hesabın var mı? giriş yap

  • pilotların ingilizce seviyelerini belirleyen bir ölçü. uçakta yaptıkları anonstan bu seviye çıkartılabilir.

    seviye 1: "ajjkaljdajklsjkljkldjldajlljkdla"

    seviye 2: "jasdjdasdashasadsjskasksjsjd"

    seviye 3: "jasdadshadjsadshdhsaashkhskdhk"

    seviye 4: "gudivning leydiencentıl.. jdsjsdjdsjds istanbul dshsdhhdshdshs ankara"

    seviye 5: "good evening ladies and gentlemen... this is your captain speaking.. jdsjksdkjsdkjd istanbul dshsdhsdhs ankara hdshdshsdjsdj 30,000 feet jjdjsdjsdjsdshshdhsd minus 40 degrees celcius dsjdsjsdjdjs flight"

  • türkiye'de bir kişinin bireyselliğine saygı gösterirseniz, o kendini "sizi yenmiş" sayar. mesela sokakta karşıdan gelene yol verin, o da iyice üzerinize yürüyüp size sürtünerek geçsin. metroda yanınızdakinin rahat etmesi için bir alan açın, ve o insan sizi daha çok sıkıştırmaya başlasın. bir kişiye karşılıksız bir iyilik yapın, ve karşınızdaki sizin "ondan çekindiğiniz için" bu iyiliği yaptığınızı sansın.
    bu ülkedeki, çok az sayıdaki naif insanın sürekli başına gelen şey budur.

    türkiye, birey olamamış eziklerin ülkesi. birbirine omuz atan kişiliksizlerin memleketi.
    bu ezikler etraflarındaki kimsenin "bireysel alan"ına saygı göstermez. üstüne, gider isveç'teki adamların birbirine saygısını "samimiyetsizlik" olarak tanımlar.

  • ağlatan adam. sadece ağladım son dakikalarında.. son sayılarında.. son konuşmasında.. ve en son sözü belki de başka ne söylerse söylesin içime bu kadar oturmazdı.. #mambaout.

    yıllarca lisedeyken, ünvdeyken vs. jordanın son maçını izlemiş amcaların otu boku jordanın son maçına bağlamalarından gına gelirdi. ama artık o amcaları hiç bıkmadan dinleyebilirim. çünkü biz de artık o amcalardan olduk. biz de gelecek nesli, kobenin son maçı hikayeleriyle boğacağız.

    vay be. yaşlandığımı farkettiğim hayattaki üç, en fazla dört anım vardır. şimdi onlardan bir tane daha oldu. daha dün gibi geliyor sanki bu adamın 81i, dallasa 3 çeyrekte 62si. sanki daha geçen yaz elendi finallerde celticse. sanki daha dün liseden hızlıca eve geldim, zaten sabaha karşı izlemiş olduğum 2009 finallerinde magici yenişini ntvsporda saat 4'te tekrar yayınlanırken izledim. hatta sanki bu sabah olmuş gibi, 2010da 17yi 18 hazirana bağlayan gecenin sabahında son şampiyon oluşunu, sağ eline topu alıp başına şampiyon şapkasını takıp kollarını açarak taraftarla kutlama yapmasını izleyişim. nereden bilebilirdik ki son şampiyonluğu olduğunu? öyle bir takımdı, öyle bir performansı vardı ki sanki bırakana kadar şampiyon olacakmış hissi vardı. varsın olmamış olsun. basketbolu kalbimize kazıyan adamdır kendisi. yüzük bill russellı ikiye katlasa ne fark eder? ve artık asla unutmayacağımız günlerden de birisi. 13 nisan 2016.

    kendisini anlatmaya sadece kendi ismi yetebilecek tarihteki çok az insandan birisi. sadece basketbol ya da spor için değil. her konuda. o kadar büyük birisi.

  • amerika'da yasayan bir cocugun istedigi bir oyuncagi alabilmesi icin 100 dolara ihtiyaci olur. bu 100 dolara sahip olabilmek için günlerce, gecelerce dua eder. sonunda, sahip olamayinca da tanriya mektup yazmaya karar verir. amerikan posta idaresi, üstünde yazili adres olarak sadece "tanri, abd" olan mektubu baskana vermeye karar verir.

    baskan mektubu alinca cok hoslanir, cok duygulanir fakat 100 dolarin kücük bir cocuk icin fazla oldugunu düsündügü için; 100 dolar yerine 5 dolar koyar. cocuk gercekten de 5 dolara sahip olmakla tatmin olur ve tanrıya tesekkür mektubu yazmaya koyulur:

    - sevgili tanrim, parayi yolladigin için tesekkürler. ama mektubu beyaz saray üzerinden yollamissin ve tabii her zamanki gibi oradaki ibne de 95 dolarini kesip silah almis olmali. bana 5 dolar ulasti. yine de tesekkürler.

  • üşengeçlikten parfüme nasıl geldin amk

    edit : başlık sahibi şöyle bir msj attı ;

    - amk ifadesi hakaret içeriyor söylemek istedim, bu da suçtur biliyorsun. kaldır onu bitsin problem

    beyler avukat olan filan varsa ne olur taktik.

    edit 2 : eksik olmasınlar bir çok avukat arkadaş yazdı bilgilendirdi ve istişarelerde bulunduk. ortak kararımız gençliğimi yaktıgım yönünde oldu. uzun bir süre beni göremezseniz ne olur üzülmeyin. davası için savaştı dersiniz. dik durdu eğilmedi dersiniz.

    selam ve dua ile.

  • siz de yapın o zaman madem onlar sevdirmeye çalışıyor sen de aç bi tane sevdirmeye çalış kendini. gerçi o şeytan suratını gören korkup kaçar zaten

  • öncelikle; (bkz: #30296870)

    lise 2'de babamı kaybettim.

    babam çok okurdu ve okuduklarını mutlaka bana verirdi okumam için, okumazdım, havaiydim. belki de ergenlik diyelim. halbuki orta2'ye kadar birçok klasiği bitirmiş, sayısız kitap okumuştum. ama artık okumuyordum.

    tam bir şımarık, liseli ergen tavırlarında, tüm hayatım eğlence üzerine kurulmuşken babamı kaybettim. 17 yaşındayım.

    bir iki sene sonra eşyaları toplarken babamın bana okumam için verdiği kitaplardan biri dikkatimi çekti. kitabın adı "başarılı olmak bir tercihtir" idi.

    kitabın kapağına babamın el yazısıyla şunları yazmış olduğunu gördüm;

    "tanrı'nın insana ilk emri oku! babanın senden ricası lütfen oku!"

    kapağı açtığımda gene el yazısı ile şöyle yazmıştı;

    "sevgili oğlum,

    öncelikle şunu hiçbir zaman aklından çıkarma,

    sana en çok kızdığım zaman da, en çok takdir ettigim zaman da aynı şiddette seviyorum.

    teknoloji bir çok bilgiyi sana bir anda sunuyor. belki bu yüzden okumaya gereksinim duymuyorsun.

    ama onların sana duygu yükleme şansı yok. dolayısıyla okuma senin için bir ihtiyaçtır.

    ancak böylece sen de bir makina olmaktan kurtulursun.

    lütfen beni anla, seni sevdiğimi anla, seni yarına hazırladığımı gor.

    arkadaşın baban."