hesabın var mı? giriş yap

  • ördekler için yol yapılmasından çok, yolda insan olmaması ve görseldeki ördeğin bu yolu kullanıyor olması şaşırtıcı.

    bizde yaya yoluna araba parkedilip, bisiklet yollarında piknik yapıldığı düşünülünce daha bir şaşırtıcı.

  • -dptye girmeyi neden istiyorsunuz amaciniz nedir?
    -oyle politik amaclarim yok..
    -nasil?
    -muste$ar olmayi filan du$unmuyorum
    ....gulduler...tum juri... ama ben nerden bilebilirdim soruyu soranin muste$ar oldugunu....

  • bu sehri terkedemeyisin asil nedeni "ihtimaller hastaligi" dir.

    6 aydir denize inmemissinizdir ama denizin orda oldugunu bilmek, "gidebilme ihtimali"ne baglanirsiniz.

    evci bi insansinizdir, ama gece hayati, bar vs gibi ortamlarin varligini bilme ve istegidiniz zaman "ulasabilme ihtimaline" baglanirsiniz.

    butun konserler, muzeler, tiyatrolar etkinlikler ordadir ama gitme sikliginiz senede bire donusmustur bile hayat temponuzdan, fakat nasi olsa elinizin altindadir dimi "istediginiz zaman kacabilme" ihtimaline baglanirsiniz.

    iste bu sehirde kaldikca nufuz eder bu hastalik, gittikce kronikleserek.
    ihtimaller hastaligi.

  • benim ailem bu. yaptılar bizi saldılar ortaya. elde avucta bir şey yok. ben çocukken ayrılıp yeni hayatlar kurdular. halen yoksullar. arada bir para gönderiyorum. zengin falan da değilim hani, maaştan artan 2 3 kuruşu. evlenmek istiyorum ama nasıl olacak bilmiyorum. milletin anası babası çocuğunun dairesini, arabasını alıyor. hiç olmadı altın takıyor, bir seyler yapıyor. bizimkiler yapamaz biliyorum. bir de bana hayat dersi veriyorlar kendilerince. artık yaşın geldi evlen diyorlar. tabi aq, sizi tatmin etmek için evleneyim. düğün ve ev kurma borcunu siz ödemeyeceksiniz ne de olsa.

    tanrı bana da şu fakirlerdeki boş ve temelsiz özgüvenden versin. ama ne yapacağımı biliyorum. bu dünyaya ailem gibi eniyle boyuyla düşünmeden çocuk getirmeyecegim. ben çektim o çekmesin. durumum çok iyi olursa ayrı tabi.

    edit: onlarca mesaj aldım, çok teşekkür ederim. biraz düşününce onların da süper haksız olduğunu düşünmüyorum. çünkü insan nasıl büyütülür, nasıl bir çevrede yetişir ise öyle davranıyor. doğruyu öyle kabul ediyorlar. ama kendilerini değiştirip bir adım öteye geçmiyorlar. bu yüzden ebeveynlerin günahını çocukları çekiyor. ne olursa olsun büyüklerin yaptığı kötü şeyleri tekrar etmeyelim.

  • şimdiii bi kaç gün önce bu başlığa gene denk gelip, neyse yazma demiştim, debe'de tekrardan denk gelince yazmaya karar verdim.
    yaklaşık 7-8 ay öncesine kadar sektörün en içindeki adamdım.
    çok iyi firmaların hem üretim departmanlarında hem kalite departmanlarında hem de arge departmanlarında uzun süreli bir geçmişim var.
    bu durum yaklaşık 2 sene kadar öncesine göre çok mantıksızdı çünkü markalar kendi ürünlerine (markalarına zarar gelmemesi adına ve müşterileri kendilerine bağlama adınasadık müşteri oluşturma ve güvenli marka yaratma stratejisi adına) çok önem verirler ve çok titiz davranırlardı(büyük markalardan bahsediyorum).
    paranın para olduğu zamanda ufak bir reçetesel hata sebebiyle 3 milyonluk ve 10milyonluk ürünleri rework yaptığımızı bilirim ki bu durum markaların kendi ürünlerine ne kadar çok değer verdiklerini gösteriyordur.

    fakat sektörde de enflasyon çok can yakmaya başladı. eskiden fason üretim yapmayan fabrikalar bile verimli çalışma oranlarını arttırmak ve hatlarının boş kalmaması için bu işlere girmeye başladılar.
    fason üretim : kendi fabrikanda başka markaya üretim yapmak.
    böyle olunca iyi fabrikalarda fason üretimler yapılmaya başlandı.
    biraz daha zaman geçince fason üretilen ürünlerin maliyetleri bi tık altta olduğu için satış miktarları arttı ve kaliteleri düşmedi.
    biraz daha zaman geçince fabrikalar bu fason üretimden pay almak için(çünkü ayakta kalmaya çalışıyorlar) sıraya girdiler.
    bunu fırsat bilen fason üretim yaptıran firmalar da tabii ki fiyat kırmaya başladılar. fabrikaların kar oranları düştü ama en azından işçilik maliyetleri hatları boş kalmadığı için daha makul seviyeye geldi.

    tabii bu fason üretimin şartları var. hem fabrikanın kalite biriminden kalite oluru alıyorlar(sanmayın ki her insan bu işi boş veriyor, bu işi hakkıyla yapan sektörde çok değerli insanlar var ve yasa dışı bir şeyin olmasına o fabrikadan maaş alıyorlar diye izin verecek değiller. baktılar artık olmuyor, baskı çok fazla, en kötü sektörü bırakıyorlar benim gibi), hem de fason üretimi yaptıran firmalar da üretim esnasında ve herhangi bilinmeyen bir zamanda fabrikaya denetçi gönderip üretimi ve genel akışı denetliyorlar ve puanlama yapıyorlar.
    uygun olmayan durumlarda o fabrikada katiyen üretim yaptırmıyorlar.
    ve evet kendilerine ait reçeteleri var ve çoğu zaman kaliteli reçete içeriklerine sahipler.
    o yüzden 2 farklı bölgeden denetimden geçen bir ürünün daha uygun fiyata alınabilmesi nereden bakarsanız bakın tüketicinin lehinedir.
    hijyenik ve kurallara uygun üretilmiş olma ihtimali daha yüksektir.
    ytd.

  • ağlayan çocuğunu susturmaya çalışırken topu başkasının üstüne atan kadındır. bazen bu "abi" kısmına amca, teyze, abla da gelebilir ama genelde abi diyorlar sanırım.

    ağlayan çocuğunu susturmaya çalışan kadın, "bak abi kızıyor" diyerek şaşkın bebek suratını, yüzüne çevirdiğinde at hırsızı gibi hissediyor insan kendini. ben de "ehe yok ya kızmıyorum" diyorum böyle durumlarda. sıçsın ağzına, bana ne; ben niye kötü polis olayım. bak abi kızıyor bak abi kızıyor diyerek bebeğin suratını iyice yaklaştırıyor suratıma. şaşkınlıktan gözbebekleri iri iri olmuş bebekle birbirimize bakakalıyoruz. diyecek bir şey de bulamıyorsun; tam bire epic fail.