• cyrano'nun abracadabra/@cyrano'da gösterdiği gibi, i.s. 2. yy'da antoninus caracalla'nın doktoru serenus sammonicus de medicina praecepta adlı şiiri imparatorun boynundaki amuletin üzerine, tabanı yukarıda üçgen gibi, her dizesinde bir harf eksiltmeli biçimde yazmış. tabanda abracadabra, aşağıdaki tepede a olmak üzere. bu büyülü şiir dizimi sonraları da sürmüş, belli ki şimdiki zamana zıplamış.

    (bkz: abracadabra/@ibisile)
  • kocaman bir cilgin*, pis bir gaddar** paranin adami***.

    * tum romada yasayanlara -köleler dahil- vatandaslik vermek de ne, sen harika bir detaysin.

    ** insan hiç kardesini "tahta beraber oturalim ya" diye kandirip öldurtür mü, ayip!

    *** çilginligin batsin, hepsi daha fazla vergi icin.
    ne kadar cok vatandas o kadar cok vergi.
    bir köle de cikip ecevite yapilan gibi yazarkasayi onune atip " sayin imparatorum al(kasa yere atilir) ben bir köleyim" demedi mi?
  • meşhur emirnamesiyle ortalığı çok karıştırmış imparator.

    emirname'den önce "roma vatandaşlığı", sadece daha önce vatandaş kabul edilmişlerden doğmak veya roma ordusuna 25 yıl hizmet etmek gibi yollarla elde edilebilen, haliyle vatandaş kabul edilmeyen romalılar ve "gayriromalı" barbarlar (dışarlıklılar) için zor ulaşılır bir kavramdı. ifade ettiği ayrıcalıklar, elde edilme zorlukları yüzünden altın değerindeydi.

    sıradan biri (avam da denilebilir), roma vatandaşlığı kazanınca kendisine bir soy ismi seçer, ilave vergisini ödemeye başlar ve vatandaşlık haklarını kendi soy ismini taşıyan varisleri üzerinden ailesi için de kazanmış sayılırdı. yani kişinin taşıdığı isimden onun roma toplumundaki kimlerden gelen neci bir insan olduğunu genel olarak çıkartmak mümkündü.

    caracalla'dan önce, roma isimlendirme geleneği (bazen mahlaslar, ünvanlar ve sıfatlar birbirleri yerine kullanılabilse de) çoğunlukla "ön ad - soy ad - mahlas - ünvan - sıfat" şeklinde varlığını gösterirdi. hemen iki örnekle ifade edeyim:

    gaius julius caesar: julia soyundan, caesar mahlaslı gaius. ünvanı veya sıfatı yok.

    publius cornelius scipio africanus major: cornelia soyundan, scipio mahlaslı, "afrika fatihi" ünvanlı, "yaşça büyük" (demek ki aynı soyda, aynı mahlaslı, aynı ünvanlı bir de yaşça küçüğü var) sıfatlı publius.

    caracalla emirnamesi'yle, imparatorluk toprakları üzerindeki her erkek ve kadın, toplumsal sınıfına bakılmaksızın "roma vatandaşı" kabul edildi (tabi ki daha fazla vergi kazancı için) ve hepsine imparatorun kendi soy ismi olan aurelius, soy adı olarak verildi. böyle olunca önce vatandaşlık kavramının, sonra da o kavramın görkem temsili olan soy isimlerinin ayrıcalığı toplum nezdinde ortadan kalkmaya başladı (orduya vatandaşlık için yazılma güdüsünün kaybedilmesi de bu günlerde başlar ne tesadüf ki).

    hal böyle olunca, isimlendirme geleneğindeki "ön ad" önemini tümden yitirdi çünkü "soy adları", toplumda önceden sahip oldukları piyasa değerine göre kişiye zaten bir tanınırlık katıyordu (mesela "zıpçıktı" bir aurelius'sanız kimse ön isminizi merak etmiyordu ama bir flavius'sanız {geç dönem hükümdar soyu} tüm kapılar size açılırdı, isimler değişse de roma hâlâ aynı roma'ydı). bunun yerine mahlaslarla sıfatlar önem kazanmaya başladı ve bir süre sonra yeni doğan çocuklara neredeyse hiç "ön ad" verilmez oldu, insanlar kendilerini artık önce soy adlarıyla sonra da "önadlaşmış" mahlaslarıyla tanıtıyorlardı. örnek:

    flavius aetius: flavia (hükümdar) soyu'ndan aetius (kartaloğlu). halbuki emirname'den önce bu isim "aetia soyu'ndan flavius" olarak okunurdu. aynı şekilde;

    (bkz: flavius stilicho)
    (bkz: flavius ricimer)
    (bkz: flavius belisarius)

    ön ad verme geleneğini sadece eski adetlerine katıca bağlı eski sülaleler devam ettirdi. buraya da bir örnek:

    gaius flavius valerius aurelius constantinus: flavia (hükümdar) soyundan, valerius (şerefli) ve aurelius (sarışın) sıfatlarına sahip, constantinus (constant'ı vefakâr diye okursak "vefakâroğlu") mahlaslı gaius. ön isimli nadir bir geç imparatorluk örneği. bu künyenin sahibi, imparator olduktan sonra başarılarıyla ünvanının sonuna "magnus" sıfatını da kazanarak "constantinus magnus", yani bugün bildiğimiz şekliyle "büyük konstantin" olarak anılmaya başlandı.

    haliyle devlet için "sıradan vatandaşlara" soylarında onları ayıran bir mahlas veya sıfat kazandırmak daha önemli hale gelmişti. mesela gündelik hayatın basit bir insanı olan proximo'nun vergi tahrir defterindeki resmi künyesi, devletin onu açık şekilde tanıyabilmesi için "aurelius proximo castinianus rufus minor" yani "aurelius'lardan, castinus evlatlığı, kızılsaçlı, yaşça küçük proximo" olmak zorundaydı. gerileme ve çöküş dönemi isimleri hep bu minvalde uzadıkça uzayan şatafatlı isimlerden oluşuyordu (gaius flavius valerius aurelius constantinus magnus).

    daha fazla para için değişen kimlikler, uzayıp anlamsızlaşan isimler, roma'nın toplumsal gücünü aldığı vatandaşlık kazanımının itibarsızlaşması, orduya yazılma sayılarının azalması ve askeri acziyetin başlangıcı; caracalla'nın emirnamesiyle kendisinden sonrakilere bıraktığı acı mirası olmuştu.
  • antik dünyanın yedi harikasından biri olan olympia'daki zeus heykeli'nin başının yerine kendininkini koydurup onu roma'ya dikmek amacıyla, on metrelik dev heykeli yerinden yurdundan edip gemiyle akdeniz'de taşıtırken büyük bir fırtına patlamış, şimşekler, yıldırımlar gemiyi kıymetli heykeliyle beraber akdeniz'in serin sularına gömmüş.

    tanrılar babası, heykelinin başının zalim bir imparatorun emeline feda edilmesine razı gelmemiş diyelim mi?
  • alman tarihçi theodor mommsen'den alıntı:

    "tanrı'nın bir meleği severus antoninus (antoninus caracalla) tarafından yönetilen toprağın, o zamanki haliyle şimdiki halini tutup karşılaştıracak olsa, iki devrin hangisinde daha akıllıca ve insanca yönetildiğine ve genel olarak ahlakın ve mutluluğun o günden bugüne ilerlemiş veya bozulmuş olduğuna karar verecek olsa, kararın şimdiki zamanın lehine olacağı şüphelidir."
  • tam 1803 yıl önce bugün, 8 nisan'da, şanlıurfa'nın harran ilçesi yakınlarında, işemek için atından inip yol kenarına gittiğinde kendisine gıcık olan martialis isimli bir asker tarafından sırtından pıçaklanarak öldürülen roma imparatoru. ordusunun komutanı olan batı afrikalı general macrinus, askerler tarafından roma imparatoru ilan edildi. yalnızca 2 ay hüküm süren macrinus, hükümdarlığını tanımayan askerlerle antakya'da yaptığı savaşı kaybetti. onun yerine, nüfuzlu anneannesi julia maesa'nın tertiplediği darbeyle 14 yaşındaki suriyeli asilzade elagabalus imparator ilan edildi. ama çocuk tam bir seks makinası çıktı. kendini fahişe gibi giydirip saray muhafızlarına pazarlamalı fantezileri vardı. roma'daki hekimlere kendisini kadına dönüştürüp dönüştüremeyeceklerini sordu, erkek arkadaşıyla nikah kıydırdı, baştanrı jüpiter'i roma panteonundan çıkardı, onun yerine suriye'nin tanrısı olan elagabal'ı koydu ve roma ahalisinin ona tapınmasını emretti. ''tarihteki ilk transseksüel'', ''taçlı anarşik'' (anarchiste couronné) gibi unvanlarla anılan ve ahlaksızlıklarıyla herkesi dehşete düşüren elagabalus, 18 yaşındayken yine anneannesinin tertiplediği bir darbeyle öldürüldü ve yerine kuzeni severus alexander geçirildi. ama tahtın arkasındaki asıl güç (power behind the throne) anneannesi julia maesa idi. bu imparator da 10 yıl hüküm sürdükten sonra öldürüldü. böylece etkileri bugün bile hissedilen ve üçüncü yüzyıl krizi (crisis of the third century) adı verilen anarşi dönemi başlamış oldu.

    herşey, harran'ı ziyaret eden imparator caracalla'nın işemek için atından inmesiyle başladı.
  • imparator caracalla'nın 216'da mersin/tarsus'da yaptırdığı yazıtı defineciler beton delme mikseriyle delmişler. arkeolog nezih başgelen definecileri çok güzel tarif etmiş: ana kayaya oyulmuş yazıtın bile arkasında altın olabileceğine inanacak kadar cahiller. tam bir köylüleri niçin öldürmeliyiz haberi. bir de utanmadan fotoğraf çektirmişler. gördüğünüzde kalp krizi geçirebilirsiniz: .

    (bkz: iskender yazıtı'nı definecilerin tahrip etmesi)
  • tam adı marcus aelius aurelius verus caesar olan, beş iyi imparator döneminin sonuncusu, stoacı filozof ve imparator. 161-180 yılları arasında hüküm sürmüştür.
  • antoninus 3 ırktan oluşuyordu fakat hiç birinin erdemlerine sahip değildi, aksine hepsinin kötülüklerini kendi içinde birleştirdi; galya'nın kararsızlığı- korkaklığı ve umursamazlığı, afrika'nın acımasızlığı ve zulmü ile suriye'nin kurnazlığı.

    (bkz: cassius dio)
  • kendisinin siyahiliği tartışmalı da olsa en azından babası septimus abiyle beraber diğer roma imparatorlarından biraz daha koyu bi ten rengine sahip olduğunu biliyoruz. siyahi değilse bile berberi tarzında bi rengi vardı muhtemelen.

    kimsenin etimolojisi üzerinde kesin yargılara varamadığı isminin okunuşunun kara-kelle şeklinde olması da içime bir kurt düşürmedi değil. henüz politik doğruculuğun falan vücuda gelmediği insafsız zamanlarda ırkçılığın dik alası diyebileceğimiz bir tamlamaya kurban gitmiş olabilir bu gariban dostu, merhamette çığır açmış, hayırsever abimiz.

    zaten bizim mahalle bakkalının çakal oğluna olan olağanüstü benzerliğiyle hep bi sempati uyandırmıştır bende kendisi. doğumu başka, ölümü bambaşka bir karizma. sonuçta beyazların yazdığı tarihte, kendine ancak bu kadar yer bulabilmiş, öksüz bir imparator. netflix'in acilen kendisine emmeli gömmeli bir dizi çekmesi ve iade-i itibar yapması lazım.
hesabın var mı? giriş yap