ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
tek başına sinemaya gitmek
-
bayılırım.
öncelikle bir konuda anlaşalım. sinema neden birileriyle gitmek zorunda olduğunuz bir aktivite olsun ki? kim demiş bunu? sinema, ne birileriyle gitmek ne de tek başına gitmek zorunda olunan bir aktivitedir. kimi o şekil sever, kimi bu şekil sever. ben tek başına gitmeyi daha çok severim, etrafımda bıdır bıdır konuşan, hışır hışır paket karıştıran, cart curt fermuar çeken tiplerden de pek hazzetmem. bu konularda tam bir emekli öğretmen huysuzluğundayımdır. dolayısıyla ilk kez seyredeceğim bir filmi, özellikle de sevdiğim bir yönetmenin merakla beklediğim bir filmiyse, tek başına izlemeyi başkalarıyla izlemeye daima tercih ederim.
yanımda bir şeyler konuşan, anlamadığı yeri soran, dikkatimi dağıtan birini istemem. daha önce izleyip beğendiğim bir filmi yeniden izlemek istersem, o vakit biriyle gitmeyi -özellikle de filmi görmesini istediğim birini- tercih edebilirim.
hiç tanımadığım şehirlerde tek başıma sinemaya gitmeyi de severim, tanıdığım şehirlerde sinemaya gitmeyi de severim.
sinemaya gitmeyi severim bir kere. biriyle ya da yalnız, hiç fark etmez.
milli takımın 3 saat değil 50 dakika beklemesi
-
iki ülke arasında krize neden olan, nota'nın falan havada uçuştuğu milli takımın izlanda'ya alınmaması olayı gerçek görünmüyor.
iniş saati: 22:37 (tsi)
burak yılmaz'ın yayın açıp 3 saattir bekliyoruz demesi: 23:30 gibi.
50 dakika sonra 3 saattir bekliyoruz diyor, çıkışın ardından yine aynı şeyi söylüyor, 3 saattir bekliyoruz.
ayıptır.
milyonlarca insan izlerken bile kendisini sürekli yere atarak hakemi aldatmaya yönelik hareketten sürekli ceza alan bir şahsın yine bir aldatma durumu söz konusu gibi görünüyor.
12 ağustos 2015 meteor yağmuru
-
yarım saattir izlediğim şeyin tarlabaşı'ndaki vinç ışıkları olduğunu yeni anladığım yağmur.
külliyede araplara verilen ziyafet
-
halkın parasıyla araplara ziyafet çekilmiş. haram olsun.
edit: dışardan adana mı söylesinler diyenler var özelden. ülkenin menfaatlerini hiçe sayıp, nice tavizler verdikten sonra hiç bişey olmamış gibi poz kesen herkese yazıklar olsun. tavuk döner bile fazla bu insanlara.
kim bilir ne tavizler verildi, ne anlaşmalar yapıldı senin benim zararıma.
murathan mungan
-
''aşk kapıyı çaldığında hemen açma, bazıları çocuklar gibi zile basıp kaçıyor... ''
patty hearst
-
unlu william randolph hearst'in torunu.
1974'de symbionese liberation army uyeleri tarafindan berkeley'deki evinden kacirilip, orgutun propagandasinin etkisi altinda kalmis ve 2 ay kadar sonra orgut uyeleri ile birlikte bir banka soygununa katilmistir. 1976'da yakalanmis, 1979'a kadar hapiste kalmis, o yil, baskan carter'in affiyla hapisten cikmis ve normal bir hayat kurmustur. kendisi hakkinda 1988 yapimi patty hearst adli bir film yapilmis, kendisi de cecil b demented dahil olmak uzere john waters'in bir kac filminde gorunmustur.
wifi açıkken sakın uyumayın
-
ooof of gerizekalılar debe'ye sokmuşlar bir de.
wifi dediğiniz şey radyo dalgası. modemin kullandığı enerji 10 watt bile değil. 10 watt güç tüketen ve radyo dalgası üreten bir şeyin size zarar verme olasılığı yok.
radyoaktif parçacık fırlatmasından korkuyorsanız güneşe çıkmak bunun 10000 katı daha zararlı. uçağa binmek ise daha fazla.
elektromanyetizma falan zırvalamışsınız ya tekrar ediyorum 5 volt 2 amper desek 10 watt. buzdolabınız daha çok enerji tüketiyor. sözlüğü karen ordusu basmış. idiocracy filmi gerçek oldu sayenizde.
uçak yolcusu çomarın yediği ibretlik dayak
-
atar yapan magandalık yapana haksız olana birden fazla kişi engel olmaya kalkınca haksızı tutmak gibi bir huyu var bizim milletin. adam barzo adam hödük. adamın ensesinin kalın olması avrupa görmüş olması bir şey ifade etmiyor. eşeklik bakii. hem gücü yettiği ile üstelik uçakta kavga etmeye kalkıyo. başkaları kulaklarından tutup s..ip attılar diye haksız mı olacaklar. aferin onlara.
hala koronavirüs kapmayanların meslek sırları
-
79. günde, geriye dönüp baktığımda üç kez dışarı çıktığımı fark ettim. dışarı çıkmak dediğim de market alışverişi ihtiyacını gidermeye yönelik. ve bunun neticesinde koronavirüse karşı elimdeki en büyük kozumu kullanmış oldum.
(bkz: yakalanmamak)
4 ocak 2020 natgeo istanbul paylaşımı
-
sıkı bir nat geo takipçisiyim ama adamların bu huyunu hiç sevmiyorum. arkadaki sarıklılara sözüm yok ama ulan bütün sehir sanki sarıkla geziyormuş gibi gösterilmesi gerçekten komik olmuş. birde bunu travel hesabında paylaşıyor.
yaran fıkralar
-
(bu çocukken en sevdiğim fıkra idi)
soğuk savaş döneminde amerikalılar her yıl onlarca casus yetiştirip rusya'ya salıyorlarmış. hepsi de teker teker en geç bir hafta içinde yakalanıp özenle konuşturulup devlet sırlarını ifşa ediyormuş.
en sonunda demişler ki, ülen bi tane yetiştirelim ama çok süper olsun. bi tane adamı almışlar, ana dili gibi rusça öğretmişler şive ve lehçelerine kadar. rus efsane ve masallarını tarihini örf ve adetlerini öğretmişler. bir dikişte bir şişe votka içmesini öğretmişler. göğüs kıllarını jiletle tıraş etmişler böyle kıvır kıvır rus denizciler gibi göğüs kılları olmuş.
dövüş sanatlari teknoloji vs zaten öğretmişler. neyse bu casusu uçaktan paraşütle rusyanın yakınlarında bir kasabaya atmışlar.
paraşüt açılmamış ölmüş. (eheh şaka şaka)
casusumuz rusyada bir bara gitmiş hemen. rusça bir votka istemiş. barmen bir kez yüzüne bakmış ve "hoşgeldin amerikalı" demiş.
casus anında adamın yanına koşmuş. "bayım" demiş, "nereden anladın"
-zenci rus olmaz ki.