hesabın var mı? giriş yap

  • bunu elestiren hangi evrende yasiyor merak ettiren, netflix evreni mi bu?

    dunyanin her yerinde, ufak buyuk butun sirketlerde, sirket icinde ayni ekipte calisan kisilerin gonul iliskisi varsa insan kaynaklarina bildirmesi istenir. nedeni de dusunebilen her canli icin cok basit. gonul iliskisi is iliskisiyle karismasin diyedir.

    adamlar isten cikarmiyor, soyleyin magazanizi degistirelim demis.

    ne var bunda elestirecek? haberin girisinden bile bok at izi kalsin haberciligi oldugu bariz.

  • madde 306 - (1) türkiye devletini savaş tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak şekilde, yetkisiz olarak, yabancı bir devlete karşı asker toplayan veya diğer hasmane hareketlerde bulunan kimseye beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir.

    fiil sonucu savaş meydana gelirse faile müebbet hapis cezası verilir.

    (3) fiil, sadece yabancı devletle siyasal ilişkileri bozacak veya türkiye devleti veya türk vatandaşlarını misilleme tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak nitelikte ise faile iki yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.

  • yunan akut'u emak, hatay'a yardım amaçlı gönderilmişti. bugünkü çalışmalarda bir kızı enkazdan canlı kurtarmaya çalıştılar ancak başaramadılar, daha sonra kızın 6 yaşındaki küçük kardeşini kurtarmayı başardılar ve gözyaşlarına boğuldular.

    bu hayatta insan hayatından daha değerli bir şey yok. aylardır saçma sapan konulardan birbirlerine atıp tutan iki ülkenin siyasetçilerine bu manzarayı göstersek umarım yeter.

    https://twitter.com/…kis/status/1622956410555232257

  • yazıdan çok fotoğraftır.

    "halkı aşağılıyor" diyenler, yolsuzluk yapan, halkın parasını çalan ve aptal yerine koyanların halkı yücelttiğine inanıyor heralde.

    o zaman da bekir coşkun'un paylaştığı fotoğraf haklı çıkıyor.

  • maaş almaya 19 gün, cepte 24 tl var. her gün 1 tl harcasam 5 tl artıyor. bu kadar nakiti üzerimde taşımaya korkuyorum. birileri paramın peşinde, takip edildiğimden şüpheleniyorum sözlük.

  • yavaş ol şampiyon onu yapan kendi çocuğun bile olabilir. bu kadar değer vermeyin eşyaya.

    şimdi şöyle bir anımı anlatayım.

    üç kuruş fazla olsun kırmızı olsun deyip x markanın en janjanlı paketini aldım.
    araba kırmızı ışıl mı ışıl yanıyor. ilk arabam olması nedeni ile ayrı bir sevgi besliyorum ona.
    park ettiğimde mahallenin çocukları etrafına toplanır arabayı incelerdi. hatta tanımadığım
    insanların gelip satıyor musun fiyatı nedir? gibi sorularıyla karşılaştım. hafiften gururum okşanmadı değil.
    hayır bana ne oluyosa beğenilen araba ama g.tü kalkan ben. gerçi arabam hatchback di haliyle oda g.tü kalkık sayılır.
    neyse konuya gelelim. günlerden bir gün çok sevgili arabamın yanına doğru yaklaşınca arabada bir gariplik olduğunu fark ettim. iyice yaklaştım. arabanın sol tarafı boydan boya tabloya dönüştürülmüş.
    evet bildiğiniz tablo. bildiğiniz ev resmedilmiş, el ele iki çocuk, dereye benzer bir kazıntı, sonra bob abinin dediği gibi şurada bir ağaç olsun diye düşünülüp derenin kenarına ağaç yerleştirilmiş.
    derenin evin kapısıyla birleşmesi bir sürrealist çalışma gibi geldi bana.
    kan beynime sıçradı resmen. nasıl ya kim neden yapmış derken. komşunun 4 yaşındaki oğlu mehdi'yi elinde demir çubukla arabanın bir kaç metre ilerisinde gördüm. her şey anlaşılmıştı. bizim komşu ressamlığa heves etmiş bunu da benim arabam üzerinde denemiş.
    itiraf etmeliyim ki o yaşa ve ilk denemeye göre oldukça başarılır bir eser çıkarmıştı ortaya. çocuğa baktım dövsen dövülmez, sövsen sövülmez.
    sen mi yaptın sorusuna hayır cevabı aldım. ama elindeki suç aleti onu yalanlıyordu.
    neyse boynumu büküp arabaya bindim.
    sonra o çok sevdiğim arabanın komşu çocuğunun sanat sevgisinden daha önemli olmadığına kanaat getirdim. ertesi gün bizim ufaklığı yakaladım. bir daha yapacak mısın dedim, hayır abi söz yapmıycam dedi.
    ve bir daha da yapmadı gerçekten.
    bende bizim minik mehdi'nin hatırına onun eserini boyatmadım.
    araba perte çıkana kadar 4 yaşındaki sürrealist ressamın tablosuyla dolaştım.
    kim bilir belki de o kazadan sağ çıkmam kırmadığım o küçük kalbin duası sayesinde oldu.

    şimdi bir araba için sövüp sayan bu zat-ı muhtereme söyleyeceğim şey; eşyaya bu kadar değer verme.
    bir kaza geçirirsin gelen keşke mala gelseydi dersin.

    ve ayrıca kim bilir belki de bizim küçük mehdi ile komşu olmuşsundur ve o çizikler asıl tablonun sadece başlangıcıdır.

    edit:imla

    tanım: mahallenin dahi çocuğu

  • insanlarin bir turlu duzgun kiyaslayamadigi, sahsimin cocukluktan beri idolu, metal tarihinin gordugu en baba kisilerdendir.

    james hetfield'i biri ile kiyaslamak cidden zor. cunku metallica denilen canavarin muzikal yapisinda heralde %70'lik bir paya sahip. boyle bir oran megadeth disinda hicbir grupta yok.

    james hetfield "ritim gitarist" olarak kiyaslanamaz. niye mi? cunku kendisi:
    - hayvani bir ritim gitarist
    - cok iyi derecede bir soz yazari
    - iyi derecede bir vokalist - ki 80ler ve 90lar suresince metal dunyasinin bana gore en iyi vokalisti -
    - muhtesem bir sahne performanscisi (agir fanlar bilecektir. metallica'nin 81-85 arasi inanilmaz yukselisinin sebebi jilet gibi, donem icin "cok agir" kabul edilen ekstra iyi sahne performanslari. hicbir radyoda falan yayinlanmadan, elden ele dolasan kayitlar ile avrupa'ya kadar isimleri yayiliyor.)

    simdi yorumlarken bunlar goz onunde alinmali. mesela "tony iommi varken, hetfield kim?" evet, iommi gibi bir efsane cok buyuktur. ancak yukarida saydiklarim ozelliklerin sadece gitar kismi iommi'de bulunmakta mesela. bu demek degil ki iommi kotu. elbette hayir. hetfield'in kendi idollerinden biri, bizim ne haddimize hetfield > iommi demek? ancak kiyaslarken daha mantikli seyler yapmak lazim.

    hetfield "gitarist" klasmanindan ziyade, "metalin buyuk adamlari" klasmaninda. bu klasman da sadece gitar calanlara ait degil. buraya kendi sahsimca dahil edecegim isimler dave mustaine, steve harris, lemmy kilmister, tony iommi gibi isimler. yani cok buyuk isimler.

    yani kusura bakma eksici de, 21 yasinda bu adamin yazdigi riffler hala daha yeni gruplar tarafindan kutsal kitap gibi hatim ediliyorsa eger, cok da tatava yapmamak lazim. dinle gec. sikma cok canini be.

    edit: bahsetmek istedigim sey aslina lars ulrich ornegi ile daha iyi anlasilabilir. mesela ulrich hep kotu bir davulcu oldugu, metallica seviyesinde bir sanatci olmadigi yonunde elestri alir. ancak lars ulrich'in ciddi anlamda iyi aranjorlugu olmasaydi, hetfield'in o canavar riffleri belki de iyi islenememis birer parca olarak kalacakti. yani demek istedigim su, muzik dunyasinda kisiler sadece tek yonlu, "gitarist" "baterist" "basci" gibi degil. en azindan onemli sahislar icin.

  • tüik herhalde ilgili araştırmayı akp gençlik kollarında yapmış.

    + ebubekir sıddık işinden memnun musun?
    - çok şükür abi
    + yaz o zaman %77

  • belki defalarca yazılmıştır fakat tekrar hatırlatmakta fayda var. en azından ben hep şu demeciyle hatırlayacağım kendisini.

    bir röportaj esnasında kendisine, en basit hazırlık maçında bile neden bu kadar çok koştuğunu, son ana kadar terlediğini soruyorlar.

    verdiği yanıt: ben fakir bir balıkçının oğluyum. babam bir kaç balık için bütün gününü harcardı. benim kazandığım paranın çok daha azı için insanlar çok ağır işlerde ve çok ağır şartlarda çalışıyor. ben 90 dakika koşmuşum çok mu?

    bu adamı en net özetleyen cümlesi budur arkadaş. helal olsun aldığın her kuruş. özleyeceğiz sarı reyiz.

  • adana'da arı sinemasında, eskiler bilir, en arkadaki 2 sıra boydan boya 2li koltuk olurdu, yani koltukların arasında kol koyacak yer olmazdı ve bu da en çok mekansız sevgililerin işine gelirdi. yalnız bu koltukların biletleri çok çabuk bittiği için kalabalık günlerde erkenden gidip kuyruğa girmek sureti ile alınırdı...
    mekansız bir genç olarak ben de o dönemdeki kız arkadaşımla bu güzide sinemaya gitmeye kalktım, ama kader ağlarını örüyordu :
    tam sinemanın kapısında annesine yakalandık ve kız kulaklarından kavranmak sureti ile ellerimin arasından çekilip alındı...
    eh, kendimi bari film seyrederek avutiim dedim ve gidip iki kişilik koltuğuma yayıldım. hemen yanımda bir çift vardı ve adam 25 - 30 yaşlarında oldukça kalıplı iri bir adamdı. biraz sonra nedendir bilinmez bu çift film esnasında tartışmaya başladılar. sanırım adam kıza yaklaşmaya kalktıkça kız olmaz yapma diyordu. derken kız çok kızdı, herifi itip kalktı sinirle sinemadan çıktı, adam peşinden ayağa kalktı, ayıptır söylemesi, o karanlıkta bile çok net algılanabilecek bir çadır durumu vardı ortada... kız çıkıp gitti...
    adam kalakaldı...
    sonra bana dönüp, "eeeee, kaldık mı senle başbaşa şimdi..! " dedi...

    arkama bile bakmadan kaçtım.......