hesabın var mı? giriş yap

  • evli olup olmadığı belirtilmeyen çiftin başına gelen olay. zevce dememişsin sevgili demişsin buradan bekar olduğunuz ortaya çıkıyor. türbanlı dediğin namuslu olur. belli ki sen onu öpüp uyandırdığına göre zanisiniz. adam da tavırlarınızdan anlamış olacak ve gerçek bir müslüman beyefendiymiş ki sizi almamış. allah razı olsun faniden.

  • ilk sahip olduğum bilgisayarın harddisk'i 128 megabyte ** olunca genelde hafızada alan açmak için yaptıklarımdır.

    mario, euro 92 vb. oyunları kurunca bilgisayarda yer kalmamış ve çözüm olarak işe yaramayan dosyalar tarafımdan silinmeye başlanmıştı.

    ve elbet sıra windows klasörüne de gelmişti...

  • free jazz'de doğaçlamaların rolü, konumu ve statüsü bugüne kadar süregelen geleneklerden ayrı düşüyor; çoğunlukla, bir gruptaki bütün müzisyenler artık hem birlikte hem de her biri tek başlarına doğaçlıyor. toplu doğaçlamalardaki bu ilkesel yenilik (kendi deyimleriyle) bu yeni siyah-amerikan müziği'ni, eleştirmenlerin new orleans çoksesliliği diye adlandırdıkları oluşumla bir kez daha ilişkiye sokuyor.

    "müziğin birlikte ve özgürce çalınabildiği new orleans'ın o eski havasını yeniden canlandırmaya çalışıyoruz." diye açıklıyor albert ayler. dahası, birbirlerinin peşi sıra geldiklerinde kendilerini önceliklere katan ya da onlara karşı çıkan free jazz doğaçlamacıları, sırası gelenin uzatıp yaydığı aynı temalar yerine tıpkı yerkabuğu gibi çeşitli katmanlar, dokular, tabakalar halinde yankılanan temalardan oluşur. böylelikle yapıtın tamamı, bir bütün olarak yapısıyla biçiminin bireysel cümlelerin az çok tahmin edilebilir değişimlerden doğmasıyla bir doğaçlama haline gelir. çokmerkezli özgür toplu doğaçlamalar aslında new orleans cazı çoksesliliğinin yeniden hayata geçirilmesi pseudo-ütopyasından da fazlasını ifade etmektedir. yapısı özü nedeniyle muğlaktır, kışkırtıcı, tehlikeli ve şakacıdır. çoğu free jazz müzisyeni afro-amerikan müziği çalmak için akademik batı eğitimi almaya gerek olmadığını ispatlamıştır: (bkz: ornette coleman) (bkz: cecil taylor) (bkz: anthony braxton) (bkz: andrew hill) (bkz: don cherry) (bkz: albert ayler) çalgıların alışılmış kullanımlarının dışına çıkmaya yönelik yaygın eğilimin nedeni, batı normlarınca dayatılan icra sınırlarının ötesine geçme arayışıdır. eskiden bir kaza ya da istisna olarak görülenler artık yeni ses olanakları haline gelir: charlie parker'ın kayıtlarından birer hata olarak görüldükleri gerekçesiyle silinen üflemelilerin ıslıksı vızıldayışı, bugün bir bütünün ayrılmaz parçası olarak değer kazanıp kabul görmekte; bugüne dek sesin temizliğini bozan parazitler olarak nitelenip kaçınılan nefes sesleri artık başlı başına müzikal öğeler olarak kullanılmaktadır. ayler, seslerin artık notalardan daha önemli hale geldiğine dikkat çekerek, bu yüzden müzisyenin seslerin temiz ya da kirli olarak değerlendirilmesine aldırış etmemesi gerektiğini söyler. feryatlar, gürültüler, vurma sesleri, homurtular, gıcırtılar; müzik-dışı olarak görülen her türlü öğe doğaçlamanın bütünlüğünde kendine bir yer bulur.

    kaynaklar: mikan knizak/destroyed music (1963-1980) sf. 132-133, wikipedia, pbs jazz (2001)

  • filmlerdeki zengin taifesinin evlatlarına özel bir trip. onlar içün üretilmiş. normal insanda sakil durur, yakışmaz. babayı da daha bi' sinirlendirir hem. adrenalinin sınırları yeniden çizilir o vakit. aksiyona değdirilip kaçılır.

    filmlerin gerçek olmadığını henüz bilmediğim yaşlarda sikimsonik sebeplerden yer sofrasını -fakirdik- terk edip mutfağa -kendi odam yoktu aybalam- kaçmışlığım vardır 1-2 defa. beklediğim neticeleri doğurmadı, orası ayrı. ama tadına baktım o tribin. tuzlu biraz -gözyaşlarımın katkısı da olabilir bunda-. tavsiye etmem. zira filmde;

    + hayır dedim küçük bey, bu akşam partiye gidemezsin, ders çalışman gerekiyor!
    - lanet olsun!
    * john hemen masaya dön, john sana söylüyorum! gitti.. (masada figürandan öteye geçemeyen samimiyetsiz, ağlak anne tribi).

    şeklinde cereyan eden diyalog her nedense bizim evde;

    + ne maçı lan bu saatte? otur dersini çalış eşşoleşşek, ilk dönem getirdiğin zayıfları düzelt! ama sen duurr, onlar bi düzelmesin ben o zaman yapıcam senle maçı.
    - lanet olsun!
    + aha lanet olsun dedi, gel buraya lan! nasıl konuşuyon babanla sen it?
    * vurma dur! ay kulağını ısırıyo çocuğun, dur dedim bey! komşular adam öldürüyolar yetişin, ay komşulaaar! küçük tüple vurma bari bebeye zalım! (fedakar ama çaresiz anne tribi)

    tarzında yaşanıyordu. sülalem sikildi yediğim dayaklardan. tek kulağım 17 öbürü 11 santim. burnum desen ege haritası gibi. eciş bücüş.

    hep bu masa terk etme sevdasından işte. yapmayın o yüzden :((