ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
çöpten ceket toplayan adamın ekonomi iyi demesi
-
ekonomi kötü diyen kadına ''ekonomi kötü diyorsun ama 100 kilosun'' diyen iğrenç bir varlığın olduğu röportaj.
kalitesizliğin kitabını yazar bu piçler. şununla ne tartışacaksın?
en ucuz gıda olan karbonhidratları yiye yiye insanlar fakirlikten şişmanlıyor ama bu cahillere bunu anlatamazsın, kendileri de makarna, pirinç, ekmek (halk ekmek) yemekten davul gibi geziyorlar sonra hastaneleri dolduruyorlar sonra devletimize şükürler olsun hastaneler bedava diyorlar.
bunlarla tartışılamaz bunlar parazit.
titanic'teki rose türk kızı olsaydı olabilecekler
-
titanic'teki rose zaten turk kizidir. koca gotunu kipirdatip da yavuklusuna yer acamamistir.
ilkokulda resim dersinde çizilen ev
-
yaz-kış bacası tüter.
taksiden indirdiği kadına tecavüz eden polis
-
böyle bir şeyi gta’da bile yapamıyorsun.
mezun olup iş bulup evlenip çocuk yapmak
-
mezuniyetten sonraki levellere geçemedim.
kod vercek olan yeşillendirebilir.
edit: ilk 3 leveli tamamladım, kod için teşekkürler.
ağaç sulamaya gittik pantolonumu çıkardı
newyork times son 125 yılın en iyi kitabı anketi
-
daha adil bir dünya mümkün kitabını finalistlere sokmadığı için oy kullanmaya gerek bile görmediğim anket. kimlere hizmet ettiği belli.
87. oscar ödül töreni
-
leonardo di caprio'nun içip içip basacağı tören.
geçinemiyorum diyen adama 5 tl fırlatan gurbetçi
-
allah o beş liraya muhtaç etsin seni pislik karı.
sözlükçülerin başından geçen doğaüstü olaylar
-
sabahları camdan aşağı tükürüp duran, beni her gördüğünde "sen ezgi misin? senin bende mektubun var. *" diyen çılgın üst komşumuz 90 yaşındaki himmet dede kapıda kalmıştı. kapının üstünde anahtarını unutmuş, cebinde de yedek anahtarı kapıyı açmaya çalışmış ama başaramamış. tam kahvaltıya oturmak üzereyiz, gelmiş bizim kapıya elleriyle dizini dövüyor, "ne yapacağım ben!" diye.
çıktım yukarı. kapıyı biraz zorlayıp, sarstım. sanırım bir süre sonra arkadaki anahtar geriye kaçtı ve ve diğer anahtarla kapı açıldı. nasıl mutlu oldu, ne dualar etti canım benim. neyse, aşağı indim. oturdum kahvaltıya. o sırada evde şekerin bittiğini fark ettim. "neyse çayı şekersiz içeriz" diye düşünürken kapı çaldı. himmet dedem elinde bir kase küp şeker "evde bir tek bu vardı. teşekkür için getirdim" diyor. o sırada evdeki herkes şok.
sanırım o zamandan sonra kimimiz allah'a, kimimiz karmaya inandı. kimimizin de sikinde bile olmamış olabilir olay. emin olamadım.
edit: himmet dedem 2 hafta önce vefat etmiş lan.