• ab üyesi letonya'da aynı marka ve aynı ambalaja sahip ürünlerin batı avrupadakilere göre daha düşük standartlarda satıldığından şüpheleniliyormuş. özellikle zengin ülkelerden gelen turistlerin aynı marka ve aynı ambalaja sahip olsalar da kendi ülkelerindeki içecek, çikolata ve gıda ürünlerinin daha lezzetli olduklarını söylemelerinden şüphelenmeleri üzerine bakanlık ülkeye ithal edilen 20 adet ürünün labaratuvarlarda detaylı analizini yapacak. öncesinde de ab komisyonu başkanı juncker üye ülkelerde aynı marka ile satılan ürünlerin bazı ülkelerde daha düşük kalite ile satılmasının kabul edilemez olduğunu açıklamıştı.

    http://eng.lsm.lv/…ty-in-latvia-and-europe.a251051/

    ab üyesi ülkelerde böyle bir durum varsa türkiye'de neler oluyordur allah bilir??

    edit: yabancı firmalara çok kızmanın da bir alemi yok. sebze ve meyvelerde, bizzat türkiye bu işin alasının kendi vatandaşlarına yapılmasına göz yumuyor. malumunuz, ülkemizde yetiştirilen sebze ve meyvelerin en kalitelisi, standartlara uygun üretilmişi, en az kimyasal pislik içereni avrupa ve rusya gibi ülkelere ihraç ediliyor.
  • günaydın...

    ilaç endüstrisi dahil bir çok sektörde yapılandır...

    devlet göreve diyeceğim ama bir gülme tutuyor...
  • bu yaz hayatiminin en guzel salihli kirazini almanya'da yedim oyle soyleyeyim. bu yil az ciktigi icin ic pazara verilmemis bile. zaten ab ulkeleri hormonlu meyve ithal etmiyor. kana kana yedim. ulan memleketimin kirazini bile elin gavurunda bulabiliyorum anca.
  • doğru tespittir. fransadan gelen arkadaşımı havaalanından almaya gitmiştim. araç fluence. oturdu kapıyı kapattı. sonra dikkatini çekti birşey. tekrar açtı kapadı derken aynen şunu dedi. "sizi kötü sikiyolar". fransızdan öztürkçe.
  • uzun yıllardır bosch markası için izlediğim durumdur. 1977 yılında almanya'dan alınan buzdolabımız 40 yıldır servis görmeden çalışıyor. tabii bir fabrika kadar elektrik harcıyor ve geceleri uzay mekiğinin yanında uyuyormuşçasına gürültü çıkarıyor, o ayrı.

    daha sonraki yıllarda buradan aldığımız bulaşık ve çamaşır makineleri ise ciddi biçmde kalitesiz çıktı. işin acısı, servisleri de eğitimsiz ve şark kurnazı. "beyni gitmiş" diye yeni bir bulaşık makinesi fiyatına yakın ücret istedikleri bulaşık makinesi sağlam çıktı (bozuk olan deterjanmış meğer) ve biz on yıl daha tamirsiz kullandık. ocağı doğalgaza bağlayamadılar, sızıntıdan ev uçuyordu. kapı kilidi bozuk diye çağırdığımız çamaşır makinesini çalıştırıp test bile etmeden, kilit için istedikleri 165 tl üzerine "sıkmada sarsıntı yapıyor, amortisörleri değişecek" diye 200 tl daha kitlemeye çalıştılar.

    bir ara zamanım olduğunda almanya bosch merkezine sağlam bir mail döşeneceğim. artık bosch'tan hiçbir şey almam.
  • on beş yıl önce milka yerken orgazm olurdum, geçenlerde aldım ve bir ısırık alıp çöpe attım.bildiğin boğazı yakıyor, dondurmalar içinde geçerli bu.10 kuruşluk meybuz bile güzeldi o zamanlar.
  • ben bunu nutella'da hissediyorum. hatta nutella'yı ilk kez yiyecek olan birisi bile hisseder. almanyada satılan ile türkiyede satılan arasında çok net fark var. almanyada satılanda daha yoğun çikolata tadı alınıyor ama türkiyede satılanlarda yoğun şeker tadı var, çikolatanın tadı çok fazla gelmiyor.
  • ihracat yapan firmalarımızda gayet olağan karşılanan, yılların gerçeği. üretilen ürün -artık gıda olur, tekstil olur vesaire - kalite gruplarına göre ayrılır ve en iyi kalite ihraç edilir, bunun bir altı iç piyasaya sanki ihraç edilenle aynı kaliteymiş gibi verilir ve kimsenin ruhu duymaz, diğer alt kalitelerse durumuna göre outlet, defolu, ihraç fazlası gibi isimlerle ucuzundan satılır. istisnalar ise kaideyi bozmaz.

    yani aynı markanın, aynı fabrika çıkışlı, aynı ambalajlı ürünlerinde bile atıyorum italya'dan satın alınan ile buradan alınan arasında fark var. bu yeni bir şey değil.
  • siz avrupali, cogu anlamda gelişmis ve sizden kat kat daha kaliteli insanlarla ayni hayati yasayabileceginizi mi sanıyorsunuz cidden?

    herkes layığını yaşıyor, osmanli torunlari da padisahlarinin kullari dedeleri gibi yasayacak tabi ki.
  • lan biz kendimizin bizzat ürettiği ürünleri dışarıya kaliteli, içeriye kalitesiz veya eksik donanımlı satıyoruz.
    rusya başta olmak üzere sattığımız domatesin bile kalitesizi bize kalıyor.

    hyundai, reno vb. araçlarda avrupaya gidenler full donanımlı iken,burada paranızla bile o donanımları alamıyorsunuz,opsiyon olarak bile koymuyorlar.

    bak şimdi avrupa ülkeleri bunu fark edip gerekeni en ağır şekilde yapar.

    ama bizim üllemizde bırak gerekeni yapmak daha kalitesiz malı kakalamayanları cezalandırır bu sistem.
    şimdi şöyle düşünün;

    bu ülkede, 25 tl lik su ısıtıcısı ile 200.000 tl lik aracın garanti süresi eşit yani 2 yıl.
    bu ülke gel beni kazıkla diye kanun koyuyor. birebir aynı malın hem de kronik sorunlu malın garantisi 7 ile 10 yıl ama ülkemizde 2 yıl.
    tabi o 2 yılı da bizim şerefsiz esnaf insanımız kullanıcı hatası deyip murdar edince,
    lanet olsun deyip yeni ürün alıyoruz.
    hah işte buna sömürülmek diyoruz.

    neyse diğer çıkarımları siz yapın dostlar sinirlendim yine. aynı garanti süresine sahip,100 liralık çaycımla demleğim çayı içmeye ve 3000 liralık televizyonda haber izlemeye gidiyorum.
hesabın var mı? giriş yap