kullanılması gereken bir ilaç grubudur. iki gün alıp beş gün almazsanız bir halt olmaz.

    velhasıl kelam, doktorunuz sizin için antidepresanı uygun görmüşse, siz de ihtiyacınız olacağına karar verdiyseniz iki gün, on gün kullanıp sakın bırakmayın, beynin kimyasını halkalı çöplüğü'ne çevirmekten başka bir şey yapmış olmazsınız. kullanacaksanız ilaca bir ay şans verin, bir ayın sonunda en ufak bir gelişme görmediyseniz doktorunuza danışın. "iki hap attım, dünyam pırıl pırıl oldu," diyorsanız ilacın kutusunu kontrol edin muhtemelen yanlış bir ilaç içiyorsunuz.

    dağılın şimdi.
  • boğazınızı sıkan etkenler ortadan kalkmadığı sürece hiçbir boka yaramayan yaramayacak olan ilaçlardır.
  • aglayip aglayip bir rahatlama hissedilmiyorsa, bunlara basvurmakta fayda var.
  • çok iyi bir doktora danışılmadan kullanılmaması gereken kimyasallar.
  • ilk alındığı 2-3 hafta çok önemli. zira sorununuzu çözmez o süre içinde etkisi 2-3 hafta sonra görülür. bununla kalmaz özellikle yüksek dozlarda insanı intihara meyilli hale getirir. ben de bir dönem kullandım doktorum bu konularda az çok bilgim olduğu için açık konuşuyordu bak bu bağımlılığa sebep olmaz şu kadarı geçerse günlük o zaman bağımlı olursun ilk 2 hafta bu tür düşünceler ortaya çıkabilir doğaldır gibi bilgilendirmeleri yapıyordu da allahtan daha rahat atlattım.

    hakkında yapılan iki büyük hata vardır. birincisi zamanla aynı doz aynı etkiyi göstermeyeceği için hasta doz yükseltmek ister. ikincisi ise ben iyileştim heyo diye terk eder kullanımı (bunu ben de yapmıştım ama gerilemeyi görünce tekrar doktorun dediğine uydum) gerçekten iyileşme sağlanmışsa (ki ağır olmayan sorunlarda 3-4 ay ilaç kullanımı tavsiye ediliyor) hemen bırakılmaz doz yavaş yavaş azaltılak bir kutu da bırakmak için kullanılır doktor kontrolünde.
  • öyle içim sıkıldı, sürekli ağlıyorum durumlarında kullanılacak ilaçlar değillerdir. tıpkı ağrı kesicilerin de her ağrıda kullanılmaması gerektiği gibi. toksik etki denilen bişey var. bir ilacın vücutta gösterdiği etkiler, geçirdiği değişimler, atılımı öyle basit şeyler değil. antidepresan yerine karakter güçlendirmeyi deneyebilirsiniz. ya da sorunlarla başa çıkma yollarını düşünmeyi. hem gelişirsiniz hem de kimyasal almazsınız.

    iyi bir doktora danışılmadan ay şu da bitkiselmiş diyerek de kullanılmamalı. gerekliyse doktor reçete yazıyor zaten.
  • (bkz: bisiklet)
hesabın var mı? giriş yap