ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
eroin
-
diasetil morfin, ilk kez 1874 yılında morfinin asetillenmesi ile elde edilen bir alkaloittir. 1898 yılında bayer firması tarafından ağrı ve öksürüğe karşı ilaç olarak piyasaya sunulmuş, yıllar sonra bağımlılık yapıcı etkisi nedeniyle yasaklanmıştır. saf eroin, acı tadda beyaz bir tozdur. yasadışı eroin içerdiği safsızlıklar yüzünden kahverengi, krem hatta siyaha yakın renkte olabilir.
yıllar önce ev arkadaşımın sevgilisinde vardı bu illet. tedavisi çok zor ve uzun bir süreç. tanıdığımda 1 aylık yatılı tedaviden sonraki altıncı ayındaydı ve hala idame dozu olarak eroine yapıca kimyasal benzerlik gösteren bir ilaç kullanıyordu. "iyileşti sayılır" demelerine rağmen orada kaldığım iki ay boyunca hatırladığım kızcağızın sürekli biryerlerde (koltuğun kenarında, duvarın dibinde, koridorda) karanlıkta çömelip tırnaklarını kemirerek saatler geçirdiği. bağımlılığı hakkında kendi ağzından duyduğum tek değerlendirme ise şöyle idi: "her boku ye, bu boku yeme".
imdb puanı abartı olan filmler
-
hemen hemen tüm hint filmleri.
maşallah 8.1 in altında olan filmleri yok.
iyiki imdb nin farklı degerlendirme kriterleri var da meydan bunlara kalmıyor.
4+1+3+4 eğitim sistemi
-
önliberosuz eğitim bir boka benzemiyordu. her eğitim sistemine böyle bir çapa lazım.
canı istemiyorsa telefona yanıt vermeyen insan
-
sizin onu istediğiniz zaman arama özgürlüğünüze istemediği zaman sizinle konuşmama özgürlüğünü kullanarak yanıt veriyordur.
metroda inenlerin beklenmesini sağlayacak formül
-
her durağın tünel füniküler durakları gibi olması, iniş ile binişin farklı kapılardan yapılması ve bir kapı kapanmadan diğerinin açılmamasıdır. çünkü türkiye'de insanları bu davranışa ikna edemezsiniz. ancak mecburi yaptırımla mümkündür ki o da teknik olarak zorlayıcı. dolayısıyla bu da "böyle gelmiş, böyle gider." diyerek umutsuzca kabulleneceğimiz durumlardan biri olarak kalır.
ailenin komik kısa mesajları
-
arkadaşla kadıköyde akşamüstü vakti bir mekanda buluşulduktan sonra taksime geçilmiş, gece uzadıkça uzamış ve kalabalık olunmuştur.
sabaha karşı taksim taraflarında başka bir arkadaşın evinde kalınır, öğlene kadar uyunur edilir..
ertesi günü aynı şekilde geçer, zaten taksimde herkes, akşama doğru çıkılır evden yine içilir eğlenilir dans edilir, taksimde oturan aynı arkadaşta kalınır..
3. gece taksimde içilirken ilk gün kadıköyde buluşulan arkadaşın cep telefonuna mesaj gelir;
"ekmeğe gerek kalmadı."
arkadaş bi duraksar, bi dalar ve bi anda suratı renk değiştirir..
haliyle meraklanıp sorulur "ne oluyor lan ?"
cevap : "abi ben ekmek almaya diye çıkmıştım."
chainard
-
bazen böyle umutsuzluğa düştüğüm oluyor. okul, iş, aile vb. benden bişey olacak mı falan diye. sonra geliyorum chainard'ın entrylerini okuyorum keyfim yerine geliyor. diyorum ki bu adam bu beyinle bu yaşa geldiyse benim şu hayatta yapamayacağım hiçbir şey yok. teşekkürler chainard.
narkotikçi keş arı
sevgilisinin kahvesine gülücük çizeni döven adam
-
evrimleşmemiş,özgüvensiz bir primatın yaptığı gövde gösterisi.
senin neyine kahve içmek, ancak yalaktan su içmek yakışır sana.
ramazanda içki içenleri görünce keyiflenmek
-
seviyorum bu insanları, gördükçe keyifleniyorum. modern, yobaz olmayan bir şehirde yaşadığımı görüyor, erzurum, yozgat vb. gibi şehirlerin de kendilerini aşmasını can-ı yürekten diliyorum.
sonuçta her koyun kendi bacağından asılır. içki içenlere afiyet olsun, oruç tutanların da allah kabul etsin.