• frans de waal'ın metis bilim serisinden çıkan kitabı. kitabın alternatif adı şu olabilirmiş: hayvanların ne kadar zeki olduğunu anlamayacak kadar kibirli miyiz?

    hayvanların bilme yetisinin insanın bilme, araştırma, gözlemleme merceğinden bakıldığında yetersiz olabileceğini, fakat doğru mercek ve algıyla bakıldığında ne kadar yeterli ve takdire şayan olduğunu, yıllar boyunca yapılan bilimsel araştırmalarla ortaya koyan bir çalışma. (metis bilimin çevirilerine sağlık. şimdi heykelini diksek beynine beton yetmez yazarlar beğenmeyebilir tabii, ben şahsen tatmin oldum.)

    tüm o çalışmalardan değil de -yukarıdaki entry'lerde yazılan örneklerden bolca var- alakasız gibi görünen başka bir yerden bir alıntı paylaşmak isterim:

    “fikirleri ve duyguları sürekli olarak dilimizle ifade ettiğimiz için ona bir rol atfetmemiz mazur görülebilir, ama sıklıkla doğru kelimeleri bulmakta sıkıntı yaşamamız hayret verici değil mi? ne düşündüğümüzü veya ne hissettiğimizi bilmiyor değiliz ama onları nasıl anlatacağımızı bilemiyoruz işte. eğer düşünceler ve duygular en başından dilsel ürünler olsaydı bu tamamen gereksiz olurdu tabii. bu durumda kelimelerin yağmur olup yağmur olup yağması gerekirdi! artık genel olarak kabul edilen görüşe göre, dil her ne kadar kategoriler ve kavramlar sağlayarak insan düşüncesine yardım etse de, düşüncenin ana malzemesi değildir. düşünebilmek için dile ihtiyacımız yoktur aslında.”

    yıllar önce bir yoga eğitiminde sinir bilim üzerine master yapan hocam şunu paylaşmıştı: “insan kendi çene yapısından çıkan sesleri duyamıyor. işte mesela kedilerin daha düşük frekanslı sesleri duyabilmesi gibi.” burdaki mevzu da bu galiba, düşündüğünü ifade etmemenin -insanın alışık olduğu şekilde elbette- düşünmemeye kanıt olduğunu sanma yanılgısına düşüyor olabilir insan. bizim düşünce yapımıza uymayan ya da deneyimlemediğimiz durumlara yabancı kalmamız, hatta bunları yok saymamız bizim algımızın kıtlığından geliyordur. çok zarif bir ifadeyle, “temelsiz dilsel engeller doğanın bize sunduğu bütünlükleri parçalar.“
  • "filmlerdeki ve komedi dizilerindeki maymunlara kahkahalarla güleriz; bunun nedeni onların komik olmaları değil, daha ziyade primat dostlarımızla aramıza mesafe koymak istememizdir." diyor frans de waal. hayvan davranışı ve bilişi üzerine araştırmaların zamanla nasıl şekillendiğini kaynak göstererek açıklamış yazar bu kitabında. zaten alana ilgi duyan kişiler seçip okuyacağından içerik tatmin edecektir diye düşünüyorum. başlıkta birçok alıntı paylaşılmış. ben de çok uzatmadan bir tane ekleyeyim:

    "insanlar tarafından yetiştirilmiş kuyruksuz maymunların pek çoğunun türümüzün üyelerini küçük çocuklar kadar iyi taklit edebildikleri açığa çıktı. bizi model olarak kullanan maymunlar kendi kendilerine dişlerini fırçalamayı, bisiklet sürmeyi, ateş yakmayı, golf arabasını sürmeyi, çatal ve bıçakla yemeyi, patates soymayı ve yerleri silmeyi öğrenebilirler."
  • karmaşık sosyal dinamikleri yönlendirebilme, başkalarının duygusal durumunu anlayabilme ve çeşitli durumlara uyum sağlayabilme becerisi zeka olarak düşünülebilir. bir şey öğrenildiğinde; zeki varlıkların nöronal bağlantıları gelişmeye başlar ve bu varlıklar çevreleri için mükemmel bir adaptasyon zinciri sunarlar.
    frans de waal'ın yazdığı ve metis yayınları'ndan okuyabileceğiniz "hayvanların ne kadar zeki olduğunu anlayabilecek kadar zeki miyiz?" kitabında bahsedilen zeki varlıklar: hayvanlar.

    kitapta hayvan zekasına dair ele alınan şaşırtıcı pek çok nokta da olsa entry'i uzatmamak adına kendimce en ilgimi çeken 2 davranış üzerine yazmayı kararlaştırdım.

    pérez-manrique'nin bir makalesine göre:
    empathic perspective-taking kavramı; öz farkındalık ve duygusal kontrol düzenlemesini içeren karmaşık bir bilişsel ve duygusal yetenektir. kendini tanıma ve başkalarının bakış açılarını benimseme yeteneğine sahip hayvanlar, sıkıntı içindeki bireylere duygusal ve bilişsel olarak yanıt verebilir.

    primatolog frans de waal'ın yazdıklarından bu kavrama bir örnek olarak:
    şempanzelerin, çevrede farkında olmadıkları grup üyelerinin bulunduğunu fark ettiklerinde tehlike çağrısı yapma olasılıkları daha yüksektir. çağrı yapanlar, çağrılarını tehlikenin farkında olmayan yakındaki şempanzelere yönlendirerek, bilgi eksikliği olanları bilgilendirme çabalarını gösterirler.

    hayvanların davranışı olan bu hedefli yardım ise kurtarma davranışı ve epimeletik davranış yoluyla gözlemlenebilir. kurtarma davranışı, bir hayvanın diğerini acil fiziksel riskten kurtarmasını ve kurtarıcının yardım etmek için kendini riske atmasını içerir. bakım davranışı olarak da bilinen epimeletik davranış, sıkıntılı bireylere yönelik ilgiyi içerir. bu hedefli yardım, hayvanların başkalarının özel ihtiyaçlarını anlama ve bunlara yanıt verme becerisini gösterir.

    örneğin, şempanzelerin boğulmakta olan genç bir şempanzeyi ip yardımıyla sudan çekerek kurtardıkları gözlemlenmiştir. yunuslar da su yüzeyinde sersemlemiş bir yunusu yüzgeçlerinin altında tutarak desteklerken bir yandan da yunusun nefes alabilmesini sağlamak için nefeslerini tutarak hedefli yardımlaşma sergilemişlerdir.

    diğer bir hayvan davranışı olan gelecek odaklı davranıştan bahsedelim. gelecekteki sonuçları tahmin etme ve etkileme yeteneği bilişin merkezinde yer alır ve muhtemelen bilişin evrimleşmesinin ana nedenlerinden biridir.

    osvath'a göre,
    geleceğe yönelik bilişin önemli bir yönü, zihinsel olarak kendini geçmişe veya geleceğe yansıtmayı ve davranışları yönlendirmek için bu zihinsel temsilleri kullanmayı içeren zihinsel zaman yolculuğudur.

    epizodik hafıza da bu kapasitede önemli bir rol oynar ve hayvanların geçmişteki belirli olayları hatırlamalarına ve zihinsel olarak kendilerini geleceğe yansıtmalarına olanak tanır.

    son araştırmalar, primatların özellikle de büyük maymunların, gelecek hakkında düşünme ve plan yapma yeteneğine işaret eden davranışlar sergilediğini göstermiştir. hayvanlar sadece mevcut ihtiyaç ve arzularına göre hareket etmekle kalmıyor, aynı zamanda gelecekteki etkileri de dikkate alıyorlar.

    örneğin, bir rhesus maymunu beklenen ödül olan muz yerine marul bulduğunda hayal kırıklığına uğrar. maymun geçmiş deneyimlerine dayanarak bir beklenti oluşturmuştur.
    franje adlı şempanze sıcak havaya rağmen saman toplamıştır çünkü gelecekte buna ihtiyaç duyacağını tahmin etmiştir. steward adlı bir başka şempanze, ihtiyacı olacağını düşünerek deney odasına sürekli olarak bir sopa getirmiştir. bir başka şempanze olan santino, muhtemelen insanlara bir şov sergilemek için kullanmayı planlayarak sabahın erken saatlerinde taş toplamıştır.
    orangutanlar kendilerine verilen bir görevde daha fazla fayda sağlayacaklarına inandıkları için üzüm yerine alet seçmişlerdir. ikinci bir seçim şansı verildiğinde, aleti garanti altına almış olduklarından üzümü seçmişlerdir.

    diğer örnekler arasında çalı sıçanlarının hangi nesneyi ne zaman nereye koyduklarını hatırlamaları, farelerin ne zaman ve hangi ödülün mevcut olacağına dayalı beklentiler geliştirmeleri sayılabilir.

    geleceğin kendisi soyut olsa da, hayvanların gelecekteki olayları tahmin etmek ve planlamak için dikkate değer bilişsel kapasiteler sergiledikleri sonucuna varabiliriz. bu, hayvan zekasının önemli işaretlerinden biridir.

    bu araştırma sonuçlarının ve bu kitabın birçok insan için ilham verici ve ufuk açıcı fikirlere yol açacağına inanıyorum. çünkü hem kamuoyunda hem de akademide hayvanların zekâ, duygusal yetenekler ya da farkındalığa sahip olmadığını belirten eski fikir birliğini değiştiren bir bakış açısı ortaya koyuluyor. bu kanıtlar, her canlının kendi özel ortamında nasıl benzersiz adaptasyonlara ve zekaya sahip olduğunu ve bir türün diğerine üstün olmadığını bize gösterir.
  • hollandalı primatolog ve etolog frans de waal'ın 2016'da yayımladığı kitabı. dilimize çevirmen ahmet burak kaya tarafından metis yayınları etiketiyle 2017'de çevrilmiş.

    bu kitapla beraber waal'ın üç kitabını okumuş oldum. içimizdeki maymun ve bonobo ve ateist eserlerinde yazar daha çok primat davranışları üzerinden yaptığı çıkarımları tartışırken bu kitabında skalayı daha geniş tutuyor. odakta gene primatlar yer alsa da sahneye kargalar, yunuslar, filler, ahtapotlar ve köpekleri de dahil ediyor. bu kitap bahsettiğim iki kitabın çıkarımlarını da içermekle beraber daha çok hayvan bilişinin, etolojinin geldiği aşamayı esas alıyor. etolojinin hayvan bilişi özelinde bugünlere gelirken geçirdiği dönüşümleri, davranışçı yaklaşımla yaşadığı hesaplaşmaları, yıllar ilerledikçe gelişen deneyleri anlatıyor. yazar bir nevi alanının yüz yıllık bir bilançosunu çıkarıyor.

    hepimiz canlılar dünyasında bir hiyerarşi oluşturuyoruz. bu hiyerarşinin tepesine koyduğumuz insanı diğer canlılardan pozitif olarak ayırıp onu deyim yerindeyse kutsuyoruz. geçmişi hatırlama, geleceği planlama, empati, kendini ve başkalarını tanıma gibi bilişsel süreçleri sadece insana atfederek onu sırıkla bile ulaşılamayacak bir yükseltiye çıkarıyoruz. işte waal bu kitabında bu genel geçer görüşü yerle bir ediyor. yerle bir ederken de diğer canlıları insanlaştırmıyor, insanı da hayvanlaştırmıyor. her canlının birumweltsahibi olduğunu, canlıların kendilerini çevreleyen dünyayı algılarken, hayatta kalmak ve üremek için çabalarken çeşitli bilişsel süreçleri kullandığını ortaya koyuyor. bilişsel süreçleri sadece insana atfetmenin geldiğimiz aşamada birçok deneyle yıkıldığını ama hayvanlardaki bilişsel süreçlerin daha dar ölçekte olduğunu savunuyor.

    aynada kendini tanıyabilen canlılar hangileridir? hayvanlarda alet kullanımı ve yapımı ne düzeydedir? primatlarda siyaset ve ittifaklar nasıl yürür? ahtapotlar yumuşakça olmasına rağmen hangi davranışları bilişe işaret eder? yetiştirme ve doğal ortamında büyüme hayvan davranışlarını nasıl şekillendirir? hayvanlar nasıl sosyalleşir? hayvanlarda kültür ve alışkanlıklar nasıl oluşur? primatlar doyumu erteleyebilir mi? vb. gibi onlarca sorunun birinci elden cevabı bu kitapta yer alıyor.
hesabın var mı? giriş yap