hesabın var mı? giriş yap

  • yüzerken evet denizden farkı yoktur lakin kıyıdan suya girerken ve çıkarkenki durum için (en azından bazı bölgelerde) aynısını söylemek mümkün olmayabilir.

    okyanusun kıyı dalgası bizim genelde yüzmeye alışkın olduğumuz akdeniz'in kıyı dalgasına benzemez. daha önce de belirtildiği gibi gel-giti daha kuvvetlidir ve gerek suya girerken gerek sudan çıkarken ciddi anlamda zorlanabilirsiniz tecrübesiz iseniz.

    girişte dalgayla mücadelede bizim alışkın olduğumuz gelen dalganın üstüne doğru tatlıca süzülme hareketi okyanusta o dalganın sizi alıp kıyıya sürüklemesi ile sonuçlanabilir. aynı şekilde bu dalgaya doğru koşturarak girmek de dalganın momentumundan ötürü hem tehlikeli hem de genelde etkisizdir. doğrusu yavaş adımlar ve dikey hoplamalarla dalgaların üstüne çıkmaktır.

    çıkışta ise aynı dalga bu kez kolay çıkmanıza müsaade etmez ve sizi geri çekip tekrar terkar yere çarpabilir: https://www.youtube.com/watch?v=ohefk4bd4j4

    kuvvetli adımlar atabilmeniz ve dengenizi iyi sağlamanız gerekir ve yorucu bir yüzme aktivitesi sonrası bacaklarınız bu konuda size pek yardımcı olmayabilirler.

    daha kayalık bölgelerden suya girişlerin ne kadar tehlikeli olacağını da sanırım anlatmaya gerek yok.

    son olarak gavurların sneaker wave dediği sinsi dalgalar da cabası:

    https://www.youtube.com/watch?v=dsxfpwh8yxm
    https://www.youtube.com/watch?v=rpypt9dovsy

    yani kısacası; "ahehehö nolcaek yeaa denizden farkı yok" diye düşünerek girmeyin bir gün fırsat bulursanız, benden söylemesi. tamam muhtemelen ölmezsiniz ama ciddi sakatlıklar söz konusu olabilir:

    http://www.webmd.com/…aves-more-common-than-thought

  • birbirlerine ilk kez açılma kısmı merak uyandıran görüntülerdir.

    - gıyas iyi adamsın sen.
    - sende öyle.
    - gerçekten iyi duygular besliyorum sana.
    - yüksünme.de hele.
    - bilemedim, sarılasım öpesim geldi, döşüme basasım..

  • dürüst olmak.

    bankada müdürdü. bankanın sinema günleri olurdu, daha önce izlediğimiz bir film ise bilet getirmezdi. bir daha izlemek istiyorsanız para vereyim kendiniz gidin devleti sömürmeye gerek yok derdi.

    bankanın ajandaları olurdu. ev için bir tane getirirdi. biz bütün kardeşler isterdik. yine aynı hikaye. para vereyim kendiniz alın.

    pasomu kaybetmiştim, yenisi çıkana kadar kardeşiminkini kullanıyordum. duyunca kafayı yedi. kaybettiysen vereceksin paranı, tam bilet alacaksın dedi. devleti sömürmeye gerek yok.

    sonra ne mi oldu? tabii ki de devleti kurtardı. ah canım babam benim ya.

    edit: `@bazenuyur`'un ricası üzerine: (bkz: #110005689) sahiplendirelim şu yavrucakları.

  • tuttuğum evin iki aylık kirası ve depozitosunu vermiştim. kalanıyla da 12 aylık senet yaparak bi çamaşır makinası bir de yatak almak istemiştim. yatağa para yetmeyince halı aldım. ilk gece o halının üstünde uyudum. sonra belim tutuldu. hangi akla hizmet çamaşır makinası aldım, niye önce yatak almadım onu halen çözebilmiş değilim.

  • sosyal medya sağolsun, baya nazi bakışı hakim oldu artık insanlığa. 40 yaşını geçtin mi, öl; çirkin misin, öl; yeterince havalı değil misin, öl. ortalıklarda dolanıp göz zevkimizi bozma. yaş almak suç gibi görülür oldu, baya mobbinge uğruyor yaş alanlar. iş ortamlarında bile. tüm dünyada böyle de, bizde bi tık daha fazla sanki. herşeyi görsellikten ibaret sanan sığ ortadoğululuktan sanırım.

  • belki de ayar verme amacı falan yokken sadece basit düşünerek merak ettiği için yazdı bunu fazıl say, ama bu sayede hem hakan hatipoğlu'na hem de bize çok güzel bir şey gösterdi;

    kendisi bile ne işle uğraştığını bilmeyen insanlarla dolu etrafımız. bir yeteneği olmayan, bir meşguliyeti olmayan, bize kattığı bir şey olmayan insanlar o kadar çok hayatımızda ki. hem de tam karşımızda.