hesabın var mı? giriş yap

  • gururumuz mete'nin başarısıdır. istanbul okçuluk kulübü çıkışlıdır.
    okçular vakfı ile hiçbir ilgisi olmaması ayrı bir sevinç kaynağıdır. şimdiden başarısını üstüne çekeceklere önbilgidir.

    tebrikler!

  • motoru kullanan kişi 50-60 saniye önce daracık bir yerden arabanın sağından geçiyor ve yoluna devam ediyor.

    dayı ile olan sahnesinde ise solda kaçacak geniş bir alanı olmasına rağmen ve hafif gaza yüklense çok rahat geçeceği halde bunu yapmıyor. acemi diyecem ama pek acemiye benzemiyor. kural mural demesin kimse, motorcu kurallara uyan birisi olsa ilk sahnede o dar yerden geçiş yapmaz.

    dayı emekli albay triplerinde ani bir çıkış yapıyor. dayı o çıkışı yapmasan dibine kadar haklısın, o tehditler yaşına yakışmamış.

    sonuç: her ikisi de hatalı. motorcu kameralara oynamış.

  • bu maçta barcelona kalecisi pinto; hayrettin demirbaş penaltısı yedi.

    bugün literatürde panenka penaltısı var, hayrettin demirbaş penaltısı yoksa bu bizim ayıbımızdır. nasıl panenka'nın kendine özgü bir penaltı atma stili varsa hayrettin'in de kendine özgü bir penaltı yeme şekli vardı.

    17 penaltı yediği 28 kasım 1996 gençlerbirliği galatasaray maçında zirve yapan hayrettin demirbaş penaltısının özelliği şuydu; hayrettin, penaltıcı topa vurmadan önce bir tarafa ayakları üstünde hareket eder sonra diğer tarafa uçardı. böylelikle iki köşe birden boş kalmış olurdu. bir miktar diğer tarafa hareket ederken diğer tarafa uçmaya hazırlandığı için hareketlendiği tarafa atılan penaltıyı kurtarma şansı yoktu. ortada durmayıp bir tarafa hareketlendiği için diğer tarafa uçsa dahi köşenin yakınlarına dahi yetişme şansı yoktu. kabaca; penaltı atılırken olduğu yere otursa, penaltıyı kurtarma şansı daha fazlaydı.

    pinto tam olarak hayrettin demirbaş penaltısı yemeyi başardı. bir tarafa gider gibi yapıp diğer tarafa atladı ve köşeye giden topa yetişemedi.

    hayrettin, bir kuşağa neler ettin gör işte... bir yanda el clasico oynanırken nerelere gidiyoruz...

  • 60 yaşındasın yetmedi

    120 tane cihangirde evin var yetmedi

    yalıda oturuyosun yetmedi

    reklamcı oldun o sıfatınla yetmedi

    hala yalakalık peşindesin , ne olsa yetecek sana merak ediyorum.

  • kara mayınları, çinliler tarafından moğol istilalarını püskürtmek için kullanıldıklarında 13. yüzyılın başlarında bir kavram olarak var olurken, modern kara mayınlarının ise almanya tarafından geliştirildiği bilinmektedir. birinci dünya savaşı sırasında almanlar tarafından yoğun bir şekilde kullanılan silahlar o kadar etkili olduklarını kanıtladılar ki, diğer savaşan güçlü ülkeler tarafından hızla kopyalanıp kullanıldılar. hitler 1933'te almanya'nın gücünü ele geçirmesiyle, kara mayını teknolojisi bir kez daha askeri araştırmaların ön saflarına geldi. bu süreçte schrapnellmine 35 (şarapnel mayını 35), kurbağa madeni veya zıplayan betty olarak adlandırılan s-mine geliştirilmiştir. kendi sınıfının en iyilerinden birisi olarak s-mine müttefik kuvvetlerin çekindiği bir silah haline gelmiştir.

    s-mine fiziksel olarak, içine toz haline getirilmiş veya tnt dökülmüş küçük bir silindir şeklindedir. her mayının tepesinde, fırlatıldığında içerideki patlayıcının patlamasına neden olan bir fitil vardır. s-mayınını benzer cihazlardan ayıran şey, anında patlamak yerine, takıldıktan yaklaşık dört saniye sonra patlayacak şekilde tasarlanmış olmasıdır. onu ölümcül derecede etkili kılan bir diğer önemli ayırt edici özelliği, fitilinin yerde patlamak yerine mayının gövdesini yaklaşık bir metre havaya fırlatacak şekilde tasarlanmış olmasıdır ki bu noktada şiddetli bir şekilde patlama özeliği göstermektedir. bu yüzden testis yüksekliğinde patlayacak şekilde özel olarak tasarlanmış olması bir silahta bu iki kat ürkütücüdür. ingiliz askerleri bazen s-mayınını testisler için kullanılan argo kelime bollock kelimesini kullanarak "debollocker" olarak adlandırmışlardır. ölümcüllüğü en üst düzeye çıkarmak için, s-mine'ın gövdesi dışarıya yüksek hızlarda fırlatılacak yüzlerce çelik bilyalı rulmanla doldurulmuştur.
    https://www.youtube.com/watch?v=pfbhcqrktno

    müttefik devletlerin s-mayını ile bilinen ilk karşılaşması 1939'da, 2.dünya savaşı'nın başlamasından kısa bir süre sonra saar taarruzu sırasında gerçekleşmiştir. alman güçleri bölgeyi o kadar yoğun bir şekilde mayınladılar ki, alman topraklarına yönelik bir fransız saldırısı durdurulmuştur.

    savaş boyunca, nazi mühendisleri zaten ölümcül olan bu silahta iyileştirmeler yapmaya devam ettiler. "glasmine 43" olarak adlandırılan ve 1943'te geliştirilen bir cam versiyonunu geliştirdiler. büyük ölçüde tespit edilemez olmakla birlikte o dönemin mayın dedektörlerine göre, cam şarapnelin x-ışınlarının tespit etmesi daha zor olduğu için kısmen de olsa enfeksiyon riskinin artması, bu nedenle yaralanan bir kişinin çalışmasını çok daha zor hale getiriyordu.

    müttefik askerlerin yaklaşabileceğini düşündükleri hemen hemen her yere s-mayınlarını çim tohumu gibi diken alman güçlerinin ötesinde, aynı zamanda anti-tank ve araç mayınlarının etrafına akıllıca s-mayınları serpiştirdiler. böylece araçların içindeki askerler devre dışı bırakmayı planlamışlardır. harap olmuş araçtan çıkan askerlerin s-mayınları tarafından etkisiz hale getirilecekti.

    d- day yani normandiya savaşı'ndan sonra bazı alanların mayınlarla ne kadar doygun olduğuna bir örnek olarak müttefikler sadece pouppeville çevresindeki kum tepelerinde 15.000'den fazla patlamamış mayın bulup çıkardılar. dahası, 2. dünya savaşından sonra müttefik kuvvetler, batı avrupa'da ellerinden geldiğince çok mayın kaldırmak için yaklaşık 49.000 alman savaş esirini askere almıştır. yine de, bu büyük miktardaki insan gücüne ve mayınların yerleştirildiği yerlere dair titizlikle tutulan nazi haritalarına rağmen, bugün hala özellikle kuzey afrika'da ve doğu avrupa'nın bazı bölgelerinde, seyahat edilmesi güvenli olmadığı düşünülen alanlarda patlatılmamış 2.dünya savaşı dönemi mayınları olabiliceği düşünülmektedir.

    kaynak:
    https://www.cs.mcgill.ca/…edia/wpcd/wp/s/s-mine.htm
    https://en.wikipedia.org/wiki/s-mine

  • “hakkari’ye özerklik getireceğim.” dememiş.

    “hakkari’de, “(avrupa) yerel yönetim(ler) özerklik şartını getireceğiz” dedim” demiş.

    avrupa yerel yönetimler özerklik şartı, sanıldığı gibi federatif bir yapı önermiyor.

    ülkenin anayasasında yerel yönetimlerin özerkliği adına ne varsa onu garanti altına alıyor. keyfi davranışları kısıtlıyor. (örneğin türkiye’de belediye başkanlarının seçimle gelmesi, belediye meclisleri, belediyelerin topladıkları ayrı vergiler gibi özerklik öğeleri var)

    türkiye’de yerel yönetimler zaten özerktir ve türkiye bu anlaşmayı bazı maddeleri tercih ederek daha 1989 yılında zaten onaylamıştır.

    ancak anlaşmanın tümünü bile tercih etseniz yerel yönetimlere daha fazla özerklik vermeniz gerekmez. sadece belediye seçimlerini, meclisini ve bütçesini daha güçlü güvence altına almış olursunuz. (ki kılıçdaroğlu sanırım bunu vaat ediyor.)

  • kendinize herhangi bir bankadan birikim hesabı açtırın. bu hesabın internet bankacılığını kapattırın. bir adet kavanoz ayarlayın kendinize, her akşam eve geldiğinizde cebinizdeki bütün bozuklukları bu kavanoza atın. bu kavanozdan para almak kesinlikle yasak. her haftasonu ya da ay sonu buradaki paraları sayın, artık 50 lira mı eder, 300 lira mı eder, ne kadar tamlattırılabiliyorsa o kadarını alın poşete koyun, bim gibi a101 gibi markete gidip bütünlettirip bu başta açtığımız karta yatırın parayı. tümletemediğiniz küsurat parayı da kavanozda bırakıyoruz, cebe atmak yok. bu şekilde kısa sürelerde ne kadar para biriktirebileceğinize inanamazsınız. ne kadar çok parayı israf ettiğinizi farkettiğinizde alttan ufak bir sızı hissedebilirsiniz. geçecektir.

  • damadı enerji bakanı, kızı cumhurbaşkanı danışmanı olan cumhurbaşkanının sarfettiği söz.