ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
erdoğan'a yakışacak cumhurbaşkanlığı makam aracı
-
edit: maalesef link patates olmuş, espirisi kalmadı. bulunca eklerim.
yedi sene peşinden koşulmuş kız
-
(bkz: elvan abeylegesse)
pelkas'ın profil fotoğrafını atatürk yapmaması
-
yaptı diye övmeye , yapmadi diye eleştirmeye gerek yok. futbolcudur işini yapması yeterlidir. bu tarz konuları aşmak gerekir .
mısır'ın türkiye ile barışma şartları
-
bildiğin yeni bir sevr anlaşması bu.
edit: benim üzüldüğüm mısır'ın bunları bizden isteyebilme cüretini göstermesi yazık. okudukça sinir katsayım artıyor.
digiturk'ün 4 milyon aboneden 1.5 milyona düşmesi
-
kalan 1.5 milyon abonenin yarisi da uyeliklerini iptal ettirmek isterken hayatindan soguyan, isyan edip lanet eden bir kitledir. rabbim herkesi kurtarsin.
ingilizce'de patlıcana eggplant denmesinin sebebi
-
arkadaş, yıllardır ingilizce'yle haşır neşirim, hatta ve hatta yıllardır ingilizce öğretiyorum, ben sadece şekli sanıyordum bunu, "bu ne olum, yumurta bitkisi nedir lan, böyle bitki ismi mi olur anasını satayım?" diye düşünüp duruyordum.. lakin öyle değilmiş işte..
bu patlıcan sebze midir, meyve midir artık ne ise, olgunlaşmadan önce bildiğin yumurta oluyormuş, çok geç fark ettim..
şunlara bak;
bildiğin
yumurta
lan
canım
benim..
artık garip gelen eggplant değil, patlıcan.. hakikaten, patlıcan nedir lan?
debe görevi: şunlara da bakacakmışsınız;
(bkz: kemik kanseri muhammet kardeşimize yardım ediyoruz)
(bkz: minik damla için yardım kampanyası)
30 temmuz 2019 bayern münih fenerbahçe maçı
-
takımın eksiklerini görmemiz açısından güzel maç oluyor.
tam 11 mevkide eksik tespit ettim.
türklerde mesai sonrası bar kültürünün olmaması
-
adam minibüs parasını zor denkleştiriyor eve giderken, bir de bara mı uğrayacak.
neden para basıp borç ödemiyoruz
-
gerçekten iyi niyetlerle sorulmuş bir soruysa soru sahibini kutlayıp elini sıkmak gerekir. yok amaç boş boğazlıksa bu soru, sahibini aptala çeviriverir. iyi niyetle sorulduğuna inandığımdan şöyle diyebilirim. bu sorunun cevabı olumsuzdur. çünkü bu topraklarda para yetişmez. yetiştirmezler. yetiştiremezsin. çünkü suyun yok. gübren yok. çiftçin yok. tohumun yok. hangi topraklarda yetiştiğini anlamış durumda olmalısın bu kadar entry’den sonra.
bir de başka ülkelerde para değiştirmek istemişsin. tam bilmiyorum ama o da o kadar kolay değil. örneğin abd’ye nakit para sokmak 10000$ ile sınırlıdır. fazlasını önceden beyan etmen gereklidir. banka yoluyla sokacaksan zaten bu işi türkiye içinde yapmandan bir farkı kalmaz. ama sen illa para basacağım diyorsan tl değil de dolar bas ne bileyim euro bas. buna da kalpazanlık denir biliyorsun.
the mystery of banking bu konuda işe yarayabilir. bazı çok bilmişler tarafından aptal yerine konulacağını bile bile bu soruyu sormak cesaret işi. sormadan da olmaz elbette. şöyle de bir dolar paradoksu var. ona da kafa yor.
“olay, henüz döviz kurlarının uygulanmadığı yıllarda abd-kanada sınırındaki bir şehirde geçmektedir:
abd ve kanada malum ki para birimi olarak 'dolar' kullanmaktadırlar. yalnız her iki ülke de kendi paralarının daha değerli olduğunu iddia etmektedirler.
şöyle ki:
kanadalılara göre: 1 abd doları= 90 kanada senti,
amerikalılara göre ise: 1 kanada doları= 90 abd senti.
bir amerikalı, cebindeki 1 dolarla dolaşmaya çıkar. bir ara karnı acıkır ve simit alır (amerikan simidi!). simidin fiyatı 10 senttir. cebindeki 1 doları verir. simitçi bozuk para ararken cebinin bir köşesinde 1 kanada doları bulur, onu verir (90 sente eşit ya!).
derken sınırı yürüyerek geçer ve kanada da dolaşmaya başlar. kaleme ihtiyacı olduğunu hatırlar. girer bir kırtasiyeciye. kalemin fiyatı da 10 kanada sentidir. cebindeki 1 kanada dolarını verir. kırtasiyeci de para üstü olarak 1 abd doları verir. oradan da ayrılıp evine döner.
sonra düşünmeye başlar:
— yahu sabah evden çıkarken cebimde 1 abd dolarım vardı, şimdi de 1 abd dolarım var. peki, simitle kalemin parasını kim verdi?”