• dış görünüşüyle sabah gibi türk medyasının öyle ya da böyle dev bir isminin sesi ya da genel yayın koordinatörü görünümü vermeyen kişi.
    daha çok babı aliden kalma bir muhabir izlenimi uyandıran yayın koordinatörü.
    sabahın bu görevdeki daha önceki ismi için bakınız güngör mengi
  • 23 ocak'ta sabah aktüel pazar'da andre agassi'yle ilgili şahane bir yazı yazmış olan zat.. nasıl keyifle okudum anlatamam..meğerse onun da idolüymüş kendisi, o da andre agassi'nin çekişmeli giden maçlarında son setleri heyecandan izleyemiyormuş..
  • sabah diyor ki köşesindeki fotoğrafsız güngör mengi imzasını kaldırmış yenilikçi bir yazarımızdır.
  • (bkz: elif şafak)
  • sabah gazetesi bas yazarı.oktay eksi hurriyet icin neyse erdal safakta sabah icin o ama oktay eksiden yuzlerce gomlek ustun birisidir bence.gorus olarak devletci bi yapıda da olsa,hic bi zaman objektifligini ve sagduyusunu kaybetmiyo.acıklıyamadıgı gorusu savunmuyo,taraf tutmuyo.hukmete gereksiz yere yuklenmiyo,elestirdigi zamanda hem gerekli hem de hedefi onikiden vuruyo.
    ayrıca futbol konusunda da yazıyo.zidane la ilgili de guzel bi yazısı vardı.
  • münevver gazeteci.

    komplo teorisine karşı da münevver bir şahsiyettir, dolayısı ile bu yolda birlikte yürümek istediğim birisi olabilir idi: "derin komplocular!" diye bir yazı yazmış münevverimiz, okuduğuma göre.. kendisi kimi sivil toplum örgütlerinin ankara'daki patlamadan sonra yaptıkları basın açıklamalarını ve kimi yazarların yazdıkları yazıları eleştirmiş: "bu tepkilerin bir ortak noktası var: hiçbiri saldırının pkk'nın işi olduğuna inanmıyor! haydi 'barışa, kardeşliğe, demokrasiye komplo' gibi ifadelere sarıp sarmaladıkları baklayı biz çıkaralım; adres olarak devleti gösteriyorlar! veya onların jargonuyla ifade etmemiz gerekirse, devlet içinde devleti."[1]

    isimleri vermemiş ama biz fısıldayalım: beş insan hakları örgütü (insan hakları derneği-insan hakları ve mazlumlar için dayanışma derneği-türkiye insan hakları vakfı-helsinki yurttaşlar derneği-uluslararası af örgütü türkiye şubesi) tarafından ortak basın açıklaması[2], diyarbakır barosu ve çevre mühendisleri odası'ndan yapılan iki açıklama[3], diyarbakır büyükşehir belediyesi başkanı osman baydemir'in kınama mesajı[4] ve ertuğrul kürkçü'nün değerlendirme yazısı[5] oluyor efendim, münevverin uğraştığı yazılar (diğer iki açıklamanın sahiplerini bulamadım, mazur görün).

    münevver, basın açıklamalarında ve yazılarda "pkk'nın işi olduğu" belirtilmediğinden yakınıyor. bununla da kalmıyor, "adres olarak devleti gösterdiklerini" ama "barış, kardeşlik, demokrasi" ifadeleri ile sarıp sarmaladıklarını söylüyor. basın açıklamalarını okuyunca, cinayeti "vatani" olarak değil "insanî" bir şekilde kınadıklarını görüyoruz efendim -alt metinlerinde, satır aralarında herhangi bir adres gösterme yok. evet, "insanlık suçu" ve "terör eylemi" olarak değil; "hain saldırı" diye betimlersek daha şık olacaktı değil mi münevver? neyse efendim, yazıda mantıksal bir hata da yapılmaktadır: bu metinlerin tarihine baktığımızda saldırının ertesi gün yapıldıklarını görüyoruz; bu ortamda bırakın "kanıt"ı zanlı bile tam olarak belli değildi. "canlı bombanın hollanda'da örgüte katılması, kuzey ırak'ta eğitim görmesi, vücuduna sardığı bombaları patlatmadan önce güneydoğu'da bir-iki kişiyle telefon görüşmesi yapması" bilgisini mutlak bir hakikat olarak yansıtsak da, "emniyetin verdiği -bu- bilgiler" (ve hatta olay ile doğrudan alâkası olmayan "ankara saldırısının hemen ertesi günü adana'da bir kadın canlı bombanın çantasında 10 kilo a-4 plastik patlayıcı ve bir el bombasıyla eylemden hemen önce yakalanması...canlı bombanın annesinin 'kızım siirt'teyken örgüte katıldı' açıklaması" haberi "bile") işbu basın açıklamalarından saatler geçtikten sonra öğrenildi[6] anacım. ee nerde kaldı o zaman "onlar için kanıt değil..." diye konuşmak? sanırım münevverimiz, sivil toplum örgütlerinin emniyet görevi üstlenmelerini istiyor. öyle ya, "emniyetin verdiği bilgiler"i daha emniyet bulamadan ortaya çıkarmalılar. ya da münevverimiz işbu basın açıklamalarında, asli olanın da cinayeti "insanî" bir şekilde lanetlemek olduğunu bilmiyor veya farklı birçok kişi veya kurumun "isim vermedikleri" ile hemen hemen benzer açıklamalar yaptıklarını[7] veya açıklanan sebeplerden dolayı işbu açıklama ve yazıların hepsinin aynı kefeye konulamayıp tartılamayacağını hezeyan itkisi ile gözden kaçırmış da olabilir -insanlık halidir canım bu..

    bir şey daha var ki, onu açmak gerek canlar.. münevverimiz, ertuğrul kürkçü'nün "güvenlik yalanı, yalanın güvenliği" başlıklı yazısını şöyle alıntılamış: "'seçimlerde özgürlük partisine değil güvenlik partisine oy verelim diye mi bütün bunlar? güvenlik partisi. özgürlük partisine karşı seçim kampanyasını böyle mi yürütüyor yoksa: vatandaşı topun ağzına yerleştirerek, onu korkudan öldürerek ve sonra korkmamış gibi yapmasını isteyerek?'"

    yazıya bakıyoruz:

    "terör örgütünün hedefinin ne olabileceği sorusuna orgeneral büyükanıt, 'şimdi bunu her büyük şehirde bekleyebilirsiniz... olur demiyorum ama büyük şehirlerde böyle şeyleri yapabilirler' diyerek karşılık verdi.

    orgeneral büyükanıt, 'türkiye'nin bundan sonraki tavrı ne olmalıdır?' sorusunu yanıtlarken 'şimdi ben bir şey söyleyeyim size; bu terör örgütünün arkasındaki kurumlara bakmamız lazım. terör örgütlerini kim besliyor bunlara bakmamız lazım, başka bir şey söylemeyeceğim. yorumlarını size bırakıyorum' dedi.

    neresinden tutalım?

    neden iç güvenlik konularıyla genelkurmay başkanı ilgilenir? neden kuvvet komutanlarını toplayıp herkesten evvel 'olay yerine intikal' eder? madem ilgilenir, neden 'her büyük şehirde böyle şeyler bekleyebilirsiniz' diyerek, bu konulardaki temel güvenlik ilkesini çiğneyip herkesi, her an her yerde bir büyük bir patlama korkusu içine sokar?

    neden, nerede bir şehre yönelik bir bombalama cereyan etse, genelkurmay başkanımız konunun içine dalar ve ayrıntılar hakkında fikir yürütür: 'ali'yi tanırım, iyi çocuktur, o bombayı o atmamıştır,' 'patlama yerini gördüm anladım bu organize terör örgütü patlaması' -organize olmayan terör örgütü patlaması da olduğunu anlıyoruz böylece!

    bunlar laf değil, genelkurmay başkanı söylüyor. şimdi ne yapmamız gerekiyor, genelkurmay başkanına güveneceksek? nasıl 'bekleyelim' yani? mezbahadaki koyunlar gibi mi bekleyelim? ya da bundan böyle büyük çarşılara gitmeyelim mi? tren istasyonlarında durmayalım mı, sokağa çıkmayalım mı? ne demek "her büyük şehirde bekleyin"?

    ya da hürriyet'in ertuğrul özkök'ünün dediğini mi yapalım, 'kaderde varsa havaya uçmak, uçalım biz de' diyerek aldırmayalım, her yere bayrak asalım, hiçbir şey yokmuş gibi yapalım ve 'bummmm'... sonraki patlamada birimiz, birçoğumuz havaya uçalım. vatanı sevelim. siz de bizim cenazemizi sevin! bu hiç bitmesin! var mı böyle bir güvenlik?

    yoksa bütün bunlar laf mı? her gün bir şehir havaya uçsun da ne olursa olsun, biz de seçimlerde 'özgürlük partisi'ne değil 'güvenlik partisi'ne oy verelim diye mi, bütün bunlar? 'güvenlik partisi', 'özgürlük partisi'ne karşı seçim kampanyasını böyle mi yürütüyor yoksa: vatandaşı topun ağzına yerleştirerek, onu korkudan öldürerek ve sonra korkmamış gibi yapmasını isteyerek?

    'güvenlik' yalanı bu! ya da sadece yalanları güvenceye alan, vatandaşına kasteden, ona kuru sıkı atılan bir topun içine sıkıştırılan paçavra kadar değer veren yalandan bir güvenlik..."

    görüldüğü üzere, ertuğrul kürkçü yazıda olay ile ilgili basında çıkan haberler üzerinden ve genelkurmay başkanı yaşar büyükanıt'ın açıklamalarını eleştirerek bir değerlendirme yapmış -ki yazının tarihine bakmayı tekrar hatırlatırım bu arada.. ancak ihtimaller üzerinde duran bir yazıda anlatılanlar, münevverimizin uykusunu kaçırmış olacak ki, başı sonu belli olmayan bir alıntı ile iş yürütmeye kalkmış.

    münevverimiz "hayır, isim vermeyeceğiz." diye başlamış yazısına. haklı. eğer isim verseydi, sabah okurları bir araştırma yapabilirdi. alıntılanan satırların tamamında ne yazıldığı, neden yazıldığı, ne zaman yazıldığı, nasıl yazıldığı, niçin yazıldığı anlaşılabilirdi. son paragraftaki "mantık"ın hiçbir şekilde mevcut bulunmadığı açık bir şekilde görülebilmesinin yanı sıra münevverin yazdıklarının ufak bir "cinlik" olduğu kavranılabilirdi. neyse, "derdimiz insanlarla değil" diye de devam etmiş münevverimiz. portakal; münevver sen orda kal: siz değil miydiniz, geçmişte içlerinden bazı "isim"leri şaibe altına bırakan? ya bir "gazeteci" olarak eleştirilen kişi ve kurumlara danışmayıp "beyin okuma" yöntemini geliştirmiş olmalısınız ki "insanlar"ın niyetlerini satır aralarında geçmese de anlayabiliyorsunuz ya da bu "insanlar" ile bir derdiniz var. yukarıda gösterildiği üzere, birinci seçenek geçersiz sayıldığına göre derdinizi açıklayın kuzum?

    "bizi 'aydın' dediğimiz kesime musallat olan, akılları ve vicdanları kemiren hastalık kaygılandırıyor" demiş ki, altına imzamızı atabiliriz buna. münevverin yazdıklarını tartıştık zaten. münevver, aydın demek. eh, o zaman yazdıklarımız ışığında "gazeteci"ye son söz olarak şu cümleyi rahatlıkla söyleyebiliriz:

    ahlaki ve vicdani iflas bu boyutlara vardıysa, vah türkiye, vah!

    ------

    [1] erdal şafak, "derin komplocular!", sabah, 25 mayıs 2007
    http://www.sabah.com.tr/…f4688b3a0665c9ed47e43.html
    [2] insan hakları derneği-insan hakları ve mazlumlar için dayanışma derneği-türkiye insan hakları vakfı-helsinki yurttaşlar derneği-uluslararası af örgütü türkiye şubesi, "saldırı insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur", 23 mayıs 2007
    http://ihop.org.tr/…ontent&task=view&id=78&itemid=1
    [3] "'saldırının hedefi insan hakları ve barış'", bianet, 23 mayıs 2007
    http://www.bianet.org/2007/05/23/96496.htm
    [4] "baydemir: ankara'daki saldırıyı lanetliyorum", haberler.com, 23 mayıs 2007
    http://www.haberler.com/…iriyi-lanetliyorum-haberi/
    "ankara'daki bombalı saldırıya tepkiler", haberler.com, 24 mayıs 2007
    [5] ertuğrul kürkçü, "güvenlik yalanı, yalanın güvenliği", bianet, 23 mayıs 2007
    http://www.bianet.org/2007/05/23/96490.htm
    [6] "intihar eylemcisi kuzey irak'ta eğitim almış", milliyet, 24 mayıs 2007 (son dakika)
    http://www.milliyet.com.tr/…/05/24/son/sontur02.asp
    "adana'da da 'canlı bomba'", cnn türk, 23 mayıs 2007 (son dakika)
    http://www.cnnturk.com/….asp?pid=318&haberid=351468
    [7] "'bomba barışa ve demokrasiye atıldı'", birgün, 24 mayıs 2007
    http://www.birgun.net/bolum-56-haber-41893.html
  • şu günlerde görüşlerine önem verdiğim, her gün okuduğum neredeyse tek köşe yazarı.
  • 8 ekim 1945 manisa/akhisar doğumlu,
    9 eylül üniversitesi iktisat fakültesi mezunu,
    gazeteciliğe 1970'de yeni asır gazetesinde başlamış,
    evli 2 erkek çocuk babası,
    çok iyi derecede fransızca bilen sabah gazetesi yazarı.
  • sabah gazetesi yazarları içinde en öğretici yazıların sahibi, kültürlü, bilgili gazeteci.
  • bu gastecinin foyasını bir sene evvel sapır sapır ortaya dökmüştüm. bianet'ten erhan üstündağ da bunun bir yazısı üzerine yazmış, bilgi yanlışları ve yorum hataları falan. filan da falan. "bu kadarı ayıp oluyor!" di mi erdal?

    bkz: erhan üstündağ, "erkek gazeteci kadın haberinde kaç yanlış yapabilir?", bianet, 14 kasım 2008
    http://www.bianet.org/…berinde-kac-yanlis-yapabilir
hesabın var mı? giriş yap