hesabın var mı? giriş yap

  • sizin serefinizi onurunuzu haysiyetinizi ...yim. allah hepinizin belasini versin. bebek katili ile ayni safta olmak da sana yakisirdi devlet bahceli... devran donecek...

  • şimdi tam anlamadık kardeş. sen hem fenomene kızıyorsun, hem onu takip edenlere kızıyorsun, hem de o sayfaya reklam mı vermek istiyorsun?

  • "yetenek nedir" sorusunun cevabını bize uygulamalı olarak gösteren video. önce japon, bize tatlı bi melodiye sahip söz konusu şarkıyı düz bir biçimde çalıyor. aslına bakılırsa notalar temiz duyuluyor ve şarkının genelinde hata yok; hatta fazıl say'ın yorumunu izlemeden kapatan, piyanoyla çok ilgilenmemiş birinin hoşuna bile gidebilir japon'un çalışı.

    ama sonra fazıl say devreye giriyor. şarkıya bi oktav ince giriyor ve şarkı japon'un çaldığından çok daha hüzünlü bir hal alıyor. sonra sonsuz bi konsantrasyonla tuşeyi, metronomu hislerini katarak ayarlıyor, sonra bunu virtüözlüğüyle birleştiriyor. dinleyici tamamen hüzün ve coşkuyla şarkının içinde buluyor kendini, 20 dakika daha devam etse kimsenin itiraz edeceğini sanmam.

    ayrıca fazıl say'ın gösteri sonundaki o sevimli utangaç gülümsemesi kalbime sıcak bi çorba gibi yayıldı. en az piyanoyla yarattığı harikalar kadar güzel, mütevazı bi mimik o.

    "vay be sanat ne büyülü şey, insanlık ne güzel" falan diye düşünüp ağzım açık bir halde 18 kere izledim bu video'yu.

    (bkz: hayata dair gülümseten detaylar)

  • bizim evin salonundan aktarıyorum. bir saat yirmi dakika önce izlemek üzere bir film açtık. sevgili kişisi yeni edindiği strateji oyununa gömmüş burnunu. ayıp olmasın diye filme razı oldu, belli. filmi başlatmadan önce tuvalete gittim niyetini anlamak için. oyunu geri başlatmış aynı benim sabahları beş dakika daha uyumak için her fırsatı ganimet bilmem gibi. hır çıkarmadım tabii. du bakali modundayım başıma geleceği bildiğim halde. sonra düşündüm. strateji oyunları oynamaya bayıldığım dönemlerde anama ettiklerim geldi aklıma. filmine tüküreyim dedim, ona bi şey olmasın. yan yana oturuyoruz, huzursuz olduğumu anlamasın diye bücürük tableti kaptığım gibi kozmetik, entari artık ne kadar karı-kız işi incik mıncık satan site, tanıtan blog varsa açtım önüme. halbuki çok sıkılıyorum sözlük, bildiğin gibi değil. bi de özledim mi ne. ağzını burnunu mıncırasım var ama kıyamıyorum. ellemeyeyim istediği şeyi yapsın dedim. o bilgisayarda galaksiler arası dalgadan bi savaşta dünyayı kurtarırken ben bebeği gözünün önünde dünyadan bi haber oyuncaklarıyla uslu uslu oynayan bir anne gibi oldum. öyle, garip bir his. sevginin aşkla usulca, güvenle yer değiştirdiği anlardan birinin tadını çıkarıyorum.

    birden ayaklandı az önce, geldi ayağımı öptü ve sonra ellerimi. dondum kaldım öyle sözlük. teşekkür etti, başımı göğsüne bastırdı. günlük hayatın içinde eriyip gidebilecek ufak bir jesti görmezden gelmeyip mutluluğa dönüştürebildiği andır. şimdi ben bunu sevmeyip ne yapayım!

  • e ben şimdi öleyim amk. eşim 27 ben 37 yaşındayım ne oldu ki şimdi.

    kötü birşey yapıyorsam söyleyin boşayalım hatunu. ama çocuğum var ona ne diyeceğim? siz onu da bilirsiniz artık.

  • bunu okurken üniversiteden mezun oldum, evlendim, iki çocuğum oldu. biri geçen gün bana bir torun bahşetti. şimdi de ölüm döşeğinden yazıyorum.