hesabın var mı? giriş yap

  • zara markasının türkiye de ürettiği bir pantolonu aynı tarihte bir çok avrupa ülkesinde sattığından daha pahalıya satarak ülkemiz vatandaşlarını kazıklamasıdır. onca lojistik maliyete rağmen sadece bu ürünü değil bakabildiğim tüm ürünlerin fiyatları, diğer avrupa ülkelerinden hemen hemen %70 e kadar daha pahalı olabilmekte . pantolon aynı pantolon, kumaş ve dikiş bire bir aynı, üretim yeri türkiye yorumu size bırakıyor, bu fiyatlardan alışveriş yapan herkesi sevgiyle kucaklıyorum.

    türkiye 229.95 tl

    united kingdom 16 gbp (güncel kurla 159 tl)

    bulgaria 30 leva ( güncel kurla 137 tl)

    not:bu durumun vergiden kaynaklandığını düşünenler için kutukcu çok güzel açıklamış.

    not 2: fiyatlar aynı tarihte ve bütün ülkelerde birinci indirim döneminde alınmıştır.

    not 3:ülkemizdeki kira ve çalışanlara ödenen ücretler gibi giderlerin diğer avrupa kıtası ülkelerinden çok daha düşük olduğunu ve aslında firmanın ürünü diğer ülkelerden çok çok daha ucuz fiyatlara satabilmesi durumunda aynı karı elde edebileceğini de unutmamak gerek.

  • muhtelif zamanlarda gerçekleştirdiğim eylem.

    ayak-yorgan denklemini kurabilmiş bir yer elması mıyım? hayır. borç batağında yüzen ve her geçen dakika su almaya devam eden bir kese kağıdı mıyım? tabi ki evet. e, peki o zaman muhtelif zamanlar, ödemeler falan ne iş? anlatayım.

    evlendikten sonra belini doğrultulmayanlar familyasının müzmin bir üyesi olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu kredi kartı denen illet bel soğukluğundan sonra aile saadetinin ikinci büyük düşmanı.

    efendim; iki kapı birden açık olursa samanlık cereyan yapabilirmiş, geç de olsa öğrendik. nişan-düğün masraflarını, altını-esvabı kredi çekerek karşılamışsanız, üstüne bir de beyaz eşyaları kredi kartı ile almışssanız, bir de ödenmeyi bekleyen eşinize ve size ait öğrenim kredileri ve geri ödemeli burslar vs. varsa iktisat profesörü de olsanız işin içinden çıkamıyorsunuz. tabi bu noktaya gelmemizde benim ultra süpersonik beynimin, enstitülerde tez konusu yapılası ticari zekamın katkıları da olmadı değil.

    ciğerparelerim; yukarda bahsettiğim borçların üstüne tuttum bir de epey yüklü bir miktara gün'e girdim -börek çörek, break dans- göbek de yok- parayı aldım, krediyi kapattım. güya faizden kurtuldum. ancak bilmem kaç taksittte olduğu için bana koymayan kredi borcu gitti, yerine on ayda ödememiz gereken kol gibi gün parası geldi. böylece her ay bir miktar içeri girmeye başladık. baktım olmuyor, 2 yıl sonra ihtiyaç kredisi çektim ve tüm kredi kartı borçlarımı, öğrenim kredisi vs. kapattım. - ki bu kredi kartı borcunun tamamını ödediğim ilk an, elde var bir- bir-iki ay rahat ettim. en azından elimize üç beş kuruş para geçmeye başladı. ta ki; gaza gelip ev alıncaya kadar. elde bir lira para yok; geride dağ gibi ihtiyaç kredisi borcu var, "abi burası kaçmaz" lafına tav olup ev alıyorum... * *

    evi krediyle aldım. kredi miktarı haliyle evin ederinin üstünde oldu, çektiğim konut kredisinin bir miktarı ile önceki ihtiyaç kredisini kapattım, kalanı ile evin parasını yatırdım. ufak tefek eksikleri de kredi kartı ile aldım. tabi kredinin aylık geri ödemesi gene ebesininki kadar oldu, bu arada mecburen gıda-temizlik maddesi vs. gibi ihtiyaçlar kredi kartlarından alınmaya başlandı. kartlar gene şişti. gene asgarileri maaşımız kadar olmaya başladı.

    bu kez de kayınço devreye girdi. kartları kapatacak kadar para gönderdi, on taksitte kendisine geri ödeyecektik.parayı aldık, kartları kapattık. -etti iki- bu arada bebeğimiz oldu -hem fakiriz hem rahat durmuyoruz evet- baktık bebek varken, araba ihtiyaç haline geldi. hanımın altınları bozdurduk, 2. el bir otomobil aldım. arabanın masrafları, vergisi, sigortası, lpg taktırması, muayenesi vs. derken gene kartlara abandık. bu arada kayınçonun gönderdiği parayı geri ödüyoruz, kartlar ağır ağır içeri girmeye başladı.

    ben tekrar ihtiyaç kredisi çektim. bir yıl vadeli. kartların borcunu kapattım. -etti üç- . ilk bir iki ay iyi geçti. sonra? sonra kayın pederim rahatsızlandı, biz orayla bura arasında mekik dokumaya başladık, yeri geldi uçakla gidip geldik, yeri geldi arabamızla vs. kartlar gene tombikleşti. geçtiğimiz yaz kayınpederimi de kaybettik.

    velhasıl-ı kelam; güngörmüş bir kardeşiniz olarak size yegane tavsiyem; taksitlerinizi aksatmayın-borçlanmayı abartmayın. acele etmeyin. borcunuz varken borcu borcun üstüne eklemeyin. kamçı yiye yiye malkoçoğlu filmlerindeki zindanda işkence gören amcalara dönersiniz, demedi demeyin.

    kart borçları birikti, asgarilerini dahi ödeyemez hale mi geldiniz, ihtiyaç kredisi çekin. ama böyle ucu-ucuna, kılı-kılına çekmeyin. ne olur ne olmaz diye üç-beş kuruş fazla çekin. taksit sayısı sizi rahatlatacak kadar olsun. parayı alıp kart borçların ödeyince, üşenmeyin, kartları iptal ettirin. cebinizde bir tane kredi kartı olsun, onun da limiti maaşınızın, gelirinizin yarısını geçmesin.

    bu da böyle bir anımdı, paylaşmak istedim. efendim; herkese kabızsız-ishalsiz günler dilerim.

  • akp imam hatip dayatması ve özel okul teşviki ile havuç ve sopayı öyle güzel kullandı ki laik kesim bir kere bile “bir dakka lan anayasal olarak ücretsiz ve şeriatsız eğitim hakkımız var bizim” demedi.

    sistemin dışına itilmeyi ayrıcalık zannetti. şimdi cizye gibi laiklik vergisi ödüyor.

  • tarık akan'ın ölüm sebebidir.

    "kirli dünyaya başkaldırıdır."
    "berkecan dedem tarla çapalıyor, 85 yıldır da içiyor"
    "sigara tek başına ölüm bahanesi olamaz"

    sigaraya romantik anlamlar vermek istediğinizin farkındayım, gece sigaralı bir snap'e tav olan kızlar da vardır kabul ediyorum ama lütfen cahil cahil konuşmayın.

    "sizin cahilliğinizden tiksiniyorum"

    erkeklerdeki akciğer kanserlerinin %90'ı, kadınlardaki akciğer kanserlerinin %80'i sigara ilişkili olup akciğer kanseri tüm kanser türleri içinde en çok ölüme sebep olan türdür. sigara içmek tek başına ve doğrudan bir ölüm sebebidir. içmeyin, eğer içiyorsanız da cahilce propogandasını yapmayın.

    sokak cahilleri sizi...

    edit: (bkz: oğuzcan'ın sesine kulak ver)

  • bence ayar değil. cevapta şunlar da yazıyor:

    "niye biz topladığımız vergileri eğitime, sağlığa, sosyal güvenliğe, ar-ge'ye harcıyoruz? şimdi bize söylesin, hangi harcamayı kısacak? eğitimi mi kısacak, sağlığı mı kısacak, maaşları mı düşürecek? hayır. yoksa çıkarsınız, seçim arefesinde vaatlerde bulunursunuz ama o vaatlerin içini doldurmanız lazım. yoksa milletin gözünün içine baka baka yalan atamazsınız."

    vallahi klozeti altından, sabunluğu granitten, aylık elektrik faturası 750 bin tl olan bir saray yapmazsan, bir yerden bir şey kısmana da gerek kalmaz. bir hırsıza oy vermektense, gerçekleştiremeyecek olsa bile amacı topluma fayda sağlamak olan birine oy vermeyi tercih ederim.

  • yıllarca zinanın dibine vur, gece hayatı deyince akla ilk gelen isim ol, ondan sonra namaz güzellemeleri... al sana türk işi dindarlık!

  • ağır suç. cezası da ağır olmalı ama hiç ceza alan duymadım. oysa biliyoruz ki yaygın.

    babanız maliye bakanıdır, şu tarihte mısır ithalatında verginin katlanacağını biliyorsunuz ve binlerce ton mısır ithal ediyorsunuz, sonra mısır ithalat vergisi artıyor. siz daha ucuz maliyetle ithal ettiniz, rakipleriniz daha pahalı. kazancınız milyonlarca lira. ama size bir şey olmuyor. hiç bir müfettiş, maliyeci, savcı bu işlemde şaibe göremiyor. üstelik anneniz de rabbiyle telepati yoluyla direk iletişime geçebiliyor. tanıdık geldi mi size?
    gavur bunu ağır suç sayıyor, cezası da itibar kaybı da muazzam.
    gavurun karısı örtülü değil diye ahlaksız bizim bakanın garısı örtülü deyü namıslı ha. yuh!