• romandan değil de diziden bahsetmek istiyorum biraz . hilal hanım bu nasıl bi yönetmenliktir yahu ellerinizden öpülesidir . aynı karakterlerle bi evin içinde tek bir konuyla nasıl bir başyapıt söylecek söz bulamıyorum gerçekten . heeee bi sözüm var

    korkaksın aq behlülü….
  • youtube a girdiğim an en az 1 videosunu izlediğim dizidir.
  • aşk-ı memnu'yu ilk yayınlandığı zamanlarda açıp seyrediyordum ancak çok düzenli değildi, sonrasında da yayınlanırken denk geldikçe seyrettim. geçtiğimiz günlerde psikolog bir arkadaşım seyretmeye başladı, ardından bana "seyret üzerine konuşalım, farklı göreceksin" dedi. tam sonbahar kasvetine girmişken evde işsizlikten biraz başladım ve asla ama asla önceki seyrettiklerim gibi olmadığını düşündüm. çok ilginç bir şekilde tüm karakterler hakkındaki görüşlerim değişti.

    timeline'a göre mi, karakter karakter mi gitmem gerektiğini bilmemekle beraber şöyle özetleyebilirim:

    1. nihal en başından beri ağlak, annesinin ölümünü aşamamış ve bir süre sonra bunun gölgesine sığınarak kendisini var etmeye çalışan bir karakter. çoğu noktada bu zayıf noktasını kullanarak insanları manipüle ediyor ve korunmaya muhtaç küçük kız çocuğu görünümüne giriyor. aslında aklı başında ve algıları açık, durumların farkında varmakta zorlanmıyor. çok bilimsel olmaya gerek yok, tam bir sinsirella. duygusal olarak etrafını yıpratan, yoran bir karakter. sürekli idare edilmesi ve egosunun yüceltilmesi gerekiyor. reddedilmeye asla tahammülü yok, prenses sendromlu. temel savunma mekanizması, somatizasyon. masum göründüğünü biliyor ve bunu kullanıyor.

    2. adnan. bir başka manipülatif. nihal tarafından manipüle ediliyor (annesinin kaybı öne sürülerek) ve kendisi de duygusal olarak bihter'i manipüle ediyor. "baba" ve "anlayışlı adam" görünüşünün altında insanlara yüklediği görevler itibariyle duygusal bir şiddet var. aşk gözünü kör etmiş gibi davrandığı noktalarda aklını adeta kenara bırakmış vaziyette: aslında çoğu noktada bihter ve behlül arasındaki ilişkiye dair ipuçları alsa da bunu görmezden geliyor, asla sorumluluk almıyor. hiçbir tedbiri olmamakla beraber, pasif bir şekilde olacakları bekliyor ve evin içerisindeki çoğu şeye müdahale etmiyor. iyi adam olmak için fazla uğraşıyor izlenimi verse de öyle değil. bihter'in hayata karşı olabilecek beklentilerine cevap vermiyor ve bu konuda duyarlı değil. bihter'den kelimenin tam anlamıyla ona biçtiği eski eşinin rolünü üstlenmesini bekliyor. bu konuda bir istisnası yok.

    3. bihter. bihter tam bir self-fulfilling prophecy örneği. üzerine anlatacak çok şey var.

    ilk bölümlerde adnan'ın çocuklarıyla kaynaşmaya çok çalışmış, evde matmazel gibi bir "ikinci kadın" olmasına rağmen ona iyi davranmış (ki evrimsel psikolojiye göre ona iyi davranmaması kesinlikle anlaşılabilirdi), çocukların annelerine ve kayıplarına saygı duymuş, alt kattaki dedikoduculara ve evde ikinci bir erkek olan behlül'e karşı mesafe koymuş olmasına rağmen ısrarla etrafındakiler tarafından bir şekilde suçlanmış ya da karalanmış vaziyette. bihter'den hep kötülük yapması, aileye ayak uyduramaması, ayak uydurmaya çalıştığında garip durması ve tepki çekmesi bekleniyor. oysa öyle değil. çabalıyor ve açık davranıyor, bilhassa adnan'ın neredeyse kendi yaşındaki çocuklarına karşı çok içten. kendisini kanıtlama derdinde genç bir kadını resmen bile isteye dışlıyorlar ve ondan "kötü" olmasını bekliyorlar. ve bihter diretse de, en sonunda yavaş yavaş o yöne kaymaya, eşini aldatarak kendi kendini gerçekleştiren kehanetin ilk adımlarını atmaya başlıyor. bu noktada suçluluk duyuyor ve uzaklaşmaya çalışıyor ancak behlül'den aldığı karmaşık mesajlar her kaygılı-kaçıngan bağlanan gibi, onu da bağımlı hale getiriyor. adnan'dan göremediği bir destek ve ilgi eksikliği var. genç kadın, adeta genç kadın olamıyor ve çırpınmaya başlıyor. ilerideki durumunu bilemiyorum ama ilk bölümlerde kötü hissetse bile resmen direnerek iyi görünmeye, iyi davranmaya çalışıyor.

    halid ziya uşaklıgil'in bihter karakterini birkaç romanda geliştirerek en son aşk-ı memnu'da kullandığını duymuştum. bihter gerçekten de çok yönlü: savunma mekanizmaları çok ilkel (kaçınıyor ve inkâr ediyor) ama çocuksu, ilgi bekleyen masum bir tarafı da var. bir yetişkin olarak psikolojik gelişimini tamamlayamamış ve evlendikten sonraki hayatı da buna müsaade etmiyor: çünkü enerjisinin en üst olduğu yaşlarda adnan ile evde oturmak ve yemekten sonra erkenden yatmak zorunda. behlül, onun sahip olamadığı ama olması gerektiği pek çok şeyi simgeliyor: fevri ilişkiler, gençlik, enerji, gece hayatı, ilgi ve hayranlık vs... firdevs bu konuda onu uyardığında ise ters tepki veriyor ancak bu mantıklı bir öneri. otantik olamaması onu çok düşünmeye, çok etkilenmeye itiyor.

    evin içerisinde, kimsenin sosyalleşmemesinden kaynaklı yoğun bir "birbirine sarma" durumu var. ilişkilerin tamamı çarpık ve asla güven ortamı sağlanmıyor.

    tüm bunların içerisinde mantığıyla hareket eden tek kişi, firdevs yöreoğlu. komik ama kadın tüm noktalarda çok gerçekçi bir şekilde gözlem yapıyor ve önden uyarılarla bilhassa kızı olan bihter'e karşı çok açık oynuyor.

    hayat insana uzun uzun aşk-ı memnu analizleri de yazdırabiliyormuş ancak şöyle düşünüyorum: romandaki-filmdeki karakterlerin hepsi kurgu olsa da bihter'in yaşamış bir insandan hareket edilerek bu kadar iyi kurgulandığı, yoksa bu kadar çokboyutlu bir kişiliği sıfırdan oluşturmanın çok zor olduğu görüşündeyim.
  • dizinin başında bihter 25 yaşında olduğunu söylüyor.

    dizinin sonlarında, bölümünü hatırlamadığım bir sahnede aradan 4 yıl geçtiği söyleniyor.

    edit: 3,5 yılmış. 71. bölümde, firdevs ve peyker'in yemek yediği sahne.

    buna rağmen bihter 27 yaşında ölüyor.

    (bkz: #29508619) bu entrye ek olarak ilk sezonda bihter'in doğum günü nisan ayının başında kutlanıyor. finalde mezar taşında kasım doğumlu olduğu yazıyor.

    bu saçma (bkz: yaş problemi) yüzünden senaryonun aslında nihal'in şizofren kafasından çıktığını düşünüyorum. annesinin ölümünü kaldıramamış, akıl sağlığını kaybetmiş. bahçedeki kedileri insan sanıyor.
  • youtube da surekli önerilerde karşıma çıkmasından ötürü baya baya izliyorum . 3.tur olacak
    nihal senin kadar vizyonsuzunu görmedim
  • bihter ziyagilin askerleriyiz (!) :)
  • 2009 yılında çekilen bu dizinin bir bölümünde firdevs hanım bihterciğimin kartıyla tam 140 bin liraya bir yüzük ve bir kolye almakta.
    bugün bile yüksek olan bu rakamı bir de 2009 türkiyesi ile kıyaslarsak;
    2009 yılı gram altın fiyatı 45.85 tl olarak karşımıza çıkıyor.
    yani 2009 yılında 140 bin lira; yaklaşık 3050 gr altın yapıyor.
    bu değeri günümüze uyguladığımız zaman ortaya çıkan rakam tam tamına 870 bin lira.
    firdevscim sen bu dünyaya sadece koparmaya gelmişsin :) melih başganın nasıl iflas ettiği ortaya çıktı sonunda.
  • "bu kadar popüler olmuş bir romanı okumaya gerek yok" diyordum ama ayrıntı yayınları'nın kapak tasarımı dikkatimi çekti. aldım, bir solukta da okudum. malumunuz karakter sayısı az ve tüm hikaye kısıtlı bir alanda geçiyor. buna rağmen sıkıcılıktan eser yok, karakterlerin ruh hallerini, aklından geçenleri çok iyi hissettiriyor roman.

    özellikle behlül karakterinin satır aralarındaki fikirleri kadın-erkek ilişkilerindeki çıkmazların hiç değişmeyeceğini hissettiriyor ve insanı birazcık üzüyor.

    "bihter tarafından behlül'e hiçbir şey reddedilmiyordu. onun hiçbir arzusu fazla bulunmuyordu. halbuki o reddedilmeye, yalvarmaya, istenen şeyin zor elde edilmesinden lezzet almaya muhtaçtı. hissettiği bu kin bihter'e hürmet edememekten kaynaklanıyordu. erkekler bir kadını cidden sevebilmek için ona hürmet edebilmelidirler."

    halid ziya uşaklıgil de yazdığı bir mektupta kitabını şöyle anlatıyor.

    "istanbul'un muayyen muhitlerinde, hususiyle boğaziçi'nde melih bey takımı'nı andıran aileler vardı. mesela eserin başlıca şahsiyetlerinden biri olan behlül, benim hususiyetlerini tanıdığım bir iki, belki de üç gençten toplanmış bir gençtir. vakaya gelince, o tamamiyle hayal mahsulüdür."

    hikayenin toplamı hayal ürünü olsa da karakterlerin tümü çok gerçek. galiba romanın değilse bile dizinin bu kadar delicesine seveni olmasının sebebi de bu.
  • yeniden izlemeye başladığım dizim. nihal tombigine yine uyuz oldum. bihter, nihal'le bülent'in odasini ayırarak bence onlara büyük bir jest yapti. ama bu salak ve tombik nihal'e yine yaranamadı. neymis efendim bulent'i ondan ayırmış anası bulent'i bu tombige emanet etmiş. hayir sanki sürgüne gönderdi çocuğu yan odaya taşıdı odasını. hem ayrica anasi öldüğünde bu nihal cücük kadar biseydi bulent'i bu tombige hangi akla hizmet emanet etti sen o yasta nasil idrak ettin bunu gerizekalı salak nihal. uyuz oluyorum sana.
  • (bkz: #96365254)

    şu yazıma bir ekleme daha yapmak istiyorum;

    sağlık durumundan ötürü askere gidemeyen beşir nasıl gemide çalışabiliyor? anlam veremedim.
hesabın var mı? giriş yap