hesabın var mı? giriş yap

  • gece devriye onbaşılık görevini icra ederken alay karargah bölüğünün akşam kumanyasını alma görevi de bendeydi. her gün zar zor 3 asker bulup 90-100 kişinin yemeğini alma görevini icra ettiğimiz bir gün, sorunlu olduğunu bildiğim bir astsubay bizi gözüne kestirdi ve yanımıza yaklaştı. biz de selamı çaktık tabi, üzerine beni pas geçti ve diğer asker arkdaşlarıma ilk soru geldi.

    ast - sen nerelisin asker ?
    asker1 - vanlıyım komutanım.
    ast - oo bu sıkıntılı.
    ast - sen nerelisin asker ?
    asker2 - mardinliyim komutanım.
    ast - oo bu da sıkıntılı.
    ast - sen nerelisin asker ?
    asker3 - hakkariliyim komutanım.
    ast - oo sen terörist misin ? var mı ailende terörist ? destekliyor musun ?
    asker3 - komutanım ben yürüyerek dağa çıksam daha yakındı, buraya (çorlu 105. topçu alayı) 1600 km yol teptim. adam gibi askerliği yapıp gideceğim. ayrıca babam da koruculuk yaptı.

    astsubay dumur oldu ve çekti gitti. sorguladığı 3 adam da üniversite mezunu kısa dönem askerlerdi. adamların yüzündeki hayal kırıklığını görebiliyordum. kendi aralarında zorla bizi destekçi yapacak vs diye söylendiler.

  • joseph s. nye tarafından yazılan bound to lead*adlı makalesinde kavramsallaştırıldı. 2004 yılında çıkan soft power*kitabı hem the new york times tarafından irdelenip, hem de amerikan yönetimine getirilen eleştirilerde amerikalı karar vericilere sorulan sorularda kullanılınca popülerleşti. erdal şafakbile dilinden düşürmüyor, düşünün artık.

    aslına bakılacak olursa sentetik bir kavramdır. vurgusu kabaca bir ülkenin dış politika hedeflerinin ikinci taraflarca meşrû görülmesine dayanır. başka bir ifadeyle 'başarılı diplomasi' derken de soft power kavramı yokken dahi referansımız kavramın kapsamını içerecek niteliktedir.

    demektedir ki, demeye getirmektedir daha doğrusu, sn. nye "abd bosna'yı ıskaladıktan, rwanda'yı salladıktan, afganistan ve irak'a girdikten sonra kimse abd'nin dış politika hedeflerinin taraf ülkeler için de arzu edilebilir bir sürecin itici gücü olacaktır teranesine inanmaya hevesli değil. çinli öğrenciler tiennenman'de özgürlük heykeli'nin maketini taşıyorlardı on altı yıl önce, şimdi para verseniz taşımazlar..."

    wallerstein gibi, şimdilik "hard power" (askeri güç, ekonomik yaptırım, iktisadî azmanlık, uluslararası örgütlerdeki etkinliğin pazarlanması ..vs) ile işlerini yürütebilen abd bilmelidir ki bu hard'ın da bir tükeniş noktası olması kaçınılmazdır.

    soft power teriminin popülaritesi kavramın açıklayıcı gücünün olmasından değil abd'nin konjonktürel durumuna bir vurgu yapması yüzündendir kanımca. instant consept

  • emanet oy vardır.

    hdp seçmeni 30 küsür başlıkta tüm samimiyetleriyle chp seçmenlerine ve kemal kılıçdaroğlu'na teşekkürlerini iletmiştir. ankara milletvekili sırrı süreyya önder ve eşbaşkan selahattin demirtaş konu ile defalarca açıklama yapmıştır.

    bu ülkede barışı tesis edecek insanlar sosyal demokrat chpliler ve sosyalist hdplilerdir.

    biz zamanında uyanamadık, sizin faşistliğinizle bu halkları bölmenizi engelleyemedik,
    bu bize ders olsun,
    ama biz de barışa olan umudumuzu kaybetmedik, el ele verip bu halkları tekrar birleştireceğiz,
    ve de size bundan sonra hiçbir zaman hiçbir halkı ezdirmeyeceğiz.

    bu da size dert olsun!

    not : takvim gazetesinden kovulan aktrollere inanmayınız.

  • reklamcısı david ogilvy, metnini kendi yazdığı 1959 tarihli meşhur ilanda "bu yeni rolls-royce ile saatte 60 mil hızla giderken duyacağınız en yüksek ses aracın elektrikli saatinin tıklamasından gelir" gibisinden bir başlıkla çoook uzun yıllar ekmek yemiştir.

    lafın orijinali: "“at 60 miles an hour the loudest noise in this new rolls-royce comes from the ticking of its electric clock.”

    ve işte o ilan.

    zaten pek mütevazıymış bu ogilvy. sahip olduğu rolls-royce hakkında yorum yapanlara, "sadece müşterilerimin ürünlerini kullanırım" diye cevap verirmiş keranacı.

    bir de, şirketin ve dolayısıyla markanın amblemindeki rr harflerinden biri kızmızı diğeri siyah iken şirketin iki kurucusundan henry royce 1933 yılında ölünce her iki r harfininde de siyah olarak kullanılmaya başlandığına dair yaygın tedavül eden bir yanlış bilgi mevcut, hazır yeri gelmişken düzeltelim. olayın aslı şöyle: royce'un bizzat kendisi sağlığında iki r harfinin de siyah olmasının estetik açıdan daha uygun olduğuna karar vermiş ve değiştirtmişmiş. zaten bazı müşterilerden kırmızı r harfinin çoğu zaman otomobillerinin rengiyle uyumsuz olduğuna dair duyumlar alıyormuş. özellikle de galler prensi* şahsen şikayetçi olmuş biri kırmızı biri siyah olan r harflerinden oluşan amblemden. rica* büyük yerden gelince el mecbur.

    başka başka;

    10 beygir gücündeki ilk rolls-royce'un satış fiyatı 395 sterlinmiş. aynı aracın bugünkü değeri 250,000 sterlinden fazla.

    bugüne kadar imal edilmiş her on rolls-royce markalı otomobilden altısı yola elverişli, yani marşına basınca basıp yola çıkabilirsiniz.

    ondan sonracığıma, şöyle hikayeler de var bu marka hakkında:

    zamanının ünlü yunanlı armatörleri aristotle onassis ve stavros niarchos, new york'ta bir gün birlikte yemek yemişler. lokantadan çıkıp bir rolls-royce showroom'una girmişler. her ikisi de birer corniche almaya niyetliymiş. faturayı niarchos ödemek istemiş ama onassis elinden kapmış. "hayır" demiş, "olmaz. bunlar benden. bugün yemeği sen ısmarladın."

    ingiltere'de gösteri aleminin krallarından, rolls-royce meraklısı jack hylton arabasına ilk telefon taktıranlardan biriymiş. hemen peşi sıra, aynı alemde at koşturan lew grade de aşağıda kalmamak için kendi rolls-royce'una bir telefon taktırmış. ve tabii ki aradığı ilk kişi, ezeli rakibi hylton olmuş. telefonu hylton'un şoförü açmış ve şöyle demiş; " kusura bakmayın mister grade. şu anda mister hylton diğer telefonda konuşuyor!"

    (bkz: doğru bilgiler)

  • "adam inadına içki istiyor" gibi bir cümle sarfetmiş şahısın ağzından çıkan cümle.özür dilerim hamdi. ancak şunu söylemek istiyorum. senin şirketin global falan değil. bir bedevi şirketi. tez zamanda batmanız dileğiyle...

  • ulan o halde bile hala kuyruk sallıyor. utanmaz arlanmaz ya. komple danaya dönüşse yine akıllanmaz bu kadın.

    neyse biz kuranı yırtan kızdan devam.

  • misvak mizahi. telefon faturasi icin canli yayina cikmazmis ahahah ulan ne bicim mizah bu be.

    liyakata onem veren bir cumhurbaskaniydi. belki de olmadan onlenirdi. buyrun ibrahim sahin ornegine bakalim. trt'den fetocu diye ihrac edilen 435 kisiden 365'i kimin doneminde ise alinmis, bilin bakalim: ibrahim sahin. bir de sunu tahmin edin ibrahim sahin'i kim iki kere veto etti: ahmet necdet sezer.
    cok komik di mi?

  • lokasyonun bakırköy’deki yeşilyurt yerine malatya’daki yeşilyurt olarak girildiğini düşündüğüm olay. daha ankara ve izmir’de bile olmayan apple store’un malatya’da açılması biraz saçma geliyor kulağa.

    edit: bir iki entry’de malatya yeşilyurt’un zengin bir bölge olduğundan, 700-800 bin liraya daire satıldığından ve dolayısıyla doğru bir tercih olduğundan bahsedilmiş. istanbul yeşilyurt’ta 800 bin liraya kulübe alamayacağınızı, en ucuz 2+1’lerin 1.5 milyon liradan satıldığını, 4-5 milyon liraların standart fiyatlar olduğunu ve 10 milyona bile daire bulabileceğinizi belirtmek isterim.