hesabın var mı? giriş yap

  • kişisel çıkarlarını unutarak, ya da bunlardan vazgeçerek başka insanların mutluluğu için çalışmak.

  • bunun tek sorumlusu vardır arkadaşlar o da meb’dir . kalmayı kaldıran uzaklaşmayı kaldıran okuldan bir gün gelse bile geçirilen öğrencileri oy olarak gören hükümettir . okuma yazma bilmeyen öğrenciyi zorla sınıf atlatılmasını isteyen işine öyle gelen meb’dir . bir insan yaptığının bedelini görmezse o hareketi tekrar yapar . bu öğrencilerin bu davranışlarının bedeli sadece 2 gün uzaklaştırma oldu . medyaya yansımasaydı o da olmayacaktı . eğitim sisteminin ırzına geçiliyor lakin halkımız bu konuda çok duyarsız . ya bir allah’ın kulu açıklasın kalma niye kalktı ? kimin işine yarar cahil bir neslin yetişmesi ?

  • dedesi üniversite mezunu, babası lise mezunu, abisi ise liseden atılmış biri olarak darmadağın ettiğim eylem.

  • türkiye'de her şey gereksiz yere pahalı. çünkü vergiler ile ayakta duran bir devlet var. gaz açma ücretinden kdv alınan bir ülke türkiye.

    ben gereksiz yere ucuz olanı söyleyeyim, gerisi zaten pahalı. insan hayatı ve emeği. evet, bu ikisi çok ucuz türkiye'de. gereksizce ucuz hem de, utanmazca ucuz.

  • denyonun önde gidenidir, hayranlara kötü davranır, durduk yere joe satriani gibi kendisiyle benzer işler bile yapmayan müzisyenlere giydirir, california jam'de bile sahneyi yakıp helikopteriyle kaçmıştır.

    fakat, tüm bunlara rağmen, bence rock tarihinin en ikonik gitaristidir. bu tarih ki tony iommi, jimmy page ve david gilmour gibi babalara ev sahipliği yapsa da, ritchie blackmore'un aynı anda pek çok tarzın doğmasına, hatta iron maiden gibi heavy metal tarihinin en önemli gruplarının kurulmasına ön ayak olma gibi bir özelliği vardır.

    janick gers, yngwie malmsteengibi adamlar, sadece blackmore'culuk oynayarak, rock ve metal tarihine iz bırakmışlardır (sevip sevmemek tartışılır, ama adamların imza attığı külliyatlar dev gibi). dave murray'den kirk hammett'a, james hetfield'dan john petrucci'ye, pek çok büyük gitaristte, yukarıda saydığım diğer gitaristlerden etkilenme görürsünüz; ama, bu gitaristler blackmore'dan direk aşırırlar, etkilenme kelimesi hafif kalır.

    ben bunun sebebini teknik taktik vesaireden ziyade, ritchie blackmore'un çok iyi bir melodi yazarı olmasına bağlıyorum. ingiliz folk müziği'nden, barok müziğe kadar pek çok tarzı gitara yedirebiliyor. pentatonik gamları da kullanıyor, diminished minor gamları da... o yüzden kırk mahalle öteden tanınacak bir tarzı var. tıpkı jimi hendrix'in ve ruhani takipçisi olduğuna inandığım john frusciante'nin triad gibi basit bir müzik yapısını, sıradışı kullanmaları gibi.

    tabii ki bu diğer gitaristleri küçük gördüğüm anlamına gelmiyor, blackmore'un yeri bambaşka diyorum sadece.

  • gecen gun 15 dakika kadar sohbet ettiigim 16 yasindaki liseliden (suleymanci bunlar babadan dededen) aldigim ibretlik ayar;

    bilen vardir suleymancilar kot giymez, ben de aslinda normalde yapmam boyle seyler ama eksici picligim tuttu, dalga gecmek icin sordum cocuga sen kot giymiyorsun di mi diye;

    - giymiyorum
    + niye kuran'da mi yaziyor gunah diye?
    - hayir kot taslayanlar silikozis oluyor.

    ulan yobaz diyecektim, eleman farkindalik sahibi, aktivist cikti, uzerimdeki kotu yakacaktim.

  • hindistan'da gelin, basit bir toplama işlemini yapamayan damadı nikah masasında terk edip gitti.

    --- spoiler ---

    hindistan yerel basınında yer alan haberlerde, bir gelin, düğün sırasında "15 artı 6 kaç eder" diye sorduğu damadın 17 cevabını vermesi üzerine evlenmekten vazgeçti. damadın ailesinin ikna etmeye çalıştığı gelinin, evlenmeyi kabul etmediği, damadın eğitimi konusunda kendisini kandırdığını söylediği belirtildi. yerel polisinin, ailelerin düğünden önce birbirlerine verdikleri hediyelerin iadesine ara buluculuk ettiği kaydedildi. evliliklerin genellikle görücü usulü yapıldığı hindistan'da gelinle damadın, nikahtan önce birbirlerini tanıma şansı olmuyor.
    --- spoiler ---

    40 yapar deseydi belki kabul ederdi gelin.

  • pandemi döneminde şubeleri kapalı da olsa tüm çalışanlarının maaşlarını bir senedir tam ödeyen zincir. ceo gustavo frings yaptığı basın toplantısında hiç kimsenin mağdur edilmeyeceğini, herkesin ihtiyacını karşılayacak kaynağa sahip olduklarını açıkladı.
    radyasyon kıyafeti ile basının karşısına çıkan ve sosyal mesafeye dikkat çeken frings titizliği ile tanınıyor.

  • belçika girişi / 2015

    polis: (ing.) nereden geldiniz?
    önümüzdeki türk teyzeler: jolly tur :)

    p: neden geldiniz? turist misiniz?
    ött: jolly tur :/

    p: ingilizce bilmiyor musunuz? neden buradasınız?
    ött: jolly tur :(

    bu 2 teyzeyi göz altına almışlar, normalde yapmayacakları iş...
    4 saat sonra tur rehberi gidip çıkartmış.

  • fiziksel acı konusunda engin tecrübelere gark eder insanı. şairin* de dediği gibi * öyle birden değil, ağır ağır..

    (opsiyonel) aşama 0:
    [not: bu aşama, dişleri çapraşık, ağzı için doktorun "oynayamam, yerin dar" dediği kimselerin başına gelebilecek durum, yer sıkıntısı olmayanlara herkese uygulanmıyor. yer sıkıntısı yirmilik diş çekimi ile filan aşılabiliyor. doktor bulur bir yol.]

    önce anlatırlar "şunları yapacağız, bunları takacağız" diye. "tamam" dersin zaten göze almışsındır olacakları. "ama braketleri takmadan önce çenende biraz yer açabilmek için üst çeneye(dilin üst yüzeyinin temas ettiği yere) -kıvırıp büküp ilginç bir hale soktukları- metal(çelikti galiba) bir tel takmamız lazım" derler. olayın ilginçleşmeye başladığı yer burasıdır: zira bu telin kendi şeklini vererek dilde açtığı yarıklar nedeniyle gelecek birkaç ay boyunca başta tuzlu-ekşi-acı-sıcak şeyler dahil olmak üzere yemek yemek ve dahi konuşmak imkansızlaşır. 'fıstıkçı şahap'taki sessiz harflerden herhangi birini telaffuz etmeye kalktığınızda karşınızdaki insan "bi sussa da gitsek yaa.." diye içinden geçirmeye başlar, boğazınızda düğümlenir söyleyecekleriniz.. iletişimden soğuturlar adamı. yaklaşık altı ay kalır bu nesne ağızda (süre kişiye göre değişir.) her ay doktor bunu "aktive ediyorum" diyerekten sıkar, gerer veee... hooop, ağrıların en başına geri dönersiniz. hamken pişme yolunda atılan bu ilk ve çetrefilli adımı geçebildiyseniz ne âlâ..

    aşama 1:
    ağızda yer sıkıntısı yoksa veya baştaki aşamayı başarıyla geçtiyseniz, braketleri taktırmaya hak kazanmışsınız demektir. bir-iki saatlik çabanın sonunda dişlere monte edilen braketler ilk takıldığında pek bir şey hissedilmez, "aman da ne kolaymış, hepsi bu kadarcık mıymış, botokslu gibi oldum ayol.." derken, birkaç saat sonra yaklaşık bir hafta sürecek ağrı ve acılar başlar. ağrı, bütün dişlerinize ve çene kemiğinize uygulanan basınç yüzünden, acı da braketler tarafından rendelenen yanak içi-dil-dudak etrafı gibi bölümlerden. ağrı kesici olmadan yemek yiyebilen varsa helal olsun. yemek dediğim de, yumuşak şeyler, sandviç falan yemeyi unutun bir süre.

    aşama 2:
    tedaviye bu kadar ay dayandınız: hamdınız ilk başta, piştiniz artık.. ama son bir aşama kaldı: "alt çene ve üst çeneyi lastiklerle(böyle miniminnacık şeyler, paket lastiğinin çapı 0.5 cm olanını düşünün) tutturup birbirine doğru ittireceğiz." derler. anlatırken ne kadar da kolay diy mi? konuşmak iyice imkansızlaşır. karşı tarafla diyaloğa geçmeye kalkınca dişleriniz birbirine kenetli vaziyette olduğu için sürekli ağlıyormuş ya da ana-avrat sövüyormuşsunuz gibi gelir.

    aşama 3:
    bütün bu aşamaları atlatıp braketler çıkartılınca da bitmez.. aylardır sararmakta olan dişlere bir güzel diş taşı* tedavisi.. dişlere braketleri sabitlemek için sürülen yapıştırıcı harcın diş yüzeyinden temizlenmesi için yapılan işlem zaten evlere şenlik. o vızıldayan kesici başlık doktorun elinden kayıp da ağzımı keser mi korkusu anlatılmaz yaşanır.

    aşama 4:
    afferim sonuna kadar dayanabilene.. bütün bunları yaptırdıysanız artık düpdüzgün dişleriniz var demektir. siz gülümsediniz mi ortam yıkılıyordur artık.

    çıkarım:
    peki ne anladım ben bu işten? o kadar çile çektikten sonra gelen güzelliği ben n'eyleyim, "bahar gelmiş n'eyleyim, n'eyleyim baharı yazı" a dostlar.. ayrıca geç gelen adalet, adalet midir? olmaz olsun böyle tedavi.. iletişim kuramamaktan asosyal oldum, acıların çocuğu oldum, hamdım piştim yandım yeminle..

    edit: çıkınca da cidden müthiş oluyomuş yahu (bkz: kendimden biliyorum). ama kendinize sorun önce "bu kadar acıya değer mi?"

  • özet: yolcu telefonu uçağa binmeden önceki bekleme yerinde bırakmış. uçaktan inip almasına izin vermemişler. bir arkadaş gelip alacak getirecek demişler onu da yapmamışlar. sonra yolcuya bir şekilde kapıyı açmışlar, uçaktan inip telefonu almış ama bu sefer de uçağa geri binememiş yasakmış.

    edit: özetleme tekniğimi soranlar, mit'den geçen hafta yayınlanan "from sparse to dense: gpt-4 summarization with chain of density prompting" makalesini okuyabilir.