• çok kötü bir filmdir. sanırım filmde tek beğendiğim şey, müzikle senkronize patlayan silahların olduğu çatışma sahnesi. gerisi çöp.
  • az önce izleyip bitirdiğim ve keyif aldığım filmdir. mantık hataları tantanalarına çok takılmayın, izleyin. müzikal tadında aksiyon filmi. izlerken vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. hikaye, oyunculuk vesaire kararında ve güzel. kevin spacey seviyoruz başkan seni.
  • bir filmin kalitesini belirleyen en önemli unsur şahsımca akıcılıktır. filmin başlaması ile bitmesi bir olmalı. ben o zaman kayma hissini bu filmde yaşadım. uykulu olmamın da bir etkisi olmuş olabilir, bilemiyorum. aksiyon filmlerini pek izlememeye çalışsam da bu film olmuş bence. hayatın anlamını filmlerde arayan ekşicilere de giderayak ayağım girsin.
  • müzikli film, filmde müzikten başka bir şey duymadım desem yeri. ergen başrol oyuncumuzun kulağında illa müzik var diye niye kafamızı ütülüyorsunuz arkadaş, hele aksiyon sahnelerinde başınız ağrır, o derece. çerez film, izleyin geçin efendim malum ortamlardan.
  • (bkz: mikimmil)

    --- spoiler ---

    ikinci soygunun brifinginde baby müziğin ritmine göre göz kırpıyor, gözlüğünün arkasından! olabilir mi lan böyle bir detay.

    arabaya atlayıp gazlıcam şimdi amk ama araba yok. çalayım bari bi tane.

    --- spoiler ---

    (bkz: mökömmöl)
  • drive (2011) varken izlenilmesine gerek olmayan film.
  • filmde jamie foxx'un oynadığı bats karakteri hariç diğerleri biraz yavan kalmış.

    ansel elgort, jon hamm ve kevin spacey'nin oynadıkları karakterler çok başarılı olmamış. başroldeki ansel elgort'un performansı da ne yazık ki yeterli olmamış. aksiyon sahneleri de ortalama bir seviyede diyebilirim.

    filmdeki müzikleri beğendiğimi söyleyebilirim.

    tüm bunlara rağmen ne çok iyi ne de çok kötü bir film ama imdb puanının biraz fazla abartılı olduğunu söyleyebilirim.
    puanım 6/10.
  • nefis film..

    eksikleri gedikleri var evet, ancak bunlari gayet gozardi etmemi saglayabilecek seyler var filmde. madde madde yazinca zaten filmin guzelligi kendisini ele veriyor..

    1- nefis soundtrack.
    2- bize the world's end ve scott pilgrim vs. the worldgibi saheserleri hediye etmis bir kafanin urunu olmasi. (bkz: edgar wright)
    3- pek sevdigim 78 yapimi the driver filmi ve senelerce (99-2002 arasi) beni pc karsisina oturtup, gunlerimi harcadigim muhtesem oyun driver ile, hem resmi hem de kisisel alakalari sebebiyle, ayri bir sempatim olmasi.
    4- filmin tam bir gise filmi gibi baslayip, aslinda cok daha baska kafalari yasayip yasatmasi. muzikal gibi de ama degil de, siradan aksiyonmus gibi de, ama degil de. abarti dozunun, sanatsal kisminin, klise kolpa gise tarafinin, ustalikla dengelenenip harmanlanmis olmasi.

    opuyorum seni edgar cigim, muthis bi herifsin sen kardesim.
  • 4/10

    büyük umutlarla izlemeye başlayıp yarısında kapattığım film. nasıl sıkıcı, nasıl bomboş anlatamam.. aslında filmden sıkılmama en büyük etken ise jamie foxx. aptal saptal konuşmaları ile filmden soğuttu beni. hiç susmuyor..jamie olmasaydı biraz daha izleyebilirdim.

    imdb de nasıl 8.1 aldı hayret. müziği bol ve değişik bir film diye ben de 8 mi vereyim yani ?
  • hakkındaki gözden kaçmış olma ihtimali yüksek, şık detaylar:

    --- spoiler ---
    - baby'nin debora'ya kurduğu ilk cümle olan "you are so beautiful" filmin başında kanalları zaplarken denk geldiği the little rascals filmindeki şarkının sözleri. aynı şekilde filmin geri kalanında da kanalları zaplarken denk geldiği replikleri kullanıp duruyo: "they grow up so freaking fast" - it's complicated, "how's that working out for you?" - fight club, "you and i are a team. nothing is more important than our friendship" - monsters inc. (bu sonuncusunu doc yakalıyo zaten).
    - filmin başında baby'nin zapladığı görüntüler arasında yine edgar wright'ın yönetmiş olduğu blue song şarkısının klibini görüyoruz. burdaki asıl ilginç olan şeyse klibin içeriği. klipte banka soygunu sırasında arabada müzik dinleyip soyguncuların çıkmasını bekleyen güneş gözlüklü bir şöför görüyoruz. edgar abi taa 10 küsür sene önce yönettiği filmden esinlenip sonra bu filmi çekiyo.
    - darling yemek yerlerken buddy ile ilgili "benim buddy'mi kızgınken görmek istemezsin, çünkü o kırmızı görmeye başlarsa sen sadece siyah görebilirsin" diye bi cümle kuruyo. filmin sonunda buddy'nin baby'i öldürmeye çalıştığı sahnelerde yüzünü hep kıpkırmızı ışık altında görüyoruz.
    - soygun planı yaparlarken baby "polis arabasını itmemiz gerekirse ağır bi arabamız da olsun" diyo, filmin sonunda o arabayla buddy'nin kullandığı polis arabasını otoparktan aşağı itiyo. toplantı sırasında oynadığı oyuncak arabayı masadan düşürmesi de bu sahneye gönderme.
    - postanedeki abla "gökkuşağını görmek için yağmura katlanmalısın" şarkı sözünden bahsediyo. soygun sırasında baby bu ablayı gördüğünde yağmur yağıyo, baby hapishaneden çıkarken ise gökyüzünde gökkuşağını görüyoruz.
    - baby'nin kahve alırken arkaplanda çalan şarkı olan harlem shuffle'ın sözleri duvarda graffiti olarak, sokak tabelalarında falan hep yazıyo şarkı aktıkça.
    - asansördeyken buddy baby'ye "doc bi daha aradığında açma" diyo. doc bi daha aradığında baby debora'yla olduğu için gerçekten de telefonu açmıyo.
    - yine asansörde "benden bi daha haber alamazsanız öldüm demektir" diyen adamdan bi daha haber alamıyoruz.
    - baby'nin kıyafetlerinin renkleri karakterin yaşadığı ahlak çatışmasını temsil ediyo. filmin başında daha açık renklerde kıyafetler giyerken, suç dünyasının içine çekildikçe kıyafetlerinin rengi de karanlıklaşıyo.
    --- spoiler ---

    kaynak

    güzel filmdi güzel. detayları fark ettikçe de güzelleşiyo. izleyin. ha bi de "film klişe dolu" diye eleştiren arkadaşlar, klişe gibi gözüken şeylerin 99%u edgar abinin dalga geçmek için yaptığı şeyler. onu gözden kaçırmayın.
hesabın var mı? giriş yap