• her hafta aksatmadan yayına çıkan elektronik sinema dergisi. bu hafta itibariyle 200. sayısını kutluyor.
  • muhteşem bir hitchcock filmi olmasının yanı sıra türkiye'de internette yayınlanan bir dergidir aynı zamanda.

    herkes dergiyi öve öve bitiremiyor, biraz da farklı açıdan bakalım. tamam dergi ücretsiz olarak yayınlanıyor ve özene bezene hazırlanıyor, yapılan işin niteliğini küçümsediğim yok fakat ister istemez bazı eksikleri de var. içerik olarak yeterli bir dergi değil. eski filmlere verdikleri ağırlık çok fazla. tabii ki kendi yorumlarıdır fakat bu konunun üzerine eğilmeleri gerek.

    bir diğer husus ise daha da can sıkıcı. dergide aşırı bir siyasi hava var. direnişe aktif katılım gerçekleştiren biri olarak söylüyorum, gezi direnişini çok ön plana çıkarttılar ve daha da tuhafı bu direnişi sırrı süreyya önder'e yamamayı bir şekilde başardılar! neymiş, sırrı süreyya önder ve bir grup arkadaşı başlatmış bu direnişi!

    dergide bol bol bdp ve pkk sempatizanlığı yapılmakta, üstelik yazının içinde farklı görüşte olanlar daha ilk kalemde "cahil cühela takımı" denilerek aşağılanmakta. 1 yıla yakın süredir takip ediyorum dergiyi, maalesef durum bu. ha bir de türk yerine türkiyeli, türk sinemasına yerine türkiye sineması diyorlar, dikkat ediniz.

    facebook'tan da yazdım bu durumu, üslubundan tunca arslan olduğunu düşündüğüm kişi "ne olmuş yani" minvalinde birşeyler söyledi, net bir açıklama yapmadı.

    demem o ki yazarlar sinema eleştirmenliğinin yanında siyaset bilimciliği, sosyologluğu vs. bırakırlarsa daha iyi bir dergi olacak. 10 milyonlarca sinema biletinin satıldığı bir ülkede ücretsiz bir online derginin facebook'ta beğenen sayısının 8 binlerde kalması da buna bağlı olabilir.
  • içerik iyi olabilir bunu bilemiyorum çünkü okuyamıyorum. o nasıl bir tasarımdır? ne ki o flash mı? her cuma bir sayı çıkıyor güzel disiplinli işleri hep severim devamlılık güzel. online yayıncılıkta bu tasarıma sıkışıp kalmak nasıl bir şey. liseliye yaptırdınız tasarımı? şimdi çok güzel hazır script mi ne şeyler var 100$ filan bayıldın mı şuku şeyler oluyor. önünüzde bantmag gibi bir örnek var mesela hoş bu dergi basılıyken de tasarım konusunda dehşetti(en azından türkiye çapında). örnek alın birazcık orada her hafta sinema eleştirisi yetiştirmeye çalışan yazarlara yazık.
  • twitter'a sansür geleli sadece birkaç saat olmuşken; birkaç dakika önce çıkan son sayısında bu konuyu kapağa ve önsöze taşıyabilmiş dergi. bu hız muhteşem bir şey. ki içerik de muhteşem ama buna şimdi değinmeyeceğim. zira daha önce defalarca değinmiştim buna.
  • bugün öğlenden beri arşivden bir biçimde silinmiş eski sayıları tekrar yüklüyorlar. hummalı bir çalışma var.

    ama benim bir önerim de var. artık wordpress blog'u formatında da çıkması gereken dergi. hem rss ile takibi de kolay olur. hatta tam metin eklentisiyle filan sunarlarsa flipboard'dan lokum gibi okuruz.

    şu anda mobilden okumak biraz zor. issuu eklentisini kurup mobilden ve tabletten okumak bir nebze de olsa mümkün hale geliyor. bilmeyenler varsa bu eklentiyi kursunlar.
  • bugün 5 yaşında olan online sinema dergisidir. her hafta nasıl bir özveriyle yayınlandığını yazsak kitap olur. nice beş yaşlara.

    http://arkapencere.com/
  • müdavimi olduğum popüler sinema dergisinin kapanması/kapatılmasından sonra ortaya çıkan eksikliği bir nebze gideren dergi. ama basılı bir yayın okumanın zevkini hiçbir şey tutmuyor yaw. buradan sesleniyorum. aylık basılı dergi çıkarın almayan şerefsizdir
  • dün skandal bir yazı yayınlandılar. daha doğrusu yeni sayıları skandal bir yazıyla başlıyordu. burada da yazıldığı gibi o yazı sinemayı seven yüzlerce takipçisine, hatta yazarlarına hakaret ediyordu. düşünün, bir dergi bir yazıda sadece takipçilerini küçümsemiyor, aşağılamıyor, hor görmüyor; aynı şeyi yazarlarına da yapıyor. bildiğin epic fail. yani neresinden tutsan elinde kalan bir yazı. öyle dandik bir yazı ki belki hakkında yazmamak gerek. ama yazmak istedim. yazıyı yazan kişi epey bilgisizmiş. mesela westworld'ün netflix dizisi olduğunu sanıyor. ama hbo dizisi. mesela fincher'ın pilot bölümünü çektiği, sonra bıraktığı house of cards'ın iptal edildikten sonra netflix'te dirildiğini sanıyor, halbuki baştan netflix dizisiydi. yetmiyor. ulan istanbul'un 1 tl karşılığında izlenmemiş olmasına "netflix gelse ne olur, gelmese ne olur?" diyebiliyor. o kadar cahil ki... netflix gelse ne mi olur? netflix devrimdir lan. bu nasıl cehalet? asıl sorun, ulan istanbul gibi sikko bir diziyle netflix'in yapımlarını kıyaslaması... çok güldüm (u)lan.

    bu bilgisizce yazılmış paragraflardan sonra yazı sinefillere çakarak tamamlanıyor. torrent yoluyla film indiren kişi sinemasever, sinefil değilmiş. sen nasıl olur da revenant gibi büyük zorluklarla çekilen filmleri hunharca indirip dandik pc'den izliyorsun diyor. gerçek sinefil, filmi sinemada izlermiş. torrente bulaşmazmış. kısacası epey epey saçmalamışlar. mesela bu kibirli paragrafı yazan kişi filmleri beleşe izliyor. o hafta gösterime girecek bütün filmleri beleşe izliyor, festivallerde beleşe izliyor. hayatı beleş, sonra gelip "nasıl olur da imax'te, 3 boyutlu izlemezsin? nasıl olur da dvd'sini sittin ay beklemezsin ve gider hunharca indirirsin?" ahahaha yazıyı yazan, yayınlayanlara çok güldüm. adamlar kendilerini ingiliz film enstitüsü (bfi) falan sanıyorlar galiba, kalkıp gerçek sinefilliğin tanımını yapıyorlar. o paragrafta ne ararsan var. milletin ekonomisini, dağıtım sorunlarını, kendilerinin beleşçiliğini hesaba katmadan genç yazarlara nefretlerini kusmak da var, büyük bir kibir de. lan gören de bir bok yapıyorlar sanacak? alt tarafı filmi izleyip dandik bir yazı yazıyorsun üstüne. adam film çekiyor, filmde oynuyor ve işinin zorluğu sorulunca "yapmayın, marangozun işi benimkinden daha zor" diyor. bu adamlar bunu da yapmıyorlar, kıçıkırık yorum yazıları yazınca kibirleniyorlar. ahahaha. la senin yazdığın eleştirileri abd'ye götürsek sınıfta kalırsın, bu eleştiri değil derler en hafif şekilde. gelip burada kibirleniyor.

    diğer sorunsa özür dilememeleri. özür dilemeyeceklerini biliyordum. nitekim öyle de oldu, çemkirmeye ve kibre devam ettiler. ayaklarına sıkıyorlar, haberleri yok. sanırım kendilerini empire, total film falan sanıyorlar. halbuki vazgeçilmez değiller. mesela ben anında vazgeçtim.

    özetle saçma sapan, kibirli, bilgisiz, cahilce yazılmış bir yazıyla kendilerinden tiksindirtmişlerdir. aferin!
  • bugün yeni sayısı çıkmayan haftalık online sinema dergisi. 334. sayıya kadar mıydı macera diye soruyor insan.
    edit: gitmemiş hala burada.
  • ocak ayında yayınladıkları, yukarıda eleştirdiğim yazıdan 4 ay sonra kapanmış e-dergi. şimdilik deniyor ama sinema dergisi için de şimdilik denmişti. o zaman şimdilik allah rahmet eylesin. 5 yıl her hafta büyük emeklerle çıkardılar dergiyi. 5 yıl boyunca her hafta dergi çıkarmak gibi belki de imkansız bir işin altından kalktılar. kapakları enfes, içerik iyiydi. ilk yıllarda daha iyiydi. son 1 yıldaysa dosyaları azaltmışlardı. fakat asıl kötü olan, bunca emeği bir yazıyla çöpe atmaları oldu. severek okunan bu dergi durduk yere, gereksiz ve nedensiz bir şekilde okurlarına (ve hatta yazarlarına) hakaret etti. 2.haftada bu tutumunu sürdürdü. onca emeğe yazık ettiler. bakın, isterseniz 50 yıl muazzam başarılara imza atın. bir gün saçma sapan bir şey yaparsanız o şey 50 yılınızın üstünü anında çizer. arka pencere 5 yıldaki emeklerine o yazıyla yazık etti. artık arka pencere dendiğinde benim aklıma 5 yıldaki muazzam emekleri, kapakları, dosyaları, içeriği, hitchcock sevgisi gelmiyor, okurlarına hakaret ettiği o yazı geliyor. ayağınıza sıktığınızı söylemiştim yukarıda. tebrikler...
hesabın var mı? giriş yap