• arabasiz yasamayi denedim. ama hergun bir ego soforuyle, bir halk otobusu soforuyle kavga etmekten biktim. kucuk yigenim daha arabadan inemeden kapiyi kapatip cocugun ayagini kapiya sıkıştıran ego soforune gerekeni yaptim. aksama kadar it gibi calisip, gezmeden gelen teyzelere yol vermekten biktim. surekli birilerinin gelip gidip dayamasindan biktim. hangi toplu tasima araclarini kullaniyosunuz soyleyin de biz de satip arabalari kitap okuyalim trafikte.
  • boktan bir şeydir. gecenin köründe bir yakınınızın başına kötü bir şey geldiğinde yana yakıla taksi durağı arayınca anlarsınız yolda kitap okumanın değerini.
  • benim için imkansızdır. geçtiğimiz yaz böbrek ağrıları çekmeye başladım. her gece 1.50de acıdan kıvrandığım ağrılarım oldu ve evet şehir merkezinde yaşadığım için dolayısıyla da taksicilere çok para kazandıramadığım için taksi bulamadım. orospu çocuğu taksiciyi aradım mesela direkt nereye gideceğimi sordu sonra da abi çok uzağım bekletirim ben seni dedi kapattı dışarı çıktım taksi çevirdim taksici gideceğim yeri sordu sonra da müşteri bekliyor dedi bıraktı gitti. çünkü gideceğimiz yer taş çaylasan iki kilometreydi fakat o iki kilometre o acıyla iki bin kilometre geliyor insana. üstüne üstlük yaşadığım yerde terör sıkıntısı var o saatlerde değil insan kedi köpekle bile karşılaşmıyorsun şehir hayalet şehir resmen. o sebepten yok kitap okursun, yok trafiğe takılmazsın romantizmini bırakın abi. evim barkım her şeyim gitsin yine de borç harç gider bi şahin alır binerim. allah kimseyi kimseye muhtaç etmesin ha bir de şu hayatta taksiciye duyduğum kini de kimseyr duymam herhalde.
  • araba alacak param olmadığı için sike sike seçtiğim yaşam şekli.
  • zor olandır.

    hele hele metropol dediğimiz ve içinde ne tür canlıların yaşadığı yerlerde çokça zor olandır.

    memleketin güllük gülistanlık durumundan olsa gerek (iktidar yanlısı ve çoğunluk olan kimselerin tabiridir) duraklar, metro istasyonları, insanların toplu taşıma için bekledikleri alanlarda bombalar patlıyor.. ve bu istikrarlı bir şekilde gerçekleşiyor.

    arabasız yaşam bu nedenlere itiyor insanları.. malesef zordur.
  • istanbul için sik gibi durum. lan ayağını kıpırdatacak yer yok, adam halen minibüse yolcu alıyor. metro dediğin şeyle gidebileceğin yerler sınırlı. geri kalan güzergahlar için ya çile çekeceksin ya taksilere para kaptıracaksın.
  • ankara'da yapılması her yıl biraz daha zorlaşan yaşam biçimi.

    ben de toplu taşıma taraftarıyım. otobüs ve metroda kaç tane kitap bitirdiğimi ben biliyorum (oturabilirsem eğer). ancak ankara'da 6-7 dakikada bir gelen ve 22.30'da biten yürüme hızındaki metro seferleri; metro dışında şehir merkezine tek ulaşımın allaha emanet giden minibüsler olması (ki onlar da 23.30 gibi bitiyor); otobüslerin yalnızca 3 vagondan oluşan, şehrin alakasız bir yerindeki metroya, bütün ilçelerden ring servisi görevi görmesi bu yaşam biçimini ne yazık ki çekilmez kılıyor. insanlar sığamıyor o vagonlara, öyle içler acısı bir durum ki...

    tüm şehri aktarmaya bağlayıp aktarmadan para almak da cabası.

    bütün bu nedenlerle ankara'da trafik, istanbul'u aratmayacak seviyeye gelmiş bulunmakta zaten. yani arabalı yaşam da çok mükemmel sayılmaz. mutsuzuz ülkecek.

    ekleme: ring servislerinin de en az yirmi dakikada bir geldiğini eklemeyi unutmuşum.
  • aga onu bunu bilmem. hiç lafı dolandirmaya gerek yok.
    sen dinlediğin yere, dilediğin saatte, dilediğin zaman gidebiliyor musun? olay budur.
  • verilen örneklere baktım, uzun uzun yazılmış. hepsi yanlızlık üzerine kurulmuş. hele bir evlenin, hele bir de çocuk falan olsun, görürüm ben sizin arabasız yaşamınızı.

    gece 12’de çocuk hastalanınca, taksi çağırıp beklerken, arabasız yaşamın ne güzel olduğunu düşünürsünüz tekrardan.

    eşinizle istanbul’a yakın bir yere 3 günlük tatile kaçarken, bindiğiniz metro turizm otobüsünde, kasko ödemiyorum, oh ne güzel dersiniz.

    çocuğu okuldan alıp, belediye otobüsüne binince, yandaki adamın ter kokusunu içinize çekip, benzin zamlarını düşünmediğinizi hatırlar, mutlu olursunuz.

    kendinizi kandırmayın. türkiye’de araba, çok önemli bir şeydir. olmazsa olmaz bir varlıktır.
  • işim gereği hem arabalı yaşamı hem arabasız yaşamı çok iyi bilirim.
    evet oturduğunuz ev ana arter üzerindeyse (kadıköy-kartal e5 gibi) ve işyerinizde bu ana artere bağlı bir yerdeyse arabasız yaşam mümkündür hatta en mantıklısıdır.
    çünkü bir gün işten eve dönerken saat akşam 6'da mal gibi cevizliden yenisahra'ya kadar trafikte kalırsınız.hiçbir yere de hareket edemezsiniz.
    ama metroyu kullansaydınız 20 dk'da eve gidip duşunuzu bile almıştınız.

    peki durum farklıysa yani işiniz ana arter eviniz taşra bölgesindeyse yani şöyle örnek vereyim;
    ev->ümraniye
    iş->yenisahra ise boku yediniz tıpkı benim gibi.
    araç yoksa yandınız sabah 1:30 saat çekersiniz libadiye trafiğini
    araç varsa 15 dakika sürer maksimum işe gitmeniz. (tecrübeyle sabittir)
    akşam ise bu güzergah hele hele saat 8 den sonra 7-8 dk içinde tamamlarsınız rotanızı.
    sonuç olarak karşımızı 2*2 den 4 farklı kombinasyon çıkıyor ben benim içinde bulunduğum 3 durumu anlattım.
    4.durum zaten belli ev işe yakınlığı olayı herkesin hayalini kurduğu durumdur.
    ya ana arterde evin-işin olacak ya da araban olacak.
    yoksa 15 dakika da gideceğin yol için fazladan 1 saat 15 dakika her kesimden insanın farklı tonlarda ter kokusunu çekmek pek akıl işi değil.
hesabın var mı? giriş yap