hesabın var mı? giriş yap

  • "program files klasörünün altına kurulmayı istemeyen artist programlar"'dır aslı, elli harf diyetiyle yukarıda gördüğünüz hali almışlardır.

    neyse efendim. program kurcaksınızdır. bulursunuz setup dosyasını, enter'a basmak veya tıktıklamak suretiyle başlatırsınız kurulumunuzu. eh bir ara nereye kurulacağını soracaktır program, ve size de default bir değer verecektir. işte artist program ile efendi program arasındaki ayrım bu noktada yapılır.

    efendi program, "c:\program files\halimsalim" gibi bir değer taşıyor olacaktır, kanaatimce normal olanı da budur.

    kendini fasulye gibi nimetten sanan program ise "c:\neyintursusu\pancar" gibi bir değer seçecektir. yani kendini direk c: 'nin altına install ettirecek kadar değerli görmektedir paşa beyimiz. (bkz: bak sen)

    iyice tozutmuş programlar ise
    "c:\harikaprogramlar\gelbizekatilbize\yarraaamiyeooo\robdosambr\"
    gibi klasör değerleri atarlar kendilerine ki, deli ederler, cin ederler adamı.

    kimsin olm sen? artist misin? koskoca paint shop pro, internet explorer, kazaa vs vs bile efendi efendi program files'ın altına kurulurken, sen ne diye zirzopluk edersin? otur oturduğun yerde kırmiyim cd'ni.

  • önemli edit: bazı yazarlar başlıktaki dolandırıcı nitelemesinden ötürü dava edilmem gerektiğini söylemiş. kolaya su katmak, kimyasallarla et tadı bile olmayan içerikler üretmek, 30-40 dakikada kuryeyle teslimat vaat edip 2 saatte getirmek, eksik ürün gönderip bu konuda vatandaşlara yardımcı olmamak, gramajı değiştirip gerekli bilgilendirmeyi yapmamak, yanıltıcı görsellerle alakasız ürünler satmak dolandırıcılıktır. dava korkusuyla insanları susturmaya çalıştığınız yetti, artık canımıza tak etti! susmayacağız, en önemli konu da olsa en saçma konu da olsa eleştirmekten çekinmeyeceğiz. avukat ordusuna güvenen şirketlerin insanlara zulmüne ses çıkartamazsak her hukuksuzluğu kabullenen bir sürüye dönüşürüz.

    kalitesiz ve küçük ürünler:
    yurtdışında fast food tüketen her insanın da belirttiği üzere ülkemizdeki fast food ürünleri tatsız, kalitesiz, kuru ve daha küçük porsiyona sahip. sağlık sorunu ve yeme bozukluğu olmayan vatandaşlarımızın dahi dert yakındığı konu satın aldıkları tek menü ile doymuyorlar.

    popeyes pop burgere ait bir görsel görsel
    burger king whoppera ait bir görsel görsel

    fiyat:
    karşılaştırma yapmak adına büyük şirketlerin en bilinen ve tercih edilen menülerini tercih edersek;
    -bigmac türkiyede 160tl (5.24$)
    -amerikada eyaletler arasında farklar mevcut 4.50$ - 7$

    -whopper türkiyede 175tl (5.72$)
    -amerikada 4.20$ - 6.50$

    -kfc tavuk burger türkiyede 120tl (3.93$)
    -amerikada 1.75$

    görüldüğü gibi fiyatlar dolar bazında bile türkiye ile aynı ya da daha pahalı. ama ekonomi kötü, ama kur yüksek gibi söylemler boşa çıkıyor.

    maaliyet farkı:
    karşılaştırma yapılabilecek sektörün önde gelen şirketlerinde giriş seviyesinde çalışan ücretleri amerikada eyaletler arasında farklar olsa da 2000$ ile 2500$ arasında değişiyor.

    türkiyede ise asgari ücretin biraz üstünde maaş ödendiği tahmin edilirse çalışan maliyeti vergi ve sigorta ile beraber 25.000 türk lirası civarında. bu da yaklaşık 820$ ediyor. arada neredeyse 3 kat fark mevcut.

    et fiyatları ülkemizde daha pahalı olsa da diğer içeriklerin hepsi karşılaştırma yapılan bölgelerden daha ucuz.

    kira fiyatları karşılaştırması yapmak pek mümkün değil çünkü bölgeye ve şube büyüklüğüne göre çok değişken. öte yandan kur farkından ötürü burada büyük bir farklılık olduğunu sanmıyorum.

    hizmet:
    herhangi bir yemek satış sitesine girip yorumlara baktığımızda insanların sadece şikayet ettiğini görüyoruz. eksik ürünler, soğuk ve kötü hazırlanmış yiyecekler. kimi yanık kimi pişmemiş etler. 3 saati bulan teslimat süreleri... liste uzar gider. peki şirketler çözüm sağlama konusunda ne yapıyor? hiçbir şey yapmıyorlar. tüketim yapanlar mağdur olduklarıyla kalıyorlar. şubelerde yaşanan olaylar hakkında da pek çok şikayet mevcut. eksiksiz bütün şirketlerin şikayetvar üzerinde yüzlerce çözülmemiş şikayeti bulunuyor. oldukça kötü bir hizmet anlayışı mevcut ve bu artık şirketler adına normal, göz ardı edilebilir duruma gelmiş.

    mcdonaldsdan yapılan bir siparişin teslim edildiği durum görsel

    sonuç: tüm giderleri tl olan, kur avantajına sahip olmasına rağmen fiyatları amerikadaki eşdeğerlerinden daha yüksek olan bu şirketler daha kalitesiz, daha küçük içerikleri daha kötü bir hizmet ile müşterilerine sunuyor. bunları yaparken de çalışanlarını yoğun iş koşulları sebebiyle mağdur ediyor. müşterilerin geri dönüşlerine asla cevap verilmiyor ve hatalı eylemleri sonucu herhangi bir yaptırıma uğramıyor.

    dipnot: fast food ürünleri sağlığa zararlıdır ve az tüketilmesi gerekir. başlığın amacı kötü ve fahiş fiyatlı hizmet veren ünlü fast food şirketlerini eleştirmektir.

    kullanılan kaynaklar:
    amerikadaki menü fiyatları
    fikir oluşturması adına malzeme fiyatları
    tahmini çalışan ücretleri

    edit: amerikada ikamet eden bazı yazarların uyarısı üzerine kaynakta menü fiyatları yerine tekli burger fiyatları yazıldığı bilgisi geldi. bu bilgi üzerine gerekli düzenlemeler yapıldı.

  • annenin yakın arkadaşlarından oluşan bir whatsapp grubuna katılmasıyla asıl etkilerini hissedersiniz. her gün kadim dostlar whatsapp grubunda neden onun da özlü sözler içeren görseller paylaşamadığı, o görselleri bulanların nasıl bulduğu (- "kızları buluyor tabi onların sen bana hiç bulmuyorsun") ama kendisinin bulamadığı, ayşe hanım'ın son gönderdiğine nasıl bir cevap yazması gerektiği ayrı bir olay oluyor. ama grubu okuması çok zevkli ehehe:

    - günaydın hanımlar bugün hava yağmurlu
    - günaydın neclacığım, evet hava yağmurlu
    - kızlar günaydın (her arkadaş grubundaki gönlü genç teyze) burada yağmur var (2 ilçe öteden bahsediyor asdf)
    - günaydın, nasılsınız, yağmur berekettir
    - günaydın gülerciğim, haklısın. şemsiyenizi almayı unutmayın.

    anne: acaba ben ne yazsam, bir şey söylesene.
    ben: hepiniz yazınca bugün havanın yağmurlu olduğunu nihayet anladım, saolun kızlar yaz ahahsd.
    anne: git.

  • 2005 ağustosu. annemi kaybedeli 3 ay olmuş. henüz travmayı atlatamamışım. babamla zaten yüzyüze bakmıyorum aylardır. birilerinin vasıtasıyla bir tersanede işe başlamışım. sahip olduğun tek para o kişinin cebime koyduğu 50tl.. kaldı ki o paranın yarısını işe başlayabilmem için gerekli olan evrakları hazırlamak için harcamışım.

    farklı bir yerde kalıyorum bir kaç aylığına tek başıma. eş yok, dost yok, arkadaş yok. her sabah tren ile gidiyorum işe, bazen dayanamayıp bir poğaça yiyorum. bazen akşamı düşünerek almıyorum hiçbişey. günlerim böyle geçiyor ardı ardına. bir akşam eve geliyorum, evde bulunan buzdolabını karıştırmaya başlıyorum ve müthiş bir olay! iki adet neredeyse elim kadar köfte buluyorum. benim için ziyafet sayılabilecek bir yemek. tabi sonrası pek iyi olmuyor. aylardır durduğu buzdolabından çıkan köfteler beni bir güzel zehirliyor. sabaha kadar istifra ediyorum. ertesi gün işe bile gidemeyip yorgan döşek yatıyorum evde.

    artık maaşımı almama bir kaç gün var, iple çekiyorum kazanacağım parayı. gözümün önünden hayal gibi geçiyor özlediğim yemekler. işten çıkıyorum, bilenler bilir, tuzla tersaneler bölgesinin en sonundan içmeler tren istasyonuna kadar yürüyorum trene binmek için. kanter içinde varıyorum yaklaşık 1 saatlik yürüyüş sonunda. istasyonda bir arkadaşıma rastlıyorum, biraz muhabbetten sonra arkadaşım büfeye gideceğini, benim bir şey isteyip istemediğimi soruyor. birşey istemediğimi söylüyorum. bir iki dakika içinde geri geliyor ve elindeki iki dondurmadan birini bana veriyor...

    dünya üstünde yürüdüğüm sürece unutamayacağım şeylerin arasındadır o dondurma... alt tarafı basit bir dondurma.

  • "milli takıma alınmadığım için üzgünüm" demek kendi açısından masum ifade olduğu için kullanmaması gerekirdi. bunun yerine, "benim yerime haksız olarak tercih edilen bütün adamların yedi sülalesini *******, hakkımı da helal etmiyorum" dese daha iyi olurdu. herkesin anladığı dilden konuşulması gerekir.

    debe editi: selam. öncelikle böyle sığ bir entrynin debe'ye girmesinden dolayı özür dilerim. ama bana değil sedet'e kızın bununla alakalı. sizlerin bu entry'e oy verip, debe gibi ortalama entrylerin yer aldığı bir listeye sokmasını sedet sağladı. neyse şimdilik geçelim bunu, zaten bu konuda bir yere varamıyoruz ne kadar konuşsak da. kaldı ki yakında kanzuk sözlüğü dürüm yapıp yer.

    bu entry futbol tabanlı olmakla beraber, aslında bu ülkede adam kayırmanın, cehaletin, mayfacılığın, züppeliğin, karaktersizliğin, hırsızlığın her yere işlemesinden dolayı yazılmıştı.

    şimdi bu entry'de konuyu futboldan çıkarın. bir işe başvurduğunuzu ve o iş için yeterince de donanımlı olduğunuzu düşünün. ancak sizin yerinize, o şirkette çalışan bir müdürün çok sevdiği ve beş para etmez bir adamın alındığını düşünün. neler hissederdiniz acaba?

    ve daha bir çok alana çekebilirsiniz bu entry.

    şimdilik saygılarımla

  • akp’li belediyede çalışıyorum diye hayatımda 1 kez zoraki akp mitingine katıldım. kitleyi ilk kez yakından gördüm.

    arkadaşlar öyle bir kitlenin sayesinde iktidarlar ki hayatı sorgularsınız. gördüklerimi hala unutamıyorum. bizim asıl rakimiz rte falan değil bu kitle. asla yenemeyeceğin (!) çipli bir ordu gibi düşün…

    o yüzden parti marti ayırt etmeden (ki ben eski bir iyi parti üyesi ve mustakbel zafer partisi sempatizanıyım) istanbul’da bu çipli orduya rağmen erdoğan hegemonyasını yıkmış olan ekrem imamoğlu’nu destekliyorum. bu geleceğimiz için elzemdir. önce bunları yıkmalıyız. sonra aramızda rekabet ederiz. önce bu hegemonyayı en güçlümüzle tamamen yok etmeliyiz…

  • sözlükteki bütün sayfaları tek tek gezmiş olmama rağmen tam ve bilimsel cevabını bulamadığım sorudur.

    bunun için adım adım ilerleyeceğim.

    soru 1 : kimyasal özellik nedir?

    cevap 1 : element atomlarının çekirdeklerindeki proton sayılarına ve katmanlarındaki elektron sayıve düzenlerine bağlı olan özelliklerdir. basit kimyasal tepkimelerde proton alış verişi olmayacağı için bu özelliği elektron sayı ve düzeni üzerinden değerlendiririz.

    soru 2 : kimyasal olay nedir?
    cevap 2 : maddelerin iç yapılarında meydana gelen (kısaca maddelerin kendi aralarında elektron alışverişi yaparak veya elektronu ortaklaşa kullanarak yeni ve çoğunlukla daha kararlı bir elektron düzeni elde ettikleri), bu yüzden yeni özelliklerde maddelerin oluştuğu ve genellikle de geri dönüşü zor olan veya mümkün olmayan olaylar sinsilesidir.

    soru 3 : yanma nedir?
    cevap 3 : o2 (oksijen gazı) ile tepkimeye giren maddenin yükseltme basamağında (aldığı değerlikte) artış meydana gelmesi olayıdır.

    soru 4 : kismi yanma ve tam yanma nedir?

    cevap 4 : o2 ile tepkimeye giren maddenin yükseltme basamağı (değerliği ) ulaşacağı max değere ulaşmış ise tam yanma, ulaşamamış ise kısmi yanma gerçekleşmiş denir.

    bütün verilen bu bilgilerin ışığında, cevabı da şöyle verelim. tüm elementler gibi hidrojen elementinin de elementel halde değerliği sıfıra eşittir. yanmanın bir yükseltgenme olayı olduğundan yukarıda bahsetmiştik. hidrojen elementinin alabileceği maksimum değerlik +1 dir. oksijen ile kimyasal bir tepkimeye girerek suyu oluşturduğunda max değerliği olan +1 değerliğine ulaştığı için sudan ziyade, suyun yapısındaki hidrojen elementinin yeniden başka bir oksijen ile tepkimeye girerek yanma ihtimali ortadan kalktığı için bizler de kısaca suya yanmaz deriz.

    daha açıklayıcı bir anlatım için, karbon içeren bileşikleri göz önüne alabiliriz. karbon elementi de yanıcıdır. karbonun maksimum yükseltgenme basamağı +4 tür. eğer karbon yandığında +2 değerlik aldığı co ( karbon mono oksit ) bileşigi oluşuyorsa bu bileşik hala yanıcı olmaya devam ederken, +4 değerlik aldığı co2 ( karbon di oksit ) bileşigi oluşuyorsa karbon elementi max yükseltgenme basamağına ulaşmış olduğundan co2 bileşigi için de yanmaz deriz.

  • gene hortlamış bu. neymiş efendim futbolda kötüymüşüz, yasaklanmalıymış, taraf değiştirmeliymişiz, bir kere bile dünya şampiyonu olunamamışmış.

    dünyada toplam 8 ülke dünya kupası şampiyonu oldu. sekiz. olamayanlar arasında portekiz, belçika, hollanda gibi son derece başarılı futbol ülkeleri var. futbolu icat eden ülke olan ingiltere şaibeli bir golle bu unvana ulaşabildi ve 57 yıldır da ulaşamıyor bu unvana.

    futbola yatırım yapılma sebebi getirisidir. şampiyonlar ligi'nin sadece geçen sene kulüplere ödediği para 2 milyar euro, şampiyonlar ligi galibine ödediği para 20 milyon euro, sadece final parası bu. türk milli takımı avrupa şampiyonu olarak 500 bin euro kazandı. futbol voleybolun 40 katı bir havuza sahip, avrupa'daki ilk 3 ülkeye ödenen para toplam 900 bin euro, bu parayı uefa avrupa ligi'nde bir maç kazanan takım kazanıyor. haliyle yatırım alan spor da futbol.

    filenin sultanları avrupa şampiyonu oldu. bu müthiş bir başarı ama siz jenerasyon sporlarını sürekli sporlarla bir tutamazsınız. voleybol ve basketbol (kolej sistemi muazzam şekilde işleyen abd haricinde) tüm dünyada jenerasyon sporudur. basketbol için arjantin'in 1975, türkiye'nin 1979, ispanya'nın 1981 jenerasyonları örnek verilebilir. voleybolda da türkiye'nin 1997-1999 jenerasyonu böyle bir jenerasyon işte. kalkıp da bir jenerasyon aşırı başarılı oldu diye ülke kimliğini oraya kaydıramazsınız.

    kaysa 12 dev adam döneminde kayardı zaten bu. nba yayını yayılmış, avrupa ikinciliği gelmiş, üzerine türkiye tarihinin en büyük iki basketbolcusu başarılı oluyor. ama olmadı. çünkü fiziksel yeterlilik isteyen bir spor, voleybol da öyle. takımdaki liberolar hariç kadınların en kısası 1.82. bir sonraki jenerasyonda bu kadar iyi isimler çıkmayınca nolacak? her 1.80 olan yıldız olacak diye bir kaide yok, o fizikteki kimsede yetenek olmazsa hala "voleybol ülkesiyiz" diyebilecek misiniz? mesele bu.

    tanım: çok kötü bir slogan ve çok yanlış bir kavram. sporun içindeki insanların buna karşı çıkması lazım asıl.

  • playstation 5 türkiye tahmini fiyatı

    eğer konsol 499 dolar bandinda çıkarsa;

    500 dolar=3062 tl
    %50 gümrük (eylülden sonra %20 olacak) = 4593
    %20 ötv =6502
    %18 kdv=5419
    %1 kültür bakanlığı payı =6567
    %10 trt payı ile birlikte güncel dolar kuruyla hesaplandığında 7224 tl ye tekabul ediyor ki mağaza kar payı hariç tabi.

    eylülden sonra da

    500 dolar=3062 tl
    %20 gümrük= 3674
    %20 ötv =5202
    %18 kdv=4335
    %1 kültür bakanlığı payı =5254
    %10 trt payı=5779

    yani dolar kuru, mağaza kar payı gibi tüm senaryolar olumlu gitse bile 6000 - 8000 arası fiyat olacaktır.

    durumun vehamiyetini zaten uzun uzun konuşacağız ama bu tabloya sadece coğrafya kaderdir demek yetersiz kalıyor. ınsan gider bankadan kredi çeker değil 7000 10.000 bile verir ama bu paranın yarısının sirf vergiden oluşması insanı salak yerine konulmasi koyar adama. şu 7000 tl nin %80 i sony'ye gitse gram koymaz kredi çeker gene o parayı veririm ama...