• her zaman saf ve $a$kin shun'un (syun?) maceralarini duzenli izlerdik.

    bir keresinde lopeze gol attiracagim diye forvete cikmi$lardi beraber, sonra lopez topa oyle bir abanmi$ti ki (zaten tek eliyle top tutar, $utu ivan drago'nun sag kro$esi kadar gucludur. ustune gitmi$ kaleci olmu$tur - ama gol atmak gayesiyle yanip tutu$maktadir) top direkten donup orta sahaya gelmi$ti. sonra rakip oyuncu ko$mu$ ko$mu$ kaleye vurmu$tu. sonra bir de baktik ki kimse kaleyi goremiyor (dunya yuvarlak misali, spikerler bile bayiri a$arak giden topu izlerler) sonra top kaleye gelince goruruz ki shun coktan rakip ceza sahasindan ko$up yeti$mi$ topu tutmu$.

    asist yapan bi cakal vardi takimda, o da hollandaliydi. bi keresinde siki markaj var diye yorulmu$ taklidi yapti. sonra bir baktik golgelerden cikip asist yapti. shun bunla da serencebey yoku$u tadinda bir yerde kar$ila$ti. bo$ta birakinca bizim saf arabayi, araba icinde tekerlekli sandalyeli arkada$iyla a$agi kaydi. hollandali bizim goremeyecegimiz hizla bir anda yakaladi ve durdurdu arabayi (yeni transfer ya)

    bi keresinde de bencil bi herif vardi. bunla makas pasi cali$iyorlardi. kalede de lopez. ama bencil herif shun'u sallamayip hep hirsindan kaleye vurdu, lopez de hep kurtardi. bencil ama ayi olan herife shun yana$ip "kusura bakma, makas pasi ne bilmiyorum" safligini yapinca, bencil ayi ne halt ettigini anladi. makas pasi yaptilar gercekten ve bencil herif de takti lopeze.

    albatros vuru$u yaparken de albatroslar gibi havada kafa pasi yapmi$lardi. yani bir ce$it havada kafa voleybolu.

    hala shun gibi kesik ve akabinde geri gelen pas atmayi hayal ederim.
  • bu shun'u seslendiren elemani da nerden buldularsa .. tebrik etmek lazim bulani . bir ses bu $a$kin elemana bu kadar iyi uyar .
  • dizinin genel gidişatı şöyleydi:

    shun (veya syun artık neyse), kankası mı akrabası mı ne olduğu belirsiz roberto'yla japonya'ya gelir. shun'un anne tarafı italyan, baba tarafı japon... baba eski futbolcu, anne (ismi anna'ydı sanırım) uluslararası bir balerin. aile olayları hakikaten karışıktı shun'un, ama kanımca değişim programı ayağına falan japonya'ya geldi bu eleman.

    shun'un futbolla alakası yok elbette, bir gün kırda bizimki bi top göryüyor, topa öyle bir vuruyor ki, o anda o çevredeki godai fc paf takımı oyuncuları bunu görüyor, idmana çıkarıyorlar. bu çocuğu yavaş yavaş şekillendiriyorlar.

    maceralar bu şekillendirme esnasında geçiyor. shun'un voleybolcu mizuho ile 'it's complicated' tadında bir ilişkisi var. kız yanık buna, çocuğun çok da umurunda değil sanki. bu arada roberto da godai için yeni stat yaptırıyor, hatta bir keresinde zemini kırdırıp baştan yaptırıyor (bizzat dözere geçmişliği vardır).

    paf liginde dikkatimizi çeken ve sık sık karşılaştığımız üç takım var:

    jaldan: godai'nin takım kaptanının ezeli dostu/düşmanının takım kaptanı olduğu, tamamı iriyarı brezilyalı olduğunu sandığım tiplerden oluşan siyah-beyaz formalı takım. bir maçlarından önce sağlam kavga çıkmış, shun hariç herkes atılmıştı hatta. en çok bunlarla maç yapıyorlardı.

    güneyli korsanlar: karizmatik alman chris becken'in yıldızı olduğu (fritz becken'in kardeşidir) gri renkli bir takım. godai'yi kupada ikinci turda 90. dakika penaltısıyla elemişlikleri vardır. ancak finalde megaro'ya 2-0 kaybettiler. shun, norveç dönüşü ilk albatros vuruşu golünü bu takıma, hazırlık maçında atmıştır.

    megaro: sarı-mavi renklere sahip, kupa şampiyonu takım. takım kaptanları sarışın çocuk bizimkilerin kankasıydı.

    albatros vuruşu mevzuuna gelince... shun bu vuruşu tamamen rastlantısal öğrenir. nedenini tam hatırlayamadığım şekilde shun avrupa seyahatine çıkar. bir yerde efsanevi karizmatik futbolcu fritz becken ve onun voleybolcu oynak sevgilisiyle karşılaşır, seyahatine becken'le devam eder birkaç yer gezerler. gezinin norveç kısmında da albatros vuruşunu fyördler yöresinde öğrenir. o değil de bir sahil kasabasında fritz becken'in kendisinden nefret eden tiplerle gözleri kapalı maç yapışı vardır, muhteşemdir.

    milli takımlar:

    dünya gençler kupası'nda godai'den de 3-5 oyuncu katılır: shun italya'ya seçilir. takım kaptanı pasifik takımına (böyle bir takım vardı), johan johansen hollanda'ya, carlos brezilya'ya seçilir. güneyli korsanlar'dan chris becken de almanya'dadır. shun'u milli takımda pek sevmezler önce, takımın yıldızı iri yarı bi herif vardır, shun sarışın oliva soyisimli bi elemanla kanka olur ama tabii shun'u turlar geçtikçe sevmeye başlarlar. finalde chris becken'li almanya'yı 2-1 yenerek mutlu sona ulaşırlar.

    final maçında galibiyet golü albatros vuruşuyla gelir... dizinin son bölümlerinde shun artık iyice ünlüdür, a takıma yükselme zamanı gelir, ailesi futbolculuğunu kabul etmiştir. mizuho'nun takımı da şampiyon olur, herkes mutludur. pasifik kupası denilen bir kupa başlarken dizi de sona erer.
  • bu çizgi film benim aklımda en çok abartılı bacak boylarıyla kalmıştır. 1.80 boyundaki ortaokul veletlerinin boylarının kafadan 140 cm'si bacaktan ibaretti. bu çizgi filmde bir de turuncu, mantar kesimli saçıyla sikime benzeyen, huysuz bir eleman vardı. bu elemanın bir de kız arkadaşı vardı; paso sorun anasını satayım. ne çileli, ne ızdıraplı bir ilişkiydi o öyle. ha bir de bu shun'un odasında uzaktan kumandaya basınca tavandan çıkan ince bir televizyonu vardı. o zamanlar "hassi, teknolojiye bak aga" diyorduk. şimdi kralı çıktı o teknolojinin.
    bu shun'un babası da tıpkı oğlu gibi mavi ve kadir inanır saçlı bir abimizdi. tıpkı oğlu gibi konuşmayan herifin tekiydi. yanlış hatırlamıyorsam albatros vuruşunun da mucidiydi. shun da gidip hem bu vuruşu membağında öğrenmiş, hem de babasını bulmuştu.
    o albatros vuruşu da ne sikim bir vuruştu öyle be. 10 saat uçar ha uçar, bekle ki bir skik kafa atacak bilmemkaç metre yüksekten de gol olacak. lan uçtuğuna değmez, yollara düştüğüne değmez. onun yerine frikik ve korner organizasyonu çalışın.
  • ilkokul yıllarımda yakından takip ettiğim çizgi dizi. aklımda kalanları söylemek gerekirse: gol atmak içinde ukte olarak kalmış brezilyalı bir kaleci; uzun beyaz saçları olan saha dışında simsiyah giyinen, bütün topları direğe çarptırıp gol atmaya çalışan aşırı cool bir abi; bu beyaz saçlı abinin yine beyaz ama daha kısa saçlı kardeşi (çok çirkef bir adamdı: maç esnasında topla koşarken aniden durur, arkasından kontrolsüzce koşarak gelen adam buna çarpmak zorunda kalır faul yapmış olurdu); shun denen bitkinin voleybolcu manitası; laptop bilgisayardan futbol analizi yapan shun'un arkadaşı eleman; daiçi mi ne öyle bir adı olan, tişörtünün kollarını omuzundan sıyıran takım kaptanı; bu takım kaptanının başka bir takımdan olan karizmayım diye takılan şapkalı futbolcu arkadaşı; shun'a makas olayını öğreten turuncu kafa toto adlı bir eleman.
  • zamanında bize gazın kralını veren, sokak maçlarında makas pasları yaptıran muhteşem çizgifilm.
  • bu shun'un (shun godai) aile ya$ami cidden buyuk ve anla$ilmaz bir kaostu.sanirim babasi da eski futbolcuydu ve bu yuzden midir nedir annesinin babasi olan dedesi futboldan nefret ederdi.hatta bir keresinde limuzininde giderken shun'un maci dev ekrandan veriliyordu da yardimcisi adam gormesin diye maymun oluyordu yani shunun futbolcu oldugundan haberdar degildi.bu arada obur dedesi de bayagi bir zengindi yanli$ hatirlamiyorsam.zaten takimin sahibiydi eleman:godai idman yurdu..
  • japon futbol cizgi filmlerinden mavi sacli japon cizgi film kahramaninin oynadığı... albatros vuruşu bu çizgifilmin ana konusudur... mavi saçlı çocuk - shun da ilginç bi elemandır, annesiyle alakasız yerlerde görüşürür, dedesi holding sahibidir, holding buna kalacaktır, süper zengin olacaktır falandır... starda oynardı, ilk bölümlerde çocuk albatros vurşunu öğrenmek üzre balta girmemiş ormanlara yolculuk ederdi, daha sonra "efsanevi röveşata vuruşu"nu öğrenmek için yine alakasız yerlere gitti, bu ıssız ve alakasız yerlerde de hep annesiyle karşılaştı, bitürlü anlıyamadık ne biçim anne bu? üstelik shun kasa kasa "efsanevi röveşata vuruşu"nun sıırını ararken futbol oynıyan herkes rahatlıkla röveşata atabiliyordu, sonuç olarak salak şun
  • heralde alemin en kötü futbol cizgi filmiydi. sun diye bi herif vardi yesil sacliydi basrol oydu yalniz nasi bi topcuydu tam bi fikre vakif olamadik sun hakkinda zira o cizgifilminde dogru dürüst mac olmazdi. biraz futbol izleyelim diye gecerdin televizyonun basina beklerdin bekledin ne bi mac olurdu ne bi yarim vole hicbisey olmazdi.sun un özel hayatini izlerdin. tusubasa nin benjamin in degerini daha iyi anlardin. kimse de normal sacli degildi bu cizgifilmde. herkes yesil, mor, pembe, mavi, eflatun sacliydi.
hesabın var mı? giriş yap