hesabın var mı? giriş yap

  • dakkasında kabul edeceğim şey.

    suriye'ye iltica eder ordan tekrar türkiye'ye sığınır krallar gibi yaşarım.

  • 1943'ün sonlarına doğru, luftwaffe generallerinin karşısına akıllara zarar bir planla çıkagelmiş avusturyalı ressam: "amerikabomber"

    projenin amacı, isminden de anlaşılacağı üzere, o dönemler almanya'nın kontrolünde olan fransa'nın batısındaki bir hava üssünden kalkış yapıp, new york'u bombalayıp geri dönecek bir ağır bombardıman uçağı üretmekti. gidiş ve dönüş toplam 14000 kilometrelik bir yolculuk neredeyse! proje kabul diliyor. amma velakin, heinkel mühendisleri kısa bir değerlendirme yapıyor ve 14000 kilometre menzili olan bir bombardıman uçağı üretilmesinin teknik açıdan mümkün olmadığını belirtiyorlar.

    avusturyalı ressam bu sefer de "dönmelerine gerek yok öyleyse. böyle süper bir olay için 2-3 pilotu feda etmekte bir beis göremiyorum." diyiveriyor. neyse, heinkel 177 şasisinin üzerine üretilecek bir süper uzun menzilli bombardıman uçağı planlanıyor ama zaten kaynak sıkıntısı çeken almanya'nın böyle bir makine üretmesi mümkün olmuyor. avusturyalı ressam'ı bir süre "hee aynen birkaç ay içerisinde hazır o uçak." diye tıngırdatıyorlar. zaten bir süre sonra da reich'in savunulması aşamasına geçildiği için, çok daha önemli ihtiyaçların arasında unutulup gidiyor bu proje.

    iyi ki de üretilmemiş. amerikanlar öyle bir bombardıman yiyip 80-100 vatandaş ve birkaç binayı kaybetse, bu konu üzerine sınırsız sayıda film çekip kafa ağrıtırlardı. mesela gerçekte bir apartmanları yıkıldı diyelim, new york'ta taş üstünde taş kalmamış gibi bir senaryo olurdu filmde. her yer alev, patlama, sarsıntı, cgi clusterfuck...

  • (yoğun bakımda gördüğüm ilk insan hemşireydi haliyle, ona hitaben)

    - hastalanırsan haber ver, ben de sana bakacağım.

    biri olaydi da ağzıma terlikle vuraydı

  • "türkiye hava yolları" değil "türk hava yolları" o kurumun adı bir kere. aktroller gelip millet ittifakı'nı hdp'yle iş tutmakla suçlayacak yüzü buluyor ama. e reis'in bu söylemi tam çözüm süreci, foncu jargonu değil mi arkadaşım?

  • 1970'li yıllarda iki psikolog tarafından (daniel kahneman ve amos tversky) ortaya atılan ve türkçeye ümit teorisi veya beklenti teorisi olarak çevrilen teori. teorini çıkıç noktası insanların beklenen faydayı maksimize edememeleri gözlemine dayanmıştır. günümüzde ağırlıklı olarak finans çalışmalarında kullanılır.

  • e-kitaplar ve e-kitap okuyucular hakkında bir rehber ile karşınızdayım!

    daha önce şurada yazdığım yazının üzerinden iki yıl geçti, yüzlerce mesaj aldım, hala entry'm oylanıyor ve favoriye alınıyor...

    daha büyük çaplı bir rehber yapıp elektronik kitapları, elektronik kitap okuyucuları ele alacağım ben de, bu boynumun porsche'u artık.

    öncelikle, bazı yanlış bilinen konu başlıkları ile başlayalım.

    elektronik kitaplar .pdf uzantılı dosyalardan ibaret değildir, hatta .pdf dosyası değildir dersem daha doğru bir cümle kurmuş bile sayılabilirim.

    yayınevlerinin ince kapak/ciltli kitap kategorisi gibi, yeni bir formattır.

    bu ne demek?

    yayınevleri, ellerindeki eseri elektronik kitap okuyucular için de satışa sunar.

    bu tabii ki yayınevinin çağı ne kadar yakaladığı ile ilgili; maalesef ülkemizde yayınevleri elektronik formata ciddi derecede ayak diremekteler.

    ''madem türkçe içerikli kitap okuyamayacağım, benim bu rehberde işim ne?'' diye düşünüyor olabilirsin,

    hemen umutsuzluğa kapılma.

    yine de birçok kitabı satın alıp okuyabileceksin, internet nimetlerini kullanmayı biliyorsan çoook daha şanslısın tabii, ehehe.

    ingilizce içerik dediğimiz an uzay boşluğuna savruluyoruz bu arada, aklında olsun. derya deniz bir evren ingilizce e-kitap; aklına gelebilecek her kitabı çok ucuz yollarla satın alabilirsin, satın almana gerek kalmayabilir.

    sonra, elektronik kitap okuyucuların tablet/akıllı telefon/bilgisayardan farkının olmaması koskoca bir saçmalıktan ibaret, bunu kabul edip öyle devam edelim.

    neden mi?

    elektronik kitap okuyucular, e-ink dediğimiz elektronik mürekkep teknolojisine sahip ve basılı kitaplarla aynı hissi vermek için tasarlanan, şarjı bir aydan fazla giden dev performanslı cihazlar çünkü.

    tabletler ve akıllı telefonlar ekranlarındaki yoğun ışığı, dışarı -direkt gözlerinize- verirken, e-kitap cihazı içerisindeki az sayıda led, ışığını cihaz ekranına, yani, içeri verecek şekilde tasarlanmıştır. elektronik mürekkep ile bu dahili ışıklandırma teknolojisi birleştiğinde, geceleri dahi gözlerini yormadan kitap okuyabilirsin.

    optimum ışık seviyesinde kitap sayfasının parlaklığı ne ise, bunu her ortamda elektronik kitap okuyucun ile sağlayabilirsin. plajda, uyumadan önce, doğada, çadırda, aklına neresi gelirse...

    okurken sevdiğin satırları çizebilir, hakkında notlar alabilir, bunu bilgisayarın vasıtası ile yazdırabilirsin mesela.

    aralarındaki performans farkı disket ile taşınabilir bellek kadar büyük bir uçurumu işaret eder bence.

    burada şöyle bir avantajdan da bahsetmeliyiz: bin sayfalık bir kitabı toplu taşımada okumak her babayiğidin harcı değildir, e-kitap okuyucu ile toplu taşımada dahi çok rahat bir şekilde kitap okuyabilirsin.

    uyumadan önce tuğla gibi kitapları ağzına burnuna düşürmenden bahsetmiyorum bile.

    kitap kokusu duygusallarına da bir çift lafım olacak şimdi.

    ceylan derisinde, ne bileyim, papirüste filan kalsaydınız abi, niye geldiniz iki binli yıllara kadar?

    basılı kitap yüzlerce yıllık bir birikim, kabul ediyorum. kitaplığında durması, somut olarak görmek, sayfalarına dokunmak filan hepsi güzel hisler, evet.

    fakat, keyif aldığın bir alanda yeni bir deneyim yaşamak neden bu kadar korkutucu geliyor, anlayamıyorum. yoksa sen bu arkadaş mısın, bak doğruyu söyle...

    ben neredeyse okuduğum her kitabı hediye ediyorum, kitap saklamak büyük bir bencillik bana göre, birine bırakıyorum, gezip duruyor dünyada.

    beynime aktarmam gereken salt bir veri olarak görüyorum galiba, okuduktan sonra aldığım notları alıp elimden çıkarıyorum.

    bir şekilde denge kurdum, hem basılı kitap okuyorum, hem e-kitap okuruyum filan.

    neyse, şimdi elektronik cihazlara hızlıca bir bakalım.

    kindle, kobo, pocketbook, calibro, nook, airbook, inkbook gibi markalar başı çekiyor elektronik cihazlarda.

    kindle, amazon grubunun bir ürünü ve birçok farklı modeli var. şuradan hepsine ulaşabilir, kendi içlerinde kıyaslamalarına bakabilirsin.

    kobo sektördeki en güçlü firmalardan biri. şuradan tüm ürünlerine bakabilirsin.

    pocketbook için şuradan fişeklenebilirsin.

    calibro türkiye'de varlığını sürdüren markalardan bir tanesi.

    nook çok tatlı bir ürün, az popüler, düşük performanslı, şurada

    çok fazla marka var gibi görünüyor, öyle değil mi?

    radikal bir karar vermemiz lazım, bu kararı alırken en önemli etken ise türkiye'de hangisini edinebileceğimiz konusunda olacak.

    kindle, kobo ve calibro ilk akla gelen üç marka.

    yukarıdaki linkleri inceleyerek, ufak bir araştırma yardımı ile kararını verebilirsin.

    bana soracak olursan, kindle ya da kobo al; iki ürün de birçok konuda birbiri ile kapışır. şurada kıyaslamışlar markaları, bir bak derim kararını verirken.

    iki ürünü de türkiye'de edinmek çok kolay, servis sağlayıcıları var bir şekilde.

    ben, kindle okuruyum tabii ki.

    hafıza, format destekleme, cihaz boyutları gibi farklılıkların pek bir işe yaradığını düşünmüyorum.

    en önemli konu başlığı bence ekran performansı ve kitap hissini verip vermediği. kindle'ın ekranı kesinlikle kobo'ya fark atar, boyutları da daha kitaplara, kitap sayfasına yakın; dolayısıyla basılı kitaba en yakın hissi o veriyor.

    kobo, daha çok tabletleri, android cihazları çağrıştırıyor bu anlamda; kindle ise ios, apple cihazları...

    karar sana ait, sonuç olarak hangi markayı seçersen seç, piyasadaki e-kitapları yüksek performansla okuyacaksın.

    hala amazon kindle paperwhite 3 en tercih edilesi ürün fiyat performans oranına baktığımız zaman. cihaz hakkında her şeyi buradaki entry'mde bulacağını tekrar hatırlatmak isterim. güncel fiyatı ise altı yüz tl...

    tanım: bir tür rehber