hesabın var mı? giriş yap

  • dünyanın en büyük kurumsal firmalarının birinde, üst düzey pozisyondan çalışan bir arkadaşım vardı. firma yöneticileri için masraf her zaman 2.planda kalır derdi. sen bir ürünü 10 bin liraya 3.kalite ve diğer taraftan 1.kalitr 30.bin liralık varsa, kaliteli olanı seçmek zorundasın derdi. ilerde sorun oluşmaması en önemli konudur.
    cd ve kağıt imha ürünleri çok önemli aletlerdir. dünyanın en büyük hackerlarından olan kevin mitnick çöplerden bulduğu bilgiler ile milyon dolarlık vurgunlar yapmıştı. o yüzden firmalarda önemli evraklar ve kağıtlar verilerin çalınması için yokedilmeli.
    eğer donald trumpgibi mal bir insansanız evrakları tuvalet deliğine atarak yoketmeye çalışabilirsiniz. link
    lise zamanlarında fotokopicinin tuvaletindeki yanlış çekilmiş soru kağıtlarının, yırtık parçalarını toplayarak az kopya çekmemiştik.

    cd'ler ise firmaların uzun dönem data saklama elemanları olmuştur. gerek yazışmalar, gerek ticari sırlar, gerekse kodları barındırmaktadır. ne kadar parçalasanız da, küçük parçaların bir araya getirilmesi ile verileriniz çalınabilir. 6 bin dolarlık bir alet, binlerce şirket için çerez parası bile değil. hatta gider gösterip, bir kısmını ödemeyecek bile.

  • kendisi aynı zamanda abd donanmasının 6. uçak gemisinin (cv-6) adıdır. bu adlı gemi denizcilik tarihinin efsane gemileri arasındadır. ikinci dünya savaşı pasifik cephesinin neredeyse tüm muharebelerinde öyle ya da böyle bulunmuş (pearl harbor'da saldırı sırasında limanda olmasa da limana girdiğinde baskının çıkardığı yangınlar devam etmekteydi) yakışıklı, güzel ve savaşçı bir gemidir. 20 battle star, presidential unit citation (kişilere verilen navy cross madalyasının birlikler için olan versiyonu) ve navy unit citation madalyaları ile abd donanmasının ve dünya donanmalarının en bol madalyalı gemilerindendir.

    her savaşçı gemi gibi hikayesi ve efsanesi boldur, fıkra kabilinden bir tanesini aktaralım.

    hikayenin geçtiği dönemde enterprise'ın hava grup kumandanı (air group commander) binbaşı william r. "killer" kane adında bir as pilottur. bu pilot, liderlik tarzı ve yeteneği ile mürettebat tarafından çok sevilirmiş. 1944'te abd donanmasının saipan adasını ele geçirmek için yaptığı saldırıda, enterprise ve hava grubuna çok iş düşmüş. iki gün boyunca sürekli muharebe halinde olan pilotlar ve mürettebat, ayakta zor duracak hale geldiklerinde, bir söylenti gemiyi sarmış: "killer kane kayboldu". zira son sortide çıkış yapan ve neredeyse iki gündür uyumamış olan kane, sortinin diğer uçakları ile birlikte geri dönmemiş. doğal olarak gemide moral dip yapmış. iki gün boyunca filoda düşen pilotları toplamaktan sorumlu destroyerlerden haber bekleyen mürettebat iyice umudu kesmişken, ufukta bir destroyer belirmiş. destroyer, enterprise'ı görür görmez ışıldakla sinyal vermeye başlamış:

    "killer kane ne kadar dondurma eder?"

    şöyle ki, küçük destroyerlerde gıda depolama alanı fazla olmadığı için, genelde sağlıklı beslenme için zorunlu yiyeceklerle (taze ve konserve sebzeler vb.) doldurulup, daha "keyif işi" yemeklere yer kalmazmış. uçak gemileri ise zebellah boylarıyla her şey için fazlaca yere sahip olduklarından, daha "lüks" gıdalar da bu gemilerde bolca bulunurmuş. bunun sonucu olarak, destroyerler, denizden topladıkları düşen pilotları için uçak gemilerinden dondurma ya da çikolata gibi fidyeler almayı alışkanlık edinmişler.

    meğer, kane, o gün sortisindeki diğer uçaklarla birlikte geri dönmüş. ama uçak iniş kalkışları nedeniyle son derece kalabalık ve karmakarışık güverte yüzünden, güverte ekibi kane'i "şimdi git sonra gel" kabilinden kovalamış. kane de motoru deponun son damlalarını çeker, kendisi de uyku gözlerinden akarken turlamaya başlamış. ama turlamanın sonu (artık kane'in ayıklığı mı, yoksa motorun benzini mi önce bittiyse) enterprise'ın güvertesinde değil, geminin bir kaç kilometre açığında yumuşak inişle denizde sonuçlanmış. lakin kane, inerken kafayı kabinin kenarına vurup bayılmış. gemiden açıkta uçaksavar devriyesinde olan destroyerlerden biri de, kane'in uçağının denize indiğini görünce, bunu denizden toplamış. ama filoda birden fazla uçak gemisi olduğu, kane de baygın olduğu için kime geri vereceklerini bilememişler. kane iki gün sonra ayılınca, ellerindekinin filonun sevgilisi as pilot killer kane olduğuna uyanan destroyer mürettebatı, tabii ki alelacele kane'i enterprise'a yetiştirmişler.

    killer kane hakkatten kıymetliymiş ki, dediklerine göre, kurtaran destroyer, enterprise'ın kaptanından, normalde bir pilot için ödenenin neredeyse dört katı, 100 kiloya yakın dondurma koparmış.

  • açıklamada şu cümle dikkatten kaçmamalı:

    "sorunların demokratik siyaset alanında, barış içinde, çağdaş şekilde konuşarak çözülmesi dışında herhangi bir yöntemi benimsemiyoruz."

    kim ne der bilemiyorum ancak ben bunu "pkk ile araya mesafe koymuyorlar" argümanına karşı çok net bir ifade olarak algıladım.

  • yaşadığımız, yaşamaya çalıştığımız ülkedir.
    bazılarımızın uyuduğu, bazılarımızın öldüğü ülkedir.
    askerinin yan gelip yatamadığı ülkedir.
    anlık istihbarat alan ülkedir.
    dünyanın süper gücüyle müttefik(!) olan ülkedir.
    terörün demokratik hak(!) olduğu ülkedir.
    türk olduğunu söyleyenin faşist olarak damgalandığı ülkedir.
    teröristler halaylarla karşılanırken, komutanların hapse atıldığı ülkedir.

    çok uzak değil. benim ülkem türkiye...

    edit: imla

  • 1900lu yillarda aynen ya$anmi$tir.

    edebiyat sinavi. soru: "baki'nin her yaneden ayagina altun akup gelür /
    escar-i bag himmet umar cuybardan beytini ceviriniz." cevirinin sonu "dusen yapraklar medet umar irmaklardan" olacak.
    yanda oturup "cuybar ne?" diye soran adamin soyadi akarsu'dur.
    -"oglum, cuybar ne lan?"
    -"fisir fisir"
    -ne?
    -"nehir. nehir."
    -"ne?"
    -"yahu, nehir! river, ....riviere,.... irmak, ....dere,... cay"
    -"ne?... ne?...ne?... ne?...ne?... ne?...ne?... ne?..."
    - "ooooof! hah, soyadin salak!"
    - "tamam. saol."
    sonuc: sinavdan cikilir, zaman gecer. notlar aciklanir.
    edebiyatci: "x, sen bi daha istersen y'den kopya isteme evladim. senin iq seviyene gore fazla komplike kopya veriyo. ben de cok dusundum soyadini nerden cikartti bu diye."

    adamin yazdigi: "du$en yapraklar medet umar soyadlarindan."

  • ulan çok güzel bi özellik de; herkesten sil yerine benden sil dedim. şimdi mesajımı herkes görebiliyor, ben göremiyorum ve tabiki silemiyorum da. benden sil diye seçenek mi olur laa. sizin yapacağınız işi skym .

  • okulda en ön sıraya oturmakla, telefonuna müzik indirmekle, spor yapmamakla kıroluk arasında ilişkiyi hala çözebilmiş değilim. arka sıralarda dersi dinleyemiyordur, ilgisi dağılıyordur? boyu kısadır ya da gözleri bozuktur tahtayı göremiyordur? vakti yoktur spor yapamıyordur? veya belki yaşadığı muhitte rahatlıkla sporunu yapabileceği parklar, spor alanları yoktur ve parasızlıktan spor yapamıyordur? ipod'u yoktur müziklerini telefondan dinliyordur? tabi siz aşırı derecede mükemmel, entellektüel, sportif ve zenginsiniz ya kendi halindeki kızlar bile size göre kıro. hepiniz paşa torunusunuz ondan herkese burun kıvırıyorsunuz. ekşi'de ne tür ruh hastaları dolaşıyor belli değil.

  • bir gece abimin söylediği sözle beni benden alan sayıklamalar bütünü.

    gece çıt çıkmıyor ben uyumak üzreyim abimden bağırarak gelen ses

    - sessizliiiiiiik

  • gerçekten iyi niyetlerle sorulmuş bir soruysa soru sahibini kutlayıp elini sıkmak gerekir. yok amaç boş boğazlıksa bu soru, sahibini aptala çeviriverir. iyi niyetle sorulduğuna inandığımdan şöyle diyebilirim. bu sorunun cevabı olumsuzdur. çünkü bu topraklarda para yetişmez. yetiştirmezler. yetiştiremezsin. çünkü suyun yok. gübren yok. çiftçin yok. tohumun yok. hangi topraklarda yetiştiğini anlamış durumda olmalısın bu kadar entry’den sonra.
    bir de başka ülkelerde para değiştirmek istemişsin. tam bilmiyorum ama o da o kadar kolay değil. örneğin abd’ye nakit para sokmak 10000$ ile sınırlıdır. fazlasını önceden beyan etmen gereklidir. banka yoluyla sokacaksan zaten bu işi türkiye içinde yapmandan bir farkı kalmaz. ama sen illa para basacağım diyorsan tl değil de dolar bas ne bileyim euro bas. buna da kalpazanlık denir biliyorsun.

    the mystery of banking bu konuda işe yarayabilir. bazı çok bilmişler tarafından aptal yerine konulacağını bile bile bu soruyu sormak cesaret işi. sormadan da olmaz elbette. şöyle de bir dolar paradoksu var. ona da kafa yor.

    “olay, henüz döviz kurlarının uygulanmadığı yıllarda abd-kanada sınırındaki bir şehirde geçmektedir:

    abd ve kanada malum ki para birimi olarak 'dolar' kullanmaktadırlar. yalnız her iki ülke de kendi paralarının daha değerli olduğunu iddia etmektedirler.

    şöyle ki:

    kanadalılara göre: 1 abd doları= 90 kanada senti,
    amerikalılara göre ise: 1 kanada doları= 90 abd senti.

    bir amerikalı, cebindeki 1 dolarla dolaşmaya çıkar. bir ara karnı acıkır ve simit alır (amerikan simidi!). simidin fiyatı 10 senttir. cebindeki 1 doları verir. simitçi bozuk para ararken cebinin bir köşesinde 1 kanada doları bulur, onu verir (90 sente eşit ya!).

    derken sınırı yürüyerek geçer ve kanada da dolaşmaya başlar. kaleme ihtiyacı olduğunu hatırlar. girer bir kırtasiyeciye. kalemin fiyatı da 10 kanada sentidir. cebindeki 1 kanada dolarını verir. kırtasiyeci de para üstü olarak 1 abd doları verir. oradan da ayrılıp evine döner.

    sonra düşünmeye başlar:

    — yahu sabah evden çıkarken cebimde 1 abd dolarım vardı, şimdi de 1 abd dolarım var. peki, simitle kalemin parasını kim verdi?”