95 entry daha
  • kadro çok sağlam ama bu film olmamış aga bildiğin john wick çakması olmuş
    spoiler veriyorum müzikler on numara
  • son dönemde yapılmış en kasvetli ve iyi dönem filmi.
    beğenmeyenleri "sinemaya giriş 101" dersinden direkt bırakıyorum.
    o kadar da iyi bir film değil, evet. lakin neye göre kime göre beklentiye girerek bir film izleyen sinema gurularını üzmüş filmdir. ben beğendim.

    üst entarileri okudum, herkes filmin bazı önemli yerlerini atlamış. içindeki sembolizmi ne yazık ki fark edememiş veya görememiş olmalılar diye düşünüp, filmin kimi sahnelerinin sembolizmini ve olay örgülerini konu almayı uygun gördüm.

    ---sıpoylır---

    film, kasvetli bir kasım akşamı berlin'de karşılıyor bizi. mi6 ajanımız bornoz-palto karışımı bir kılıkla kaçar halde ve kgb'den birisi onu bildiğin taklaya getiriyor ama getiriş o getiriş, sahne çok gerçekçi. (film, ilerde de değineceğim gibi bu tür sahnelerde kusursuza yakın bir gerçekçilik sunuyor bize, bu açıdan takdire şâyandır.)
    kgb'li abimizin bu sahnesinde, soğuk savaş tarihi ve döneminde kgb'nin ingiliz istihbarat servisinin her daim ötesinde ve ensesinde olduğunu sembolize ediyor. amerikalılar sever böyle dokundurmayı. zira kgb, mi6'ya 3 tane bölüm şefliğine kadar yükselen ajan sokmuştur.

    bu başlangıç sahnesiyle beraber berlin'e giriyoruz. berlin o kadar kasvetli ki, 1989 berlin'i o kadar güzel yansıtılmış ki, birkaç dakika durup bu güzelliği düşünüp hazmetmeye davet ediyorum herkesi resmen. acayip hoşuma gitti. o insanlığın yalnızlığı, şehrin soğuğu ve evlerin buhranlı ahengi bilgisayar ekranı başında üşütüp ürpertiyor insanı adeta.

    filmin başında çarliz ablamızın küvet sahnesinde ölen ajanla olan ilişkisine dair geçmişten gelen kanıt niteliği taşıyan bir fotoğraf var. fotoğraf istanbul'da çekilmiş. arka planda sanıyorum sultanahmet camisi var. ablamız bu fotoğrafı yakarak hülyâlı geçmişi bir ateş ve duman bulutunda yok ediyor. gelelim bu sahnenin sembolizmine.
    demek ki bir istanbul operasyonu olmuş ve orada vakit geçirilmiş. türkiye üzerinde operasyonlar yapıldığını, mi6'nın dahi oralarda cirit attığını inceden belirtirken; arkadaki caminin bulunduğu fotoğrafın yanışıyla da hafiften keder soslu tehdit ediliyoruz. hani diyor bak, yakabiliriz de. buna "yoğamına amma sıçtın" diyenler olacaktır tabii ki. lakin bu sahneler bazı zümreler tarafından o kadar ince hesaplarla işlenir ki, küçük diliniz götünüze kaçar. o derece.

    fransız acan ablamızla yaşanan sevişme sahnesi zekiceydi bak. zira kadın erkek normalliği son dönemde artık baymaya başladı insanları, fazla yaşayıp sıkıldılar. eşcinsellik işlemeli filmleri çokça görmekteyiz. sahne de güzeldi ayrıca, beyendim tek elle de alkışladım. orada da fransız kızımızın tecrübesiz olması ve sonunda ölmesi, fransız istihbaratına "beceriksiiiz, beceriksiiiz, daha çooğk yolunuz var olm" mesajı vermektedir.

    kovalama sahnelerine ayrıca bittim de, o apartmandaki mücadele nedir abım!
    sinema orgazmı şerefsizim. o ne sekans çekimdir, o çoklu mekânda tırmanarak gerilim vermedir. kabul edelim ablamız filmde iddia edildiği kadar büyük ajan olabilir ama, iyi bir dövüşçü değil. ablamızın vuruşlarının zayıf olduğu ve iyi yansıtılamadığı görülüyor. bu çarliz ablamızın yapabildiğinin en iyisi olduğundan mı (ki sahne arkalarını izledim, cidden iyi çalışmış), yoksa yönetmenin çalışması gereken kurgu açığı mı bilemedim. ablaya dişi con vik diyorlar, kısmen de doğrudur. con vik'in tırnağı olamasa da, daha iyi olduğu bir konu var. düşmanlarımız con vik'deki gibi patır patır yıkılmıyorlar bir vurunca. adamlarda gara guvvet var anasını satayım. yıkılmıyorlar. hissediyoruz o alman ve rus gücünü, disiplinini ve dayanıklılığını. helal olsun. hele o sarı kafalı abimiz (ki tüm filmlerinde esaslı dövüşçüdür, zor yıkılır), bir araba dayak yedi, vuruldu, tekrar dayak yedi, öldü sandık. ama sonra koştu koştu arabaya atladı amk. helal!
    dövüş sahnelerinin gerçekçiliği enfes ayrıca. ses, filmin %50'sidir derler. haklılar da. istediğin kadar ciks sahne çek, seslendirmesini iyi yapamıyorsan sıçmıktan öteye gidemez o sahne. sanıyorum benim gibi bir manyaktan başkası dikkat etmemiştir, apartman sahnesinde merdivenlerdeki koşuşturma ve dövüş esnasındaki basış sesleri harikulade olmuş.

    stasi'nin ağırlığını hissedemedik filmde. kgb bildiğin cirit atıyor hem batı, hem doğu almanya'da. her şey kgb'ye aitmiş, kgb her şeye kadirmiş gibi her yerde bitiveriyor.

    işin içinde devlet örgütlerinin, istihbarat servislerinin olduğu kadar özel sektörün ve kara borsanın da olduğunu öğreniyoruz. bu gerçek hafiften ama sert bir şekilde kenardan kenardan veriliyor.

    sonra olaylar, olaylar tabi. bir dünya şey oluyor.
    sonunda süprüzlü son bizi karşılıyor. meğer irlandalı olan esas oğlan değil, ablamızmış.
    film boyunca cia mensubu abimiz sessizce oturup izliyor ve kalkıp gidiyor. ablamız da meğer mi6 değil, cia'danmış.
    yine yeni yeniden amerika her daim kaymağı yiyen taraf oluyor. "yani sakince oturup izliyor göründüğümüze bakmayın; her yerdeyiz, her şeydeyiz. sizi birbirinize katarız, güvenip sizden sandığınız insanlar aslında bize çalışır, burnunuzun dibinde olduğumuz kadar sizi dertlere sararız." diyorlar.
    lengli'ye giden uçağın içinde tüm gerçekleri öğrendikten sonra dünyamıza geri dönüyoruz.

    halkın ayaklanışı ve duvarın yıkılma aşamasının filmin ana hikayesine bağlı kovalamacanın arasına serpiştirilmesi ve ikincil görsel örgülenmeyle sunulması harika bir fikir ve detay.

    ---sıpoylır---

    çok iyi film diyemem, derinliği yok. hikayeyi tam veremiyor, hatta adam gibi bir hikaye bile yok, sadece kovalamalar var. senaryosu iyi olsaymış yinmezmiş tadından. ama iyi bir casus filmi.
    kasvetli bir berlin izlemek istiyorsanız, izleyebileceğiniz en iyi film.
    izleyin.
98 entry daha
hesabın var mı? giriş yap