ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
cool olma rehberi
-
"vasattan farklı, çekici***, karizmatik bir tipe sahip olarak doğmak."
evet bu rehberin ilk kuralı bu bence. zira;
*berkcan selam vermez "cool çocuk" olur, babür selam vermez "odun" sayılır.
*pelin kimseyle samimi olmaz "cool kız" olur, ayşe kimseyle samimi olmaz "asosyal" sayılır.
*selin erkeklere yüz vermez ya da hiç vermez "cool hatun" olur, fatma erkeklere yüz vermez "sorunlu" olur.
*bora etrafa küçümseyici bakışlar atar "cool adam" olur, mahmut öyle baksa "gıcık, uyuz" sayılır.
*koray bir köşeye çekilip çevreyi süzer "cool çocuk" olur, necati böyle yapınca "depresyonda" sanılır.
yalan mı?!
aşık olunmaması gereken birine aşık olmak
futbolda sağ ve sol bekin çok gereksiz olması
-
futbol izlemeyi cihan haspolatlı ve orhan ak döneminde bıraksaydım ben de aynen böyle düşünürdüm.
edit: başlığı açan kaçmış.
yaran başlıklar
-
(bkz: r.t.e - using my religion)
babanın ölmesi
-
emekli albay kadri beyamca, günde üç paket maltepe sigarası içen güler yüzlü karısı çok da geç olmayan bir yaşta ameliyat masasında kaldığından beri, günlerini komşu dairemizde, belki de elli senedir oturduğu eski mobilyalı evinde yalnızlık içinde geçiriyordu.
sabahları çok erken saatte bakkala yaptığı yürüyüşlerini, alışık olduğu gazetesi koltuğunun altında yavaşça kilidini açtığı kapıdan girerken hemen yanda duran eski tip kahve sandalyesine oturup sakinlikle ayakkabılarını çıkarmasını, beni görünce güzelce gülen yüzünü, şişe dibi kahverengi kemik çerçeveli gözlüklerini hatırlıyorum. uzak şehirde yaşayan, uzun boylu ve yakışıklı, emekli pilot oğlu ziyarete geldiği günlerde çok kereler şahit olduğum masa başı tebessümlü konuşmalarını ve birlikte sakin yudumlarla içtikleri viskinin güzel bardaklarını da...
yaşlı adam iki kadehten sonra müsaade ister, bir saat sonra uyandırılmak üzere oğlunu tembihler, odasına çekilirdi.
canının belli ki sıkkın olduğu zamanlarda “gel de kaçamak yapalım.” diye babamı davet ettiği günlerde aynı masada ben yine bardakların şekline hayran, yabancı markalı çikolatalar yiyerek sakin sohbetler dinlerdim.
askerdeyken nereden aklıma düştüyse, kadri beyamca’yı özledim, “dönüşte ilk iş yanına uğrayayım” diye düşündüm. yaşım elverirse belki bana da ilk kez o güzel bardaklarda viski ikram eder diye heveslenmiştim.
ben dönüş yolundayken meğer o da yola çıkmış.
...
cenazeden sonra, evdeki kalabalığın bittiği saatlerde babamla birlikte kapıyı çaldık, oğlu açtı. askerlik üzerine sorduğu sorularla geçen uzun sohbet sırasında “bu adam babasının ölümüne üzülmek yerine neden benimle sıkıcı uçaklı silahlı muhabbetlere giriyor?” diye kendimi sorguluyordum. sonunda “insanların ölüme yaklaştıkça çevresindeki ölümlere alışması çok normal.” diye düşündüm. ama insan babasının ölümünü nasıl bu kadar metanetle karşılar? yeni bitmiş nöbetler, az önce kalkmış bir cenazeden sonra; komando okulundaki pilotluk eğitimi üzerine; fazlasıyla teknik terim içeren sohbetlerin içinde boğulduğum esnada viski şişesi geldi salona. sanki emekli albay kadri beyamca nöbeti oğluna devretmişti. babam, güzel bardaklar, garip isimli çikolata paketi, ben...
belki de babasını sevmiyordu veya aralarında benim bilmediğim husumetler vardı. belki de konuyu açmak istemiyordu. ya da ben dövünmelere, ağlamalara, yüz yırtmalara çok alışmıştım. belki de modern evlerde acılar duvarlara kazınıyordu, komşular sessizce uyuyordu.
...
uçakların hemen ardından başlayan siyasi sohbetin en ağdalı cümlelerinden birinin ortasında yakışıklı pilot birden ayağa kalkıp yatak odasına yöneldi. kapıyı sakince açıp “baba, kalk hadi” dedi. bomboş odadan geri dönen ses, suratına çarptı. aldığı derin nefesle tavana doğru uzayan boynunu içine çekip kafasını önüne eğdi, küçücük kaldı. kolundan tutup şişenin başına oturttuk. ben ağladım, babam ağladı, pilot çok ağladı.
adam çıkmayan iller listesi
-
(bkz: 61)
ozan güven'in muhaliflere verdiği efsanevi ayar
-
böyle tatlı su milliyetçiliği yapanlara da kıl oluyorum. yarın ülke karışsa oğlunu alıp ilk uçakla avrupa ya da amerika'ya gider. hiç boş yapmasın.
kız arkadaşın eski sevgilisi ile tatile çıkması
-
(bkz: bütün gavatlar toplandık)
türk televizyonlarındaki unutulamayan anlar
-
tayfun talipoglu bam teli programini sunuyor.
dagda belde dolasirken bir avciya denk geliyor. avci dediysek, elinde tek kirma bi tufek 65 yaslarinda bir koylu. biraz hosbes ediyorlar ayakustu.
sonra;
tt:amca tufek dolu mu
- dolu
tt-bi kere atabilir miyim
- al at
tt- gummmm...
tt tufegi amcaya verir. amca tufegi alir ve sorar;
"baska sikintin?"
841 bin tl olan aracın vergisinin 983bin tl olması
-
clio'ya binen herkesin aslında audi'ye binebilecekken aç gözlü devletimiz yüzünden clio'dan devam ettiğini gözler önüne seren bir entry. tekrarlayalım o halde.
fahiş vergi aç gözlülüktür. dünya'nın hiçbir ülkesinde bu denli vergi oranı yoktur. devletin yaptığı soygundur. alkollü içkilerden ve arabadan alınan yüksek vergiler karşılığında aldığımız hizmet gerçekten rezalet ötesi.
3 milyon 500 bin euro'suna el konulan gurbetçi
-
o kadar paraya sahip olup nasıl bu kadar salak olabiliyorlar dedirtmiştir.