hesabın var mı? giriş yap

  • köpeklerin yeri sokaklardır insansız sokaklar istiyoruz diyen ruh hastalarının eseridir. buyrun işte. insansız sokaklar ve köpekli sokaklar. hani köpeğin yeri sokak ya.

  • hakkında söylenmiş bazı güzel ifadelere metis ajanda 2024'te rastladığımız kavram.

    olduğunuz kişi, olmayı umduğunuz en iyi oyuncudan bin kat daha ilginçtir. k. stanislavski

    oyunun zıddı ciddi olan değil gerçek olandır. sigmund freud

    oyunun zıddı iş değil depresyondur. brian sutton-smith

    insan sadece oyun oynadığı sırada tümüyle insandır. f. schiller

    sonsuz oyun kazanıldı ve yitirildi. ayırdına varılmadı. samuel beckett

    anlamak oyunu bozmaktır. vladimir jankelevitch

    şayet a hayatta başarıysa, o zaman: a eşittir x artı y artı z. x iş; y oyun; z de çeneni kapalı tutmak. albert einstein

    oyunun sonunda oyundan başka hiçbir şey sona ermez. adam philips

    şiddet kılıktan kıla giren bir oyuncudur. byung-chul han

    yaşlandığımız için oynamayı bırakmayız, oyun oynamayı bıraktığınız için yaşlanıprız. george bernard shaw

    insanların tamamen yararsız görünen faaliyetlere harcadığı çaba öngörülemeyecek bir şekilde son derece önemli hâle gelir çoğu zaman. oyun her zaman kültürün ana kaynağı olmuştur. italo calvino

    böylece korunur düzen: bazıları başka türlü yaşayamayacakları için oyuna katılmak zorunda kalır, başka türlü yaşayabilecek olanlar da oyuna katılmak istemedikleri için dışarda bırakılır. theodor w. adorno

    şiir topluca oynanan bir dil oyunudur. byung-chul han

    susanlar şimdilik / oyunun dışına düşenler / yalnız onlar doğrulup kalkacaklar / gün kıyamete erdiğinde gülten akın

    oyun insan özgürlüğünün en saf biçimidir: kendinden başka hiçbir şeyi hedeflemeyen bir özgürlüktür. david graeber

    hiçbir şeye hazırlıklı değildik / oyunlar oynandı, gökler kapandı yenildik. turgut uyar

    oyun ustalığa giden yoldur. sara genn

    gerçek olan sadece şimdide mevcuttur, geri kalan her şey düşünce oyunundan ibarettir. arthur schopenhauer

    oyunu anlamak için ona katılmak gerekir, çünkü anlamak “deneyimde” yatar. herbert marcuse

  • ingiltere rejiminin tarihini bilmeyenlerin hakkında yardırdığı sebep.

    ingiltere, her şeyden evvel bir teamül ve gelenek rejimidir. her şey gradually olarak gelişmiştir burada; işçi, kadın, öğrenci haklarından tutun, demokratikleşmeye kadar. yazılı bir anayasaları bile yoktur. çünkü gelenek, neyin nasıl yapılacağının tarihten belli oluşu, buna mahal bırakmaz.

    ingilizler hanedana saygı duymaz, kraliyet kurumuna saygı duyar. parlamento ve kral arasındaki güç mücadelesinde, parlamento galip gelmiş ve cromwell önderliğinde bir cumhuriyet ilan edilmiştir, henüz on yedinci yüzyılda. fakat daha sonra, alman kökenli başka bir hanedana bağlı prens getirilerek, monarşik düzenin devamı sağlanmıştır. zira ingiliz insanı, muhafazakâr bir mizaca sahiptir. dünyada muhafazakârlığın en güçlü olduğu yer daima ingiltere olmuştur.

    cumhuriyetlerde partili bir cumhurbaşkanı ''ben tarafsızım'' diye gelir ve seni bayağı bayağı taraflı olarak yönetir. fakat kraliyette, gerçekten monark tarafsızdır; tarihten süzülen bilgeliği ve halkının azametini, birliğini ifade eder. bu yüzden ingilizler, var olan düzene çomak sokmanın gereği yok demişlerdir. hatta bunların bir dönemki kralı ingilizce bilmiyordu, başka bir ülkeden getirmişlerdi; prime minister kurumu da böyle doğdu.

    ayrıca ingiltere'de kabinenin kolejyal ve siyasî mesuliyeti 19. yüzyılda doğmuştur, 1215 magna carta'sında değil. ingiltere kralının çok bilimci olduğu, ingiliz halkından olduğu, halkını ezmediği vesaire de saçmalıktır; zira ingiltere kralı ingiliz kökenli bile değildi.

    hülâsa, mesele prensip meseledir. ingilizler gerizekâlı ve cahil olmadığı için, ''krallık ne saçma yeaaaaaaaa'' diye cumhuriyeti ilan etmek yerine, müesseselerin devamına, istikrara ve geleneğin bilgeliğine taraftar oldukları için, başka bir kral getirip başlarına koymuşlardır.

  • dün akşam eski sevgili adayının durduk yerde mesaj atmasıyla başlayıp ileriki zamanlarda başıma gelen aydınlanma.

    dedi: "sana aşık değilim. hepsi bu."
    dedim: "e o zaman bu gururu kırıp günler sonra yazmanı sağlayan ne?"
    dedi: "sevgi eksikliği"

    yani bir tek yalnız kalındığında hatırlanılan bir boşluk doldurucudan başka bir şey olamam hayatta.

  • basit hesapla karşıyakalı oluyor bu kişi ;

    kars : 36
    izmir : 35

    (36+35) / 2 = 35.5

    ve karşıyakamızın 103. yılı *

  • konu: 3 dilek hakkiniz olsa ne dilerdiniz

    3 dilek

    gunumuzde uc dilek hakkimiz olmasi cok onemlidir. malesef sevinerek bu hakkimizi kullaniriz her zaman. benim 3 dilek hakkim olsa 3 dilek hakki daha isterdim.

    elde var 6 dilek hakki, 5 ile 3 er dilek daha dilesem 15 dilek hakkim daha olur. 15 dilek ile her istedigimi dilerim.

    gunah degilse allah olmayi dilerim. allah olduktan sonra dilek hakkim sonsuz kere sonsuz olur. cok akilli olurum. maalesef her istedigimi yapabilirim.

    kendime kasvetli bir yaris arabasi yaptiririm. onunla antalyaya gider dedemlerin elini operim. dedem bana torunum allah olmus der. sevinir. harclik verir. abime vermez, cunku o arabaya kusan bir gerzek.

    sonra dedem mezarlikta zombileri oldurmeye gonderir beni. hepsini yok ederim isin kiliciyla. babami da doverim.

  • sene 1998 ali sami yen'de galatasaray - trabzonspor maçı.. trabzonspor bize 5 tane çaktı, haliyle isyan eden galatasaray taraftarlarının arasında 5-6 saniye kadar, özellikle beni çekmiş cine 5. buraya kadar her şey güzeldi ancak şöyle bir sorun vardı; ağzımda sigara ile isyan eden ben, ilk kez canlı yayında babasına sigara içerken yakalanan mal olarak tarihe geçmiştim.

  • etrafımda ve sözlükte birçok insanın yurt dışına çıkmasına yardımcı oldum. hiçbir insandan olumsuz geri bildirim almadım. 2016 turizm krizi başlığına yazdığım yazılar sonrasında yine birçok mesaj aldım. şunu fark ettim ki, birçok insan yurt dışına çıkmak istiyor fakat içindeki tereddütler yüzünden bunu gerçekleştiremiyor. bu sebeple insanların aklındaki soru işaretlerini giderecek bir veritabanı oluşturmanın faydalı olacağını düşündüm.

    -öncelikle- neden seyahat etmeliyiz:

    - yurtdışına seyahat düşündüğümüzden kolaydır
    - hayata dair farkındalığımız artar
    - kendimizi keşfederiz
    - alışık olmadığımız kültürlerle tanışırız
    - alışık olmadığımız mutfakların lezzetini tadarız
    - yeni diller öğreniriz
    - yeni hobiler/ilgi alanları geliştiririz
    - her seferinde yeniden kendimize meydan okuruz
    - hayallerimizi gerçekleştiririz
    - ülkemizin yoğun, yorucu ve yıpratıcı gündeminden bir nebze uzak kalırız
    - kendi başımıza bir şeyler gerçekleştirebileceğimizin farkına varırız

    coğrafi ve kültürel olarak bize yakın, dil sorununu en az derecede yaşayacağımız seyahat güzergahlarından biri olan balkanlar hakkında kısa bilgiler :

    vize

    vizesiz ülkeler : makedonya, karadağ, arnavutluk, bosna hersek, sırbistan, kosova
    vize isteyen ülkeler : yunanistan, bulgaristan, romanya, hırvatistan (vize işlemlerinizi 60 euro karşılığında vfsglobal’in ankara ve istanbul şubeleri aracılığıyla halledebilirsiniz – www.vfsglobal.com)

    ulaşım

    uçak : erken alımlardan 400tl’ye bilet bulabilirsiniz. eğer hala almadıysanız –bu yaz için- 800 tl üzerinde bir ücret ödemeyi gözden çıkarmalısınız.(skyscanner ve turna'yı takip ederek uygun fiyatlara ulaşabilirsiniz)

    tren : uçağa göre oldukça hesaplı bir ulaşım sağlayabilirsiniz. istanbul-belgrad arası bir sefer yaklaşık 90tl. (kullanmak için vizeye sahip olmanız gerekiyor)

    otobüs : metro turizm, alpar turizm ve vardar turizm’in birçok balkan şehrine uygun fiyata seferi bulunmakta. 100tl’ye kendinizi üsküp’e atabilirsiniz(kullanmak için vizeye sahip olmanız gerekiyor).

    balkan şehirleri arasında ya da çok daha farklı güzergahlarda ulaşımınızı kolaylaştıracak iki site:

    www.rome2rio.com (bir güzergah üzerinde yer alan otobüs, tren, uçak, feribot, özel ulaşım gibi çeşitli seçenekler hakkında bilgi alabilirsiniz)

    www.seat61.com (dünya üzerindeki tren seferlerinin tamamına yakını hakkında bilgi edinebilirsiniz)

    şehirler

    balkanlarda gezip görmek için birçok şehrin ismi sayılabilir. ben gördüğüm ve beğendiğim şehirleri listeleyeceğim:

    sırbistan

    belgrad : sırbistan’ın başkenti ve balkanların en büyük şehri. tuna ve sava nehirlerinin birleştiği noktada bulunan bu şehir gezinizin başlangıç noktası olabilir. tarihi dokusu, kalesi ve gece hayatı ilgi çekici özellikleridir. fırsatınız varsa biraz kuzey’deki novi sad’ı da rotanıza ekleyebilirsiniz.

    bosna hersek

    sarajevo : bosna hersek’in başkenti, farklı kültürlerin buluşma noktası. bir ya da iki gününüzü bu şehri gezmek için ayırabilirsiniz.

    mostar :bosna hersek’in turizm merkezi. doğası, köprüsü, blagaj, pocitelnj ve medugorje gibi yerlere yakınlığı mostar’ı değerli kılan özellikleri.

    trebinje : vizesiz seyahat ediyorsanız, karadağ’a geçiş noktanız bu şehir olacak. şehir merkezinde yürüyüş yapabilir, tarihi köprüsünü görebilirsiniz.

    karadağ

    kotor : balkanların en güzel şehri. konaklamaınızı old town’da alın, vakit buldukça şehrin dar sokaklarında dolaşın. sahilde yürüyün, bir iskeleye oturup biranızı yudumlayın.

    budva : popüler tabirle “abartılmış balon”. gece hayatını sevmiyorsanız budva’da sizi şaşırtacak bir şey bulamayacaksınız.

    cetinje : karadağ’ın eski başkenti. hayallerimizdeki “huzurlu sahil kasabası”nın sahil kenarında olmayanı. konaklanmasa da görülmeye değer küçük bir şehir.

    arnavutluk

    tiran : başkent olması dışında pek bir albenisi olmayan şehir. bosna ve karadağ’dan sonra hayal kırıklığına uğramanıza neden olabilir. tiran’ı sevmediğim için arnavutluk’ta planladığımdan daha az kaldım. durres ve elbasan hakkında daha olumlu şeyler duydum. ama arnavutluk ile ilgili beklentilerinizi yükseltmeyin derim.

    makedonya

    ohrid : tiran’dan ve üsküp’ten kolayca ulaşabileceğiniz bir tatil beldesi. balkanların en çekici ve huzur dolu noktalarından. seyahatinizin sonuna doğru dinlenme ihtiyacı hissederseniz birkaç gününüzü buraya ayırabilirsiniz.

    üsküp : vizesiz seyahat ediyorsanız gezinizin ilk veya son durağı olabilecek bir şehir. osmanlı etkilerinin en belirgin şekilde hissedildiği bu şehirde turizmin çehresini değiştirmek için yoğun çalışmalar yapılmakta. her yerde karşınıza çıkan heykellerden bıkkınlık gelebilir.

    konaklama

    her şehir için ayrı ayrı konaklama önerilerinde bulunmaktansa, sizin için uygun konaklamayı nasıl seçeceğinize dair önerilerde bulunmayı tercih ederim.

    - booking, trip advisor, kayak gibi internet sitelerini kullanın
    - balkanlar özelinde www.bestbalkanhostels.com üyesi hostelleri tercih edebilirsiniz(üç şehirde bu siteye üye hostellerde kaldım, üçünden de memnun ayrıldım)
    - konaklamanızı seçerken beklentilerinizi iyi belirleyin(kendi seçimlerimde konum ve temizliği ön planda tutarım)(wi-fi, klima, konfor vs. ihtiyaçlarınıza uygun bir yer belirleyin)
    - booking(ya da referans sistemine dayalı diğer sitelerde) üzerinden tesis seçerken sadece puanına bakmayın. kaç kişi referans vermiş, olumlu referans veren konuk profili nasıl, olumsuz referans veren konuk profili nasıl değerlendirin)
    - paranızı konaklamaya yatırmak yerine gezmeye ve günlük aktivitelere ayırın

    örnek seyahat planı
    istanbul – belgrad(2) – saraybosna(1) – mostar(2) – trebinje – kotor(3) – tiran(1) – ohrid(1) – üsküp(1) – istanbul

    - mostar’da kravice-pocitelnj-blagaj’ı içeren bir tur alın
    - kotor’da cetinje-ostrog-skodar lake’i içeren bir tur alın
    - mayonuzu yanınıza alın(kravice ve ohrid’de yüzebilirsiniz)
    - sırbistan, bosna ve karadag’da hemen hemen aynı dil konuşulmakta, internetten bir konuşma klavuzu indirin(google’a “bosnian/serbian phrasebook” yazıp aratın), gitmeden temel kalıpları öğrenin

    öğrenci kardeşlerimize not: shengen vizesi alın, ulaşımınızı otobüs veya trenle -kısa güzergahlarda otostopla- sağlayın. hostellerde 4-6 kişilik koğuşlarda kalın. pahalı şehirlerde yemeği restoranda yemektense marketten bir şeyler alıp konakladığınız hostelin mutfağında yemeğinizi hazırlayın ya da dilim pizzalarla öğün geçiştirin. bütçenizi yeni şeyler keşfetmeye, gittiğiniz şehre özgü eylemler yapmaya ayırın.

  • bozulmus harddiskten sokulen iki miknatis ile itinayla oynadiktan sonra, ulan ders vardi bi okula ugrayayim diye yurttan firlayip yemekhaneye dogru yola koyuldum. bu esnada hayvani guclu mıknatısları okulda saga sola cak cuk yapistirma maksadiyla pantolonun arka cebine koyup yemege gittim. yemek sırası vs. derken itu nun guzel yemekhanesinde cama yakin bir kenarda (ki neredeyse her taraf cam zaten) bir masaya tabldotu indirdikten sonra plastik bardakla su almaya dogru masalarin arasindan otobuste sagli sollu ilerleme teknigi kullanarak ilerlerken bir anda garip bir hisse kapilip arkami dondugumde yemek yeme pozisyonunda masaya egilmis agzi acik bana bakan genc muhendis adayi arkadasimin surat ifadesine takildim. bana sanki bir uzayliymisim gibi bakiyordu. kaslarimi biraz kaldirip kafami yavasca sola cevirip bir sey mi oldu gibilerinden tavir yapiyordum ki muhendis adayimizin bile anlam vermekte zorlandigi mazaraya ben de tanik oldum. tabldotun ust kismindaki kasigi kicima yapismis benle geliyordu. ne desem bos artik. bu sok anindan yararlanip kasigi biraz abanarak miknatistan ayirip pardon kasiginiz bana yapismis diyerek elemanin tabldota birakip hizla su almaya gittim. artik o kasikla yemek yedi mi yoksa benim hakkimda ulan adamda ne got var varmis gibi mi dusundu bilmiyorum ama ben bile gulmekten yemegimi zorla yedim.