hesabın var mı? giriş yap

  • akvaryum için azot döngüsü kabaca şöyle:

    balık-1->amonyak-2->nitrit-3->nitrat-4->oksijen-5->balık

    1-akvaryumdaki balıklar v.s. amonyak üretir(her canlı gibi). bildiğiniz gibi insan oğlu işer. balıklar ise işemez. biz ürettiğimiz amonyağı daha az zehirli olan üreye dönüştürürüz ve üreyi işeyerek vücuttan atarız. balıklar ise amonyağı direk olarak vücutlarından suya geçirirler böylece balık kendisi için son derece zehirli olan amonyaktan kurtulmuş olur.

    2 ve 3- bakteriler amonyağı besin olarak tüketirler ve sırasıyla önce nitrite daha sonra daha az zehirli olan nitrata dönüştürürler. yani akvaryumdaki biyolojik yapı (bakteri kültürünün yetişmesi) ne kadar oturmuşsa akvaryum okadar sağlıklı olur. çünkü son derece zehirli olan amonyaktan çok daha az zehirli olan nitrata dönüşümü sağlayan bakterilerdir. o yüzden bakterileri sevip sayalım lütfen.

    4-akvaryum içerisindeki bitkiler nitratı besin olarak tüketirler ve oksijen üretirler. evet evet fotosentez dediğimiz bu işte.

    5-oksijen balıklar tarafından tüketilir ve döngü başa sarar.

    azot döngüsü oturmayan akvaryumlar sağlıksız akvaryumlardır ve çok sık su değişimi gerektirirler. akvaryumunuzda azot döngünüsü nasıl sağlayacağınızı merak ediyorsanız öncelikle biyolojik filtrasyon ve bitkili akvaryum konusuna hakim olmanız gerekir. onları da başka zaman yazarız artık.

  • ingiliz yetkililerin "çok uzağa gitmeye gerek yok bakın 2015 yılının başlarında türkiye'de de bir teyze hastaneye sıçmıştı. sıçmak insanın fıtratında var." diye açıklama yapacağı olay. yola gelin, batı bizden örnek almaya başladı. medeniyet anadolu'dan doğuyor.

  • ulan o halde bile hala kuyruk sallıyor. utanmaz arlanmaz ya. komple danaya dönüşse yine akıllanmaz bu kadın.

    neyse biz kuranı yırtan kızdan devam.

  • arsen ziyagil, ziyagil yalısı'na yatılı misafir olarak gittiğinde nerede uyuyordu, hangi yatakta yatıyordu, çok merak ediyorum.

    giriş katında sadece iki oda var. küçük olanda deniz de courton, büyük olanda firdevs yöreoğlu yatıyor. salonun bulunduğu ikinci katta ise sadece bir yatak odası var. orada da adnan ziyagil ile bihter yöreoğlu uyuyor. bir üst katta ise üç oda var. orada da behlül haznedar, bülent ziyagil ve nihal ziyagil kalıyor. aslında eskiden nihal ziyagil ile bülent ziyagil aynı odalarda kalıyordu ve en üst kattaki bir odada deniz de courton kalıyordu. bu sebeple giriş katındaki büyük oda ile küçük oda boştu. adnan ziyagil ile bihter yöreoğlu'nun evlilikleri öncesinde arsen ziyagil muhtemelen firdevs yöreoğlu'nun kaldığı büyük odada kalıyordu. ama mevzubahis evlilikten sonra bülent ziyagil ile nihal ziyagil kardeşlerin odaları da ayrılınca ve de firdevs yöreoğlu da ziyagil yalısı'na taşınınca yalıda oda kalmadı. bu şartlar altında arsen ziyagil yalıya geldiğinde hangi odada kalıyor çok merak ediyorum. evin hizmetlilerinin kaldığı bodrum katta kalmıyordur herhalde. zaten o katta da boş oda var mı bilmiyorum. yıllardır içimde koca bir boşluk doğuruyor arsen ziyagil gizemi.

  • tarihteki olayları, kişileri, gerçekleri geniş hayal gücü ve güçlü anlatım dili ile roman havasında anlatan, gerçekçi ve tarihten ders alınmasını sağlayan yazar kişi.
    beni mısır ve pers kültürü ve tarihi ile tanıştıran ve hayran bırakan insan.
    afrikalı leo, semerkant, tanios kayası okunmasından öte arşivlenip insanlara okutulması gereken kitaplarıdır.

  • rüyaların görüldüğü ve uykunun alındığı dönem. eğer ki rem uykunuzun ortasında uyanır ve rem uykunuzu tamamlamadan kalkarsanız, uykunuzu alamazsınız. misal alarmla uyanıyorsunuz ve alarm sizin rem uykunuzun nerde başlayıp nerde bittiğini bilmediğinden, rem in ortasında çalıveriyor, siz de uyanıyorsunuz ve hala uykunuz var. bunun sebebi yeterince uyumamanız değil, rem uykusunun yarıda kesilmiş olmasıdır. işte bu sebeple insan sabah uyanacağı saati beyninde şartlamalıdır ki, vücut da kendini ona göre ayarlasın ve kalkmanız gereken saatte rem i tamamlayıp sizi uyandırsın. bilim dünyası bunu her insanın başarabileceğini söylemektedir. ama alarmı da yine de kurmakta fayda vardır, olur da vücut ve beyin sizi uyandırmayı başaramazsa diye...
    uyku döngüsünün son halkası olan ve 1 buçuk - 2 saatte bir tekrar eden rem i 2 kere tamamlamanın uykuyu almak için yeterli olduğunu öne süren bir görüş de yok değildir. bu da 4 saat uykunun yeterli olduğu anlamına gelmektedir. lakin bu bildiğim kadarıyla kesin bir bulgu değildir.

  • sen git, makarnayı süzdükten sonra kalan nemi de kurutmak için (!) makarnaları kısık ateşte dinlenmeye bırak, daha doğrusu dinlenmeye unut. onlar dinlenedursunlar, sen bu sefer hakikaten git, dersin başına otur. mutfaktan gelen kokuyu içine çekince git altını söndür, tencerenin dibine yapışan siyah tortuyla başbaşa kal.

    tamam bunu yaptın da, bırak ama değil mi? yok, git içine azıcık su at tencerenin, "kirler yumuşasın." diye tekrar ocağı aç, sonra su kaynayıp bitsin, tencereyi bir posta daha yak.

    hayata karşı çok net bir duruşum olduğu kanaatindeyim.

  • ekmegin yagli kisminin yere bakarak dusme olasiligi yerdeki halinin degeriyle dogru orantilidir

  • 1680 yılında etiler yoktu, diyerek başlanması gereken soru. etiler, adını etibank'ın yaptırdığı konut kooperatifinden alır. etibank da cumhuriyet sonrası açılan ve selçuklu öncesi anadolu medeniyetlerini (sümer, hitit*, akad*) isim olarak benimseyen bir bankadır. etiler'in olduğu bölge 18. yüzyıla kadar ormanlık araziydi. kışın kurt inerdi. bölgeden bir arazi 18 yüzyıl sonlarında kaptanı deryaya tahsis edilince levend* adını aldı. bugünkü levent mahallesinin kurulması ise 1950lere kadar bekleyecekti*.

    eyüp ise bizans döneminden beri bir yerleşmeydi, sahabelerden eyüp el ensari ve ordusunun 7. yüzyıl sonunda kapılarına dayanıp bozguna uğradığı konstantiniyye surlarında yer alan bir bizans toprağıydı. 15. yüzyılda konstantiniyye osmanlılar tarafından alındıktan sonra fatih sultan mehmed, ilk kuşatmayı yapan eyüp el ensari'nin mezarını aratmaya başladı. kuşatmayı yapan müslümanlar, surların dışındaki bir manastır mezarlığının dışına gömülmüşlerdi. akşemseddin rüyaya yatıp mezarın yerini tesbit edince burası türbe yapıldı, ve üzerine görkemli bir cami yaptırıldı. cami son haline gelene kadar epey elden geçmiştir. eyüp uzunca bir süre şehir dışında bir köy, mezarlık ve ruhani mekan olarak kaldı.(tarîh-i sultan süleyman, nakkaş osman, 1580*)

    1680 yılında muhtemelen eyüp'ten, konstantiniyye'den gelirken bindiğiniz atla haliç kıyısına kadar gidip, kayıkla karşıya geçip, galata'dan yukarı ormanın içine doğru da eşrafın "delü mü sikdü acep?" bakışları arasında at üstünde gidebilirdiniz.