hesabın var mı? giriş yap

  • nelson mandela'yı da benedict cumberbatch oynasın o zaman amk. beyazlara ırkçılık yapılıyor yazıklar olsun.

    orijinalliği bozulduğu an her şey bombok olur.

  • monosodyum glutamatın zararlı olduğu asparagasını doğurmuş sendrom.

    msg tartışmaları 1968 yılında kwok tarafından bilimsel bir dergiye (new england journal of medicine) gönderilen mektuplarla başlıyor. kwok 6 mektup süren yazışmaları sırasında kollarından sırtına yayılan bir hissizlik hali ile genel bir zayıflık ve çarpıntı semptomlarından bahsediyor. kwok mektuplarında bu belirtilerin çin yemeklerini pişirirken kullanılan şarabın alkolünden, sodyumdan ya da msg’den kaynaklandığını ileri sürüyor. bu belirtileri gösteren hastalığı ise “çin restoranı sendromu” olarak adlandırıyor. 1995 yılında faseb (amerikan deneysel biyoloji toplulukları federasyonu) aşağıda verilen belirtileri gösteren msg semptom kompleksi adı ile yeniden adlandırıyor.

    ensede, kollarda ve göğüste yanma hissi
    yüzde gerginlik
    göğüs ağrısı
    baş ağrısı
    bulantı
    çarpıntı
    enseden kollara yayılan hissizlik
    uyuşma
    yüzde sıcaklık hissi
    astım hastalarında bronkospazm (solunum yollarının daralması)

  • sümer tabletlerinde geçen beş bin yıllık beddua:

    “kaldığın yerlerin en hoşu kapının eşiği olsun.
    hep yol kıyıları olsun barınağın.”

    tutunamamak insanın başına gelebilecek en kötü şeymiş, hem de binlerce yıldır.

  • tabi aq. erkeği kızdırmayın her şeyi yapar. kafaya bak ya.

    bu piç gibi düşünenler yüzünden oluyor bütün bu cinayetler. erkeği kızdırmayın. o istediğini yapsın ama ses çıkarmayın. ne ala memleket.

    böyle yetişen erkeğin de, böyle yetiştirenlerin de allah belasını versin.

  • --- spoiler ---

    1-fletcher'ın* elamanı rushing or dragging diye diye dövdüğü sahneyi ve elamanın finalde fletcher'ı mat edip, mest ettiği kısmı şu ana değin 14 kez izledim.

    2-filmden aldığım ilhamla, oğlanın ağzına helvacıoğlu blok flütü dayayıp, süt içtim dilim yandı adlı eseri kusursuz biçimde çalması istedim. bu amaçla çocuğu tokat manyağı yaptım ama nafile bizim oğlanı benzin döküp yaksan çalamaz amk. anca flütün deliklerinden tükrük sıçratmayı biliyor.

    3-fletcher'in orkestrayı yönetirkenki el hareketlerine de hasta oldum. hele o ortamdaki müziği bir an havadan avucuyla toplar gibi yapıp, enstrümanları susturduğu hareket yok mu, işte onu da hanımın çok sesli çenesi üzerinde deniyorum. bir an susup, öyle baka kalıyor yüzüme.

    --- spoiler ---

  • 29.12.22, saat kaç? şayet öğle paydosunda yapılıyorsa kimseyi alakadar etmeyen eğlencedir.

    edit: saat kaç diye bilerek yazdım. evet, tekrar soruyorum. saat kaç? arkadaşlar kapının önünde koskoca anabilim dalı yazıyor. orası ayaktan hasta bakan poliklinik değil. ayaktan tedavi hizmetinden bağımsız genelde prof.'ların özel ücreti mukabilinde randevulu hasta kabul ettiği bir yer. orası normal bir mesai saati içinde bile mahşer yeri gibi olur. kapının önü bomboş. evet, muayene ücreti olmasına rağmen kalabalık olur. hasta yakını önce kapı önünde yarım saattir bekliyoruz diyor, içeri girince zamanda sıçrama yaşayıp "bir saattir bekliyoruz. " diyor. hekim veya hoca olduğunu bilmediğimiz bir kişi de sizin neyiniz vardı diye sorduğunda "kayıt yaparsanız göreceksiniz. " diyor. gerçek anlamda orada mesai saatleri içinde bir saat bekleyen birinin verdiği yanıtlar bunlar olmaz. çatır çatır ne için beklediğini söyler ve çözüm sunulmasını talep eder. hasta mahremiyeti falan demeyin, ortodonti kliniğinde rektal tuşe için beklemiyor kimse. adamın şov yaptığı, sesinin titrek tınısından belli.

    bir yakını arrest geçirdiğinde diş hekimi müdahale etse başka doktor mu yoktu diye ortalığı ateşe verecekler, ortodonti anabilim dalındaki öğle paydosu üzerinden kardiyak acilleri kıyaslamış. evet arkadaşlar, mavi kodlara da ortodontistler gidiyordu zaten. hatta yoğun bakımlarda da bütün sağlık personeli yemeden içmeden paydos vermeden hazır kıta çalışıyor.

  • "atatürk dahili ve harici bedhahlarımız olacağını söylemişti de, halkla bu kadar taşşak geçeceklerini hiç söylememişti..."

  • ayşe özyılmazel'in ilişkiyi tanımladığı cümle.

    hani herkes diyor ya ''ulan bizim göremediğimiz ne gördün'' diye rahatlayın bişey görmemiş zaten.