hesabın var mı? giriş yap

  • kongo'ya hiç gitmemesine rağmen 10 ila 15 milyon insanın ölümünden ve sakat kalmasından sorumlu olan belçika kralı(1835-1909)dır.
    kurduğu kauçuk ve fildişi şirketi yöneticileri, köylüleri acımasızca çalıştırmış, isyan edenlerin el ve ayaklarını kesmiştir. kesilen el ve ayakların çoğunlukla küçük çocuklara ait olduğu ortaya çıkmıştır.

    arkasında sömürülmüş ve katledilmiş bir toplum ve yok olmaya yakın bir fil nüfusu bırakmış olan kral, söz konusu şirket sayesinde kendisine dev bir kanlı servet sağlamıştır.

  • fransız mutfağından çıktığı düşünülen ve bütün dünyaya yayılmış bir lezzet.

    kruvasanın tarihi ise ikinci viyana kuşatmasına dayanıyor. ortaya çıkışında osmanlı'nın ilginç bir rolü olduğuna dair bazı rivayetler var. bunlardan en güçlü olanın hikayesi ise şöyle:

    viyana'da strauch ile heidenschuss sokaklarının birleştiği köşede şaha kalkmış atın üzerinde kılıcı elinde bir osmanlı askeri heykeli bulunuyor. bu arada heidenschuss kelimesinin anlamı ise 'fırıncının darbesi' olarak biliniyor.

    işte tam da bu noktada meşhur kruvasanın osmanlıyla kesiştiği o hikaye başlıyor.

    osmanlı ordusu viyana kuşatması sırasında surları aşmak için top ateşinden daha etkili bir yöntem olan lağım atmayı kullanıyorlardı. kale duvarlarının altından kazılan tüneller patlayıcıyla doldurulup ateşlenir, meydana gelen patlamayla surlar yıkılırdı. yeniçağ'da kale müdafileri surlarının lağımla yıkılmasını önlemek için duvarların üzerine içi su dolu kovalar koyup, surların altından tünel kazılıp kazılmadığını anlamaya çalışırlardı.

    osmanlı, viyana kuşatmasında savaşırken bilinen savaş taktiklerinden biraz daha farklı bir yöntem kullanıyormuş. normalde millet top tüfek savaşırken osmanlı lağım atma yöntemini kullanıyormuş. türklerin eski bir savaş geleneği olan bu yöntem, osmanlı'da, modern bir yapıya ulaştırılarak, çeşitli savaşlarda kullanılmış. savaş alanının gerilerinde açılacak bir lağım ile düşman siperlerinin altına kadar ilerlemek ve burada patlatılacak bombalarla düşman siperinin yok olmasını sağlama esasına dayanan bir yöntem bu.

    osmanlıların kullandığı lağım yöntemi ise karşı taraf tarafından önceden tespit edilerek patlatılıyordu. savaş bitmeye yakınken fark ettirilmeden şehrin surlarına kadar bir tünel kazılmış. patlayıcıları ateşledikleri anda surları uçaracak bu plan, kısa bir mesafe ötesinde çalışan fırıncı tarafından fark edilmiş. tabii içindeki vatanseverlik aşkıyla avusturyalı askerlere koşa koşa durumu izah etmeye gitmiş. bunu öğrenen askerlerin ilk işi haliyle bu lağımı patlatmak olmuş ve osmanlılar için büyük kayıplar verilmiş bu noktada.

    şimdi lağımdan kruvasana dönecek olursak;

    haberi veren fırıncı savaşın akıbetinde ciddi bir rol oynamış ve karşılığında ödüllendirilmiş. bizim ay çöreği olarak andığımız bu lezzeti osmanlılar'a karşı kazandığı zaferden yola çıkarak hazırlamış. osmanlı sembolü hilali kullanarak hazırladığı bu tat böylece bütün dünyaya yayılmış.

    kaynak olarak ise şöyle küçük bir şey bırakabilirim:

    https://viennaslittledetails.com/…3/ottoman-empire/

  • edit 2: bir arkadaştan george orwell sözü,
    düşünün çünkü henüz yasaklanmadı

    düşünüyorum da, hepimizin mi bu kadar kaybedecek şeyi var. kişisel özgürlüklerimiz o kadar kısıtlanmış ki, duvarları olmayan bir hapishanedeyiz. korku imparatorluğu mu bu? öyleyse, hakikaten neyden korkuyoruz?
    dayatmaları kabullenerek daha nereye kadar varacağız? farkında mısınız adı şeriat olmayan, ama muhafazakarlığın dibine kadar dayatıldığı iki yüzlü, sahtekar bir ülke olduk.
    son yasakla,
    her daim içen birisi değilim, ama istediğim zaman, dışarıda içmeyi geçtim, parasını verip birşey alamıyor olmak, bunun bana dayatılıyor olması ve buna sesimin, sesinin çıkmıyor, çıkamıyor olmasından nefret ediyorum.
    gittikçe boğuluyorum, insan görmek istemiyorum ama çekip gidip bir yeşillikte, deniz kenarında öyle boş boş oturmaya bile izin yok.
    herkes birşey olsun istiyor, ama beklemek, umuda boşa kürek çekmek gibi.
    debelenmesek bile batıyoruz, yalnız, çamura değil, bildiğin boka, ta ki nefesimiz tükenene kadar.

    kadehlerinizi kaldırın gençler,
    en çok da kimin o bok çukurunda boğulmasını istiyorsanız ona.
    şerefe...

    edit: gelen bir mesaj,
    " 1920li yıllarda ülkenin fabrika ayarlarıyla oynadınız şimdi bir babayiğit çıktı ve ülkeyi fabrika ayarlarına geri döndürüyor"

  • süper lan. milli takıma 1 yıl önce elimizdekini verip şimdi milli takımdan geçen senekinin küçüğünü alıyoruz. nasreddin hocanın kazan hikayesi gibi. seneye kazan ölür biz de rahatlarız.

  • kesinlikle açık ara farkla (bkz: avukatlık). maalesef ülkemizde avukatlık yapacaksan okuduğun okulun, cv'nin, ortalamanın, yüksek lisansın hiçbir önemi yok. eğer esnaf mentalitesiyle iş yapıp, çevreniz de varsa para kazanırsınız. formül bu kadar basit.