hesabın var mı? giriş yap

  • daha ice tea filan yokken ortalikta (en azindan turkiye'de), kendi yaptigi limonatayi bir kaba, demlikte kalan cayi da sulandirip ayri bir kaba koyar, ikisini buzdolabina kaldirir, karistirip icerdi. o zamanlar dalga gececegimize, ileriyi gorup patent vs aldirsaydik simdi buralar bizimdi!

  • (bkz: sınıf annesi)

    bu nedir? hangi hakla hukuki ve idari bir mercii yerine koyuyor?

    gelen mesajlar üzerine edit: meğer ne “köklü” ve “önemli” bir merciymiş de haberim yokmuş. çok yazık vallahi. eğitimsiz toplumlarda bireyler azıcık görev ve sorumluluk almayagörsün, gönüllülük esasındaki işlerde bile böyle cozutuyorlar.

  • türk tabipleri birliğinin bugün yaptığı basın duyurusunun başlığıdır.

    biz de. biz yani, berkinin, burakcanın, ali ismailin, ethemin, mehmetin aileleri. gezide yaralanan, hakarete uğrayan, taciz edilen herkes.

    başbakan erdoğan’ın duygu durumundan

    endişe duyuyoruz!

    “gezi olaylarını faiz lobisi çıkardı.”

    “dolmabahçe camii’nde içki içtiler.”

    “benim başörtülü bacılarıma saldırdılar.”

    başbakan recep tayyip erdoğan’ın gezi direnişi’nden bu yana kullandığı ayrıştırıcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı dili hekimler olarak kaygıyla izliyoruz.

    dün gaziantep mitingi’nde berkin elvan’la ilgili söylediklerini dinlediğimizde ise dehşete kapıldık.

    normal/de hiç kimse çocuklarını kaybetmiş iki aileyi karşı karşıya getirmeye çalışmaz.

    normal/de hiç kimse ekmek almaya giderken polis tarafından başından vurulan, 269 gün ölümle pençeleştikten sonra hayatını kaybeden 15 yaşındaki bir çocuğu terörist ilan etmez.

    normal/de hiç kimse oyun çağında öldürülen bir çocuğun mezarına konan oyuncak misketleri “demir bilye” olarak çarpıtmaz.

    normal/de hiç kimse daha iki gün önce evlâdını toprağa vermiş bir anneyi miting meydanında yuhalatmaz.

    bizler hekimiz.

    insanın bin bir ruh halini, bin bir duygu durumunu biliriz.

    başbakan erdoğan’ın duygu durumundan endişe duyuyoruz.

    fevkâlâde endişe duyuyoruz.

    kendisi, çevresi, ülkemiz adına endişe duyuyoruz.

    endişemizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.

    türk tabipleri birliği

    merkez konseyi

    http://www.ttb.org.tr/…/haberler/basbakan-4447.html

  • bu filmin türk sinemasında yeri ayrıdır. gerek ahmet uluçay'ın çok özel bir insan olması gerek sinema sevgisi yönünden. bu film bir taşra güzellemesi değil. çünkü güzelleme yapmak yada yermek izleyicide bir his uyandırmak bir düşünce oluşturmak için yapılır. bu samimi filmin ise öyle dertleri yok. size bakın işte umut dolu çocuklar haydi onların peşine takılın ve bilet paralarınızı bırakın demiyor. böyle bir hikayem var ve bunu bu şekilde anlatıyorum diyor. bu kadar. ayrıca bu film bir sinema tutkusunu da anlatmıyor. tutku buyurgandır. bir şeyleri elde etmeye çalışır. bu film sinemaya sevgi konulu bir film. recep, nihal'i nasıl seviyorsa öyle bir film. bu filmin her bir karesi sevdiğin şeye uzaktan da olsa bakış atmanın mutluluğunu yansıtıyor.

    film taşra güzellemesi değil dedim ama köyün ve kasabanın güzelliklerini es de geçmiyor. televizyonlarda bir ara ege dizisi furyası vardı hatırlarsanız. istanbul'dan giden oyuncular ege şivesi yapmaya çalışıyordu. bu filmde ise böyle bir dert yok. yönetmen şive problemini en başta direkt olarak oranın insanıyla çalışarak çözmüş. çoğunlukla maddi imkansızlık tabi. elinde imkan olsa tanınmış birkaç oyuncu eklerlerdi filme. ancak bu filmde bu bir problem değil. çünkü başka alanlarda hadikap olabilecek amatör oyuncu seçimi bu filmde bir avantaja dönmüş. şimdi lafı fazla uzatmadan spoiler ibaresini bırakıp filmi incelemeye geçeyim.

    --- spoiler ---

    filmin konusu şöyle; kütahya'nın bir köyünde yaşayan recep ve mehmet sinemaya aşık iki çocuktur. ellerindeki imkansızlıklara rağmen köylerinde sinema salonu işletmek istemektedirler. film de onların bu çabasını konu alır. öncelikle şunu söyleyeyim. filmdeki çocukların çabası ve bir şeyleri başarma isteği çok güzel işlenmiş. ayrıca büyüme sancılarını da görüyoruz. recep birazcık daha umutlu. mehmet ise tam bir kara komedi unsuru. içinde bulundukları durumdan her an bir mizah malzemesi çıkarıyor.

    ancak senaryonun aksayan yönleri de yok değil. mesela filmin ilk kırk dakikalık kısmında çok bir hareket yok. doğru, film geri kalmış bir kasabada geçiyor ve iki çocuğun çok bir imkanı yok. bunun içinde sıkıcılık göstermeniz lazım. ancak çocukların çabalarını daha çok görsek güzel olurmuş. sonuçta tek dertleri bir filmi saniyede 24 kare göstermek değil. film yapmak, senaryo yazmak "rejisör" olmak gibi istekleri de var. hikayede bu kısımlara daha çok yer verilse daha güzel olurmuş. yani recep'in sürekli çaya çağrıldığı sahnelerin yerine en azından filmin sonundaki gibi hayal kurdukları sahneler olsa filmin sinemaya nasıl adandığı daha güzel anlaşılırdı.

    filmin teknik kısmından bahsedecek olursak filmde herkesin bildiği bazı aksaklıklar var. doğru. ancak ben bu aksaklıkları hiçbir zaman problem gibi hissetmedim açıkçası. bazı yerlerde frame atlaması falan oluyor hatırlıyorsanız. bu kısımlar bana sanki recep'le mehmet filmi oynatıyormuş da karelerden birini bağlamayı unutmuşlar gibi hissettirdi. bu da filmin anlatmayı tercih ettiği konudan dolayı böyle tabi. o kadar sağlam bir sinema sevgisi var ki filmde pc ekranında izlerken bile arkada akan pelikülün sesini duyabiliyorsunuz.

    bir de filmin müziklerinden bahsetmek lazım. güzel bir "beyaz giyme toz olur" yorumu var filmde. muhtemelen başka beste yaptıracak imkanları yoktu ancak bu türkü filmi çok güzel desteklemiş. o yüzden türkünün film boyunca sürekli kullanılması rahatsız etmiyor sizi. hatta ikinci üçüncü tekrarında siz de eşlik etmeye başlıyorsunuz.

    --- spoiler ---

    film hakkında yazmayı bitirirken şunu söyleyeceğim. nuri bilge ceylan taşrayı alıp filmlerine taşıdı ve muazzam başarı yakaladı yurt dışında. ahmet uluçay da taşrayı çok iyi tanıyan ve farklı bir yönden anlatan bir yönetmendi. güzel ödüller de aldı bu filmle ve önü açıktı. maalesef ki ömrü kısa sürdü. hayatta olsaydı muhtemelen nuri bilge, zeki demirkubuz gibi yönetmenlerle birlikte anılan biri olacaktı ve türk sinemasında farklı bir alan açacaktı. bir film yaptıktan sonra aramızdan ayrılması da bizim üzüntümüz olarak kaldı.

  • az düşününce cevabı bulduğum sorudur.

    albert: doğum gününü bilmiyor. fakat bernard'ın bilmediğini biliyor. bunu nasıl bilebilir. şöyleki: albert düşünür. bernard'a hangi rakamlar verilebilir.
    14-15-16-17-18-19
    kendisine mayıs dense 19 doğru gün olabilir, olursa bernard bilir deyip kesin yargıya varamaz
    haziran dense 18 denebilir.
    temmuz dense olabilir.
    ağustos dense olabilir.
    bernard: doğumgününü bilmiyor.fakat albert böyle diyince temmuz veya ağustos olduğunu anlıyor.
    bildiğine göre bildiği günün temmuz ve ağustos'ta ortak olmaması lazım. ve ikisinden birinde olması lazım.
    14-15-16-17 günlerinde olabilir. bu günlere bakalım.
    14 olsa bilemez zaten,
    15 olsa bilebilir.
    16 olsa bilebilir.
    17 olsa bilebilir.
    tekrar albert'e dönersek.
    albert chery bildikten sonra bunları düşündü.
    15-16-17 olabilir dedi. fakat albert bizim bilmediğimiz birşeyi biliyor. hangi ay olduğunu, temmuz mu ağustos mu. bunu bildiğimizde doğru sonuca ulaşmamız lazım.
    ağustos olsa albert bilemezdi. 15 ve 17 var. ağustos 15 veya ağustos 17 diyebilir, kesin bir yargıya varamaz. biliyorum dediğine göre temmuzdur.
    15-16-17 olabilir demiştik.
    16 temmuz cherly'nin doğum tarihidir.

    madalyamı verebilirsiniz.

  • doğru.
    sadece 6 yaşındaki kız çocuğu değil.
    farklı yaşlardaki nice erkek ve kız çocuklar, kadınlar mesele.

    ve biz, neye taptığınıza bakmadan diyoruz ki
    çocuklardan kadınlardan elinizi, gözünüzü çekin artık!

  • bu tip ortamlarda, katılımcıların yarısından fazlası ne konuşulduğu ile ilgilenmez bile. konuşmacı " salonda bomba var, 5 dk sonra patlayacak" dese çoğu kişi duymayacaktır. duyanlar kaçmaya başlayınca onlar da kaçar.

    öğrencilik böyledir biraz. sonuçta tören, herkes kendi derdinde, platonik aşkını saniye saniye izleyeni, kankasıyla sohbet edeni, sağa sola espri yapmaya çalışanı, kamera görünce sırıtanı ile öğrenciler bunlar. aralarında mutlaka ciddi sayıda ilgili konuşma nedeniyle duygulanıp ağlayanlar da olmuştur, öfkelenenler de, hırslananlar da. böyledir. hepimiz öğrenci olduk.

    orada yapılan konuşma, sosyal medya için bir anlam ifade eder, yöneticiler için bir anlam ifade eder, itü gelenekleri için bir anlam ifade eder. kameraya gülümseyen kızlar, anlamından bir şey kaybettirmez.

    bana anormal gelmeyen durum.

  • birkaç gün önce ncsa mosaic hakkında bir entry girdim, buradan ulaşabilirsiniz.

    web tarayıcıları tarihinde önemli bir yeri var bu mosaic'in, entry'de de anlattım tekrara düşmek istemiyorum fakat önemli bir noktası şu; mosaic'i kuran ekip** daha sonra netscape ismiyle 2000'lerin ortalarına kadar bilinen tarayıcının kurucuları oluyorlar, daha sonra da mozilla vakfında bu işlerine devam ediyorlar.

    netscape ise, onlarca yara ile çıktığı savaşta internet explorer'a yeniliyor. 2003 civarı sanırım, piyasadan tamamen silinmeye yaklaştığı anda mozilla üzerine çalışmalarını başlatıyorlar ve açık kaynak kodlu ilk mozilla sürümü olan phoneix ortaya çıkıyor.

    "mitolojide yanarak öldükten sonra kendi küllerinden yeniden doğan bir kuş olan zümrüdüanka’nın “külleri”, ilk “tarayıcı savaşlarında” microsoft internet explorer tarafından öldürülen netscape navigator’ı temsil ediyordu. ancak phoenix markası phoenix technologies’e ait olduğu için bu addan vazgeçildi ve firebird adında karar kılındı. bu ad ise firebird adını kullanan açık kaynaklı veritabanı yazılımı projesinin tepkisine neden oldu. mozilla vakfı, karışıklığı önlemek için tarayıcının mozilla firebird adını kullanacağını açıkladıysa da tartışmalar sürdü ve 9 şubat 2004’te tarayıcının adı mozilla firefox olarak değiştirildi. firefox, kızıl panda adlı hayvanın takma adıdır ve firefox’un maskotu olarak da bu hayvan benimsenmiştir. " kaynak

    şimdi bunca şeyi niye ekledim, bakın yıl henüz 2003-2004 falan. eylül 2008'e yani google chrome'un çıkmasına henüz 4 sene var. bu adamlar bu işleri yaparken youtube'un kurulmasına bile daha bir sene vardı.

    gelelim güvenlik veya hız konularına.

    firefox'un eklenti marketine girdiğinizde, kendilerinin önerdiği ve güvenlik açığı olmadığını bildirdikleri tüm eklentileri gönül rahatlığı ile kullanabilirsiniz. bugün front end ile uğraşanların en büyük kaynaklarından biri olan mdn , zamanın netscape'i ile temelleri atılmış javascript dilinin de en büyük kaynağıdır. bugün internet tarayıcılarında kullanıcı etkileşimli olan her şeyi javascript'e, netscape'e ve bugün de ardılı olan mozilla vakfına borçluyuz da diyebiliriz.kaynak bunca şey için bile mozilla tercih edilebilirdi ama yetti mi? hayır yetmedi, devam edelim.

    senelerce opera fanatikliği yaptım, sonrasında çinlilere satıldı ve arkasında devasa bir boşluk bıraktı opera, o da silindi gitti maalesef. daha sonra brendan eich mozilla ile benzer bir çizgide brave browser'ı kurdu ve yoluna internetin ve kullanıcıların gizliliğine önem veren bir çizgide devam etti. peki neydi bizi oradan uzaklaştıran şey? bingo, google gibi devasa bir şirketle aynı politikaya sahip olmaya yaklaşmaları. veri güvenliği, veri madenciliği.

    bugünlerde herkesten duyarsınız, konuştuğumuz bir şeyin reklamını görüyoruz veya googleladığımız her şeyin 2 sene reklamına maruz kalıyoruz diye. bu nasıl oluyor sanıyorsunuz?

    şu an, chrome olmasa da çoğunlukla android ve google'a muhtaç durumdayız diyebiliyorum maalesef. hem ülkedeki ekonomik şartlar bizi android kullanmaya mecbur bırakıyor, hem de duckduckgo gibi arama motorlarının yeterli veriyi google kadar yeterli şekilde getirmemesi buna sebep olabiliyor ama bunu en azından tarayıcıda mozilla ile kırabiliyoruz.

    gelelim diğer sebeplere,

    1- firefox bellek kullanım açısından google chrome'dan daha iyi.
    2- chrome ile yapabildiğiniz her şeyi verilerinizi güvende tutma artısıyla firefox ile de yapabiliyorsunuz.
    3-firefox daha fazla özelleştirme seçeneğine sahip.
    4-kullanımında herhangi ekstra bir zorluk yok.
    5-mobilde çok ciddi uzantı desteği sağlıyor, firefox nightly isimli mobil web tarayıcısında reklam engelleyicilere kadar birçok eklenti kusursuz çalışıyor. sözlüğe firefox nightly'den girip reklamsız görmek mi yoksa chrome'dan girip gözleri skerten reklamlara maruz kalmak mı?
    6-mozilla üçüncü taraf izleme tanımlama bilgilerini varsayılan olarak engelliyor, facebook gibi avcılara sizi yem etmemek için uğraşıyor.
    7-mozilla kripto madenciliğine karşı sizi koruyor.
    8-mozilla sosyal izleyicilerin izlemelerine karşı da default olarak koruma sağlıyor.
    9-"firefox'un en son sürümü, dünya çapındaki tüm kullanıcılar için varsayılan olarak açık olan gelişmiş izleme koruması (etp) adlı bir özellik içerir. etp, facebook, twitter ve linkedın gibi şirketlerin sosyal izleyicileri de dahil olmak üzere 2.000'den fazla izleyiciyi engeller. ayrıca, şifrenizin ihlal edilmesi veya güncellenmesi gerektiğinde sizi otomatik olarak bilgilendiren firefox monitor adlı entegre bir özelliğe de sahiptir."

    hala ikna olmadıysanız;

    10-

    "chrome güvenli bir web tarayıcısı olduğunu kanıtlasa da gizlilik kaydı sorgulanabilir. google aslında konum, arama geçmişi ve site ziyaretleri dahil olmak üzere kullanıcılarından rahatsız edici derecede büyük miktarda veri toplamaktadır. google, daha önce satın aldığınız veya ziyaret ettiğiniz gibi bir süveter veya bir kafe bulmanıza yardımcı olmak gibi hizmetlerini iyileştirmek için yaptığını söyleyerek veri toplama konusunda iddiasını ortaya koyuyor. ancak diğerleri, google'ın aslında kendi pazarlama amaçları için benzeri görülmemiş miktarda veri topladığını belirterek aynı fikirde olmayabilir. bilgilerinizi bilgisayar korsanlarından gizli tuttuklarını öne sürüyorlar, ancak bu konunun dışında. google'ın kendisi, büyük ölçüde kullanıcılarından topladıkları veriler sayesinde dünyanın en büyük reklam ağını yönetiyor."

    kaynak2
    kaynak3
    kaynak4
    kaynak5
    kaynak6
    kaynak7
    kaynak8

  • · korkmayın. eğer hala heyecanlıysanız kesinlikle trafiğe çıkmayın. trafik heyecan atma yeri değil, heyecan da hiçbir kazaya bahane değil. heyecan, henüz araba kullanmayı öğrenmemiş olduğunuz anlamına gelir.

    · sarı ışıkta durulmaz hocam.

    · yavaş kullanabilmek ustalık ister, sabır ister. sür'ate özenmeyin; marifet değildir. yürümeyi öğrenmeden koşmaya çalışmayın.

    · gereğinden fazla yavaş kullanmak da marifet değildir. trafiğin akışına ayak uydurun. trafik sizin akışınıza uyarsa kulaklarınız çınlar.

    · vites, vitese bakarak değiştirilmez. nasıl öğreniyorsanız öğrenin yerlerini.

    · vites, kadrandaki değere göre de değiştirilmez. arabanın anlık devri ve önünüzdeki yolun eğimine bağlı olarak değiştirmeli.

    · direksiyon kız gibidir. nazik kullanmanız lazım. incitirseniz sarsılırsınız.

    · dönüşünüz bittikten sonra direksiyonun düz konumuna gelmesi için elle çevirmeyin. kendi kendine düzelir o. hızınızı ona göre ayarlamayı öğreneceksiniz.

    · dikiz aynası kullanmıyorum veya kullanamıyorum diye bir durum sözkonusu değildir. kullanacaksın arkadaşım.

    · sinyalin gereksiz olduğu gibi düşüncelere girmeyin. sinyal diğerlerine saygı kadar tedbirdir de.

    · parmakla yol istemeyin, trafikte en çok buna sinir oluyorum.

    · direksiyon hakimiyetini kavrayabilip kavrayamadığınızı en iyi kendiniz bilirsiniz. eğer kavrayamamışsanız teyple, telefonla uğraşmayın.
    canınız yanar. başkasınınki de yanar.

    · bir cadde veya sokakta dur/kalk şeklinde ilerlerken bir aracın sağından hızla geçmeyin. karşıdan karşıya geçen yayalar olabilir, dikkat edin. yayalara zaten dikkat edin. çocuklara fazla fazla dikkat edin. motorsiklet, bisiklet ve diğer tekerlekli araçlara dikkat edin.

    · trafikte kul hakkı mefhumu yoktur. yol hakkı vardır. kaza olmadığı sürece yol hakkı mefhumu da yoktur.

    · zırt pırt kornaya basmayın. minibüsçü gibi ne o öyle?

    · diğer sürücülere ve yayalara karşı toleranslı olun. her zaman...

    · otobüslere mümkün olduğunca yol verin. dolmuş ve taksicilerinse yolundan çekilin. onlar alırlar o yolu. çok dikkat edin. *

    · biri size makas atıyorsa veya hızla geliyorsa rotanızı ve hızınızı sakın bozmayın. o sizi görüp o esnada ne yapmayacağınızı kestirebilir. kendinizi kurtarmak çabasıyla farklı hareketler yapmaya çalışıp faciaya yol açmayın. bırakın geçsin gitsin.

    · trafik sıkışırsa sinirlenmeyin. kurtuluşunuz yok.

    · otobanda trafik sıkışmışsa, şerit değiştirerek ilerlemek sadece zaman kaybettirir.

    · son olarak... antifiriz benzin deposuna konulmaz. etmeyin, eylemeyin...