hesabın var mı? giriş yap

  • adamın biri her gece rüyasında istanbul' dan adana'ya bir kamyon dolusu mal çekiyormuş, sabah kalkınca da direksiyon sallamaktan her tarafı ağrıyormuş bu her gece devam ediyormuş. sabah kalkınca çok yorgun düşüyormuş.

    bir gün, bir psikoloğa gitmeye karar vermiş derdini psikoloğa anlatmış.

    psikolog:

    - yarın gece adana'ya giderken ankara'da yol üzeri bir park var ben seni gece yarısı tam 00: da orda bekleyeceğim, kamyonu bana verir kurtulursun. demiş.

    adam:

    - tamam, demiş. ama kapıdan çıkarken içinden "hadi len" demiş ve gece rüyasında oraya gitmemiş ama yine her gece rüyasında adana'ya kamyonla mal çekmeye devam ediyormuş. bir gece yine kamyon kullanırken tesadüfen gece 00 da psikoloğun beklediği yere gelmiş ve acaba orda mı, beni bekliyor mu diye merak edip bakmış psikolog orada, vermiş kamyonu ve kurtulmuş. bir daha rüya görmemiş ...

    aradan uzun zaman geçmiş. bir gün adam yolda yürürken bir arkadaşıyla karşılaşmış, oturmuşlar bir yerde, çay kahve sohbet derken, arkadaşı

    -yahu demiş, benim bir sorunum var. gece rüyamda üç tane güzel kızla beraber oluyorum sabaha kalkınca yorgunluktan ölüyorum, ilk zamanlar güzeldi ama artık çok yoruluyorum

    öyle ki eşimi bile ihmal ediyorum, demiş.

    adam:

    - ben bir psikolog tanıyorum ona git ,o senin sorununu çözer ,demiş.

    psikoloğun adını adresini vermiş ve ayrılmışlar. iki arkadaş bir müddet sonra tekrar görüşmüşler

    adam arkadaşına sormuş;

    - ne oldu gittin mi dediğim psikoloğa?

    arkadaşı;

    — evet gittim. adam;

    — ee ne oldu?

    arkadaşı;

    - üç kızı aldı, namussuz psikolog bana bir kamyon verdi her gece adana'ya bir kamyon dolusu mal çekiyorum.

    debe editi: (bkz: erdoğan istifa)

  • sürekli süregelen bir harekettir. bilirsiniz bizim milletimizde hedefe ulaşmak için yapılan her şey mübahtır. sırf yer kapacağım diye, ya da ayakta rahat bir konum elde etmek için kapı açılır açılmaz saldırır bu kitle. birde asıl komik olan, gençleri terbiyeden ve görgüden yoksun olarak addeden 65 yaş civarı olan saygı değer yaşlılarımız bu metro kapıları açılınca millete omuz atan bir usain bolt'a dönüşüyorlar. hedefe kitlenmiş terminatör misali koltuklara yöneliyorlar.

    birde elinden geldiğince inen insanların bitmesini bekleyen insanlar var, onlar da bu öküz kitlenin hareketlerini görünce yaptıkları şeyden hiç haz almıyorlardır eminim. "ulan adam gibi bekledik, tüm yerlere onlar kondu" algısı elbet oluşuyor bilinç altında. he insanlık yapmanın verdiği huzur vardır belki, onun da sabahın köründe okuluna işine giden uykusuz insanların pollyanna genleri o saatlerde çalışmadığı için pek etkili olduğunu düşünmüyorum.

    insanlık yapmanın, düşünceli olmanın ve kurallara uymanın gerizekalılık, saflık olarak değerlendirildiği bu güzelim ülkemde, üç kağıtçılık, çakallık ve şerefsizlik alkışlandıkça, onaylandıkça bu durum siksen değişmez kardeşlerim. yer kapacağım diye maymunlaşmayın yeter.

  • hepsini izlemiş biri olarak mini mini yorumlarda bulunayım:

    seinfeld: oldukça akıcı, keyifli ve komik bir dizidir. her ne kadar her bölümde farklı olaylar cereyan etse de hikayesi de merak uyandırıcıdır. ayrıca costanza gibi harika bir karaktere sahiptir. çekildiği dönemden kaynaklı mizahının biraz eskimiş, temposunun ise çağımıza göre yavaş kaldığından olsa gerek pek kahkaha attırmaz.

    office: neden bu listede bilmiyorum; çünkü diğer dört komedi dizisinden de tarz itibariyle oldukça farklıdır. kanımca içlerinde en kaliteli mizahın ve en başarılı karakterin (michael scott) yer aldığı dizidir. yani öyle bir karakterdir ki, muhtemelen diziler tarihinin kimi zaman en sevimli kimi zaman da en sinir bozucu baş karakteridir.

    friends: bu diziler içerisinde muhtemelen ilk sezonu, en kötü sezon olan tek dizidir. bu nedenle başlarda bırakan çoktur. ancak ikinci sezondan itibaren şahane bir şekil almaya başlayan dizi, giderek artan ivmeyle, standardı hiç düşürmeden 10 sezon boyunca akar. saydığımız ilk iki dizinin aksine yer yer güldürüp yer yer ağlatarak her iki duyguyu da yaşatır. bu nedenle izleyicide empati duygusu yaratır ve diziye olan bağlılığı kemikleştirir. bunu bu listede bir de himym gerçekleştirebilir ancak.

    himym: içlerinde eşzamanlı izlediğim tek dizi. dizinin başladığı yıl ben de üniversiteye yeni başlamıştım; benzer bir arkadaş grubum vardı. bu nedenle duygusal açıdan daha bağlıyım bu diziye. friends'ten ilham aldığı muhakkak; ancak barney stinson gibi efsane bir karakteri barındırması bakımından önemli. ayrıca pek çok sebeple, içlerinde en çok haksızlık yapılan dizi olduğunu düşünüyorum. evet, bazı sezonları gerçekten pek iyi değildir; bu açıdan diğerlerinin gerisinde sayılabilir. ama tutarlılık ve bütünlük açısından en komple dizidir. daha ilk sezonundan, altıncı sezondaki bir olaya referans yapar; altıncı sezon geldiğinde ise o ilk sezondaki referans hatırlatılır. bu detay/dikkat ve tutarlılığı başka hiçbir dizide göremeyiz. çekim teknikleri açısından da en yenilikçi ve en deneysel dizidir. mesela aynı olayın pek çok farklı açıdan çekildiği bölüm, 24 bölümden oluşan koca bir sezonun (9. sezon) yalnızca 55 saatlik bir süreci anlatması, hem her bölümü bağımsız çekip hem de finali merakla bekletebilmesi gibi daha pek çok benzersiz özelliğiyle bence himym oldukça başarılı bir dizidir. benim listede en sevdiğim dizidir. ara ara çeşitli bölümleri izlemem harici, üç defa da baştan aşağı bitirmişimdir.

    coupling : içlerinde ağlatacak derecede, hunharca, yerlere yatıra yatıra güldüren tek dizidir. dizide komedi arıyorsanız coupling en başarılısıdır. hatta cenaze ya da israilli hatun bölümleri fark yaratır. ancak coupling dizisinde duygu eksikliği olduğunu düşünüyorum. sanırım dizideki arkadaşlıkların sığ, muhabbetlerin yüzeysel olmasıyla ilgili bir durum.

  • sen kalkıp adı uludere olan yere, sanki orası farklı bir ülkenin toprağıymış gibi roboski de, kabul edilsin. sonra sen kalk orası farklı bir ülkenin toprağıymış gibi "tc askeri buradan geçemez de", onun da kabul edilmesini bekle.

    ya kalkıp oradaki askere saldırmayacaksın, ya da saldırınca ve asker karşılık verince ağlamayacaksın.

  • on tane tarikatçı otobüsle gidiyorlarmış...
    yolda otobüs devrilmiş...
    tarikatçılar tümden mevta...
    cennetin kapısına kadar gelmişler...
    görevli melek bunlara bakmış;
    " - aranızda çocuklarla evliliği onaylayan,
    - çocuk tacizcisi olan,
    - çocuklara tecavüz eden var ise beni hiç oyalamayın doğruca cehenneme gidin. yolu
    şu taraf" demiş...
    tarikatçıların dokuzu geri dönmüş ve cehenneme doğru yönelmişler.
    görevli melek birkaç saniye sonra arkalarından bağırmış.
    "laaan!.. bu sağır pezevengi de alın buradan."

    debe editi: arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, türkiye cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. en doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur. - mustafa kemal atatürk (kastamonu'da ikinci konuşma)

    edit: bu fıkra mükerrerdir...

  • sebebi, bu şekilde ikiye bölünebilmesidir. batı'nın oyunudur. bizi bölmek istiyorlar...

    yıllar sonra başa gelen editi: avrupa'da bir akrabamız, türkiye'den etnik sebeplerle (kürt) avrupa'ya sığınma talebinde bulunan bir adamcağızla karşılaşıyor. adam, "abi biz, türkiye'de ikinci sınıf vatandaşız, kimliğimizde öyle yazıyor." deyince, akrabamız "nasıl yani? o kadar da belli etmemişlerdir" diyor. adam da, "çıkar kimliğini bak göstereyim" diyerek el büyütüyor. neyse kimlikler çıkıyor. adam, kürtlere hep sonu çift sayıyla biten kimlik verdiklerini, diğer herkesin tc. kimlik no'sunun tek sayıyla bittiğini zannediyormuş. hayat işte...

    not: kürtlere yapılanlar ortada. mevzumuz olayları tahfif etmek değildir... adamcağızın durumu trajikomik.

  • cübbeli ahmet hoca'nın türkiye'yi savunduğu, içeriden isimler vererek ciddi uyarılar yaptığı ve gelişen olaylara karşı öngörüsüz ve salakça yaklaşımın aynen fetö'ye de sergilendiğini defalarca tekrarladığı program; bu arada murat bardakçı'nın da hükümetle arayı bozmamak adına şekilden şekile renkten renge girdiği programdır. yaw kaç yaşındasın, paran pulun var, çoluğun çocuğun yok neden doğru olmazsın?

    murat bardakçıdan tek bir örnek

    cübbeli: selefi ve vehhabiler camilerimizde vaaz veriyor.
    bardakçı: türklere mi araplara mı?
    cübbeli: araplara, arapça veriyorlar vaazı.
    bardakçı: olabilir o zaman sen de almanya'da türklere vaaz verdin.

    buyur burdan yak:
    1-yeter lan almanya'ya çalışmaya gitmiş ve seçilerek alınmış türk işçilerle ülkemize ork ordusu gibi dolan arapları birbirine örnek verdiğiniz. ne alakaları var bu 2 ayrı toplumun.
    2- türkiye'ye gelen selefiler geçtim ateisti, deisti, aleviyi, mevleviyi, hanefiyi; ismail ağa cemaati mensuplarını bile kesip mallarına çöküp karılarını kızlarını cariye yapmanın helal olduğunu anlatıyor araplara, cübbeli almanya'daki türk işçilere böyle bir telkini vaazı mı olmuş birbirine örneklendiriyorsun.

    adam kaç gündür yazıyor, söylüyor, karşında 15 kez tekrar etti biz, siz, o, bu hepiniz din dışısınız deyip kesecek bu selefiler diye. anlaman için daha ne lazım? sanki iç savaş çıkıp selefiler kesmeye başlayınca korunaklı-korumalı evin kurtaracak seni. evini koruduğunu zannettiğin güvenlik görevlisi selefi çıkıp ilk seni kesmesin dikkat et.

  • asıl utanması gereken, bissürü teknik hukuki terimin kullanılacağı belli olan basın toplantısına tercüman olarak öğrencileri görevlendiren sorumlu organizatördür. ayıp ulan, üç kuruş hesap için mi yaptınız bunu merak ediyorum.