aynı isimdeki diğer başlıklar:
  • atiyenin annesi sen ne sinir bi şeysin ya
  • ilk iki bölümünü izledim fakat genel olarak ;azıcık bu diziden birazda öbüründen karıştıralım fakat anlaşılmasın ,şık dursun izlettirsin kendini demiş senarist. yoğun olarak dark tadı var. fakat guzel de olmuş. baş rol oyuncularının donukluğuna rağmen styling,müzikler , sahnelerin akışı güzel..umarım bir süre sonra muhafızdaki gibi saçmalamazlar...
  • biraz yorumlara bakayım dedim, beğenmemek için ne çok kasılmış. özellikle beren‘i, bu eserekli ve değişken ruh haline sahip, köklerine dönük bir arayışa düşen atiye karakterine çok yakıştırdım. o aradalığı iyi yansıtmış. 2. sezonu merak ettiren bir finali var. bazı eksiklikleri, sadece türk izleyicisinin gözüne çarpacak yanları da yok değil. anneanne zöhre, şivesiz türkçe ile biraz sırıtıyor. bazı mantık hataları varsa da bağlamı zedelemiyor. genel haliyle hiç fena iş değil. göbeklitepe çok daha ilgi çekici bir tarihsel meta haline getirilmiş. eminim birçok kişi dizinin yarattığı etki sayesinde acayip derecede gizem barındıran bu tarihi yeri görmek isteyeceklerdir.

    hakan muhafız, hikayesindeki tarihsel nedenselliğe yaslanmadığından oldukça eleştiri almıştı. neyse ki atiye bu krize sürüklenmemiş. bu açıdan çok ümit vericiydi. ayrıca dinler, mitler, bektaşilik gibi birkaç yerde adı geçen tasavvufi atıflar, sonunda yaratılan o ezoterik aranjmana hoş detaylar katmış. umarım yakın zamanda erhan ve atiye’nin macerasını kaldığımız yerden çok ara vermeden izleriz.

    puanım 10/7
  • --- spoiler ---

    hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye endişe etme. nereden biliyorsun hayatın altının üstünden iyi olmayacağını?

    --- spoiler ---
  • (bkz: let the linç begin)
    izledim, gayet keyif aldım diyeceğim netflix'in 2. türk yapımı.

    sözlükte beğenilenlere tıklamayın yanlışlıkla, baştan sona sette ölen çalışan.
    hiç de sıkılmamışlar, haber bülteni gibi, yazılmışta yazılmış. ölenin ailesi belki de bu kadar dert etmedi.
    demiyorum ki farkındalık için dile getirilmesin. yine yapın da, bunu yaparken sözlüğü iğfal etmeye ne gerek var?
    biz yazıyoruz, biz okuyoruz lan burayı.

    dizinin içeriğine dair müspet/menfi ne var ne yok diye bakmaya geldik ölen set işçisi aşağı, ölen set işçisi yukarı. kusura bakmayın da sikeyim yapacağınız duyarı.
    gidip savcılığa, çalışma bakanlığına, cimer vb ilgili kuruluşlara şikayet etseydiniz ya, madem etki oluşturmak istiyorsunuz madem kendinizi sorumlu vatandaş hissediyorsunuz? yok, anca gel buraya entry yaz sürekli, osur osur ipe diz. almayın netflix, protesto edin, boykot edin, hakkında entry girmeyin gündem olmasın. e-posta manyağı edin arkadaş, içeriğe dair projektörle entry arıyoruz bokyemeniz yüzünden.

    linç kısmını geçtiysek içeriğe geleyim:
    kıyaslarsak netflix'in the protector'undan daha kaliteli, daha global bir iş çıkarılmış bu yapımda bana göre. gerek hikaye işlenişi, gerek diyaloglar anlamında ilk yapımdaki enayilikler daha az göze çarpar nitelikteydi bana göre.

    beren saat'in oyunculuğunda herhangi bir sıkıntı hissetmedim izlerken.
    keza cansu'yu karakterini oynayan oyuncu da epey yükseltmişti karakterini.
    mehmet günsur içinse kötü diyemeyeceğim lakin iyi de olmayan bir oyunculuk hissettim. bilemiyorum, belkide karakterin özenilmemesiyle alakalı. bazı diyalogları cidden çok çiğ göründü. belki akademik camiada işleyiş başkadır.
    düdüt*;oğuz değil ozan. karakterini canlandıran oyuncu ise başroller içerisindeki en başarılısıydı bana göre.

    konu olarak gayet ilgi çekici, hem türk insanı için hem de global olarak ülkemizin ve ülkemizdeki insanlık tarihi adına önemli bölgelerin tanıtımı anlamında epeyce katkısı olacağını düşündüğüm bir senaryo işlenmiş.
    keza ara sahnelerin çoğu da boşverin dünya insanlarını, ülkemizdeki insanların büyük çoğunluğunun dahi göremeyeceği güzellikte görüntüler içerdiğini de söyleyebilirim. şahsen istanbul cilalamasından bıkmış biri olarak gözüme gayet hoş geldi bu yapım.

    senaryoda güdüklük bulmak istesem bulabileceğim noktalar olmasına rağmen rahatlıkla görmezden geldim. zira global yapımlarda standartmış gibi kullanılan bazı şeyleri bizde de görmek pazarlama adına beni rahatsız etmiyor.

    senaryo ve diyalog anlamında beğenmeyenleri ise hiç anlamıyorum.
    istiyorki bu insanlar netflix işi gücü bıraksın herkesi memnun edebilecek düzeyde sadece türkiye için unique bi iş yapsın, para kazanıp kazanmaması önemli değil. bütçesi de scorsesse bütçesinden aşağı olmasın.
    aynı kafa stranger things'te eleven araba uçurduğunda orgazmik keyfe ulaşırken, atiye dokunduğunda geçmişi görünce carlıyor.
    (bkz: bahçivansın biberin yok dalyaraksın haberin yok)
    aynı kafa, ingilizce konuşmaya çalışan türk görünce de hemen taşak geçip insanların özgüvenini yıkan kafadan pek farklı değil.
    eleştirmek yerine dümdüz bok atarak diziyi yermiyor aksine sürekli popüler kalmasını sağlıyor bu kitle.

    diziyi x,y,z diye nedenlerle eleştirenlere sözüm yok. görüntüdür, sinematografidir, müziktir carttur curttur mesleki içerikten anlamam. bu şekilde gelene saygı duyarım.
    dümdüz izleyiciyim lan ben. yazılanları okuyunca star wars episode ix the rise of skywalker mı izledim diye düşündüm bi an, hani 40 yıllık külliyat, bütün saga içeriği üzerinden eleştirilir anlarım da, lan daha yeni çıkmış tek sezonluk yapımı salt eleştirmiş olmak için boklamak ne onu hiç anlamıyorum.

    ülkemizin tanıtımına dolaylı yoldan, gayet büyük katkı sağlayabilecek, insanlık tarihinde ülkemiz topraklarının geçmişinin büyük bir yer tuttuğunu tüm dünyaya anlatabilecek gayet güzel bir hikayedir. 8 bölüm mis gibidir, yağ gibi akar gider.
    3. bölümde katilin uşak olduğunu bilsem de hikaye 7. bölüme kadar sürekli içine çekti ve 8. bölümle finale erdi.
  • gördüm ki beren saat yaşlanmış.
    üzdü.
    günsur yaşlanmıyor asla.
    neyse ,akıcı ve keyifliydi.merakla sezonu bitirdim.
  • bir solukta bitirdim diyebilirim...
    fena değil, akıyor...
  • basima bir is gelmeyecekse, hastasi oldugum dizi. ugruna ne isim olur yeeaaa dedigim netflixe uye oldum.

    3. bolumden bildiriyorum, elim kalbimde izliyorum. konusu zaten icine direkt cekti. beren saate de, mehmet günsür'e de hayranligim katlandi.

    is yerinde gece mesailerimdeki yeni eglencem belli oldu.
  • --- spoiler ---

    7. bolumu bitirdim demin. cansu nun atiye ye attigi goruntulu mesaja bakip dogrudan atiye yi sucladilar. atiye nin orda oldugunu gosteren bi kanit yok. en basitinden telefon sinyalinden tum gece erhanla oldugu, olay esnasinda yolda oldugu anlasilir. savci rusvet yemis demekki bi sik olmadigi halde kizi tutuklatiyor. hadi savci ok, atiye nin anasi kizini niye ihbar etti onu hic anlamadim. atiye biraz dinlen falan diyor. iyi de bu kizin sizofreni hastasi olmadigi ispatlandi ki? asil sen dinlen bacim onune geleni. akil hastasi olmakla itham ediyosun.

    bacim da bacim diye sayiklayip cansu yu yerde bilinci kapali (ex olmus) halde gorup ortamdan isik hiziyla sivismayi dusunen erhan. sen tam bi gotsun abilik sana gore degil. ayrica doc maasiyla istanbulda o jipi nasi aldin o evi nasi tuttun amk ibnesi seni.
    --- spoiler ---
  • 8 bölümü de bitirdikten sonra konusunun, sürükleyiciliğinin ve verdiği gizem hissinin muhteşem olduğu kadar, müziklerinin ve çekimlerinin de çok başarılı olduğunu fark ettiğim harika dizi. 2 günde sezonu bitirdim halbuki "yavaş yavaş izleyeyim ki bitmesin" düşüncesiyle gidiyordum. * hafta sonumu şenlendirdi. uzun zamandır herhangi bir filmden ya da diziden bu kadar keyif almamıştım. 2. sezona da bir an önce kavuşuruz umarım. yerli yabancı fark etmez keşke bu tip, gizem unsurunu bu kadar öne çıkaran, su gibi akıp giden dizi sayısı çoğalsa.
hesabın var mı? giriş yap