hesabın var mı? giriş yap

  • nas suresi değil, arapça nass yani kesin ve açık hüküm kastedilmektedir. bu ifadeler çok sakıncalı ve tehlikelidir. türkiye cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı açıkça kendi inandığı dinin hükümlerine göre devleti yönetmeye çalışmaktadır. bu ülkenin bütün kurucu ilkelerini karşısına almaktadır.

    bu nasıl bir saçmalıktır. bana ne senin neye inandığından, kendi hayatında faiz alıp vermediğinden, naparsan yap. devleti buna göre şekillendiremezsin. çok hassassan istifa et. bu memlekette devlet bankaları da çatır çatır faiz uyguluyor, içki de satılıyor, vergisi de alınıyor, çok eşlilik de yasak, kadın erkek de eşit. kendi inancına tersse istifa et, inzivaya çekil, istediğin gibi yaşa. bunları da mı değiştirmeye çalışacaksın? kuran'da yasaklanmadı diye kölelik ve cariye sistemi de mi gelecek?

  • tek yaptıkları iş törene gelme karşılığında bir takım sanatçılara ödül verme törenleri düzenlemek olan gerizekalı üniversite kulüplerine az bile söylediği tweet'tir. bilim üretin, bir araştırma yapın kim ne yapsın zottirik üniversitesi düttürük kulübü yılın en iyi tv spor programı,haber programı, pop sanatçısı ödülünüzü?bir de bunlar tarkan, sezen aksu vb. gibi ağır toplara vermez bu ödülleri çünkü gelmeyecekleri bellidir dolayısıyla bu aralar böyle bir ödül almak aslında sıradan olmayı kabullenmeye eşdeğer.

  • (bi şey iç, çay iç)
    türk esnafının misafirine söylediği, "bir şey içer misin?" ve "aman kola, meşrubat falan isteyip de beni batırma!" cümlelerinin ikisini birden içeren cümle. önemli olan bir çırpıda söyleyip misafirin konsantrasyonunu çaya yönlendirmektir.

  • an itibarıyla yarışan kız, kndisine "nerede çalışıyorsunuz istanbul'da mı?" sorusu sorulduğunda, nefes dahi almadan:

    "dunyanın en büyük demir çelik firmasında muhasebe yapıyorum." dedi.
    beklediği soru buymuş demek ki.
    cevabına da çalışmış kızcağız, hazirlanmis.

    egona saglık bebeyim.

  • üzgün bir çocuk bu.

    bütün öğle aralarında, hep aynı büyük umutla, içinden başka bir şey çıkmasını dileyerek beslenme çantasını açan;

    her seferinde salçalı ekmeği görüp onun eski ayakkabılarınınkine denk değişmezliğine isyanlar çıkaran;

    sınıf yeteri kadar tenhalaşınca arka sıraya geçip alelacele karnını doyuran;

    elini, ağzını bastıra bastıra yıkadığı hâlde hâlâ salça koktuğunu sanıp kendinden utanan;

    evde annesine "artık salçalı ekmek istemiyorum." derken onu da çaresiz bırakan;

    pelin'in şişman tostlarına, kerem'in hamburgerine imrenip yoksulluğun eksikliğini duyan;

    yıllar sonra akla gelen;
    hüzünlendiren;
    içe oturan bir çocuk.

    canına yandığımın çocuğu! şimdi bir yerlerde karşıma çıksan; seni çocukluğunla barıştırsam; sonra bir hikaye anlatsam sana; hayat sürdükçe bütün o imrendiğin yemekler silinip giderken salçalı ekmeğin hiç yok olmayacağını, onu çok özleyeceğini anlasan. ne değişirse değişsin sen hiç değişmesen, hep çocuk kalsan, hep çocuk kalsam.