hesabın var mı? giriş yap

  • ondört, onbeş yaşlarındayım sene 98. kuzenimle su tabancalarının içerisine çamaşır suyu doldurup akmerkeze gittik. önümüze ne geldiyse vakko,mango,diesel girdik çaktırmadan sıkıyoruz kıyafetlere, cephanemiz bitmeye yakın ilk uğradığımız mağazalardan biri olayı çakozlayıp güvenliğe haber vermiş.

    alışveriş merkezinde olanüstü hal ilan ettiler, çıkanların üstlerini arıyolar filan. eylem silahlarını tuvalete atıp, şüpeli hareketler sergilemekten kaçınınıp sıvışmıştık. acayip eğlenceliydi!

  • bahçeli de bu da deliriyor millet niye ayaklanmıyor diye ahahah. oradan da bi 5 yıl ekmek çıkarma hayalleri denize düştü. bu gezi'nin ekmeğini yediler bitti çünkü. ama kimsenin şeyinde değiller. ağzında dişi olmayan taban varoşların hakkını savunacak kadar kimse aptal değil artık. açlık hepsini terbiye edecek.

    benim aklıma kendi adamlarını sokaklara chpli bayraklarla çıkarıp, sonra bunları bir güzel dövüp gazlayıp, haberlerde de suni gezi 2 haberleri yapacak kadar delirecekleri geliyor. yokluk bunlara her şey yaptırır, gülmeyin :)

  • " kim bunlar? " diye merak edenler var ise anlatayım;

    baştan söyleyeyim. ne yereceğim ne de öveceğim. bu yazı sadece bilgilendirme içerecek. pek tasavvufî terim kullanmamaya çalışacağım.

    uşşâkîlik, halvetiyye tarikatının bir koludur ve kurucusu hüsameddin uşşakî'dir.

    halvetiyye, " tarikatların anası " olarak anılan ve günümüzde islâm aleminin en çok mensubu bulunan tarikatıdır.
    halvetiyye'yi istanbul'a taşıyan kişi kanunî sultan süleyman döneminde yaşamış cemaleddin karamânî'dir.
    halvetiyye esasen dört kola ayrılır:

    - şemsiyye
    - cemaliyye
    - ruşeniyye
    - ahmediyye

    işte uşşâkîyye de ahmediyye'ye bağlı bir silsiledir.

    uşşâkîler, " açlık ile nefs terbiyesi " konusunda belki de türkiye'deki en sert uygulamalara sahip olan tarikattır. aslında bu halvetiyye'nin bir iki alt kolu hariç hepsinde yaygındır.
    ekşi sözlük te sürekli eleştirilen sapkın bir yazarın da ahmediyyelerin mısriyye kolundan olduğunu düşünüyorum çünkü bu tarikatteki dengeler oldukça hassastır ve muhyiddin arabî'nin vahdet-i vücud görüşü büyük önem arz etmektedir. lâkin tarikatın ileri gelenleri muhyiddin arabî'nin kitaplarının okunmasını bile yasak etmiştir.
    çünkü bu sapkın yazarda da görüldüğü üzere kişi imanını yitirip, sünnetleri hatta bazı farzları inkâr edebilecek hâle gelebilir.
    ayrıca benimle de arada sırada sohbet edip bu sapkına karşı söylemlerim yüzünden " biz onun iyi yanlarını görüyoruz " diyen arkadaşlara da yazıklar olsun demek istiyorum. adam kalbinizden imanı söküp sizi islâm ile alakası olmayan budizm benzeri bir şeye sürüklüyor siz hâlâ bir köpeğe kölelik etme derdindesiniz. yazık.

    devam edelim;

    hüsameddin uşşakî, buhara doğumludur. 15. yüzyılın son çeyrek diliminde doğduğu düşünülür.
    kendisi de çoğu tarikat ehli gibi bir rüya sonucunda malı mülkü bırakıp tasavvufa yönelmiştir. bu dönemde anadolu, tarikatler yurdudur ve hüsameddin uşşakî de uşak'a gelerek halvetiyye şeyhlerinden ahmedi semerkandî'ye intisap etmiştir.

    ismail saymaz, uşşakîler için " merdiven altı tarikat " demiştir, ben katılmıyorum.
    ismail saymaz'a göre merdiven altı olmayan tarikatler osmanlı imparatorluğu tarafından resmen tanınmış, geleneği ve silsilesi olan tarikatlerdir ve uşşâkîler böyle değildir! fakat durum tam tersi.

    hüsameddin uşşakî, uşak'taki dergahında artık tarikatın şeyhi konumuna yükselmişken kanunî sultan süleyman'ın torunu şehzade murad, kendisine bir mektup yazarak tahtın kendisine nasip olması için dua istemiş ve hüsameddin uşşakî de şehzadeye cevaben " şehzade yola çıksın. osmanlı tahtı onu beklemektedir! " demiştir.
    sahiden de bu sırada şehzade murad'ın babası ikinci selim vefat etmiş ve osmanlı'nın yeni padişahı üçüncü murad olmuştur.
    bu olaydan sonra padişah, hüsameddin uşşakî'yi istanbul'a davet etmiş ve kasımpaşa'da onun için bir tekke inşa ettirmiştir! işte uşşakîlerin günümüzde de merkez kabul ettikleri kasımpaşa'ya yerleşmeleri bu tarihte gerçekleşmiştir.

    1593'te hac dönüşü vefat eden hüsameddin uşşakî'nin kabri de kasımpaşa'daki bu tekkede bulunmaktadır.
    naaşı istanbul'a getirildiğinde onu karşılayanlar arasında aziz mahmud hüdai efendi de vardır.

    günümüzde bu tekkenin de bulunduğu âsitânenin sorumluluğu uşşakî vakfı'na aittir. vakfın resmî sayfasında da yazdığı üzere vakıf, hüsameddin uşşakî'nin oğullarından istanbul kadısı mustafa efendi tarafından kurulmuştur. bu arada şeyhin diğer oğulları da kadılık görevlerinde bulunmuştur.
    vakıf daha doğrusu uşşâkîler musikiye de büyük önem verirler ve türkiye'de tasavvuf musikisinde en tanınmış isimlerin neredeyse hepsi bu tarikate bağlıdır.

    şu sıralar iğrenç bir olayla gündemde olan fatih nurullah adındaki adam, kendisini uşşakî şeyhi ilan etmişse de vakıf bunu inkâr etmiştir.

    tarikatlerde " el almak " diye bir tabir vardır. yani halihazırdaki şeyh, müridlerinden birine el verir ve yeni şeyhi böylece ilan eder. fatih nurullah ise kasımpaşa'daki dergahta kaldığı yıllarda şeyh olabilmek için çok uğraşmışsa da bu kabul görmemiştir. hatta uşşakî vakfı tarafından dışlanmıştır.
    fakat fatih nurullah, bir dernek kurup kendisini uşşakî şeyhi ilan etmiş ve bir anda binlerce mürid bulmuştur kendisine.
    youtube'da fatih nurullah ve müridlerinin zikir görüntülerini bulabilirsiniz.
    bu şekilde bir ayrılık ali kangel aracılığıyla süleymancılarda da var ki zannediyorum iki üç sene önce bir sürü öğrencinin yurtlara girişi bile yasaklanmıştı.
    fatih nurullah'ın ismail ağa cemaati'nden cübbeli ahmet ile yıllardır süren sert tartışmaları vardır. bunları da youtube'dan izleyebilirsiniz.

    uşşakîler kuruldukları ilk asırlarda kuudî yani oturarak zikir yapmaktalar iken zamanla özellikle bektaşî etkisiyle devranî zikirlere başlamışlardır. bunun nasıl yapıldığını da şuradan izleyebilirsiniz:

    .........

    ayrıca fatih nurullah'ın " elimi öpen cennet'e gider " dediği görüntüler için buyrun:

    eyvah eyvah

    fatih nurullah'ın propaganda kanalı ise nurani tv'dir.

    başta uşşakî vakfı olmak üzere uşşâkîyye mensubu birçok kişi ve kurum fatih nurullah'ın uşşakîliğini reddetmiştir.
    bu zat kendisini mehdi dahi ilan etmiştir ama buna şaşırmıyorum. türkiye'deki hatta dünyadaki tarikatlerin çoğu şeyhine mehdi gözüyle bakmaktadır.

    uşşakî tarikatı, günümüzde istanbul kasımpaşa'da yoğunlaşmış olsa da marmara bölgesi'nin tamamında ve bazı arap ülkelerinde çeşitli faaliyetlerini sürdürmektedir.
    ilginçtir ki bu fatih nurullah, uşşakî vakfı'ndan daha çok maddî gelire sahiptir ve daha çok yerde müride sahiptir.

    başına sarık sarar,
    kendine mürit arar,
    ilmi yok neye yarar,
    ahir zaman şeyhleri!

    ~ hoca ahmed yesevî ~

  • hopper'ın en meşhur tablolarından biri. sokaklar boş, perdeler kapalı, birbiriyle hiçbir şekilde iletişime geçmeyen insanlar... ne bakışlar kesişir ne biri diğerine dokunur... tablodaki bireyler izolasyon içerisinde birbirlerine yabancı oldukları gibi izleyiciye de yabancılar. barın bir kapısı yok dolayısıyla içeriye dahil olamıyorsunuz. öyle dışarıdan izliyorsunuz sadece. tablodaki en sıcak mekan haliyle sizin için de soğuk bir yalnızlığa dönüşüyor. hopper yine dokunmadan tenimize işliyor...

  • kendisine saygım iyice artmış olan, büyük oyuncu.

    bu mal topluma karşı böyle bir açıklama yapmak bile büyük bir cesaret örneğidir. ustanın medeni cesaretine hayran olmamak elde değil.

  • hukuki açıdan; cezalandırılması gereken bir suç eylemi.

    dini açıdan; güzel ahlak üzerine bina edilen bir dinin hakim olduğu iddia edilen topraklarda insanların kendilerinin inançlarını yiyecek kadar "aç" hissettiklerini gösteren olay.

    siyasi açıdan; insanların hakkını alamadığını düşündüğünü ve hakkını almak için fırsat kolladığını gösteren sosyal turnusol.

    sosyal açıdan; karşılıksız sosyal yardımlar ile çalışmadan kazanmaya alıştırılmış insanların, bir gün sosyal yardımlar ile yetinmeyebileceklerini hatırlatan rezalet.

    etik açıdan; kamyon şoförü ile ilgilenmeden ekmeklerin yağmalanması ile, insanlıktan ne kadar uzaklaştığımızı gösteren hayat dersi.

    al capone açısından; "çocukken her akşam yatmadan önce ve aklıma geldiği her an tanrı'ya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. bir gün tanrı'nın çalışma tarzının bu olmadığını anladım. ertesi gün gittim kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her akşam yatmadan önce tanrı'ya günahlarımı affetmesi için dua ettim."

    edit: dostlar, devrim bebek için son 5 bin tl kalmış, haydi asılalım küreklere(bkz: #60102536).