hesabın var mı? giriş yap

  • karbondioksitin suda çözülme formu karbonik asittir. kola gibi gazlı içeceklerdeki asit budur kısaca. bir suya ph ölçüm cihazı koyup pipetle içine üflerseniz(co2 urettiginiz icin) ph düşecek, su asidik hale gelecektir. evde deneyebilirsiniz.

    karbondioksitin suda çözünürlüğü oksijene kıyasla 35 kat daha fazladır.
    25 derece sıcaklıkta 1 bar altında 1.45 g/l yani. oksijen için bu değer 40mg yani 0.04 g/l'dir. yani okyanuslarda üretilen oksijenin büyük kısmı atmosfere karışır, karada üretilen karbondioksit ise okyanuslara karışma eğilimi gösterir.

    ve fakat karbondioksit atmosferde ve suda çok fazla miktarda bulunmaz, nitekim bitkisel organizmalar fotosentez yaparak bu karbonu tutarlar.

    dünyadaki oksijen üretiminin(fotosentez) %80'ini okyanuslardaki mikroorganizmalar (fitoplankton) gerçekleştirir.

    fitoplanktonların ürettiği organik materyalin %45'i diatom grubu fitoplanktonlardan gelir. bu organizmalar silisyum kaplı bir hücre çeperine sahiptirler. çok güzellerdir aslında.

    işte hikaye tam olarak burada başlar. biz insanların ürettiği karbondioksit miktarı okyanuslarda çözülmeye devam ettikçe, okyanusların ph'ı düşer, su asidik hale gelir. bu süreç belli bir noktadan sonra diatomların silis kabuklarını eritir ve kitlesel olarak ölmeye başlarlar.

    diatomlar ölürse dünya'da oksijen üretimi %35 civarında düşer. böyle bir düşüşün sonu insanlığın sonu da olabilir. kaldı ki bu yazmış olduğum olaylar silsilesi küresel ısınmanın onlarca etkisinden sadece bir tanesi.

    malesef bazı bilimle alakası olmayan çapsız insanlar (such as donald trump) kendi kendilerine fetva verip küresel ısınma diye bir şey olmadığını, varsa da insan kaynaklı olmadığını ileri sürüyorlar. denial diyorlar psikolojik travmalarda buna, reddetmeyi seçiyor başına gelen felaketi.

    tamam küresel ısınma insan kaynaklı olmasın hadi senin güzel hatrına. ee karbon emisyonu insan kaynaklı, zira yaktığın her yakıt karbondioksit üretiyor.

  • bir başarı hikayesi de ben patlatayım madem.

    bende bugün sabah 7 gibi evden çıktım. 07.10 civarı duraktaydım, vardığımda otobüsün kapıları açık, yolcular binmeye çalışıyordu. ben ise ağzımda sigara yaylanarak otobüse doğru yürüyordym. otobüs hala yolcu alıyorken ben ise önce sigarama, sonra da şoföre baktım. şoför genç olsaydı ayakta gitmeyi göze alıp onlarca km yolu ayakta gidebilirdim ama baktım yaşlı birisi şofördü. şimdi bu her durakta durur, sıcakta milleti mahveder deyip o otobüse binmedim. ne yaptım peki ? bir sonraki otobüsü bekledim. yaklaşık 10 dakika sonra geldi. gelen otobüsün şoförü genç bir adamdı. otobüse bindim. inanır mısınız ilk gördüğüm otobüs ile aralarında 10 dakika olmasına rağmen benim seçtiğim şoför, 10 dakika önce kalkan otobüs şoförünü geçti.

    hayata karşı risk alın arkadaşlar. kimin hangi otobüse bindiği önemli değil, kaptanının kim olduğu önemlidir.

    olmuş mu beyler, olur mu benden de ceo ?

  • benim 15 dakikada temizlediğim balığı adam 2 dakikada temizliyor. adamın mesleği bu olduğu için benden çok daha hızlı yapıyor. bence sorun yok.

    gerçi eve gelince incesi ile uğraşmamıştır diye kalan bir şey var mı diye kontrol ediyorum ama işimi baya kolaylaştırıyor.

    meslekler bunun için var.

  • ölü yemeyi bilmem de, yamyamlık mantıklı zaten.

    şöyle ki; hem insan sayısını azaltarak fazla nüfusa, hem de yeni bir besin kaynağı ekleyerek açlığa karşı bir çözüm.

    buradaki tek soru; kimlerin yeneceği. daha önce de yazmıştım bir yerlere, burada şu mantık yürütülmeli; biz genel olarak ot obur canlıları yiyoruz biliyorsunuz sindirim sistemimiz buna daha elverişli. dolayısıyla veganları yiyelim derim ben.

  • dünyanın en iyi müteahhitine bile iş verseniz, kontrol edilmediğini bilirse size kaliteli iş yapmaz.

    bu örnek özelinde yapılan işi kontrol edip, teslim alabilecek bir tanıdığınız yoksa 3000-5000tl verip başka bir ustayı bunun için görevlendirmek faydalı olabilirdi.

    edit: bu işlerde genelde en az iki ustadan teklif alırsın, düşük fiyat verene işi verirsin, diğerine de kontrol ettirirsin. işi alamayan usta zaten doğası gereği diğer ustanın neden kendisinden daha ucuz olduğunu kanıtlamaya ve yanlışını bulmaya odaklanır. sen de bunu avantaja çevirirsin. bu sistem çok büyük çaplı projelerde bile uygulanır.

  • "ben sadece muslumanlari guvenilir ve saglam olarak goruyorum. bu yuzden saf musluman ss tumenleri kurmamam icin hic bir sebep yok"
    adolf hitler, 1942 aralik

    1944-1945 yıllarında balkanlar ve avusturya'da görev yapmı$, 13. waffen ss dagci tümeninin (bkz: gebirgsjager) ismi. bu tümenin diğer tümenlerden farkı 20 bin kadar askerinin müslüman veya budist gönüllülerden meydana gelmesiydi. geriye kalan kesim genellikle katolik idi. tümen 1943 yılının mart ayında heinrich himmler'in islam dinine olan ilgisi, müslüman askerlerin korkusuz olduğu dü$üncesi ve bu sayede daha çok müslümanı kendi taraflarına çekme amacıyla kuruldu. bu sayede özellikle sömürge topraklarındaki müslüman kesim alman taraftarı olacak, ingiliz ve fransa kontrolü altındaki topraklarda sorun çıkaracaktı.

    tümen hırvatistan'da kurulduğundan dolayı çoğunlukla hırvat gönüllülerden meydana geliyordu. geriye kalan diğer gönüllüler kazakistan, kırgısiztan, özbekistan, azerbaycan, türkmenistan ve bosnalıydı.

    tümenin ismi olan handschar, türk kılıcı anlamına geliyordu ve aynı kılıç tümenin amblemi idi (http://www.axishistory.com/…ser_upload/w/wss-13.jpg).

    yugoslavya, fransa ve almanya'da aldığı tümen eğitimini 1944 şubat'ta tamamladıktan sonra 44 aralık ayına kadar hırvatistan içindeki anti-partizan hareketlerine katıldı. aralık ayında macaristanda 2. panzer ordusu altında görev aldı. 1945 mart ayından ingilizlere teslim olmak zorunda kaldığı 8 mayıs 1945 ayına kadarda yine 2. panzer ordusu altında avusturya'da sava$tı. kurulduğu ilk tarihte* adam sayısı 26 bin iken, teslim olduğu sırada* bu sayı 10 bine dü$mü$tü.

    konu ve tümen hakkında daha çok bilgi edinmek isteyenler george lepre'nin yazdığı "himmler's division: the waffen-ss handschar division" veya antonio j.munoz'un yazdığı "the east came west: muslim, hindu and buddhist volunteers in the german armed forces" isimli kitaplardan yararlanabilirler. o da olmazsa google'dan aratabilirler.

  • çevrimdışıyken bilgisayarı kurcalamak.

    lan internet bu kadar yaygin degilken bilgisayarin bilmemne dll'sinden system dosyalarina kadar her haltini bilirdik.

    simdi isletim sistemi bile skimizde deil. browser var mi, var. yallah.

  • kentsel dönüşümde yıktığı evlerin parasını peşin verip (isteyene para, isteyene yeni ev,ev isteyip parası yetmeyene ev gerisini taksit) bütün evi ücretsiz (belediye fen işleri ile) yıktıktan sonra pencere,kapı,baca,demir gibi para eden şeyleri ev sahibine verip molozu 5 kuruş almadan kaldırıyor ise belediye chp'lidir.

    100 binlik eve 47 bin fiyat çıkartıp üstüne 8 binde (hafriyatçı taşerona) ev yıkma ve moloz taşıma parası alıyor ise akp'lidir.

    edit: tomalara su vermiyor ise de chp'lidir.

  • --- spoiler ---
    geçen gece çocuk hastaydı. ilacı bitmiş, almak için dışarı çıktım. sağa sola saldırıp nöbetçi eczane arıyoruz. birden durup dururken içim cız etti. bi baktım gene aynı karın ağrısı. öyle özlemişim ki seni. dönerken bi meyhane gördüm. bi tek içeri girdiğimi hatırlıyorum bi de rakıya yumulduğumu. arkasından en az dört cigaralık…sonra gözümü bir açtım karşıdan karlı dağlar geçiyor. bi daha açtım başımda bi çocuk: “kalk abi.” diyor “kars’a geldik.”

    otobüsten indim, yürümeye başladım. dedim, allah’ım nerdeyim ben? burası neresi? sonra güç bela burayı buldum. kapının önünde durup düşündüm. dedim bekir, bu kapı ahiret kapısı. burası sırat köprüsü. bu sefer de geçersen bi daha geri dönemezsin. iyi düşün dedim. düşündüm, düşündüm…ama olmadı, dönemedim. sonra, bak oğlum dedim kendi kendime. yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi.
    --- spoiler ---