hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: erdal tosun)

    bu adamı severdim, yaptığı rolün hakkını veren nadir insanlardan biriydi.
    ölümü pisi pisine oldu, seviyoruz seni erdal abi.

    --- spoiler ---

    büyükdere caddesi'nden maslak-sarıyer istikametinde ilerleyen 34 ej 8342 plakalı otomobil, henüz bilinmeyen nedenle orta refüje çarptı.

    çarpmanın etkisiyle takla atan ve köprüden uçan otomobil sarıyer'den maslak istikametine seyir halinde olan erdal tosun'un (53) kullandığı 34 uj 3409 plakalı otomobilin üstüne düşerek yola savruldu. tosun, tavanı çöken otomobilin içinde sıkışarak öldü.

    --- spoiler ---

    ne olmus yani buyuk adam olamadıysak hayallerimizi satmadik ya

  • başlık : zenciyi beyazlarla yıkadım siki küçüldü

    1. şaşırdım amk ne iş ya
    (rasputin itimat turizm, 25.03.2010 01:08
    .
    .
    4.elde citile biraz,büyür.
    (sogukta kalmis bekci pipisi, 25.03.2010 01:13)

  • belki de ayar verme amacı falan yokken sadece basit düşünerek merak ettiği için yazdı bunu fazıl say, ama bu sayede hem hakan hatipoğlu'na hem de bize çok güzel bir şey gösterdi;

    kendisi bile ne işle uğraştığını bilmeyen insanlarla dolu etrafımız. bir yeteneği olmayan, bir meşguliyeti olmayan, bize kattığı bir şey olmayan insanlar o kadar çok hayatımızda ki. hem de tam karşımızda.

  • aramaya inanmış bir insan olarak daha önce yapıldığına dair bir iz bulamadığım kampanyadır. yapılmışsa affola.
    bugüne kadar hep söyledik. sokak hayvanları aç kalmasın dedik. sokağa süt koyduk, su koyduk. ama sevgili dostlar, minik güzel yarasaları unutmuşuz. hadi birlik olalım. bu açlığa bir son verelim. bu gece ilk ünite kanı en günahsız olanımız veriyor.

  • 478.000 tl olan aracin 1.478.800 tl'ye satilmasi durumu.

    http://fiyat.mercedes-benz.com.tr/…s-maybach saloon

    bitti mi? tabi ki bitmedi. bu arabaya bindiginiz icin her yil devlete ayrica 23.586 tl mtv odeyeceksiniz.
    araca koydugunuz her bir litre benzin icin 2.37 lt vergi vereceksiniz.
    zorunlu trafik sigortasi icin ayri, muayene icin ayrica para odeyeceksiniz.

    almanya'da asgari ucret 1500 euro. asgari ucretle calisan bi alman vatandasi bu araci 92 ay calisarak alabiliyor. (almanya fiyati 139 bin euro)
    turkiye'de asgari ucret 1400 tl. asgari ucretle calisan bir turk vatandasinin bu arabayi alabilmesi icin 1055 ay calismasi gerekiyor.
    ne diyorduk ''almanya bizi kiskaniyor'' kiskanir tabi. 100 yildan fazla bir sure otomotiv sektorunde faaliyet goster, argesi, muhendisligi, parcasi, testleri, ulasimi vs kafa patlat. sonra gelsin 3 kurusluk imamhatipliler senin yaptigin aractan, hicbir emek sarfetmeden senin 2 katin para kazansin.

    edit: cogu kisi ''iyi olmus, zenginler daha fazla vergi versin'' tarzi seyler soylemis. lan bu kadar vergi var diye sadece zenginler binebiliyor zaten. vergiler bu kadar yuksek olmasa e serisine binen adam bu araca binecek. golf'e binen adam e serisine binecek. clio'ya binen adam a serisine binecek.

    edit2: asagida birisi soyle bir sey yazmis;
    ''bir arabaya 478 bin tl ödeyen kişi bir zahmet 1 milyonu da ödesin. ''
    sanki 5-10 bin tl'lik fiyat farkindan bahsediyor arkadas. 478 bin veren bir zahmet ayrica 1 milyon tl'yi de versin demis. ''1 milyon tl''

  • biraz önce takriben yirmi dakika kadar babamınkini dinlediğim günlük.

    önce biraz önbilgi verelim. mahkemenin verdiği kararı yargıtay'da temyiz ediyoruz ya, işte yargıtay o kararı bozarsa eğer, "al bu dosyanın şuralarını tekrar incele" deyip aynı mahkemeye geri gönderiyor. mahkeme bu sefer, ya yargıtay'ın bu dediğini yapıp dosyayı tekrar inceliyor, ya da "hayır, yazılanları okudum ve ben haklıyım" deyip önceki kararında direniyor.

    fakat bu direnme kararını almak zordur. mahkemeler genelde yargıtay'a direnmez. şimdi konuya dönelim.

    babamın herhalde 17 senedir filan uğraştığı bir davası var. uzun hikaye. özetle, babam kazanıyor karşı taraf başka bir yoldan yenisini yapıyor. böyle böyle derken işte yıllar oldu. hatta bu yılların birinde, mahkeme babamın aleyhine bir karar aldığında bizimki duruşmada elli saat laf anlatmış, hakimle şöyle bir diyalog geçmiş aralarında:

    - avukat bey, siz bu davanın üzerine çok düştünüz herhalde?
    - hakime hanım, iki çocuk okutuyorum ben!

    nihai karar yine babamın lehineydi, karşı taraf yine temyiz etti, dosya yine mahkemeye döndü. bugün duruşması vardı, ya bozmaya uyma ya da direnme kararı verilecek.

    direnme kararı verilmiş.

    babam o kadar mutlu ki, telefonda yirmi dakika boyunca bu davadan ve mesleki tecrübenin öneminden bahsetti. ki ben istanbul'da olmama rağmen, kendi davam kadar biliyorum artık meseleyi. beş yüz kere filan dinledim çünkü herhalde.

    ve şöyle dedi:

    - kızım, o kadar heyecanlandım ki, duruşmadan sonra kimseyle konuşamadım, müvekkile bilgi bile veremedim. gittim bir bankta oturdum, nefes aldım, ayakkabım da rahat değildi ama te oradan ofise kadar yürüdüm. ancak açıldım. ben bu heyecanı, ancak işte annen evlenme teklifimi kabul ettiğinde filan yaşamıştım.

    42 yıllık avukat bu adam.

    allah bana da yaşatsın.

  • eric dolphynin en popüler albümüdür. artık nebiçim bi öğle yemeği ise bu, herifi diyabetik komadan öldürmüş üç ay sonra. çok ilginç ve tasvir etmesi zor bir albümdür. bir o kadar da çekicidir. ilk şarkı hat and beard bildiğim kadarıyla thelonious monk onuruna kaydedilmiş bir şarkıdır. *dolphy son iki şarkı hariç saksafon çalmaz, bas klarinet ve flütleri üstlenir. trompetlerde freddie hubbard*** çok başarılıdır. davullarda da tony williams olduğunu söylemezsem çok yanlış olacak.

    edith piaf: hadi onu geçelim, sen o kadar şeyi söyle sonra git vibrafonda 76 beat edebiyatı gücünde cazcı olan bobby hutcherson çaldığını belirtme. iğrendim lan kendimden. net diyorum.

  • teknik olarak abiyi değil oyunu izliyorsunuz tabi. yani şimdi yaşınız küçük 7-8 falan. bilgisyardan ve oyunlardan pek bi bok anlamıyorsunuz, anlasanız bile abiden dolayı size sıra gelmiyor. siz de yanına usulcana sandalye çekip izlemeye koyuluyorsunuz. böyle zor yerlerde heyecanlanmalar, gerektiği vakit co-pilotluk yapıp abiyi oyundaki olası tehlikelere karşı uyarmalar.. sağdan adam geliyor dikkat et tarzında efendime söyliyim.. işte böyle yani..

  • küçüklüğümden beri, içindeki mikropların ölmesi için kaynatıldığı söylenirdi.

    "e o zaman biz o ölen mikropların cesetlerini de birlikte içiyoruz?" sorusunu akla getiren durumdur.