hesabın var mı? giriş yap

  • sanayi dolayları... 2 usta genel kültür yarıştırmakta..
    ve final;

    1. usta : var ya insandaki damarları ucuca dizsen dünyanın etrafını 4 kere dolaşıyomuş
    2. usta : bir gündemi?

  • yaşamayan bilmez. eğer bir kelimeyle anlatmak gerekirse yıpratıcı diyebilirim.

    hikayemi farklı başlıklarda yazdım, bir kez daha yazayım. ben endüstri mühendisiyim. inşaatla en ufak bir bağlantım yok mesleki açıdan. okul bitti, iş bulamadım. askere gitmeyeceğim de kendi açımdan kesindi. bir şekil yurtdışına çıkmış bulunduk. motivasyon güzeldi.

    "3 sene nedir ki?"
    "bakarsın daha uzun kalır kariyerimi öyle devam ettiririm"
    " bu zaman yorulmayacağım da ne zaman yorulacağım?"
    "hem sağlam para biriktiririm geldiğimde kendi yerimi açarım"

    gittik alakasız bir coğrafyaya. yabancı kontrol firması gelmiş, ingilizce bilen adam lazımmış. dökümantasyon, raporlama biraz da hesap kitap. iyi dedim daha ne güzel. dedim demesine de, 4 gün sonra sarı çizmeyle betonun içinde buldum kendimi. şantiye hayatında düzen, plan, program hiç yokmuş bunu gördüm.

    normalde sessiz sakin ve kibar bir insanım. çok zorunda kalmadıkça insanlarla konuşmam. bilhassa tanımadığım insanlarla iletişimimi minimumda tutmak isterim. kimseyle sorun yaşamam. kavga etme, olayı uzatma gibi davranışlarım yoktur. ya da yoktu diyeyim. 2 sene içinde yavaş yavaş değiştiğimi gördüm. avaz avaz bağırdım, yalan söyledim, kavga ettim. çalışmayı sevmeyen insan ben, yeterince çalışmıyorlar diye insanlara mesai vermediğimi falan fark ettim. çünkü zorundaydım. şantiyede efendilik, kibarlık, sakinlik sökmez. bu tür çirkef bir insan olmazsan işini yaptıramazsın.

    para mı? kazanıyorsun. çok ciddi meblağlar hem de. türkiye'de benden çok daha tecrübeli bilgili mühendisin kazanamadığı paraları kazandım. ancak heves olmadıktan sonra o paraya değer veremiyorsun. mesai sabah 8 de başlar, akşam kaçta biteceği belli değildir. bir seferinde bir günde 27 saat çalıştığımı bilirim. gün 24 saat sürüyor sen düşün. betona kalmak diye bir illet vardır, bu başlığı okuyanların baya aşina olduğu. beton hazırlıkları geç bitmiştir. beton gece dökülecektir. ancak bir sorumlu kalması lazım. gelecek betonu hesaplamak, bir ters durumda sorumluluk almak. ancak beton gelmez. uzaktaki bir sevgiliyi bekler gibi mikser beklersin. soğuktan gözler yaşarmış, 11. katın tepesinden ana yola bakarsın. ışıkları seçersin. 27 saat çalıştığım günün sonunda yatağa girişimi hatırlıyorum. telefondan pink floyd - echoes açmıştım. iddia ediyorum, hiç bir kimyasal böyle bir etki yapamaz. tarif edemiyorum o hissiyatı.

    kısacası, çok zordur şantiye hayatı. sık sık kendinizi sorgularsınız, "ben ne yapıyorum? burada ne işim var? değer mi? para ne ki? askerliği aradan çıkarsa mıydık? e ideolojik bakıyoruz olaya? e sikmişim ideolojini bundan daha büyük eziyet mi olur? " tadında. karakterinizin değişmesi çok olasıdır. fiziksel olarak çok yorulursunuz, psikolojik olarak çok yıpranırsınız. düzenli bir hayatınız olmaz. ailenizi, arkadaşlarınızı göremezsiniz. en sevdiğiniz sosyal aktivite uyku olur.

    inşaat mühendislerine açık açık söyleyeyim. şantiyeye gitmeyin. iş zevkli, action dolu gözükse de, merkez ofislere gidin. illa şantiyeyse, sahaya gitmeyin. teknik ofis, planlama falan takılın. inşaat mühendisi ya da teknikeri olmayanlara açık açık söyleyeyim. şantiyeden uzak durun. paraya değmez. vallahi.

  • ite köpeğe maskara olmak?

    din dil ırk ayırt etmeden su insanlar gibi insanları en azından saymayı ogrenemedikce sizden bi bok olmaz.

  • kadına şiddeti engellemek için boş yere uğraştığımızı görmeyi sağlayan kız. abla 18 yaşından küçüklerin girmesi yasak olan bir mekana elini kolunu sallaya sallaya girmiş , gitmiş kızın birinin suratına kaynayan demliği geçirmiş - bilmeyenler için not, sıcak su kalıcı arıza bırakabilen birşeydir - ondan sonra da kalkıp gitmiş kimse dokunmadan. ama o ergen, ay o çocuk, ay hülyanın kızı olmasaydı böyle bişi olacak mıydı. abartmayın ablacım, o zaman niye ağlaşıyordunuz cem gariboğlu denen rahatsız kızcağızı kestiğinde ? teknik olarak o da ergendi. rahatsızlığın ergeni gergeni olmaz. şiddeti legalize etmeyin, manyaklık yapmayın.

    son oalrak söyleyelim ki, o çayı sevgilisi zehraya atmış olsaydı , şu an çocuk taşaklarından asılmış , adam yaralamaktan içeride olacaktı, hülya avşar hemen kuracağı zehra vakfı adına bir hastaneye yanık ünitesi kurdurmuştu, herkes çocuğun nasıl bir kadına şiddet gösterebilmiş, şerefsiz vs olduğunu konuşuyordu. ama zehra çocuk. hee ,çocuk.

  • ülkenin okumuş, donanımlı kesimi ile vasıfsız elemanları arasındaki fark biraz daha kapanmıştır. geleceğin türkiye'sinde tüm halkın alacağı ücrettir.

  • -..o zamanlar tığ gibi delikanlı,cepte para çok.oyuncu bir de, mavi boncuk filmini cekiyoruz, bir gün setten çıktık, eve gidiyoruz, ben laleli'de oturuyorum. kemal, benden önce çıktı. herkes yevmiyesini almış, taksiyle giden gitti, kendi arabasıyla giden gitti. ben baktım ki kemal yürüyerek gidiyor, üç kilometre var gideceği yer. her gün yuruyerek gidip geliyor, merak ettim. nereye gidiyor bu adam böyle diye.
    uzun süre yürüdü, sonra bir bankta bir adam yatıyordu, kaldırdı adamı, bir şeyler konuştular, sonra cebinden para çıkarıp verdi. şaşırmıştım. sonra biraz daha ilerde bir lokantaya girdi, bir şey yemeden çıktı, oraya da para verdiğini görmüştüm..
    bıraktım takibi, banktaki adama yaklaştım, 'tanıyor musunuz o az önce size para veren adamı?' dedim.
    'adını bilmem,sormam da,her gün para verir bana..' dedi,
    teşekkür ettim,
    az ilerdeki lokantaya gittim,
    'az önce gelen beyin borcu mu var size?' dedim, tanımadılar beni,
    'kemal abi' nin mi, yok hayır bize her gün evsizler uğrar, yemek yediririz, o da sağolsun, onların yemek masrafını öder..' dedi..
    ertesi gün kemal'in yanına gittim,
    'sen ne güzel bir adamsın ya..' dedim, ne olduğunu anlayamadı, sarıldım ağladım..
    'ölme sen benden önce..' dedim,
    dinletemedim..

    (bkz: emel sayın)