hesabın var mı? giriş yap

  • migros'un sütünü geçmişte sek üretiyordu, şimdi torku üretiyor. neden yüzde 20-30-40 daha fazla ödesin.

    neyse ki yeni kuşağın marka tutkusu yok.

  • siz hiç zahmet etmeyin ben yazayım olası entryleri.

    - adı sanı duyulmamış gurme cipsler (yurt dışı görmüşem)
    - bim, a101 tipi zevzek isimli cipsler (aza kanaat ederim ve komiğim)
    - panço, tombi ve bilumum nostaljik cipsler (aa benim de arı mayalı silgim vardı)
    - favori cipsim bozducular
    - üşenmeden uzun uzun liste çıkaranlar
    - eleştirenler (ben)

    you're welcome.

  • --- spoiler ---

    linda hamilton silah egitimini eski bir israil komandosu olan uzi gal'den almis.

    john connor filmde 80'lerin rap grubu olan public enemy t-sortu giyormus. public enemy dj'inin adi terminator x'mis.

    t1000'in sarah'i taklit ettigi sahnede linda hamilton'in ikizi leslie hamilton gearren kullanilmis.

    t1000'in hastane guvenlik gorevlisini taklit ettigi sahnede don stanton ikizler (ikisinin adi da ayni) kullanilmis.

    filmin basindaki bar sahnesinde yoldan gecen bir kadin o kadar kameraya isiga ragmen anlamamis olayi, arnold'u boxer ile gorunce ne oluyo lan demis. arnold abimizde striptiz gecesi var demis.

    filmde toplamda 200 farkli cesit silah kullanilmis (oha).

    arnold abimiz bir daha asla kotu adam rolune oynamam demis bu filmi cekerken. ama batman and robin'de mr freezer'i oynadi.

    judgment day'in tarihi 29 agustos 1997. 29 agustos 1949 tarihinde sscb ilk atom bombasi denemesini yapmis.

    arnold'un dehset sactigi minigun oyle agirmis ki sette ondan baska tasiyabilen yokmus.

    arnold rolu kabul ettigi icin filmin produktoru mario kassar yaklasik 14 milyon dolar degerindeki az kullanilmis gulfstream iii ucagini hediye etmis.

    film acilis haftasi 52,306,548 dolar hasilat yapmis. bu rekoru the matrix revolutions 2003'de egale etmis.

    ilk filmi aday olmayip, devam filmi olarak odul alan tek filmmis.

    t1000'in filmde toplamda 3.5 dakika suren sekil degistirme efektlerinin yapimi 8 ay surmus ve 5.5 milyon dolara mal olmus (o zamana gore oha oha dedirten efektler olmustu gerci).

    arnold abimize 15 milyon dolar hasilat payi dusmus. filmde toplamda 700 kelime konusmus, yani her soyledigi kelime basina 21,494 dolar almis.

    arnold abimizin rolu kabul etme sarti rolunun biraz daha iyi niyetli bir karakter olmasiymis. oldurme yok kurali o yuzden eklenmis.

    --- spoiler ---

  • (bkz: ground control to major tom)

    çıkın dolaşın kendi dünyanızda tıkılı kalmayın şu koccaman dünyada yaşayın, tadını çıkarın diyor film. insana yaşadığını hatırlatan bir film, ben stillerın hem oyuncu hem yönetmen olarak en güzel işlerinden. filmde tam da bir doruk noktası voov diye kendinizden geçtiğiniz bir nokta yok ama kendi güzel temposunda duygusallaşıp izliyorsunuz.

    --- spoiler ---

    ve de walter'ın gittiği yerlerde fotoğraf çekmemesi hoştu bence, sadece gitti ve yaşadı, instagram manyağı olunan şu günlerde böyle hayatın zevkini çıkarıp gerisini düşünmemesi çok güzel, zaten sean o' connell direk söyleyerek de anlamayanların yüzüne vurdu mesajı.
    --- spoiler ---

    life dergisi film için yeni kapaklar yapmış şuradan ulaşılabilir: life magazine covers that never were

  • böyle düşünen insanlara gaz vereceğini düşündüğüm bir yazıyı izninizle paylaşmak isterim.

    --- spoiler ---

    amerikalı bir iş adamı meksika’nın küçük bir kıyı kasabasında iskeleye oturmuş denizi seyretmektedir. bu sırada bir balıkçı teknesi kıyıya yaklaşır. teknenin içinde bir balıkçı ile birkaç tane de ton balığı vardır. amerikalı, balıkların kalitesini övükten sonra bu balıkları tutmanın ne kadar sürdüğünü sorar.
    meksikalı “çok az sürdü.” diye yanıtlar.
    bunun üzerine amerikalı “o zaman niçin denizde daha uzun kalıp daha fazla balık tutmuyorsun? ” diye sorar. “peki geriye kalan zamanda ne yapıyorsun?” diye sorularını sürdürür.
    balıkçı ailesinin ihtiyacı kadar balık tuttuğunu anlatmaya çalışır.
    amerikalı sormaya devam eder “peki geriye kalan zamanlarda ne yapıyorsun?”
    balıkçı yanıtlar:
    -geç yatarım. çocuklarımla oynarım. karım maria ile öğle uykusuna yatarım. her akşam kasabanın merkezine inerim. dostlarımla şarap içerim. biraz gitar çalarım. dolu ve meşgul bir hayatım var bayım.
    amerikalı balıkçıyı alaylı bir tavırla süzdükten sonra konuşmaya başlar. ”harvard’dan derecem var. sana yardımda bulunabilirim. bunun için balık tutmaya zaman ayırmalısın. kazandıklarınla daha büyük bir tekne almalısın. bu büyük tekneyle kazanacağın paralarla, daha başka tekneler alabilirsin. böylece bir balıkçı filosu kurabilirsin.”
    balıkçının dikkatle dinlediğini gören amerikalı konuşmasını tam gaz sürdürür.
    “tuttuğun balıkları bir aracıya satacağına doğrudan onları işleyenlere satarsın. sonunda kendi fabrikanı açarsın sonra da bu küçük kasabadan ayrılır önce mexico city’e ardından los angeles’e oradan da new york’a taşınıp kendine ait bir firma açıp onun başına geçersin.”
    balıkçı sorar “peki bayım tüm bunlar ne kadar sürede olur?”
    “15 veya 20 yıl.” diye yanıtlar amerikalı.
    balıkçı sorar “sonra ne olacak bayım?”
    amerikalı gülerek konuşmaya başlar “hikayenin en güzel kısmı da bu ya.” der ve konuşmasını sürdürür “zamanı geldiğinde şirket hisselerini halka satar, milyon dolarların olur. çok zengin olursun.”
    balıkçı “sonra ne olacak bayım?” dedikten sonra amerikalı yanıtlar “sonra emekli olursun. geç yatacağın, akşamları bir şarap evinde, dostlarınla şarap yudumlayacağın, gitar çalacağın, küçük bir sahil kasabasına taşınırsın.”
    --- spoiler ---

  • ufacık çocuk, altına sıçabilir, o yüzden yolculuğa çıkmadan önce bir önlem alayım vs gibi düşünmeyen yazarın şikayeti.. kendi çocuğunu düşünme, thy düşünsün ama. çünkü para verdin.

    biz'de böyle. çocuk yaptıysan, her şey senin için düzenlenmeli. çocuk yaptın çünkü.

    "oğlum korkup ağlıyor, sorun değil." belki diğer para veren yolcular için sorun olur ağlama gürültüsü ama bilemedim ?

    edit : okuma özürlü yazarlar, kıyafet değil, çocuk bezli gibi mesaj atıyor. yazdığım yazıda kıyafet ile ilgili bir şeyden bahsettiğimi sananlar ne ile besleniyor çok merak ediyorum.

  • bundan şikayet edenler, türbanlı kızlarının hoplatılmasına, oğullarının da türbanlı kızları hoplatmasına izin vermesin mümkünse. böylece 20-30 yıl sonra sizin gibileri daha az görmüş oluruz.

    rahatsızlığınız şampanyadansa eğer, bunun kızı hoplatılırken kolbastı oynayan türbanlı teyzeden ve badem bıyıklı amcadan ne farkı var, bilemedim.

  • yaklaşık 5 aydır yalnız yaşıyorum, başta çok korkmuştum, baş edemem sanmıştım ama zor yanları olduğu kadar harika taraflarının da olduğunu görüp, bi de belki de sadece çaresizlikten kabullenip alıştım yalnızlığa.
    şikayet etmez oldum zaman içinde.
    ama bazı anlar var ki sanki hiç yalnız kalmamışsın gibi..

    annem geldi 2-3 gün önce bir iş için, o günden beri birlikte takılıyoruz, ben işten geliyorum annem evde beni bekliyor oluyor, eve bi giriyorum televizyon sesi açık -ki ben tv izlemem-, ışıklar yanıyor, içerde yemek kokusu buram buram, ev mis gibi temizlik kokuyor, ben masayı hazırlıyorum, yemeğimizi yiyoruz, tv'deki bi programa kahkahalarla gülüyoruz, o sadece bahanesi oluyor aslında nasıl da gülesimiz varmış. dışarı çıkıyoruz gezip, eve gelip, tekrar çay koyup oturuyoruz falan filan...

    bugün yolcu ettim annemi ama dalgınlık ya işte aklımdan çıkmış, eve bir geldim her yer kapkaranlık, ışıklar haliyle sönük, yemek kokusu yok sadece temizlik kokusu sürüyor, ısıtıcı açılmamış soğuk yüze vuruyor, mutfağa girdim mandalina almış bana annem, tabağa hazırlamış gelince yerim diye. dolabı doldurmuş aç kalmasın benim uyuşuk kızım diye.

    geliyorum oturuyorum odama. o an bir şeyler ağır geliyor, sapıtıyorum. sanki 7 senedir ailesinden ayrı yaşayan hatta 5 aydır evde tek başına yaşayan ben değildim de dedemdi. -selamlar dedem-

    ilk ağırlığı üstümden atıyorum, biliyorum yine alışacağım, çok değil ertesi gün.
    şimdi televizyonu açtım, izlemesem de evde ses oluyor. güzel bi şey bu. evet.

    (bkz: yalnızlığa alışmak)